Yedullah By: armi Date: 07 Nisan 2010, 11:50:47
YEDULLAH
Allah´ýn eli; kuvvet ve kudreti, otoritesi.
Bu kelime "yed" ve "Allah" kelimelerinin bir araya gelmesiyle ortaya çýkmýþ bir terkibtir. Zâhirî mânâsý, "Allah´ýn eli" demektir. Fakat hiç bir þeye benzemeyen ve her türlü noksan sýfatlardan, eksiklik ifade eden özelliklerden uzak (münezzeh) olan ve her türlü kemâl sýfatlarla, kemâliyet, üstünlük, yetkinlik ifade eden özelliklerle nitelenebilecek olan Yüce Allah´ýn, insanýn eline benzer bir eli olmasý muhaldir. Bu itibarla Ýslâmiyete göre Allah´ýn eli olmaz, ancak bu "el" kelimesini, mecâzî mânâda kudretten kinaye olarak "Yüce Allah´ýn kuvvet ve kudreti" olarak anlamak daha doðru olacaktýr. Nitekim Türkçe´mizde de mecaz ve kinaye olarak kullanýlan deyimler vardýr. Meselâ; "Þu kiþinin eli açýktýr" denildiði zaman, pekâla bilinir ki, burada "el" kelimesinin müfred ve müþahhas olarak anlaþýlan mânâsý kasdedilmemiþtir; aksine "eli açýk" deyimiyle onun cömert, yardým sever bir kiþi olduðu, ihsan edip vermeyi alýþkanlýk haline getirdiði, cimri, pinti olmadýðý kasdedilmiþtir. Yoksa böyle bir kimsenin elini uzatýp açmakta olduðu ve herkesin onun bu açýk elinden alacaðýný almakta olduðu düþünülmez.
"El" kelimesi mecâzî mânâda sadece Türkçe´de deðil, diðer dillerde özellikle Arapça ve Farsça´da kullanýlmaktadýr. Meselâ; Arap þâiri Lebîd, kýþýn esen poyraz rüzgârýnýn þiddetli soðununu ve etkisini anlatmak maksadýyla yazdýðý þiirinde: "Soðuðun yularýný poyrazýn elinde gördüðü rüzgâra" bile "el" isnad ederek, teþhis san´atýný kullanarak ifadeyi daha da güçlendirmeye çalýþmýþtýr.
Bütün insanlýða hitab eden Kur´ân-ý Kerîm´de de böyle mecazi ifadelere yer verilmiþ, Yüce Allah insanlara anlayacaklarý tarzda ve kullandýklarý þekiller içerisinde zâtýna mahus olan özelliklerini, Kudret ve azametini beyan buyurmuþtur. Böylece insanlar Kur´ân´ý daha kolay ve kendi dillerinde kullandýklarý þekiller ve san´atlar içerisinde yadýrgamadan anlayabilmiþlerdir.
Arap dilinde "yed = el" kelimesi aþaðýdaki çeþitli mânâlarda kullanýlmaktadýr:
1- Bilindiði gibi "el" kelimesi insanlarýn bir uzvu veya organý olup çoðu kez bileðe kadar olan kýsma "el" denildiði gibi, bazen de koltuk altýna kadar olan kýsma "el" adý verilir.
2- Nimet anlamýnda kullanýlýr ki, bu durumda çoðulu; "eyâdî" olarak gelir. Bu mânâ Türkçe´mizde pek bilinmemekle beraber; "Efendim, elinizin altýnda yaþayayým" þeklinde bir cümle kurarsak,"nimetiniz ve inayetiniz sayesinde hayatýmý devam ettireyim" anlamýnda bir istek olmuþ olur. ´
3- Kuvvet kudret manasýna gelir. Meselâ; "Ulû´l-eydî ve´l-ebsâr" cümlesi "Kuvvet ve akýl sahibi" diye açýklanmýþtýr. Dilimizde de "El elden üstündür, tâ arþa varýncaya kadar" denilir; yani kudret, kudretten üstündür, ancak Allah´ýn kudretinin üstünde hiç bir kudret yoktur anlamýna gelir.
Nitekim, Allah Teâlâ; "(Ey Muhammed! Þüphesiz sana baþ eðerek ellerini verenler, Allah´â baþ eðip el vermiþ sayýlýrlar. Ancak Allah´ýn eli onlarýn ellerinden üstündür buyurmaktadýr ki, "Allah´ýn kudreti ve kuvveti onlarýn güç ve kuvvetinden üstündür" demektir.
4- Mülk mânâsýnda, "tasarrufunda, elinin altýnda" anlamýnda kullanýlýr. Meselâ; "Þu büyük arâzi falancýnýn yedindedir", yani "onun mülküdür, veya tasarrufundadýr, sahibi odur, veya onun elinin altýndadýr" demektir. Nitekim Allah Teâlâ; "Hükümranlýk elinde olan Allah yücedir" (el-Mülk, 67/1) buyurmuþtur.
5- Pek güçlü inayet ve ihtisas anlamýna gelir. Meselâ; "Ben bunu elimle yaptým" demek, "Kendim yaptým" demek olduðu gibi; "Fazlaca özen gösterdim, pek özel bir þekilde önem verdim, bence pek büyük bir kýymeti vardýr", anlamlarýný ifade eder. Nitekim Cenab-ý Hakk Ýblis´e; "Ey Ýblis, Kendi kudretimle yarattýðýma (yani Âdem´e) secde etmekten seni alýkoyan nedir? Böbürlendin mi? Yoksa gururlandý mý?" (Sad, 38/75) buyurdu.
Ýþte bütün bu mânâlardan anlaþýlýyor ki: "Yedullâh" tabiri, Allah´ýn nimet ve ihsaný, kudret ve kuvveti, mülkü, tasarrufu ve hükümranlýðý, inayet ve ihtisasý anlamlarýna gelmektedir; yoksa birinci maddede gösterilen "el" veya "kol" mânâsýna deðildi. Zira hiç bir yaratýða, hiç bir þeye benzemeyen Yüce Allah´ýn insanlar gibi müþahhas bir elinin olmasý düþünülemez.
Bununla beraber kültür tarihi içerisinde "Müþebbihe" ve "Mücessime" diye bilinen bu iki fýrkanýn mensuplarýndan çoðu "Yedullâh" tabirini "insanýn eli" gibi tasavvur etmiþlerdir. Mezhebler tarihi içerisinde yer almýþ olan bu iki fýrka Ýslâm dininin dýþýnda kalan fýrkalardan olup çok kýsa ömürlü olmuþlardýr. Halbuki Ehl-i Sünnet mütekellimlerinden bir kýsmý
"Yedullâh"ý Allah´ýn sýfatlarýndan saymýþlar, Kelâm tarihi içinde "Yedullâh" ve benzeri tabirlere "Haberî sýfatlar" adý verilmiþtir. Ehl-i Sünnet âlimlerinden pek çoðu da "Yedullâh?ý, Allah´ýn kudreti diye açýklamýþlardýr. Zira Yüce Allah, kudretiyle kâdirdir.
Selef âlimleri bu haberî sýfatlara iman etmiþ, bunlarý zâhirleri üzere býrakmýþ, te´vile ve açýklamaya kalkýþmamýþlardýr. Bununla beraber benzetmeye ve cisimleþtirmeye de yeltenmemiþlerdir. Onlara göre, madem ki, Yüce Allah Kendisine" el, yüz, göz..." gibi özellikleri nisbet etmiþtir, öyleyse bunlar öylece kabul edilmelidir. Bunlarýn mâhiyetini ve hakikatýný ancak Cenab-ý Hak bilir. Bunlarýn hiç biri bizim elimize, yüzümüze, gözümüze benzemez.
Ýlk mütekellimler de hemen hemen Selef gibi düþünmüþlerse de, sonraki mütekellimler ise, bu haberî sýfatlarýn Yüce Allah´ýn zâtýna ve þanýna uygun bir tarzda te´vil edilip açýklanmasý yolunu tutmuþlar; ancak te´vil yapýp açýklarken, yapýlan bu te´vil ve açýklamalarýn Allah´ýn muradý ve O´nun kastettiði mânâ olduðuna kesinlikle hükmetmemek gerekir, demiþlerdir.
radyobeyan