Zahir By: armi Date: 07 Nisan 2010, 16:57:22
ZÂHÝR
Ortaya çýkan, bir þeyin üstüne çýkan, üstün gelen, galip gelen. Bir fýkýh usûlu terimi olarak zâhir bir lâfýz çeþidi olup þöyle tarif edilir: Anlaþýlmasý için dýþ bir karineye muhtaç olmayacak þekilde bu anlama açýk olarak delâlet eden, fakat te´vîl ve tahsîs ihtimaline açýk bulunan ve kendisinden çýkarýlan sözün asýl sevk sebebi olmayan lafza "zâhir" denir.
Ýslâm Hukuk usûlünde lafýzlar manaya delâletin açýklýðý ve kapalýlýðý bakýmýndan ikiye ayrýlýr. Mânâya delâleti açýk olan lafýzlarda, kasdedilen mananýn anlaþýlmasý için bir açýklamaya veya dýþ karineye ihtiyaç duyulmaz. Bunlar açýklýk ve delâlet kuvvetine göre açýktan daha açýða doðru; a) Zâhir, b) Nass, c) Müfesser, d) Muhkem olmak üzere dörde ayrýlýr.
Mânâyý delâlet kapalý olan lafýzlarda ise kasdedilen mananýn anlaþýlmasý için, bir açýklamaya veya dýþ karîneye ihtiyaç duyulur. Bunlar da dört tane olup; a- Hafî, b- Müþkil, c- Mücmel, d- Müteþabih adlarýný alýrlar.
Anlamý açýk olan zâhir lafýz, delâlet kuvveti bakýmýndan en aþaðý derecede bulunur. Çünkü sözcüðün anlamý sözlük bakýmýndan kolaylýkla terceme edilip anlaþýlmakla birlikte, sözcük bu anlaþýlan anlam veya ondan çýkarýlan hükmü, bildirmek için gelmemiþtir. Bir lafzýn böyle sevkedilmediði manaya delâleti, lafzî bir delâlettir. Çünkü onunla birinci derecede bu anlam kasdedilmemiþtir.
Meselâ; "Faiz (ribâ) yiyenler, kýyamet günü ancak þeytan çarpmýþ gibi kalkarlar. Bu, onlarýn; "alýþ-veriþ de ribâ gibidir" demelerinden ötürüdür. Oysa Allah alýþ-veriþi helâl, ribâyý haram kýlmýþtýr" (el-Bakara, 2/275) âyeti faiz ile alýþ-veriþin ayný þeyler olmadýðýný ve aralarýnda fark bulunduðunu bildirmek için inmiþtir. Çünkü müþrikler "alýþ-veriþ de ribâ gibidir" diyerek bu iki muameleyi eþit sayýyorlardý. Âyette; ayrýca Âllah alýþ-veriþi helal kýldý, ribâyý ise haram kýldý"buyurulmasý dýþ bir karîneye ihtiyaç duyulmayacak þekilde açýk helal ve haram hükmü bildirmektedir. Ancak âyet bu helallýðý ve haramlýðý bildirmek üzere inmediðinden, dolaylý olarak zikredilen bu hüküm "zâhir" anlamdýr.
Baþka bir örnek evlilikle ilgili olarak þu âyette görülür: "Eðer velisi bulunduðumuz yetim kýzlar için (kendileriyle evlenince) haksýzlýk yapmaktan korkarsanýz, (onlarla deðil) hoþunuza giden (diðer) kadýnlardan iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Þâyet aralarýnda adaletsizlik yapmaktan korkarsanýz bir tane yeter" (en-Nisâ, 4/3). Bu âyetin lafzý yetim kýzlara adaletli muâmele edilmesini bildirmek için sevk edilmiþtir. Fakat bu âyet zâhir anlamýyla iki, üç ve dörde kadar evlenmenin adaletli davranamama korkusu bulunursa, tek kadýnla evlenmekle yetinmenin mübah olduðuna delâlet etmektedir.
Kýsas âyeti de zahire örnek verilebilir: "Biz orada (Tevrat´da) þöyle yazdýk; cana can, göze göz, buruna burun, kulaða kulak, diþe diþ ve yaralar için kýsas gerekir" (el-Mâide, 5/45). Bu âyet, Tevrat´ýn hükümlerini terkeden yahudilerin kusurunu yüzüne vurmak için inmiþtir. Fakat ayný zamanda zâhir anlamýyla, Kur´ân´da da kýsasýn emredildiðini ifade etmektedir. Çünkü Kur´ân, bunlarýn Allah´ýn hükmü olduðunu belirtmekte ve âyetin sonu þu þekilde bitmektedir:
"Kim bu hakkýný baðýþlarsa, bu onun için bir keffârettir. Kim Allah´ýn indirdiði ile hükmetmezse, iþte onlar zâlimlerin ta kendileridir" (el-Mâide, 5/45).
Zâhirin hükmü: Aksine delil bulunmadýkça lafýzdan çýkan açýk anlama göre amel etmek gerekir. Çünkü aslolan, lafzýn zahir bir anlam taþýmasý halinde baþka bir delil bulunmadýkça onun bu anlam dýþýna çekilmemesidir. Eðer zahir "âmm (genel nitelikli)" bir lafýz ise bu genel anlamý üzere býrakýlmasý gerekir. Tahsise delâlet eden bir delil bulunmadýkça, hükmü bazý fertleri ile sýnýrlandýrýlamaz. Þayet mutlak bir lafýz ise, ýtlaký üzere býrakýlmasý gerekir. Bir delil olmadýkça anlamda sýnýrlama yapýlamaz. Eðer "hâs (özel nitelikli)" bir lafýz ise, hangi anlamý ifade etmek üzere konulmuþsa, o anlamýn kastedildiðine hükmetmek gerekir. O yönde bir delil bulunmadýkça, bununla mecaz bir anlamýn kasdedildiðine hükmedilemez. Bu duruma göre "zâhir" lafýz, açýkça ifade ettiði yükümlülük bildiren hükme delâlet etmekle birlikte, "tahsîs" "te´vîl" veya "nesh"e de ihtimali bulunur. Ancak zâhirin anlamýna böyle bir sýnýrlama getirebilmek için baþka bir delil olmalýdýr (Fethî ed-Düreynî, Usülü´t-Teþrîi´l-Ýslâmî ve Menâhicü´l-Ýctihad bi´r-Re y, Dimaþk, 1396-1397/1976-1977, 75 vd.; Muhammed Ebû Zehra, Usûlü´l-Fýkh, Kahire, t.y., 119, 120; Zekiyüddin Þa´ban, Usülü´l-Fýkh, terceme: Ýbrahim Kâfi Dönmez, Ankara 1990, 313 vd).
radyobeyan