Yunus suresi By: armi Date: 07 Nisan 2010, 12:09:04
YÛNUS SÛRESÝ
Kur´ân-ý Kerîm´in onuncu sûresi. Yüz dokuz âyet, bin sekizyüz otuz iki kelime ve beþbin beþyüz altmýþ yedi harften ibarettir. Fasýlasý lam, mim, ve nun harfleridir. Mekkî surelerden olup, Ýsra sûresinden sonra nâzil olmuþtur. 40, 94, 95, %. âyetleri Medîne´de inmiþtir. Mekke döneminin sonlarýnda, Mekkelilerin Müslümanlara yönelik baskýlarýnýn arttýðý ve Hz. Muhammed´in son uyarýlarýný yaptýðý bir dönemde nâzil olduðu anlaþýlmaktadýr.
Sûrede baþýndan sonuna kadar Hz. Muhammed´in gerçek peygamber olduðuna inanmayan, ona çeþitli iftira ve yakýþtýrmalar yaparak düþman olan müþriklere kainattan ve daha önceki milletlerin baþlarýna gelenlerden örnekler vererek kendilerine gelen bu peygambere inanmalarý gerektiði uyarýsý yapýlýyor, inanmadýklarý takdirde ahirette baþlarýna gelecek azab hatýrlatýlýyor; bu arada ona inanan Müslümanlar çektikleri bu sýkýntýlar karþýsýnda ahiret hayatýnda ödüllendirilecekleri müjdesi verilerek dirençleri arttýrmak isteniyor; Hz. Peygamber´e bizzat hitab eden âyetlerde müþriklerle yaptýðý sözlü mücadelede ona yön veriliyor ve onlarý istekleri ve baskýlarý karþýsýnda teslim olmamasý, bunu yaparsa þiddetli bir cezaya çarptýrýlacaðý yolunda uyarýlýyor. Allah´ýn kâinatta ve ahiret hayatýnda tek egemen güç olduðu, O´nun çeþitli sýfatlarý zikredilerek hatýrlatýlýyor; müþriklerin tapýndýklarý yalancý sahte put ve ilahlarýn Allah karþýsýnda hiçbir gücü olmayan varlýklar olduðu kesin bir dille ilan edildikten sonra top yekün Allah´a dönmeleri konusunda insanlar uyarýlýyor.
"Ýçlerinden olan bir adama: ´Ýnsanlarý (gafilleri) korkut ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rableri katýnda gerçek bir þeref olduðunu müjde ver´ diye vahyetmemiz insanlara þaþýrtýcý mý geldi? Küfredenler: Bu apaçýk bir büyücü deðil midir?´ dediler" (2) âyetiyle, aralarýnda yýllarca dürüst, güvenilir, ahlâklý, kötülüklerden uzak, akrabaya düþkün, zayýflarý kollayan, hiç bir zaman yalan söylememiþ ve bu yüzden de her türlü deðerli þeyin kendisine emanet býrakýldýðý "Muhammedü´l-Emin" dedikleri bir insanýn, kendilerini, baþlarýna þiddetli bir azab gelmeden önce hak yola dönmeleri için uyarýcý bir peygamber olarak görevlendirilmesinden þaþkýnlýða düþmek yakýþtýrýlamýyor insana. Onlar bunun mümkün olmadýðýna inanýyor ve Muhammed (s.a.s)´i yýpratmak için eskiden söyledikleri övgü dolu sözleri býrakýp ona; "Bundan baþka bir Kur´ân getir, ya da onu deðiþtir" (15); "Rabbinden üzerine bir âyet (mucize) indirilse ya" (20); "Bunu kendisi yalan olarak uydurdu" (38); "(Kýyametle uyarýldýklarýnda da Eðer doðru sözlüler iseniz bu belirttiðimiz süre (vaad) ne zamanmýþ?" (40); eðlenerek "bu bir gerçek mi?" (53) diyerek karþý çýkýyorlar, "Ýlmini kavrayamadýklarý ve kendilerine henüz yorumu gelmemiþ bir Þeyi yalanlýyorlar"dý (39).
Onlarýn bu þekilde karþý çýkýþlarýna cevap olarak Allah peygamberden onlara bazý sorular sormasýný istiyor, böylece tartýþmada onlarý köþeye sýkýþtýrýyor:
"Güneþi bir aydýnlýk, ayý da bir nur kýlan ve yýllarýn sayýsýný ve hesabýný bilmeniz için (aya) duraklar tesbit eden O´dur" (5).
"Gerçekten gece ile gündüzün ard arda geliþinde ve Allah´ýn göklerde ve yerde yarattýðý þeylerde korkup sakýnan bir topluluk için âyetler vardýr" (6) "Karada ve denizde sizi gezdiren O´dur" (22). "Göklerden ve yerden sizlere rýzýk veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan (görme ve iþitme duyusu haline getiren, istediðinde de yok etmeye gücü yeten) kimdir? Diriyi ölüden çýkaran ve ölüyü diriden çýkaran kimdir? Onlar Âllah´ýn diyecekler. Öyleyse de ki: Peki siz (gerçeðe karþý gelmekten) yine de sakýnmayacak mýsýnýz?" (31); "Onlara sor: Sizin þirk koþtuklarýnýzdan yaratmayý baþlatacak, sonra da onu iade edecek olan var mý? De ki: Âllah yaratmayý (ilkin) baþlatýr, sonra da onu´ iade eder. Öyleyse nasýl olurda þirkin kötü yollarýna düþüyorsunuz? Onlara yine sor: Sizin þirk koþtuklarýnýzdan hakka ulaþtýrabilecek var mýdýr?´ De ki: Hakka ulaþtýracak Allah´týr. Öyleyse hakka ulaþtýran mý uyulmaya daha hak sahibidir, yoksa doðru yola ulaþtýrmadýkça kendisi hidayete ulaþmayan mý? Ne oluyor size, nasýl hüküm veriyor musunuz?" (34,35) Onlara sor: Hiç þunu düþündünüz mü? Eðer o´nun azabý size gece ya da gündüz geliverse (onu nasýl engelleyeceksiniz?), suçlu günahkârlar bunu ne diye erkene almak istiyor?" (50); "O, dinlemeniz için geceyi, gündüzü de ðöz açtýrýcý´ olarak sizin için yaratmýþtýr. Þüphesiz tebliði iþitebilen bir topluluk için bunda gerçekten âyetler vardýr" (67).. Bu þekilde müþriklerin elini kolunu baðlayan, onlara söyleyecek hiçbir söz býrakmayan sûre, baþka âyetlerinde inanmalarý için davet edildikleri Allah´ýn sýfatlarýný tanýtmaya devam ediyor:
"Gerçek þu ki, sizin Rabbiniz altý günde gökleri ve yeri yarattýktan sonra da arþ´ý kuþatan, iþleri evirip çeviren Allah´týr. O´nun izni olmadýkça hiç kimse (putlarýnýz dahi) þefaatçi olamaz. Ýþte Rabbiniz olan Allah budur; öyleyse O´na kulluk edin (putlara, tâðutlara, içinizden ileri gelenlere deðil). Buna raðmen anlamayacak mýsýnýz?" (3); "Sizin dönüþünüz O´nadýr..." (4); "Gayb (bizim için sýr olan bilgiler) yalnýzca Allah´ýndýr..." (20); Kýyamet günü hepsini bir araya toplar (45); Göktekilerin ve yerdekilerin tümü O´nundur; O öldürür ve diriltir (55-56); insan nerede ve hangi durumda bulunursa bulunsun Allah onun üzerinde gözetleyicidir; yerde de gökte de zerre aðýrlýðýnca hiçbir þey Rabbinden uzakta (gizli) kalmaz (61); Ýzzet ve gücün tümü Allah´ýndýr. O iþitendir, bilendir (65); "Allah çocuk edindi" dediler. O (bundan) yücedir. O, hiçbir þeye ihtiyacý olmayandýr... (68).
Allah, tanýtýldýktan onlarýn putlarý karþýsýnda bütün kainata hakim olan gücü delillerle anlatýldýktan sonra kendilerine gönderilen peygamber hakkýnda taþýdýklarý þüphelere cevap veriliyor sûrenin deðiþik âyetlerinde: "Ýçlerinden olan bir adama insanlarý korkut ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rabbleri katýnda gerçek bir þeref olduðunu müjde ver´ diye vahyetmemiz, insanlara þaþýrtýcý mý geldi? Küfredenler bu apaçýk bir büyücü deðil midir?´ dediler" (2); Kur´ân hakkýnda þüpheye düþüp baþka bir Kur´ân daha getirmesini istediklerinde Allah peygambere þöyle söylemesini emrediyor: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak deðiþtirmem, haddim deðildir. Ben, yalnýzca bana vahyolunana uyarým. Eðer Rabbime isyan edersem, þüphesiz ben büyük günün azabýndan korkarým".Ayrýca de ki: Eðer Allah dileseydi, onu size okumazdým ve onu size bildirmezdim. Ben bu vahiyden önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. Siz vicdanýnýzýn sesine kulak vermeyecek misiniz?" (15-16); peygamberliðini delillendirmek üzere bir mucize istemeleri karþýsýnda ise söylenecek söz, "Gayb yalnýzca Allah´ýndýr. Siz bekleyedurun, ben de elbette sizinle birlikte bekleyeceðim (isterse eðer Allah mucize de verir, azab da indirir)?(20); "Her ümmetin peygamberi vardýr, onun için size de bir peygamber gönderdik ki, bize peygamber gönderilseydi böyle sapýtmazdýk´ (diyecek bir mazeretiniz kalmasýn)? (47); onlarýn inandýðý gibi peygamber zengin olacak, altýnlarý, saraylarý, hizmetçileri, olaðanüstü yetenekleri olacak diye bir kural yoktur; o da bir insandýr; onun için Allah þu sözü öðretiyor peygamberine: "Allah´ýn dilemesi dýþýnda, kendim için zarardan ve yarardan (hiç birþeye) malik deðilim, herþey Allah´ýn iradesine baðlýdýr" (49). Âyetler peygambere dönerek, hak davanýn öncüsü olarak zorluklarla karþýlaþmasýnýn, hakaretlere uðramasýnýn gayet doðal olduðu hatýrlatýlýyor ve þu teselli veriliyor: "Onlarýn söyledikleri seni üzmesin. Tartýþmasýz, izzet ve gücün tümü Allah´ýndýr. O, iþitendir, bilendir" (65). Daha sonra zorluk karþýsýnda gevþeyip düþmanlarýna pes etmesi halinde cezalandýrýlacaðý uyarýsýyla peygamber dirençli olmaya çaðýrýlýyor: "Onlarýn söylediklerinden etkilenip (de) sana indirdiðimizden eðer þüphe içindeysen, senden önce kitabý okuyanlara sor (senin beklenen peygamber olduðunu söyleyeceklerdir, onlarýn kitaplarýnda bu yazýlýdýr). Andolsun, Rabbinden sana gerçek gelmiþtir; þu halde kuþkuya kapýlanlardan olma" (94), "Ve Allah´ýn âyetlerini yalan sayanlardan olma yoksa kayba uðrayanlardan olursun" (95); "Sana yararý da zararý da olmayan, Allah´tan baþkalarýna tapma. Eðer sen (bu emirlerin tersini) yapacak olursan, bu durumda muhakkak zulme sapanlardan olursun´ (106); "Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O´ndan baþka bunu senden kaldýracak yoktur. Ve eðer sana bir hayýr isterse, O´nun bol fazlýný geri çevirecek de yoktur..." (107); Ve bu uyarýlarýn ardýndan kendisine inanýp hidayete erecek olanlarýn kurtuluþa, karþý çýkanlarýn ise kendi aleyhine olan bir yola gireceði gerçeði hatýrlatýldýktan sonra kesin bir emir veriliyor kendisine: "Ve ey peygamber, sana vahyolunana uymaya devam et ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O hükmedenlerin en hayýrlýsýdýr" (109). Kur´ân ise bir yalan deðil, kendisinden önce indirilen kitaplarý doðrulayan ve onlarý ayrýntýsýyla açýklayan bir kitaptýr.
Allah, müþriklerin þüphelerini ortadan kaldýrmak için az-çok duyduklarý, bildikleri, hikayeler olarak anlattýklarý geçmiþten bazý topluluklarýn ve onlara gönderilen peygamberlerin baþlarýndan geçenleri hatýrlatýyor. Bu amaçla Hz. Nuh, Hz. Musa, Hz. Yunus´tan ve daha baþkalarýndan sözeden âyetler onlara karþý çýkanlarýn nasýl cezalandýrýldýðýný haber vererek, bundan ibret alan müþriklerin hak dine inanmasýný saðlamaya çalýþýyor. Örneðin Nuh kavmi; kendilerine okunan Allah´ýn emirleri iþlerine gelmeyip aðýr geldi ve iyiliklerini isteyen Nuh ve inananlarý cezalandýrmak için toplantý yaptýlar, onlarý öldürmeye karar verdiler. Sonuçta ne oldu?... Biz de onu ve gemide onlarla birlikte olanlarý kurtardýk ve onlarý halifeler kýldýk. Âyetlerimizi yalan sayanlarý da suda boðduk..." (73).
Örneðin Firavun ve adamlarý: Kendilerine mucize desteðiyle gelen Musa ve kardeþi Harun´a düþman oldular, inanmayýp büyüklendiler. Onlarýn peygamber deðil büyücü olduðuna karar verip, kendi büyücülerini onlarýn karþýsýna diktiler. Onlarýn sihirli deðneklerini Musa´nýn ejderha oluveren deðneði birer birer yutunca Musa´nýn Rabbine inanan sihirbazlar Firavun´u yalnýz býraktýlar... Ve Musa´ya inananlar, Allah´a tevekkül etmeye, kýbleye dönük evler yapýp dosdoðru namaz kýlmaya çaðýrýldýlar (87). Firavun ve adamlarýnýn zenginlikler içinde yüzdürüldüðü halde isyan etmelerine tahammül edemeyen Musa onlarýn yerin dibine geçirilmesi için Allah dua etti; ve dualarý kabul olundu (88,89). Musa´yý ve inananlarýn Mýsýr´ý terkettiklerini haber alan Firavun ordularýnýn baþýnda peþlerine düþtü ve denizde açýlan bir yoldan Musa ve inananlar geçerken Finavun ve ordusu boðuldu. Firavun ölüm anýnda gerçek Rabbin Musa´nýn Rabbi olduðuna inandý ama artýk geç olmuþtu (90). "Þimdi mi inandýn? Oysa sen önceden isyan etmiþ ve fesat çýkarmýþtýn" (91) denilerek imaný kabul edilmedi.
Ya Yûnus´un kavmi? Onlar kendilerini azabla korkutan Yûnus (a.s)´a inanmamýþlar, o da azabýn gerçekleþmesi için Allah´a dua ederek bölgeyi terketmiþti. Azabý gördüklerinde ise kavmi inanmýþ ve azab geri çevrilmiþti onlarýn üzerinden; azabý gördükten sonra imanlarý kabul edilen tek topluluktu ayný zamanda Hz. Yûnus´un kavmi (98). Ve bütün bu örneklerden sonra Allah, Mekkeli müþrikleri uyarýyor: "Þimdi kendilerinden önce gelip-geçmiþlerin (baþlarýndan geçen) günlerin bir benzerinden baþkasýný mý beklemektedirler? De ki: Bekleyedurun, ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim. Sonra biz peygamberimizi ve iman edenleri böyle kurtarýrýz: mü´minleri kurtarmamýz bizim üzerimizde bir haktýr" (102, 103).
Sûrenin deðiþik yerlerinde insanýn bir baþka özelliðinden söz edilerek, aslýnda onun yaratýlýþýnda tek Allah´a inanma özelliðinin bulunduðu; nefsi ve þeytanýn bunu zamanla saptýrdýðý; ancak zor durumda kalýp ölümle burun buruna geldiðinde (Yûnus kavminde görüldüðü gibi) içinde tozlanmýþ küllenmiþ olarak korunan tek Allah´a iman duygusunun ortaya çýktýðý, ama tehlikeyi atlatýnca da yine o eski sapýklýðýna döndüðü ebedi bir üslupla anlatýlýyor.
"Ýnsana bir zarar dokunduðunda; yan yatarken, otururken ya da ayaktayken bize dua eder; zararý üstünden kaldýrdýðýmýzda sanki kendisine dokunan zarara bizi hiç çaðýrmamýþ gibi döner-gider. Ýþte, ölçüyü taþýranlara yapmakta olduklarý böyle süslenmiþtir" (12); "Ýnsanlara, þiddetli bir sýkýntý dokunduktan sonra, bir rahmet dokundurduðumuz zaman, âyetlerimiz konusunda hileler yapmak onlarýn kötü bir iþi (özelliði)dir.." (21); "...gemide bulunduðunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgârla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona korkunç bir rüzgâr gelip çatar ve her yandan dalgalar onlarý kuþatýverir; onlar artýk bu (dalgalarla) gerçekten kuþatýldýklarýný sanmýþken, dinde O´na gönülden katýksýz baðlýlar olarak Allah´a dua etmeye baþlarlar: Ândolsun, eðer bundan bizi kurtaracak olursan, hiç þüphesiz sana þükredenlerden olacaðýz! Ama (Allah) onlarý kurtarýnca, onlar hemen haksýz yere yeryüzünde isyana baþlar. Ey insanlar, sizin isyanýnýzýn ancak size zararý dokunur..." (22,23).
Bu kadar delil ve korkutmadan sonra hâlâ inanmamakta direnenlerin cezasý artýk hak olmuþtur. Sûrede onlarýn baþlarýna gelecekler de haber veriliyor ki kendilerine, belki bundan sakýnýrlarda inatlarýndan dönerler: "Sizin tümünüzün dönüþü O´nadýr... Küfre sapanlar ise, hakikatý reddetmeleri dolayýsýyla, onlar için kaynar sudan bir içki ve acýklý bir azap vardýr" (4) Allah´la karþýlaþmayacaklarýný sanýp dünya ile yetinen ve bu yüzden de onun dinine kulak vermeyenler; "Ýþte bunlarýn kazanmakta olduklarýndan dolayý barýnma yerleri ateþtir" (8. "Sonra o zulmetmemekte olanlara sürekli olan azadý tadýn, denilecek kazanmakta olduklarýný dýþýnda, bir baþka þeyle mi cezalandýrýlacaksýnýz?" (52); "Onlar için dünyada geçici bir meta vardýr. Sonra dönüþleri bizedir; sonra da küfre sapýklarý dolayýsýyla onlara þiddetli azabý tattýracaðýz" (70). Halbuki, onlar eðer gerçekten bilmiþ olsalar, bu azaba uðramadan önce inanýr ve o gün için hazýrlýk yaparlardý. Çünkü, "Zulmeden her nefis yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa, bunu (azaptan kurtulma karþýlýðýnda) fidye olarak verirdi. Onlar azabý görünce piþmanlýklarýný gizlerler. Oysa onlar haksýzlýða uðratýlmadan aralarýnda adaletle hükmedilmiþtir" (54).
Her yapýlanýn karþýlýk bulacaðý o gün, küfretmeyip peygamberin getirdiðine inanan, bu yolda iþkencelere katlanýp malýný-mülkünü, yakýnlarýný, sevdiklerini, doðup büyüdüðü topraklarý terkedip hicret eden, hak üstün gelsin diye canýný ortaya koyan mü´minler de mükâfatlandýrýlacaklar: Ýman edenler ve salih amellerle bulunanlar da, Rableri onlarý imanlarý dolayýsýyla altýndan ýrmaklar akan, nimetlerle donatýlmýþ cennetlere yöneltip iletir" (9); "Güzel iþ yapanlara daha güzeli ve fazlasý vardýr. Onlarýn yüzlerini en bir karartý sarar, ne de bir zillet. Ýþte onlar cennetin halkýdýrlar; onda ebedi olarak kalacaklardýr" (26); ...onlar için bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir" (62).
Baþýndan sonuna kadar imana çaðýrýlan, kâinat olaylarý gösterilerek, daha önceki topluluklarýn baþlarýna gelenler hatýrlatýlarak, ahirette karþýlaþacaklarý azabla korkutulup inandýklarý taktirde verilecek mükafatlar haber verilecek ikna edilmeye çalýþýlan müþrikler buna raðmen direnirlerse artýk yapacak bir þey kalmamýþtýr. ... her kötülüðün karþýlýðý kendi misliyledir. Bunlarý bir zillet kaplar. Onlarý Allah´tan (kurtaracak) hiç bir koruyucu yoktur. Onlarýn yüzleri, sanki bir karanlýk gecenin parçalarýna bürünmüþ gibidir. Ýþte bunlar ateþin halkýdýrlar; orada ebedi olarak kalacaklardýr.?(27)
radyobeyan