Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Vazife By: armi Date: 05 Nisan 2010, 13:45:53


 
VAZÝFE




Bir kimsenin yapmakla yükümlü olduðu iþ, ödev, ahlâk veya iþ icabý yapýlmasý gereken fiil, görev, yapýlmasý bir kimseye ýsmarlanan iþ, memuriyet, bir kimsenin gördüðü hizmet, dinî yükümlülük, günlük yiyecek ve iþ ücreti gibi mânalar için kullanýlýr.

Vazife kelimesi Arapçadýr ve "vezafe" fiilinden türemiþ bir isimdir. Çoðulu vuzûf ve vezâif olarak gelir. Görevli kiþiye de muvazzaf denir.

Vazife, birinin üzerimizdeki hakkým ödemek olarak kabul edilebilir. Buna göre, insan olarak çeþitli vazifelerimiz vardýr. Bu vazifeler çeþitli âyet ve hadislerde dile getirilmiþtir. Hz. Muhammed (s.a.s)´in bir hadisinde, bu vazifeler özet halinde þöyle haber verilmiþtir:

"Muhakkak ki Allah´ýn senin üzerinde hakký vardýr; nefsinin senin üzerinde hakký vardýr ve ehlinin senin üzerinde hakký vardýr. Herkesin hakkýný ona öde!.." (Muhammed b. Allân, Delîlu´l-Fâlihîn, Mýsýr 1971, I, 390).

Bu hadise göre vazifelerimizi üç kýsým halinde þöylece sýralamamýz mümkündür: Allah´a, kendi nefsimize ve ehlimize yani çevremizdeki insanlara karþý olan vazifelerimiz. Ehlimize karþý olan vazifelerimizi de birkaç kýsma ayýrmamýz mümkündür. Buna göre insan olarak, Allah´a ve kendi nefsimize karþý olan vazifelerimizle beraber, þu vazifelerimiz de vardýr: Anne-babamýza, çocuklarýmýza, eþimize, akrabalarýnýza, komþularýnýza, emrimizde çalýþan iþçilerimize, iþ yerlerinde çalýþtýðýmýz iþ sahiplerimize ve genel olarak tüm insanlara karþý olan vazifelerimiz.

Bütün bu vazifeler hakkýnda çeþitli âyet ve hadisler vardýr. Zaten insaný diðer varlýklardan ayýran özellik de budur. Yüce Allah bu vazifeleri insanlara yüklemiþ. diðer varlýklara yüklememiþtir. Bu vazifelerini gerektiði gibi yerine getiren insanlar, Ýslâm dini açýsýndan, meleklerden daha üstün bir makama yükselmiþ olurlar.

Ýnsan olarak meleklerden daha üstün olan bir makama yükselmemize sebep olan bu vazifelerimizin baþýnda, Allah´a karþý olan vazifelerimiz gelmektedir. Bu vazifelerimiz de, gerektiði gibi Allah´a inanmak, imân etmek ve emir ile yasaklarýna riâyet etmektir. Bu hususla ilgili olan bir âyetin meâli þöyledir:

Ben, cinleri ve insanlarý ancak bana kulluk (ibâdet) etsinler, (vazifelerini yerine getirsinler diye yarattým" (ez-Zariyât, 51/56).

Bu âyette söz konusu olan Allah´a karþý ibâdet vazifeleri hakkýnda, âlimlerin farklý görüþleri vardýr. Bazý âlimler bunu Allah´a inanmak, O´nun varlýðýna ve birliðine imân etmek diye yorumlamýþlar. Diðer bazý âlimler de, bunun Allah´a ibâdet ve itâat olduðunu söylemiþlerdir. Onlara göre bu âyette, islâmî vazifelerin tümü kastedilmektedir (el-Kurtubî, el-Camiu li Ahkâmi´l-Kur´ân, Beyrut 1988, XVII, 37 vd.; ez-Zebidî, Sahih-i Buhârî Muhtasarý Tecrid-i Sarih Tercemesi, trc. Ahmed Naim, Ankara 1975, V, 16).

Muaz b. Cebel´den rivâyet edildiðine göre, Hz. Muhammed (s.a.s.) ona:

-Ey Muaz, Allah´ýn kullarý üzerindeki hakký (yani kullarýn Allah´a karþý olan vazifeleri) nedir, bilir misin? diye sormuþ. O da:

-Bunu Allah ile Allah´ýn peygamberi çok daha iyi bilir, diye cevap vermiþtir. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.s) þöyle devam etmiþtir:

-Allah´ýn kullarý üzerine sabit olan hakký, (yani kullarýn Allah´a karþý olan vazifeleri, kullarýn Allah´a itâat ve kulluk etmeleri ve ona hiç bir þeyi þerik kýlmamalarýdýr (ez-Zebidî, Sahih-i Buhârî Muhtasarý, VIII, 310).

Allah´a karþý olan vazifelerimiz hakkýnda, daha birçok âyet, hadis ve ilmî açýklamalar bulunmaktadýr. Ancak burada bu vazifeler kýsa bir þekilde tanýtýlmaktadýr.

Kendimize karþý olan vazifelerimiz, kendimizi maddî ve manevî yönden her türlü zararlý olan þeylerden korumamýzdýr.

Anne-babaya karþý olan vazifelerimiz, Allah´a karþý olan vazifelerimizden hemen sonra gelmektedir. Bu husus, Yüce Allah tarafýndan Kur´ân´da þöyle haber verilmiþtir:

"Rabb´in, yalnýz kendisine tapmanýzý ve anaya babaya iyilik etmenizi emretti. Ýkisinden birisi, yahut her ikisi, senin yanýnda ihtiyarlýk çaðýna ulaþýr (ihtiyarlýk zamanlarýnda senin yanýnda kalýrlar)sa, sakýn onlara "Öf" deme, onlarý azarlama! Onlara güzel söz söyle. Onlara acýmadan dolayý küçülme kanadýný indir, (onlara karþý al çok gönüllü ol) ve: "Ey (her varlýðý terbiye edip yetiþtiren) Rabb´im! Bunlar, beni küçükken nasýl (acýyýp) yetiþtirdilerse, sen de bunlara (öyle) acý!" (el-Ýsrâ, 17/23, 24).

Baþka bir âyette de, yukarýda sayýlan vazifelerimizin hemen hemen tümüne, kýsa bir þekilde iþâret edilmiþtir:

"Âllah´a ibâdet edin ve O´na hiç bir þeyi ortak koþmayýn. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakýn komþuya (eþ, dost ve arkadaþa), uzak komþuya, yolcuya, ellerinizin altýnda bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine iyi davranýn. Allah, kendini beðenen ve daima böbürlenen kimseyi sevmez" (en-Nisâ, 4/36).

Yüce Ýslâm dini, genel olarak kul hakkýna saygýlý olmayý ve herkese karþý olan vazifelerimizi en iyi þekilde yerine getirmeyi emretmiþtir. Cuma günlerinde, cuma hutbelerinin sonunda, imam-hatiplerin okuduðu bir âyette, bütün insanlara karþý olan vazifelerimize iþaret edilmekte, herkese karþý adalet ve iyilikle hareket etme emredilmekte ve her türlü zararlý þeylerden uzak durma istenmektedir. Bu âyetin meâli þöyledir:

"Muhakkak ki Allah, adâleti, iyiliði, akrabaya yardým etmeyi emreder. Çirkin iþleri, fenalýk ve azgýnlýðý da yasaklar. O, düþünüp tutasýnýz diye size öðüt veriyor" (en-Nahl, 16/90).

Kur´ân ve sünnette iþaret edilen çeþitli vazifelerini yerine getiren insanlar, þahýs olarak huzur ve mutluluða ererler. Stres ve benzeri sýkýntýlardan kurtulurlar. Vazifelerini yerine getirmiþ olmanýn mutluluðu içinde yaþarlar. Karþýlýklý vazifeleri, Allah ve peygamberin emrettiði gibi yerine getiren insanlarýn bulunduðu aile ocaðý, gecekondu bile olsa, cennetin bir köþesine döner. Huzur ve mutluluk içinde bulunur. Bu þekilde vazife þuuru içinde olan insanlardan oluþan toplumlar da, hiç þüphesiz refah içinde olurlar.

 
 
 
 


radyobeyan