Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Zarar By: armi Date: 07 Nisan 2010, 17:16:04
ZARAR



Sýkýntý, hastalýk. "Darra" fiilinden "zarar" mastarý zarar vermek, rahatsýz etmek demektir. Bir fýkýh terimi olarak zarar; bir mala veya cana yönelik haksýzlýk, haksýz tecavüz, Ýslâm´ýn tanýdýðý haklarda kýsýntý yapma gibi yollarla ortaya çýkan olumsuz durumu ifade eder.

Kur´ân-ý Kerîm´de zarar kökünden çeþitli türevler kullanýlmýþtýr. Darrun, durrun, dârrun, darar ve dýrar sözcükleri bunlardandýr. Þu âyetleri örnek verebiliriz: "Ey Muhammed! De ki: Allah´ý býrakýp da size hiç bir fayda ve zarar vermeye gücü yetmeyen þeylere mi ibadet ediyorsunuz?" (el-Mâide, 5/76). "De ki: Allah´ýn dilediðinin dýþýnda, ben kendim için bir menfaat elde etmeye ve zarar vermeye mâlik deðilim" (el-A ´râf, 188) "Ey Peygamber de ki: Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?´ O Allah´týr, de. Allah´ý býrakýp, kendilerine hiçbir fayda ve zarar veremeyen þeyleri mi dostlar edindiniz"de"(er-Ra´d, 13/16).

Yukarýdaki âyetlerde, daha çok inançla ilgili olarak insanýn kargýlaþacaðý zarardan söz edilir. Bunun yanýnda insanýn dünya hayatý ile ilgili zararlardan söz eden âyetler de vardýr. Bazýlarý þunlardýr; "Ýnsana bir zarâr geldiðinde, yan yatarken veya otururken yahut ayakta iken bize yalvarýp durur. Fakat ondan uðradýðý zararý kaldýrýnca sanki o dokunan zararýn kalkmasý için biz´e yalvarmamýþ gibi yine yoluna devam eder. Ýþte böyle aþýrý gidenlerin yaptýklarý kendilerine güzel gösterilir" (Yûnus,10/11). "Eþlerinizi boþadýðýnýzda, iddetlerini tamamlayýnca ya onlarý iyilikle tutun, ya da iyilikle býrakýn. Haklarýna tecavüz etmek için onlara zarar verecek þekilde tutmayýn" (el-Bakara, 2/231).

Hz. Peygamber´in çeþitli hadislerinde de zararla ilgili uyarýcý, yasaklayýcý nitelikte esaslar yer almýþtýr. Bazýlarý þunlardýr: "Onlar sana zarar vermek için bir Þey (plan) üzerinde toplansalar, sana zarar veremezler" (Tirmizî? Kýyâme, 59; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 292). "Kim baþkasýna zarar verirse Allah da ona zarar verir" (Ýbn Mâce, Ahkâm, 17; Ebu Dâvud, Akdiye, 31). Kim bir mü´mine zarar verir veya ona bir tuzak hazýrlarsa lânetlenmiþtir" (Tirmizî, Birr, 27).

Bir Ýslâm toplumunda mü´minler baþkalarýyla olan iliþkilerinde karþýlýklý haklarý gözeterek ve kendine düþen görevleri yaparak uyumlu bir yaþam sürmek durumundadýrlar. Ýslâm´da haksýz bir þekilde baþkasýnýn malýna, canýna, ýrz ve namusuna zarar vermek yasaklanmýþtýr. Zarara karþýlýk zarar verme de menedilmiþtir. Zarar verme yollarýndan olan yol kesme, hýrsýzlýk, yankesicilik, gasp, hile, yalan, öldürme, yaralama, iftira, malý telef ve tahrip etme, zulüm ve haksýzlýk yapma yasaklanmýþtýr.

Mecelle´nin genel prensipleri kapsayan ilk 100 maddesi içinde þu esaslar zararla ilgili olarak düzenlenmiþtir: "Zarar eskiden beri geldiði þekilde býrakýlmaz" (Mad. 7). "Zarar ve zarara karþýlýk zarar verme yoktur" (Mad. 19). "Zarar izâle olunur" (Mad. 20). "Bir zarar kendi misliyle giderilemez". Meselâ; komþunun camýný kýran kimsenin de camýný kýrmak suretiyle zarara karþýlýk vermek anlamsýzdýr. Kýrýlan camýn tazmin ettirilmesi gerekir. "Genel zarara engel olmak için özel zarar tercih edilir" (Mad. 26). Meselâ; bütün çarþýya yayýlabilecek bir yangýnýn önünü kesmek için, aradaki yýkýlmasý kolay olan bazý dükkanlarý dozerlerle yýkýp temizlemek ve yangýný kesecek bir koridor oluþturmak gibi. Ancak bu arada ek zarar görenlerin zararýnýn da tazmin yolu araþtýrýlýr. Yine ehliyetsiz saðlýk memurunu veya sahte doktoru meslek icrasýndan menetmek de bu kapsama girer. Belki bu yüzden saðlýk memuru veya doktor zarar görür. Fakat daha büyük zarar olan toplum zararý önlenmiþ olur. "En aðýr zarar en hafifi ile giderilir" (Mad. 27). Meselâ; sert konuþarak veya dövmek suretiyle engellemek mümkün olan durumlarda saldýrýyý öldürerek önlemek caiz deðildir. En hafif olan yol izlenir. "Zarar imkân ölçüsünde yok edilir" (Mad. 31). "Bir þeyin menfaatýna nail olan, onun doðuracaðý zarara da katlanýr" (Mad. 87). "Hayvanýn kendiliðinden yapacaðý cinayet ve vereceði zarar hederdir, yani boþa gitmiþ olur" (Mad. 94)

Ýnsanlarýn birbirine veya mallarýna verdikleri hafif zararlar örfte affedilir. Toplum küçük zararlara karþýlýklý olarak izin vermiþ ve önceden rýzasýný bildirmiþ. Yol kenarýna býrakýlan araçlar, bazý yol kenarlarýnda yer alan iþportacý tezgâhtarlarý, çöplerin çöp arabasý gelmeden 1-2 saat önce yol kenarýna çýkarýlmasý gibi durumlarda gerek bu yerde oturan kimseler ve gerekse yoldan geçenler bundan zarar görür ya da rahatsýz olur. Ancak bunlara alýþýldýðý ve bu þekilde davranýlmasý hoþ karþýlandýðý için bu konuda toplumda oluþan alýþkanlýklara uyulmasý dinî bakýmdan da bir sakýnca doðurmaz. Ancak dükkân, depo, özel garaj önüne veya insanlarýn yonun olarak hareket etmek zorunda olduðu yol kenarlarýna araç, tezgâh vb. þeyleri býrakarak geliþi engellemek baþkasýna zarar vermek olur.

Meydana gelecek zararýn aþýrý olmasý halinde bunu zorla engelleme hakký doðar. Mecelle´de; "Zarar-ý fâhiþ bi eyyi vechin kâne def ettirilir, yani; aþýrý zarar ne þekilde olursa olsun giderilir" (Mad.1200) hükmü yer alýr. Meselâ; bir evin bitiþiðinde demirci dükkâný veya un deðirmeni yapýlýp da demir dövülmesinden veya deðir-menin çalýþmasýndan dolayý bu evde çatlaklýklar meydana gelse, yeni oturulan evlerin arasýnda tütün veya yað fabrikasý yahut tabakhane gibi pis koku yayan kuruluþlar yapýlsa, bu evlerde oturulamayacak ölçüde rahatsýzlýk olunca zarar "fâhiþ zarar" niteliðinde olup bu zararlar zorla kaldýrýlýr.

Yine bir kimse baþkasýnýn duvarýnýn yanýndan su kanalý geçirse duvar rutubetle zayýflasa veya baþkasýnýn duvarýnýn yanýný çöplük yeri yapsa bu çöplüðün duvara ve kokusunun da evde oturanlara vereceði zarar "fâhiþ-i zarar" olup buna engel olunur. Evin havasýný, dýþ manzarasýný veya evin içinin güneþ almasýný yan tarafa yeni yapýlan binanýn kapatmasý fahiþ zarar olarak kabul edilmemiþtir. Çünkü bunlar temel ihtiyaçlardan sayýlmamýþtýr (bk. Mecelle, mad.1201).Ancak ýþýðýn tamamen engellenmesi fâhiþ zarar niteliðinde olur. Meselâ; evin tek penceresi olsa, bunun da komþu tarafýndan yakýna yapýlan duvarla kapatýlmasý halinde içeride yazý okunamayacak kadar karanlýk olursa, zarar fahiþ sayýlýr. Ancak iki pencereden birisi kapansa diðeri yeterli ýþýðý saðlýyorsa zarar fâhiþ ölçüde sayýlmaz.

Günümüzde þehir belediye imar plânlarý ve binalarýn projeleri hazýrlanýrken Ýslâm toplumunda komþu iliþkileri ve haklarý ile ilgili ana çizgelerin de gözetilmesi gerekir.

Mecelle´de; bir evin mutfak, kuyu baþý ve evin salonu gibi kadýnlarýn sýk olarak bulunma yerinin görülmesi fâhiþ zarar sayýlmýþtýr (bk. Mad. 1202). Böyle bir yere bakan penceresi olan ev sahibinden gerekli tedbirleri almasý istenir. Pencere kapatýlmadan araya uygun engel konularak görünüme sýnýr getirilir.

Diðer yandan evin bahçe kýsmýnýn görünmesi komþu için fahiþ zarar kapsamýna girmez. Bahçedeki aðaca çýkýldýðýnda komþu kadýnlarýnýn eðleþtiði yerlerinin görülmesi halinde, aðaca çýkmadan önce çýkýlacaðýný komþuya haber vermek gerekir. Aksi halde komþunun bunu engelleme hakký bulunur.

Bir kimse meþrû olarak mülkünde tasarruf etmekte iken, baþkasý onun yanýnda bina yaparak zarara uðrasa, bu zararý kendisinin çözümlemesi gerekir. Meselâ; bir kimse fabrikalarýn bulunduðu yöreye bina yapsa, gürültü, hava kirliliði gibi zarar unsurlarýný kendi imkânlarý ile çözümlemeye çalýþmalýdýr. Çünkü bu yörenin niteliklerini bilerek bina yapmýþtýr (bk. Mecelle, Mad. 1207).

Aralarýnda ortak duvar bulunan iki kiþiden birisi diðerinin izni olmadýkça duvarý yükseltemez ve üzerine bina yapamaz. Bu durumun diðer ortaða zarar verip vermemesi sonucu deðiþtirmez. Ancak bir ortak kendi arsasýna bina yapýp, bu ortak duvara çatý kiriþlerini koyabilir. Diðer ortaðýn da bu ölçü ve sayýda kiriþ koyma hakký bulunur. Buna göre, ortaklar duvarýn kaldýrabileceði kadar kiriþ ve aðýrlýðý yarý yarýya paylaþma hakkýna sahiptirler. Bir ortaðýn kullandýðý, yarý hakký geçerse diðeri ona engel olabilir (Mad, 1211).

Þahsa ait bir su kuyusunun veya su kanalýnýn yakýnýna bir fosseptik çukur açýlsa, eðer pis su, kuyu veya kanala ulaþýyorsa buna engel olunur, gerektiðinde fosseptik çukur kapatýlýr.

Genel veya özel yollarýn üstünde veya altýnda yapýlabilen alt veya üst geçit, alt yapý tesisleri konusunda da baþkasýna zarar vermemek gerekir. Bu yüzden genel veya çýkmaz aralýk þeklindeki özel yolun iki tarafýnda ev, dükkan ve benzeri gayri menkulü olan kimse yolun üstüne üst geçit yapmýþsa, bunun geçenlere zararý yoksa býrakýlýr. Ancak bu geçit yýkýldýktan sonra yeniden yapýlmasýna izin verilmez. Yine genel yol ve cadde tarafýnda insanlarýn baþýna çarpacak veya geçen araçlara çarpacak þekildeki çýkýntý, ek baraka, büfe gibi þeylerin geçenlere verdiði zarar aþýrý ölçüde olunca, bunlar eskiden kalma olsa bile kaldýrýlýr. Yeni bina yapýmý veya eski binayý tamir ve islâh çalýþmasý sýrasýnda kum, tuðla, harç karýlmasý gibi iþler uzun süre yolu kaplamamak ve geçenlere zarar vermemek þartýyla yol kenarýnda bulunabilir (bk. Mecelle, mad. 1213-1215).

Bir kimsenin mülkü, deðeri devlet tarafýndan ödenmek þartýyla yola eklenebilir. Fakat satýþ bedeli verilmedikçe kimsenin mülkü elinden alýnamaz. Diðer yandan geçenlere zararý olmadýðý takdirde bir kimse yolun fazla olan yerini, satýþ bedelini vermek suretiyle devletten alýp arsasýna ekleyebilir. Genel yola herkes ilk olarak kapý açabilir; özel yola ise yalnýz seçme hakký bulunanlar kapý açabilir. Yalnýz belirli kimselerin gelip-geçtiði çýkmaz aralýklar bu özel yolun yanlarýnda oturanlarýn ortak mülkü gibidir. Bu nedenle onlardan birisi, diðerlerinin izni olmadýkça bu yol üzerinde bir tasarrufta bulunamaz. Bu tasarrufun diðerine zararlý olup olmamasý sonucu deðiþtirmez.

Bir kimse kendi aleyhine zarar doðuran bir þeye izin verse sonradan bu izninden dönüp zarara engel olabilir. Meselâ; geçit hakký olmayan birisine kendi bahçesinden geçme izni veren kimse, her zaman bu geçiþe engel olma hakkýna sahiptir. Mecelle´de þöyle denir: "Bir þeyi mübah kýlan, bu ibâhasýndan dönebilir. Bir zarar da izin ve rýza ile baðlayýcý olmaz"( Mad. 1226).

Daha önce baþkasýnýn arsasýndan geçirilmiþ olan temiz ve pis su borularý veya kanalizasyon þebekesi sonradan kaldýrýlamaz. Ancak geçtiði yerlere zararlý duruma gelmiþ olur veya bu yerlere yeni inþaat vb. yapýlar nedeniyle bu alt yapý tesislerinin sökülmesi veya daha uygun yerden geçirilmesi gerekiyorsa, bunlarýn tamir, islah ve yenileme iþleri bu tesislerin sahibine aittir. Ancak komþu bunlarýn tamir ve ýslahýna izin vermezse, kendisi hâkim tarafýndan bu tamiri yaptýrmaya zorlanýr (Mad. 1228).

Meþru Haklarý Kullanýrken Baþkasýna Zarar Vermek

1- Zarar verme kastýnýn bulunmasý: Bir kimse normal hakkýný kullanýrken baþkasýna zarar vermeyi amaçlarsa bu hak zulüm ve haksýzlýða dönüþür ve buna engel olunur. Cayýlabilir boþama ile ayrýlmýþ olan eþlerden kocanýn iddet içinde sýrf eþine zarar vermek amacýyla ona dönmesi mirasçýlara veya alacaklýlara zarar vermek için vasiyetle baþkalarýna mal býrakýlmasý, kocanýn sýrf eþine zarar vermek için onu uzak yolculuða çýkarmasý, yine ölüm hastasýnýn sýrf mirasçýlarý veya alacaklýlarý mahrum etmek için borç ikrarýnda bulunmasý buna örnek verilebilir. Bu tasarruflar normal þartlarda meþru iken kötüye kullanýldýðý zaman meþru olmaktan çýkar. Bu tasarruflarý yapan kimse hâkim tarafýndan ta´zir cezasýna çarptýrýlýr, tasarrufu iptal edilmeye elveriþli ise iptal edilir ve meydana gelebilecek zarar önlenir. Kiþinin zarar kastý bir takým delil ve karinelerle tespit edilir.

2- Zararýn yarardan daha büyük olmasý:

Kimi zaman kiþi meþru bir yararý gerçekleþtirmek için bir hakký kullanýr, fakat bu yarardan daha çok veya buna denk ölçüde zarar söz konusu olur. Böyle bir durumda o kimse, "Seddü´z-zerâyi (kötülüðe giden yolu kapama)" prensibine göre bundan menedilir. Burada zararýn topluma veya bir ferde olmasý arasýnda bir fark bulunmaz. Çünkü hadiste; "Zarar ve zarara zararla karþýlýk verme yoktur" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 313) buyurulmuþtur. Buna göre, zarar topluma ait olunca hakkýn kullanýlmasý zulüm kapsamýna girer ve bu özel zarardan her zaman daha þiddetlidir. Ancak özel zarar da hak sahibinin yararýndan daha çok veya onun zararýndan daha þiddetli yahut buna denk olursa yine zulüm ve haksýzlýk söz konusu olur. Ancak baþkasýna verilen zarar az olur ve örfen insanlar bunu müsamaha ile karþýlýyorsa zulümden söz edilmez. Yol kenarýna araçlarýn konulmasý, mescide girerken ayakkabýlarýn üst üste konulmasý gibi.

Topluma verilen genel zarara þunlar örnek verilebilir:

Karaborsacýlýk: Bu insanlarýn muhtaç olduðu þeyleri satýn alýp, fiyatlarý yükseltince ve bunlara olan ihtiyaç artýnca satmak üzere depolamak demektir. Hz. Peygamber çeþitli hadisleriyle bunu yasaklamýþtýr: Bir gýda maddesini kýrk gece depolayan kimse Allah´tan uzaklaþmýþ ve Allah da onu kendisinden uzaklaþtýrmýþtýr" (Ahmed b. Hanbel, II, 33). "Bir kimse kýrk gün karaborsacýlýk yaparsa, sonra depoladýðý bu mallarý sadaka olarak yoksullara daðýtsa, bu sadakasý onun karaborsacýlýk suçuna keffâret olmaz" (Ahmed b. Hanbel, XI, 3). "Karaborsacýlýðý ancak günahkâr kimse yapar" (Müslim, Müsâkât,129, 130; Ebû Dâvud, Büyû´, 47).

Dýþarýdan mal getirenleri þehir kenarýnda karþýlayýp mallarý ucuz almak (telakkî´r-rukbân): Köylü üreticiyi veya dýþarýdan satýn aldýðý mallarý þehire getiren kimseyi bazý toptancýlar þehir kenarýnda karþýlayarak ve onlarýn henüz piyasa fiyatlarýný öðrenmesine fýrsat býrakmadan ucuz fiyatla satýn alýrlar. Daha sonra bu mallarý depolayarak veya piyasaya kontrollü mal sürerek fiyatlarýn yükselmesini saðlarlar ve pahalý olarak malý satarlar. Böylece bu maldan kârýn çoðunu üretici deðil bir kaç finansman sahibi tüccar yararlanmýþ olur, þehir halký da paha:ý mal almak zorunda kaldýðý için yoksullaþmýþ veya normal piyasa þartlarýnda ödemesi gerekenden daha fazlasýný ödemiþ olur. Bu toplum için zararlý olan bir durumdur. Bu nedenle Hz. Peygamber (s.a.s) binitlilerin yolda karþýlanýp yüklerinin alýnmasýný (telakkî´r-rukbân) yasaklamýþtýr (bk. Buhârî, Büyü, 72, Ýcâre, II, 19; Nesâî, Büyü´, 18). Çoðunluða göre böyle bir satýþ topluma zarar versin veya vermesin caiz deðildir. Ebû Hanîfe´ye göre ise, üreticinin yolda karþýlanýp malýnýn alýnmasý o belde halkýna zarar veriyorsa mekruhtur (Ýbn Kudâme, el-Muðnî, 3. Baský, Kahire 1970, IV, 235/1933, IX, 468, 469; Hamdi Döndüren, Ýslâm Hukukuna Göre Alým-Satýmda Kâr Hadleri, Balýkesir, 1984, 136, 137).

Düþmana silâh satmak: Fitne sýrasýnda düþmana, âsî ve yol kesicilere silah satmak kötülüðü desteklemek demektir. Þarap fabrikasýna üzüm satmak da böyledir. Tüccar bu gibi alýþveriþlerden menedilir. Çünkü topluma zararý açýktýr. Haþhaþ üretimi ile esrar, kokain vb. uyuþturucu maddelerin yapýmý ve ticaret konu yapýlmasý da Ýslâm devleti tarafýndan sýký kontrol altýnda tutulur.

Daha þiddetli özel zarara þunu örnek verebiliriz: Komþunun bahçesine doðru, kadýnlarýn bulunduðu odasý, mutfak gibi yerlerin görüleceði þekilde pencere açmak. Ancak bu yerler görülmeyecek þekilde yüksek kýsma pencere açýlmasý bu nitelikte sayýlmamýþtýr.

Az zarar sayýlan haller: Bahçenin çevresine duvar yapmak, kendi bahçesine aðaç dikmek gibi. Bunlar her ne kadar komþunun manzarasýný veya güneþ ýþýðýný almasýný engellese de bu þekilde az zarar müsamaha ile karþýlanýr.

Mutat olmayan kullanýmýn doðuracaðý zarar:

Bir kimse meþru hakkýný mutat þekilde kullanmak zorundadýr. Meselâ; radyo veya teybin sesini komþularý rahatsýz edecek þekilde açsa veya bir evi kiralayýp artýk sularý uzun süre komþunun duvarýna akýtsa yahut kiraladýðý bir araca mutadýn üstünde eþya yüksele meydana gelecek zarardan sorumlu tutulur. Çünkü bir kimse prensip olarak hakkýný mutat ölçüler içinde kullanmak zorundadýr.

Meselâ; bir kimsenin her zaman normal olarak bahçede yaktýðý ocak ateþinden bir kývýlcým komþunun çatýsýna geçip yangýn çýksa tazmin gerekmez. Fakat rüzgârlý bir havada böyle bir ateþi yakmýþ ve komþuda yangýn çýkmýþ olursa meydana gelecek zararý tazimin etmesi gerekir (el-Mergînânî, el-Hidâye Þerhu Bidâyetü´l-Mübtedî, III, 197; eþ-Þirâzî, el-Mühezzeb, I, 401; ez-Zühaylî, EI-Fýkhu´l-Ýslâmî ve Edilletüh, Dimaþk 1405/1985, IV, 36).

 


radyobeyan