Vesayet By: armi Date: 07 Nisan 2010, 11:14:23
VESÂYET
Vasiyet, birisine ölümünden sonra yerine getirilmek üzere verilen tasarruf hakký, eksik ehliyetli kiþi adýna tasarruf hakký. Çoðulu "vesâyâ"dýr. Tekili "visâyet" olarak kullanýlýr. Küçük çocuðun iþlerini tasarruf edip çeviren kimseye "vasî" denir. Çoðulu "evsýyâ"dýr. Vasî üç çeþittir. Ýslâm devlet baþkanýnýn vasîsi, hâkimin belirleyeceði vasî veya kiþinin serbestçe belirleyeceði vasî.
1- Ýslâm devlet baþkanýnýn vasîsi: Ýslâm devlet baþkaný, ehil birisini kendinden sonra baþkan olmak üzere aday gösterebilir. Nitekim Hz. Ebû Bekir (6.13/634) kendisinden sonrasý için Hz. Ömer´i (ö. 23/643) aday göstermiþ, Ömer (r.a) de devlet baþkaný seçim iþini "þûrâ"ya býrakmýþtýr. Bu uygulama sahabe topluluðunun önünde gerçekleþmiþ ve karþý çýkan olmamýþtýr (eþ-Þîrâzî, el-Mühezzeb, Mýsýr, t.y., I, 449).
2- Hâkimin belirleyeceði vasî: Bu, eksik ehliyetli kiþinin iþlerini yürütmede hâkimin kendisine yardýmcý olduðu vasî olup, hakim tarafýndan tayin edilir.
3- Kiþilerin seçeceði vasî: Bir kimsenin saðlýðýnda iken, ailesinden eksik ehliyetlilerin iþlerini ölümünden sonra yönetmek üzere baþka birisini tayin etmesidir. Vesâyet, küçük yaþta yetim ve öksüz kalan veya iþlerini idare edemeyecek þekilde akýl hastalýðýna veya bunamaya maruz kalan kimselere Allah rýzasý için yardýmcý olmak üzere konulan koruyucu bir yönetimdir.
Allah Teâlâ þöyle buyurur: "Sana yetimlerin durumunu sorarlar. De ki: Onlarýn iþlerini düzeltmek, kendileri için daha hayýrlýdýr. Eðer onlarý aranýza alýrsanýz onlar sizin din kardeþinizdir. Allah bozguncuyu, islah edenden ayýrdetmesini bilir. Eðer Allah dileseydi sizi zor durumda býrakýrdý. Þüphesiz Allah her þeye gâlib, tam hüküm ve hikmet sahibidir" (el-Bakara, 2/220).
Vesâyet Akdinin Meydana Gelme Þartlarý
1- Vasî ile ilgili þartlar: Vasînin; akýllý, ergin, hür, adaletli, ehliyetsizin iþlerini yürütebilecek güç ve tecrübeye sahip olmasý, güvenilir ve Müslüman olmasý gerekir. Bu yüzden çocuk, gayri müslim veya malý telef edeceðinden korkulan bir fâsýk vasî tayin edilse hâkim bu tayini iptal ederek, ehil olanýný atayabilir. Ancak bunlarýn hâkim kararýna kadar yapacaðý tasarruflar geçerli olur. Diðer yandan vasî tayin edildikten sonra çocuk ergin, gayri müslim Müslüman olsa veya fâsýk tevbe etmiþ bulunsa artýk hâkim bunlarý vasîlikten azledemez.
Ýslâm devletinin tebealýðýný kabul etmiþ olan ehl-i kitabýn (zimmî) bir Müslümaný vasî tayin etmesi geçerlidir. Nitekim vekil tayin etmesi de böyledir. Ancak zimmînin miras mallarý arasýnda þarap veya domuz gibi Müslümanlarca deðeri olmayan bir mal bulunursa, Müslüman vasînin, bunlarýn satýþýný saðlamak için güvenilir bir zimmîyi vekil tayin etmesi gerekir. Bu, Hanefilerin görüþüdür. Ýmam Þâfiî´ye göre böyle bir vesâyet sözleþmesi geçerli deðildir. Çünkü din ayrýlýðý Müslümanýn zimmîden miras almasýna engel olduðu gibi, onun zimmîye vasî olmasýna da engel teþkil eder. Bir zimmî ise Müslümana vasî olamaz. Onun Müslümana vasî olamayýþý, kâfirin Müslüman üzerinde velâyet yetkisinin bulunmayýþý yüzündendir. Çünkü zimmî bu konuda haksýzlýk yaðma ithamý altýndadýr. Kur´ân-ý Kerîm´de Müslümanlarýn iþlerini gayri müslimlere býrakmamalarýný bildiren çeþitli âyetler vardýr. Bazýlarý þunlardýr: "Âllah mü´minlerin aleyhine kafirlere hiçbir yol vermeyecektir" (en-Nisâ´, 4/141). " Ey iman edenler! Sizden olmayanlarý sakýn dost edinmeyin. Onlar size kötülük yapmaktan geri durmazlar. Sizin sýkýntýya düþmenizi isterler. Kinleri aðýzlarýndan dökülür, sinelerinin gizlediði ise daha büyüktür" (Âlu Ýmrân, 3/118). " Ey iman edenler! Mü´minleri býrakýp da kâfirleri dost ve idareci edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah´a apaçýk bir delil mi vermek istiyorsunuz?" (en-Nisâ´, 4/144). " Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanlarý dost ve idareci edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onlarý dost edinirse, þüphesiz onlardan olur. Þüphesiz Allah zâlim topluluðu hidayete erdirmez" (el-Mâide, 5/51).
Küfür ehlinden olunca en yakýn hýsýmlarýn bile bir mü´min üzerinde velâyet veya vesâyet hakký bulunmaz. Âyette þöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Eðer küfrü imana tercih ediyorlarsa, bazýlarýnýzý ve kardeþlerinizi dost ve idareci edinmeyin. Sizden kim onlarý dost ve idareci (velî) edinirse iþte onlar, zâlimlerin ta kendileridir" (et-Tevbe, 9/23).
Diðer yandan vasînin erkek olmasý ve gözlerinin görmesi þart deðildir. Bu yüzden kadýn da küçüklerin ve akýl hastasý gibi eksik ehliyetlilerin vasîsi olarak tayin edilebilir. Çünkü, o þahitlik yapma ehliyetine sahiptir. Nitekim Hz. Ömer (r.a) kýzý için Hz. Hafsa (ö. 41/244)´yý vasî tayin etmiþtir (Dârimî, Vesâyâ, 41). Hatta küçük çocuklar için annenin vasî yapýlmasý baþka kadýnlardan daha uygundur.
Birden çok kiþinin vasî tayin edilmesi de caizdir. Bunlarýn birlikte veya ayrý zamanlarda belirlenmesi de mümkündür. Bu durumda iki vasîden birisi tek baþýna tasarrufta bulunamaz. Ancak vasî tayin edenin icazet vermesi durumu müstesnadýr (Ýbn Âbidîn, Reddü´l-Muhtâr, V, 496. vd.; ez-Zühaylî, el-Fýkhu´l-Ýslâmî ve Edilletüh, Dimaþk,1405/1985, VIII,134, 135).
2- Vasî tayin edenle ilgili þartlar: Akýllý, hür ve yükümlü herkesin vasî tayin etmesi geçerli olur. Akýl hastalýðý veya bunama gibi bir nedenle kýsýtlý bulunan baba, çocuklarýna küçüklük veya sefihlik sebebiyle vasî tayin edemez. Mâlikî ve Hanbelîlere göre temyiz gücüne sahip olan kimsenin vasî tayin etmesi geçerli olur.
Þâfiîlere göre küçük çocuklar için vasî tayin edecek olan kimsenin, Ýslâm´a göre bu çocuklar üzerinde velâyet hakkýnýn bulunmasý gerekir. Bunlar baba, dede ve büyük dededir. Bunlar varken erkek kardeþ, amca, önceki vasî ve kayyýmýn tayin edilmesi geçerli olmaz (el-Merginânî, el-Hidâye maa tekmileti Fethi´l-Kadîr, VIII, 489-503; Ýbn Âbidin, a.g.e., V, 494 vd.; eþ-Þirbînî, Muðnî´l-Muhtâc, Mýsýr, t.y., III, 74 vd.; eþ-Þirâzî, el-Mühezzeb, I, 463, 464).
3- Vesâyetin konusu: Vasî tayininin belirli kiþi, mal veya belirli konular için yapýlmasý gerekir. Böylece vasî konuyu öðrenmiþ, yapacaðý iþin sýnýrlarýný çizmiþ ve konuya koruma altýna alma imkâný doðmuþ olur. Çünkü vasî tayini, vekil tutma gibidir. Buna göre vesayet konusu; borcu ödemek veya alacaklarý tahsil etmek, küçük çocuk, akýl hastasý ve sefih gibi reþîd sayýlmayan kimselerin iþlerine bakma, emanetleri sahiplerine vermek ve baþkasýndaki emanetleri almak ve gaspedileni geri vermek bunlar arasýnda sayýlabilir.
Küçüklere vasî tayini mutlak ifadelerle yapýlmýþsa, bu çocuðun þahsý ve mallarý ile ilgili tasarruflarda belde örfüne göre amel edilir (ez-Zühaylî, a.g.e., VIII, 137).
4- Vesayet akdinin yapýlýþý: Vesâyet akdi icap ve kabul ile meydana gelir. Vasî tayin edenin; "Sen benim vasîmsin" "Sen benim malýmda vasîmsin" veya "Sen benim vefatýmdan sonra vekilimsin" yahut, "Vefatýmdan sonra çocuklarýmý sana teslim ettim, onlarýn iþlerini sen yönet" gibi ifadelerle yapýlacak teklif karþý tarafça da kabul edilince vesâyet sözleþmesi meydana gelir.
Vasî vesâyet teklifini, vasî tayin edenin bilgisi altýnda reddetse bu red geçerli olur. Eðer vasî tayin edenin bilgisi yoksa onun bakýmýndan aldanma olmamasý için red onun bulunmadýðý mecliste geçerli olmaz. Vasî tayin edilen susar ve bu arada vasi tayin eden ölürse, vasînin red veya kabul hakký vardýr.
Vesâyet sözle olduðu gibi fiil ile de gerçekleþebilir. Meselâ; bir kimse vasî tayin edildiðini bilmeksizin mirasçýlarýn bir malýný satsa veya onlara yarayýþlý bir þey satýn alsa veya ölenin bir borcunu ödese yahut alacaðýný tahsil etse vasîliði fiilen kabul etmiþ sayýlýr.
Vasînin görev alanýna vasî tayin edenin çocuklarý girdiði gibi bu çocuklarýn ölümü halinde onlarýn çocuklarý da girer.
Vasî ile birlikte nâzir tayini de câizdir. Nâzýmý tasarrufa yetkisi yoktur. Ancak onun bilgisi olmadýkça vasî tek baþýna tasarrufta bulunamaz. Aksi halde yetimin malýnda meydana gelecek zararý tazmin etmesi gerekir.
Vesayet görevinin, Allah´a yaklaþmak amacýyla ücretsiz yapýlmasý gerekir. Ancak vasî tayin eden, vasî için vasiyeti infaz bedeli olarak bir ücret belirlese bu iþ sözleþmesi geçerli olmaz. Çünkü bu sözleþme vasî tayin edenin ölümünden sonra yürürlüðe girmesi gerekeceði için böyle bir iþ akdi geçersiz olur. Ancak böyle bir ücret bir atýyye olarak mirasýn üçte birine kadar olan bölümünden verilir. Yine vasî tayin eden; "Benden sonra çocuklarým üzerinde vasî olmasý için sana þu kadar ücret verdim" dese bu þart batýl olur, fakat baþka bir açýdan ona hizmeti karþýlýðýnda belli bir malý veya ücreti vasiyet yoluyla býrakmýþ olur (Ömer Nasuhi Bilmen, Ýstilahatý Fýkhýye Kamusu, Ýstanbul 1969, V, 179,180).
Diðer yandan vesâyet akdinin bir sreye ve þarta baðlanmasý caizdir. Meselâ; "seni bir yýl süreyle veya oðlum erginlik çaðýna girinceye veyâ Ahmed dönünceye kadar vasî tayin ettim" denilse sýnýrlý bir süre için vâsi tayini söz konusudur. Þarta baðlama ise þöyle olur: "Ben ölürsem, seni vasî tayin ediyorum" demek gibi. Çünkü vasî tayininde bir takým bilinmezlikler ve tehlikeler söz konusudur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) Zeyd b. Hârise´yi Mûte Gazvesine gidecek olan bir askeri birliðe komutan tayin etmiþ ve þöyle buyurmuþtur: "Zeyd´in baþýna bir felâket gelirse, ondan sonra Cafer, Cafer´in baþýna felâket gelirse Abdullah b. Revâha (r.anhüm) komutayý ele alsýn" (Buhârî, Cihâd, 7, Fedâilü Ashâbi´n-Nebî, 25, Cenâiz, 4; Ahmed b. Hanbel, III,113.118, V, 299, 301).
Vasînin Tasarruflarý
Vasînin alým-satýmý:
Hanefilere göre vasînin yabancýya satmasý ve ondan mal satýn almasý. Ýnsanlarýn aldanmayý âdeten hoþ karþýladýklarý ölçüler içinde kaldýðý sürece geçerli olur. Bu da "yesîr gabin (az aldanma)" adýný alýr. Çünkü bundan kaçýnmak mümkün olmaz. Âdeten hoþ karþýlanmayan ölçüde alýþ-veriþ ise caiz olmaz. Bu da "fahiþ gabin (çok, aþýrý aldanma)" adýný alýr. Hanefilere göre fahiþ gabin; bilir kiþilerin deðerlendirme alanýna girmeyen aþýrý derecede yüksek veya düþük satýþ bedelini ifade eder.
Belh fakihlerinden Nusayr b. Yahyâ (ö. 268/881), satýn akdine konu olan mallarýn piyasadaki alýþ-veriþ hýzýný ve devir kabiliyetini dikkate alarak fahiþ gabin oranlarýný rayiç bedelin üstünde gayri menkulde % 20 hayvanlarda % 10 ve menkul eþyada % 5 olarak belirlemiþtir. Piyasa fiyatýnýn bu ölçülerde altýnda veya üstündeki satýþ veya alýþlarýn fahiþ gabin sýnýrýna girdiði kabul edilmiþtir. Mecelle´in 165. maddesinde bu ölçüler esas alýnmýþtýr.
Diðer yandan Mâlikîler fâhiþ gabni malýn deðerinin üçte birinden fazla bir fiyatla satýþ olarak belirlerken, Þafiilerin fâhiþ gabin için belli bir miktar üzerinde durmadýklarý görülür (bk. Ýbn Nüceym, el-Bahru´r-Râik, Mýsýr 1334, VII, 169; Ali Haydar, Düraru´l-Hukkâm Þerhu Mecelleti´l Ahkâm, I, 247; Ýbn Âbidîn, a.g.e., IV,159; Ýbn Hazm, el-Muhallâ, Mýsýr 1389, IX, 454 vd.; Hamdi Döndüren, Ýslam Hukukuna Göre Alým Satým da Kâr Hadleri, Balýkesir 1984, 145 vd).
Kýsaca vasýnin velâyeti toplum maslahatý ile sýnýrlýdýr. Bu da ðabn-i fâhiþ ölçüsünde alýþ-veriþ yapmamayý gerektirir.
Vasî, yetimin malýný kendisi için satýn alsa veya kendi malýný ona satsa, eðer vasî hakimin tayin ettiði bir vâsi ise bu muameleler mutlak olarak caiz olmaz. Eðer babanýn tayin ettiði vasî ise Ebû Hanife´ye, akar kabilinden olmayan bu satýþ veya alýþýn küçüðe açýk olarak bir yararý varsa muamele caiz olur. Bu yararýn ölçüsü de malýn deðerinin yansý kadar eksik olmasýdýr. Ebû Yusuf ve Ýmam Muhammed´e göre ise bu alýþ-veriþ mutlak olarak caiz deðildir (Ýbn Âbidîn, a.g.e., V, 500 vd).
Ancak babanýn küçük çocuðuna ait bir malý rayiç bedelle veya âdeten insanlarýn aldanmayý hoþ karþýladýðý (yesîr gabin) ölçüdeki bir fiyatla kendisi için satýn almasý caiz olur.
Ebû Hanîfe´ye göre vasî yetimin akarýný deðerinin iki mislinden aþaðýya alamayacaðý gibi kendi akarýný da yetim için deðerinin yarýsýndan fazlaya satamaz. Ebû Yusuf ve Ýmam Muhammed´e göre bu satýp alma mutlak olarak caiz deðildir (Bilmen, a.g.e., V, 183 vd.)
Vasî yetimin malýný ticaretle nemâlandýrmak ve bu malda tasarruf yapmak zorunda deðildir. Eðer bunu yaparsa Ebû Hanîfe ve Muhammed´e göre kârýný (rýbh) tasadduk eder.
Hanefîler dýþýndaki çoðunluða göre ise vasi maslahata uyarak küçüðün malýnda tasarrufta bulunabilir.
2- Vasînin vekil veya baþka bir vasî tayin etmesi:
Hanefi ve Mâlikîlere göre vasînin baþkasýný vasî tayin etmesi caizdir. Þâfiî ve Hanbelilere göre ise vasînin böyle bir tasarrufta bulunabilmesi için vasî tayin eden kimsenin izni gerekir. Çünkü vasî onun izniyle tasarrufta bulunmaktadýr. Bu ikinci grup müctehitlere göre vasînin vekil tayin etmesi de geçerli olmaz (Ýbn Âbidîn, a.g.e., V, 499; eþ-Þîrâzî, a.g.e., I, 464; ez-Zühaylî, a.g.e., VIII, 142).
3- Vasînin diðer tasarruflarý:
Vasi yetimin malýný karz-ý hasen yoluyla veremez. Eðer verirse tazmin eder. Hâkimin ise bu yetkisi vardýr. Vasî, bu malý kendisine karz (ödünç) olarak alsa, caiz olmaz ve borç olarak kalmýþ sayýlýr (Ýbn Âbidîn, a.g.e., V, 503).
Vasî, küçüðe ma´ruf üzere yiyecek, içecek ve giysi saðlar. Sünnet ve evlendirme de bu kapsama girer. Eðitim ve öðretimi içinde vasî gerekli önlemleri alýr. Vasî alacaklarý tahsil eder, borç peþin olunca maslahat gerektiriyorsa bunu geciktirebilir.
Çocuklarýn mallarýnda tasarruf velâyet ve yetkisi önce babalarýna, sonra babalarýnýn vasîlerine, sonra vasilerinin vasîlerine aittir. Bunlar bulunmadýðý takdirde sahih dedelerine, bundan sonra onlarýn vasîlerine, sonra bu vasîlerin vasîlerine ait bulunur. Bunlar da bulunmazsa hâkime ve hâkimin nasp edeceði vasîlere ait olur.
Þâfiîlere göre sahih dede hayatta olunca baþkasýný vasî tayin etmek caiz olmaz. Ancak vasîyet edenin ölüm tarihinde sahih dede vefat etmiþ durumda olursa baþkasýna daha yapmýþ olduðu vasî tayini geçerli olur.
Kýsýtlýya Malýn Verilmesi
Vasî erginlik çaðýna gelen fakat henüz reþit olmayan yetime miras teslim etse ve mal zayi olsa Ebû Yûsuf ve Ýmam Muhammed´e göre bunu vasînin tazmin etmesi gerekir. Çünkü, o, verilmemesi gereken kiþiye malý vermiþ olur. Allah Teâlâ þöyle buyurur: "Yetimleri erginlik çaðýna gelinceye kadar yetiþtirip deneyin. Onlarýn akýlca olgunlaþtýklarýný görürseniz, mallarýný kendilerine verin" (en-Nisâ´, 4/6). Buna göre küçük, ergin olunca hemen malý kendisine teslim edilmez ve reþid olup olmadýðý, yani malým yerinde kullanýp kullanamayacaðý araþtýrýlýr. Ebû Hanîfe´ye göre prensip olarak erginlikle mâlî velâyet kalkar, fakat bir önlem olarak en geç 25 yaþýna kadar mal yetime teslim edilmeyebilir. Çoðunluða göre ise yetim rüþd (olgunluk) hali gösterinceye kadar yaþý ne kadar ilerlerse de malî velâyet devam eder. Bu yüzden rüþd yaþý kültür, eðitim, ekonomik, sosyal, fizik, çevre gibi etkenlerin altýnda deðiþik yaþlarda gerçekleþir. Ülkeler uygulamada kolaylýk saðlamak amacýyla bu konuda standart bir yaþý esas alma yoluna giderler. Meselâ; Osmanlý Devleti uygulamasýnda 1288 tarihli bir padiþah fermaný yirmi yaþýný doldurmamýþ kiþilerin rüþd davalarýnýn geri çevrilmesini emreder (Ali Haydar, Duraru´l-Hukkâm, III, 79 vd.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1982, s.130,131) Bu yaþ Türkiye´de 18, Mýsýr, Ýngiltere, Almanya ve Fransa´da 21 yaþ olarak belirlenmiþtir (bk. Hýfzý Veldet Velidedeoðlu, Tilrk Medeni Hukukunun Umumî Esaslarý, Ýstanbul 1968, II, 56).
Malikiler de yetime malýn teslimi konusunda Ebu Yusuf ve Ýmam Muhammed´le ayný görüþtedir. Buna göre kýsýtlýnýn malýný rüþdten sonra, bir delil olmadan verme konusunda vasinin sözü kabul edilmez. Çünkü âyette þöyle buyurulur: "Mallarýný yetimlerin kendilerine verdiðiniz zaman, bu konuda Þahit tutun. Hesap görürü olarak Allah yeter" (en-Nisâ´, 4/6).
Hanefilere göre, vasî tasarruf yetkisi bulunan konularda tasdik olunur. Bu yüzden vasînin eksik ehliyetli ile ilgili harcamalarý delilsiz olarak kabul edilir. Aþaðýdaki durumlar bundan müstesnadýr.
Vasînin delil getirmedikçe tazminle yükümlü olacaðý durumlar þunlardýr:
Vasî, vasî tayin edenle veya mirasçýlarýyla ilgili borçlarý ödediðini iddia etse bunu ispat etmesi gerekir. Miras malýný satýp, satýþ bedelini teslim almadan önce, ölmüþ bulunan vasî tayin edenin borçlarýný ödediðini, yetimin küçükken baþkasýnýn telef ettiði malýný kendisinin tazmin ettiðini veya küçüðe ticaret izni verilip borç yaptýðýný ve bu borçlarý kendisinin ödediðini veya küçüðe ait arazilerin haraç vergisini ödediðini iddia etmesi bu niteliktedir. Yine yetime kendi zimmetinden veya kendi malýndan geçim masrafý yapýp, bununla ona rücu etmek istemesi de böyledir. Vasî ticaret yapýp kâr ettikten sonra bu ticareti "mudârabe yöntemi" ile yaptýðýný iddia etse bunu da ispat etmesi gerekir.
Vasînin Azledilebileceði Haller
1- Vasînin, vasî tayin edenin ve hâkimin azli: Bir kimseyi vasî tayin edenin, dilediði zaman onu azletme yetkisi de vardýr. Vasî de, vasî tayin eden hayatta iken veya onun ölümünden sonra bizzat vasîliði býrakabilir. Nitekim vekâlet de böyledir. Çünkü vesâyet akdi baðlayýcý deðildir. Ebû Hanîfe´ye göre vekâletin aksine vasî karar kendisine ulaþmadan da vasî tayin edenin azli ile azledilmiþ olur. Hâkimin hükmü ile de azli gerçekleþir. Ancak hâkim bu konuda haksýzlýk yaparsa günahkâr olur.
2- Vasîliði ifadan aciz kalmak veya hýyânet etmek: Hâkim vasînin görevini ifadan aciz kaldýðýný görse onu baþkasýyla deðiþtirir. Görevini kötüye kullanan vasînin azledilmesi vacip olur.
3- Ölüm, akýl hastalýðý veya fâsýklýk: Vasînin ölümüyle tasarruf yetkileri sona ermiþ olur. Akýl hastalýðý ve fasýklýk hâliyle de vasîlikte maslahat yönü kalmamýþ bulunur.
4- Vesâyetin amacýna ulaþmasý veya belirlenen sürenin sona ermesi: Belirli bir konu veya belirli süre için vasi tayin edilen kimsenin bu görevi, konu ve amaç gerçekleþince veya belirlenen süre bitince sona ermiþ olur. Çünkü vasînin tasarruflarý izne dayanýr, izin süresi bitince de onun yetkileri sona ermiþ bulunur (Ýbn Âbidîn, a.g.e., V, 495. vd.; eþ-Þîrâzî, el-Mühezzeb, I, 463; ez-Zühaylî, a.g.e., VIII,149; Bilmen, a.g.e., V, 180, 181).
radyobeyan