Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Tekfir By: armi Date: 31 Mart 2010, 15:43:06

TEKFÝR




Bir müslümaný veya müslüman kabul edilen bir kimseyi küfre nisbet etmek; küfre girdiðini söylemek.

Küfür içerisinde olan bir kiþi bu durumdan kurtulup müslüman olabileceði gibi; müslüman olan bir kiþi de dinden dönerek küfre girebilir. Ancak müslüman olan bir kimsenin hangi durumlarda küfre girebileceði; küfür ile iman arasýndaki sýnýrýn tayini tarih boyunca mezhepler arasýnda ihtilaf konusu olmuþtur. Hatta bir mezhebe baðlý âlimler bile bazen farklý görüþler ileri sürebilmektedir. Bu konudaki tartýþma, Haricîlerin ortaya çýkýþýyla, yani Hz. Ali´nin döneminden günümüze kadar devam ede gelmektedir.

Hz. Ali ile Muaviye arasýndaki anlaþmazlýðýn çözüme kavuþturulmasý için hakeme gidilmesini isteyen, sonra hakem olayýnýn arzu edilen þekilde sonuçlanmamasý üzerine daha önce Hz. Ali ordusunda bulunan, hatta hakemi kabul etmesi için ýsrarda bulunanlardan bir gurup baþkaldýrmýþ ve Hz. Ali´yi, Allah´ýn hükmünü býrakarak beþerin hükmüne baþvurmakla itham etmiþ ve Hz. Ali ile hâlâ ona taraftarlýk yapanlarýn küfre girdiklerini ileri sürmüþlerdi. Haricî olarak adlandýrýlan bu gurubun bu davranýþlarýyla Ýslâm tarihinde tekfir meselesi gündeme gelmiþ, bilahare çeþitli nedenlerle bazen haklý ve bazen haksýz olarak tekfir daima müslümanlarýn gündemini iþgal etmeye devam etmiþtir .

Bu þekilde davranmalarý onlarýn sert mizaçlý, müsamahasýz ve nasslarýn anlattýðý incelikleri anlamaktan uzak kimseler olduklarýný ortaya koymaktadýr .

Amel-iman iliþkisine dair belli baþlý mezheplerin görüþlerini þu þekilde özetlemek mümkündür:

a) Haricîler

Deðiþik fýrkalara bölünmüþ olan Haricîler, büyük günah iþleyen ve tövbe etmeden ölen kiþinin ebedî olarak cehennemde kalacaðýna dair ittifak etmiþlerdir. Ancak böyle bir günah iþleyen kimse, müþrik anlamýnda bir kâfir midir, deðil midir? Bu konuda aralarýnda ihtilaf vardýr. Bazýlarýna göre ise, mümin deðildir ama muvahhiddir. Küfre girmiþtir ama onun küfrü, küfran-ý nimet kabilinden bir küfürdür. Tövbe etmeden öldüðü takdirde cehennemde ebedî olarak kalacaktýr.

Haricîler, büyük günah iþleyen kimseyi tekfir ederken, þeytanýn, Hz. Âdem´e secde etmemesinden dolayý küfre girdiðini bildiren þu ayeti delil olarak zikrederler; "Bir zamanlar biz, meleklere (ve cinlere); "Adem´e secde ediniz " dedik. Ýblis hariç hepsi secde ettiler. O, yüz çevirdi ve büyüklük tasladý, böylece kâfirlerden oldu" (el-Bakara, 2/34). Onlara göre þeytan Allah´a itaatkâr ve O´nu bilen biriydi. Hz. Âdem´e secde etmekten kaçýnarak büyük günah iþlemiþtir. Bu nedenle kâfir olarak lanetlenmiþ ve cehennemde ebedî olarak kalacaðýna hükmolunmuþtur (Þehristânî, Nihayetu´l-Ýkdam fî Ýlmi´l-Kelâm, Baðdat t.y 471).

Böylece onlara göre her büyük günah iþleyen kiþi, Allah´a baþkaldýrma ve O´na isyan etme kasdýyla günah iþlemektedir ve bu nedenle de imandan çýkmýþ küfre girmiþtir.

b) Mutezile

Onlara göre müslüman iken büyük günah iþleyen kimse tekfir edilemez ama bu kimse mümin de deðildir. Ýki makam arasýnda bir yerdedir ve bulunduðu mertebe fýsk olarak adlandýrýlýr. Tövbe etmeden öldüðü takdirde ebedî olarak cehennemde kalacaktýr.

Mümin, övgüye lâyýk bir kimsedir. Oysa büyük günah iþleyen kiþi, Kur´an´da kötülenmekte ve aþaðýlanmaktadýr. Bu durumda olan kiþi kâfir de deðildir (Kadî Abdulcebbar, Þerhu Usûli´l-Hamse, Kahire, 1965, 712).

Bu konuda delil olarak ileri sürdükleri âyetler: "Mümin olan hiç fasýk gibi olur mu? Onlar elbette bir olamazlar" (Secde, 32/18).

"Hayýr, her kim bir kötülük iþler de onun kötülüðü kendisini çepeçevre kuþatýrsa iþte o kimseler cehennemliktir. Onlar orada devamlý kalýrlar" (el-Bakara, 2/81).

"Kim bir mümini kasten öldürürse cezasý ebedî kalmak üzere cehennemdir" (en-Nisâ, 4/93).

Mutezile, bu ve benzeri ayetlere dayanarak büyük günah iþleyenin mümin olmaktan çýktýðý ve fasýk olduðunu, cehennemde de ebedî olarak kalacaðýný iddia etmektedir.

Hadislerden getirdikleri deliller ise; "Emanete riayet etmeyen kimsenin imaný yoktur" hadisiyle benzeri hadislerdir (bk Taftazânî, Þerhu´l-Akaid, çev: S. Uludað, Ýstanbul 1980, 265).

Mutezile´nin görüþleri þöylece özetlenebilir: Kiþi, ya hep günah iþleyen biridir veya hep iyilik. Yahut iyiliðin yanýnda kötülük de iþlemektedir. Sadece iyilik iþliyorsa mümindir ve kurtuluþa ermiþtir. Sýrf kötülük iþliyorsa, o zaman taatý yok demektir ve kâfirdir. Ama hem iyilik ve hem de kötülük iþliyorsa, böyle bir kimsenin iyilikleriyle kötülüklerinin eþit olmasý düþünülemez. Ya iyiliði, yani taatý fazladýr veya kötülüðü, yani günahý fazladýr. Hangisi fazla ise, kiþi ona nisbet edilir. iyiliði fazla olan kurtuluþa erer, kötülüðü fazla olan ise küfre nisbet edilir ve amellerinin boþa gittiðine hükmolunur (Kadî Abdulcebbar, a.g.e., 624).

c) Mürcie

Haricîlerin aksine, tekfir konusunda fýrkalar arasýnda en yumuþak davranan fýrka Mürcie´dir. Onlara göre amelin iman üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Ýman, Allah ve Resulunu bilmektir. Küfür ise, onlar hakkýnda herhangi bir bilgiye sahip olmamaktýr (Eþ´arî, Makalâtu´l-Ýslâmiyyîn, Wýesbaden 1980, 132). Büyük günah iþlemenin de ona bir yararý yoktur.

d) Ehl-i Sünnet

Ýnsaný günah iþlemeye sürükleyen birtakým etkenler vardýr. Günah iþlemenin sebebi, küfür olabileceði gibi hevâ ve þehevî arzular da olabilir. Kiþi, þehevî arzularýný tatmin için günah iþler. Ýþlediði günah büyük de olabilir. Bu nedenle Ehl-i Sünnet, günah iþlemiþ olmasýndan dolayý kiþiyi tekfir etmez. Ama sýrf Allah´ýn emirlerine karþý gelmek için günah iþliyorsa, elbette ki böyle biri mümin deðil, kâfirdir.

Bununla birlikte amelin iman ile hiçbir ilgisinin bulunmadýðýný söylemek mümkün deðildir. Selef, kalp ile tasdik ve dil ile ikrarý imanýn temel direði, taatleri (Allah´ýn emirlerini yerine getirme ve yasaklarýndan sakýnmayý) da dallarý olarak deðerlendirmiþlerdir. iman aðacý ancak temel direk ve dallardan meydana gelir. Hiç dalý bulunmayan bir aðaç düþünülemeyeceði gibi, birkaç dalý eksik olan aðaç da aðaç olmaktan çýkmaz. Eksik bir aðaçtýr sadece. Selef, iman eksilir ve artar derken dallar mesabesinde olan taatlerin eksilip artabileceðini kastederler. Böylece taatleri de imandan sayarlar. Yani amel imanýn bir cüz´üdür. Ancak bu cüz´den bir þeylerin eksilmesiyle iman ortadan kalkmaz. imam Eþ´arî (ö. 324/936) Ehl-i Sünnet âlimlerinin, imanýn eksilme ve artmayý kabul ettiði görüþünde olduklarý belirtir (Risaletu Ehli´s-Saðr, Mýsýr-1987, 93; Ayrýca bk. Enfal, 8/2; Tevbe, 9/124; Fetih, 48/4).

Kalp ile tasdik ve dil ile ikrar kiþiyi küfürden çýkarýp iman dairesine sokar. Buradaki iman, küfrün karþýtý olan imandýr, kâmil bir iman deðildir. Kâmil iman, Allah´ýn emirlerine riayet ve yasaklarýndan sakýnmakla gerçekleþir. Küfür nasýl kademe kademe ise, iman da öyledir. Her ne kadar bu derecelerin tamamý tek isim altýnda; iman ismi altýnda toplanýyorsa da dereceler birbirlerinden farklýdýr.

Günah iþleyen kimsenin küfre girmeyeceði ayetlerle de sabittir. Adam öldürmek büyük günahlardandýr. Bununla birlikte yüce Allah þöyle buyurmaktadýr: "Ey iman edenler, adam öldürmek hadiselerinde üzerinize kýsas farz kýlýndý" (el-Bakara, 2/178). Ayetin devamýnda da þöyle buyurulmaktadýr: Ancak kim kardeþi tarafýndan affedilirse, o zaman kýsas düþer." Görüldüðü gibi ayet katili, öldürülenin velisinin kardeþi olarak nitelemektedir ki, buradaki kardeþlik ile iman kardeþliðinin kastedildiði apaçýktýr. Yüce Allah, yine þöyle buyurmaktadýr:

Müminlerden iki gurup birbirleriyle savaþýrlarsa, aralarýný bulunuz" (Hucurat, 49/9). Bu ayette de, birbirleriyle savaþan iki gurubu da mümin olarak nitelemektedir.

Ehl-i Kýbleden olup da büyük günah iþledikleri kesin olarak bilinen kimselerin tövbe etmeden ölmeleri halinde cenaze namazlarýnýn kýlýnacaðý, onlar için dua edilerek affedilmelerinin istenebileceði konusunda, Peygamber (s.a.s)´in asrýndan çaðýmýza kadar olan zaman içinde ümmet´in kesintisiz icmaý vardýr. Halbuki bu gibi þeylerin müminden baþkasý için caiz olmadýðý meselesinde ümmet yine ittifak halindedir (Taftazânî, a.g.e., 264).

Ehl-i Sünnet, Mutezile tarafýndan delil olarak ileri sürülen ayetlerde kastedilenlerin, mümin olduklarý halde o günahlarý iþleyen ve böylece küfre girenler olmayýp daha önce de kâfir olanlar olduklarýný söylemektedir.

Tekfire sebep olan hususlar:

Allah´ýn varlýðýný inkâr etmek, Ulûhiyetinde ve rubûbiyetinde O´na ortak koþmak, Kur´an´da zikredilen isim ve sýfatlarýný inkâr etmek insaný küfre düþürür. Mutezile ve müteahhir Ehl-i Sünnet kelamcýlarýnýn, bazý sýfatlarý te´vil etmeleri her ne kadar saðlýklý bir yol deðilse de küfre sebep deðildir. Allah´a, sýfatlarýnýn zýddýný isnad etmek, meselâ âciz olduðunu söylemek ya da eksiklik ifade eden sýfatlarla O´nu nitelemek, eþyaya hulûl ettiðini iddia etmek yine küfürdür.

Peygamber ve peygamberlik müessesesi konusunda küfre götüren hususlarýn belli baþlý olanlarý ise þunlardýr: Peygamberlik müessesesini inkâr etmek, Kur´an´da ismi geçen peygamberlerden birini veya bazýsýný inkâr etmek, peygamberlerden birine uluhiyet isnad etmek, peygamberleri veya onlardan birini tahkir ederek onlarla alay etmek, evliyanýn peygamberlerden üstün olduklarýný iddia etmek küfürdür.

Kur´an-ý Kerim´in tamamýný veya bir kýsmýný inkâr etmek, Kur´an´da zikredilen þeylerin varlýðýna inanmak, Kur´an´dan olmayan bir þeyi Kur´an´a ilave etmek veya Kur´an´ýn mahluk olup olmadýðý meselesi Ehl-i Sünnet ve Mutelize arasýnda tartýþma konusu olmuþ ve bundan dolayý taraflardan bazýlarý birbirlerini tekfir etmiþ iseler de böyle bir meseleden dolayý tekfir doðru deðildir.

Allah´ýn indirdiðinden baþkasýný ona üstün tutan ya da baþka bir düzeni benimseyen, Ýslâmî emir ve hükümlerinin devrinin geçtiðini savunan kiþinin küfre girdiðinde þüphe yoktur. Ehl-i Sünnet´in mutemet kaynaklarýndan biri olarak kabul edilen "Þerhu´l-Akaidi´t-Tahaviyye" isimli eserde hükümle ilgili olarak þöyle denilmektedir: Ýster yönetici olsun ister idare edilen halktan herhangi biri olsun her kim Allah´ýn indirdiðiyle hükmetmenin gerekli olmadýðýný, kiþilerin onlarý uygulayýp uygulamamakta serbest olduklarýný iddia eder ya da bu konudaki Allah´ýn emirlerini küçümseyecek olursa yine küfre girmiþ olur. Ama Allah´ýn emirlerinin üstünlüðüne ve bu hükümlere uymadýðý takdirde ahirette cezaya çarptýrýlacaðýna inandýðý halde bu emirlere muhalefet ediyorsa küfre girmez (Ýbnu Ebi´l-Ýzz el-Hanefî, Þerhu´l-Akideti´t- Tahâviyye, Beyrut 1988, 323-324).


radyobeyan