Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Vecd By: armi Date: 05 Nisan 2010, 13:47:23


 
VECD




Bulma, var olma, hâsýl olma, buluþ, kulun herhangi kasdý ve çabasý olmadan, onun kalbine tesâdüf eden þey (ilham, his, feyiz, vârid) anlamýnda bir Tasavvuf ýstýlahý.

Tasavvufta vecd kelimesinin bir çok mânâsý vardýr. Sâlikin dinî his ve heyecaný ile yaþadýðý mistik hal "vecd" sözü ile ifade edilir. Dinin bir bilgi (zâhir, þerîat) yönü, bir de his ve heyecan (yaþama, hâl) yönü vardýr. En küçük dini his ve heyecanlara da "vecd" denilmekle beraber, bu tabii daha ziyade þuur ve bilgi haline galip olan dini his ve heyecanlarý ifade etmek için kullanýlýr. Vecd, zorlama ve yapmacýk olmaksýzýn kalbe gelen þeydir. Bir baþka deyiþle kast ve tekellüfsüz olarak kalbe gelen feyz ve tecellidir. O, kalpte þimþek gibi parlayýp sonra aniden sönen parýlýtýlardýr (Seyyid Þerif Cürcanî, Tarifat, Ýst.,1253,160). En genel anlamýyla, ilâhî aþkýn doðurduðu heyecan haline denir. Ýbn Arabî´ye göre vecd, kalpten perdenin kalkmasý, sonra Hakk´ýn müþahede edilmesi ve gaybýn mülâhazasýdýr (Tahanevî, Keþþafu Istýlahati´l-Filnûn, II, 1454).

Tasavvufta bazan "zevk" de denilen vecd hali bütün sûfilerde görülür. Batý dillerinde vecd karþýlýðý kullanýlan "ecstase" kelimesi, aslýnda, "kendinden dýþarý çýkma" demektir ve çok eski bir kökü vardýr. Geniþ anlamda söylenecek olursa, havf-reca, ünsheybet, galebe-huzûr, gaybet-þuhûd, cem-fark, sekr-tecelli, sekr-sahv, fenâbekâ vs. gibi mistik haller birer vecd hâdisesidir.

Vecd, karþýlaþma, yüz yüze gelme, buluþmadýr. Kalbin karþýlaþtýðý hüzün ve neþe gibi þeylerin hepsi birer vecddir. Vecd, Hakk´tan gelen mükâþefeler tecellilerdir.

Vecd, daha çok, kendinden geçme ve istiðrak manasýnda kullanýlmaktadýr. Bu anlamdaki vecd bir sýr olup, tarifi mümkün deðildir; ancak yaþamakla öðrenilir.

Vecd´in çoðulu "mevacid"dir. Vecde gelene de "vâcid" denir, Vecdin basit þekli "tevâcüd", en mükemmel þekli ise "vücud"dur. Sûfî Allah´ý temâþa etmek arzusuyla tutuþarak kendinden geçer. Onu bu hafi "vecd"dir. Vecdin sonunda aradýðýný bulmasý ise"vücûd" tabiriyle ifade edilmektedir. Bunlarla yakýndan ilgili bulunan "tevâcd" tabiri ise, insanýn kendisini zorlayarak (zikir veya diðer hareketlerle) vecdi aramasý demektir. Tevâcüdde vecd; içten olmayýp dýþ vasýtalarla saðlandýðý için bir çeþit gösteri mahiyetindedir. Bu yüzden onun, ki, bir ve gurur verdiði (çünkü baþkalarý görmektedir) söylenerek pek hoþ görülmez.

Vecd iki türlüdür:

1- Mülk vecdi: Sâliki bulan ve ona hâkim olan vecddir.

2- Likâ vecdi: Sâlikin bulduðu vecddir.

Vecd buluþ, faklý kaybediþtir. Bunlar iki ruh halidir; biri gelince öbürü gider. Bir mutasavvýf "Rabbýmý bulunca kalbimi (kendimi), kalbimi bulunca Rabbýmý kaybediyorum" demiþtir. Vecd halinde ilim ve þuur olmaz; ilim ve þuur olunca da vecd olmaz (Kuþeyri Risalesi, Haz. Süleyman Uludað, Ýst. 1978, 152-153; Gazali; Ýhya, Ist.1985, II, 266). Sûfi hakikati gördüðü zaman onun görüþü özel bir halde özel bir idrak olayýdýr; bu hal insanýn normal þuur hali deðildir, idraki de anlaþýlan cinsten (duyu organlarýyla) bir idrak deðildir.

Zevk veya vecd, sûfinin zihnini her türlü dünyevî þeyden tamamen ayýrýp, onu bomboþ veya tertemiz bir hale getirdiði zaman, oranýn aydýnlanmasý ve týpký Peygambere gelen hakîkat gibi bir takým hakikatlerin oraya aksetmesidir. Ýnsan tam bir zühd ve iman ile kalbini bu ilhâma hazýrlar; ilhâmýn muhtevasý ise inanç konusu olan þeylerin doðrudan doðruya kavranarak bilgi haline gelmesidir. Vecd, arayan ile aranan arasýnda bir sýrdýr ki, ancak ilhâm ile ortaya çýkabilir.

Vecd, gâye olmaktan ziyade vâsýta deðeri taþýr. Yani tasavvufi hayatýn gâyesi vecd deðildir, vecdin götürdüðü yerdir.

Vecdin son noktasý genellikle "tevhid" kavramýyla ifade edilir, fakat tevhid (birleþme) farklý mânâlarda anlaþýlmaktadýr. Bundan hulûl, vusûl, ittihad mânâlarýný çýkaranlar genellikle Sünnî itikattaki sufîler tarafýndan reddedilirler. Tevhidden maksad Allah´la birleþmek deðil, onun birliðini bilmektir. Mamafih vecd yoluyla ulaþýlan bu bilgi, insanýn kendi benliðinden ve dolayýsýyle dünyadan tamamen sýyrýlmasý sonucunda Allah´tan baþka hiç bir varlýk hissi almayýþýdýr. Böylece bütün varlýk sahnesine Allah hakim olur ve O, birdir. Vecdin götürdüðü bu birlik sayesinde mutlak varlýk ferdî varlýða galebe çalar. Bu durumda Allah´ýn galebesi insaný kendi melekelerini kullanmaktan mahrum býrakýr; öyle ki yapan eden artýk insan deðildir. Bu yüzden sûfiyi sorumlu tutmazlar. Ancak Ýslâm þeriatýna baðlý alimler, bu gibi durumlarda küfrü gerektiren sözler söyleyenlerin kafir olduklarýný bildirmiþlerdir.

Bununla birlikte vecdin insaný mutlaka ilâhî bir âleme götürmediði, vecd sarhoþluðu içinde pekâla ilhamlarýn da alýnabileceði kabul edilmektedir. O takdirde neyin ilahî neyin þeytanî olduðunu ta´yinde Kur´an ve Sünnet rehber olacaktýr. Kur´ân ve Sünnetin þehâdet etmediði her tülü vecd bâtýldýr. Bu durumda mürþidin kontrolü de önemlidir. Ayrýca vecd halinde iyiyi kötüden ayýrdedemiyen insan marifet sayesinde emniyette olabilir. Bir kimsede ilim hissiyâta gâlip gelince, o kimse Allah´ýn emir ve yasaklarý çerçevesinde kalýr. Ama hissiyatý ilmine gâlip gelen kimse teklifin dýþýna çýkmýþ olur. Bunlarýn yaný sýra, mutasavvýfýn ayýrabilmek için vecdin metodu, muhtevasý ve neticesi üzerinde tahlillerde bulunmak gerekmektedir. Vecd, bir hastanýn doktorunu aramasý gibi bir güven ve itmi´nan vasýtasý (bir hipnoz olayý) deðildir. Vecd hâdisesi psikolojik bakýmdan bir iç gözlem (tefahhus-i derûnî) demektir, ancak bu iç gözlem belli bir ruhî hale vardýktan sonra yapýlmaktadýr. Bu ruhî hale hakim olan þey ise iman ve itikattýr.

 
 


radyobeyan