Vebal By: armi Date: 05 Nisan 2010, 13:46:33
VEBÂL
Sonunda ceza, þiddet ve azap olan fiil, günah, sorumluluk ve kötü akibet anlamýnda arapça bir kelime.
Vebâl, mer´anýn (otlaðýn) otunun son derece bol olmasý demektir. Bu manadan hareketle mecazi olarak mutlak aðýrlýk, vahamet ve çekilmez kötü sonuç olarak kabul edilmiþtir. Vebal, Türkçe´de bu mana ile meþhurdur. Aðýr günah manasýnda kullanýlmasý da bundandýr (Elmalýlý Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur´an Dili, Ýstanbul 1971, VII, 4860).
"Vebâl" kelimesi, Kur´ân´da yalnýz dört yerde geçmektedir (el-Mâide, 5/95; el-Haþr, 59/15; et-Teðâbûn, 64/5; et-Talak, 65/9):
"Önceden inkar edenlerin haberi size gelmedi mi? (Onlar), iþlerinin vebâlini tattýlar ve onlar için acý bir azap vardýr" (et-Teðâbûn, 64/5).
Bu âyette geçen "vebâl", inkârcýlarýn dünya hayatýnda karþýlaþtýklarý sýkýntý ve çektikleri ceza demektir. Azap ise, ahirette kendilerine verilecek olan cezadýr (Ýbn Kesir, Tefsiru´l Kur´âni´l-Azîm, Beyrut 1969, IV, 374; el-Hazin, Lubabu´t-Te´vîl fi Maâni´t Tenzil, Beyrut, IV, 275; ez-Zemahþerî, el-Keþþâf, Kahire 1977, VI,120; Elmalýlý Hamdi Yazýr, a.g.e., VII, 5026).
"Ey inananlar! Ýhramda iken av öldürmeyin. Sizden kim kasden onu öldürürse, öldürdüðünün dengi bir hayvan cezasý vardýr ki bu, öldürülene denk olduðunda içinizden iki adil kiþinin karar vereceði, Kâbe ye varacak bir kurban; yahut yoksullara yedirme þeklinde keffâret, ya da buna denk oruçtur. Ta ki böylece (on insan) yaptýðý iþin vebâlini tadsýn" (el-Mâide, 5/95).
Bu âyette, ihramda iken av avlanmanýn yasak olduðu ifâde edilmektedir. Bu yasaðý iþleyen insanlar ceza olarak kurban kesecekler veya keffâret ödeyecekler yahut oruç tutacaklar. Bu, onlarýn bu suçu iþlemelerinin cezasýdýr. Dikkat edilirse bu cezalarýn tümü, dünyada verilen cezalardýr ve iþlenen suçun "vebâl"i olarak tanýmlanmýþlardýr (ez-Zemahþerî, a.g.e., II, 48).
Aþaðýdaki âyetlerde de, "vebâl" in dünya hayatýndaki, "azab"ýn ise, ahiret hayatýndaki ceza olduðu açýkça anlatýlmaktadýr:
"Rabbinin ve O´nun elçilerinin emrinden uzaklaþýp azmýþ nice memleketler halký vardýr ki, biz onlarý çetin bir hesaba çekmiþ ve onlara þaþkýnlýk verecek bir cezaya çarptýrmýþýzdýr. Onlar yaptýklarýnýn vebâlini tattýlar. Ýþlerinin sonucu da tam bir hüsran o!muþtur. Allah onlara þiddetli bir azap hazýrlamýþtýr. O halde ey inanan, akýl selim sahipleri, Allah´tan korkun; Allah size bir uyarý(cý Kitap) indirdi" (et-Talak, 65/8, 9, 10).
Þu âyette de ayný durum söz konusudur:
"Bunlarýn durumu, kendilerinden bir süre önce, yaptýklarýnýn vebâlini gören ve ahirette de kendileri için acý bir azap bulunan kimselerin durumu gibidir" (el-Haþr, 59/15). Hz. Muhammed (s.a.s) de, vebâle sebep olan çeþitli kötülüklerden uzak durmayý emretmiþ ve bu husustaki bir hadiste þöyle buyurmuþtur:
"Biri, sendeki kusuru öðrenince, dedikodu yaparak seni kötülerse, sen onda bulunan herhangi bir kusurundan dolayý dedikodusunu yapma, onda bulunan kusurundan dolayý onu kýnama, kötüleme. Böylece bu iþin vebâli onun üzerinde olur" (Ebû Davud, Libâs, 24;. Firuzabadî, Avnü´l Ma´bûd Þerhu Sünen´i Ebi Davud, Medine 1969, XI, 140).
Bütün bunlardan anlaþýldýðý gibi, Yüce Allah insanlarýn iyi veya kötü, her türlü amelini tesbit eder. Ýyiliðin mükafatýný ve kötülüðün de cezasýný verir. Ýþlenen iyilik veya kötülüðün karþýlýðý olan mükafat veya ceza, Yüce Allah tarafýndan dünya da verilebilir, ahirette de. Ýþte, insanlarýn iþlediði kötülük ve günahlarýnýn karþýlýðý olan ceza dünya hayatýnda verilirse, ona vebâl, ahiret hayatýnda verilirse, ona da azap denir. Her insan, iþlediði günahýn karþýlýðý olan vebâl ve azabý, kendisi taþýyacaktýr. Hiç bir insan baþka bir insanýn günahýnýn karþýlýðý olan cezayý, onun yerine taþýmayacaktýr. Yüce Allah bu hususta þöyle buyurmuþtur:
"Ýnkâr edenler, inananlara: "Siz bizim yolumuza uyun, (eðer bu hareketiniz hata ise) sizin hatalarýnýzý biz taþýrýz" dediler. Oysa kendileri, onlarýn günahlarýndan hiç bir þey taþýyacak deðillerdir. Onlar tamamen yalancýdýrlar" (Ankebût, 29/12).
radyobeyan