Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Tekel By: armi Date: 31 Mart 2010, 15:42:23

TEKEL




Bir mal veya hizmet üreticisinin, o mal veya hizmet yerine bir baþkasýnýn ikame edilemediði durumlarda piyasayý tek baþýna belirlemesi ve herhangi bir rakibi bulunmamasý durumu. Bu durumda söz konusu mal veya hizmetin satýþ riski olmaksýzýn fiyatýnýn en yüksek kârý elde edecek þekilde belirlenmesi hemen hemen üretici firmanýn kararýna kalmýþ bir konu olmaktadýr .

Tekel (inhisar), onun tam zýddý olan tam rekabette olduðu gibi uygulamada mutlak olarak gözükmez. Bu bakýmdan bir tekelin varlýðýndan söz edebilmek için deðiþik kriterler öne sürülmüþtür. Bugün genellikle makul kabul edilen ölçü; bir mal veya hizmet konusunda toplam üretimin en az üçte birinin bir veya birlikte hareket eden birkaç firma tarafýndan denetlenebildiði durumlarda tekelin söz konusu olduðu þeklindedir. Ýþ bu ölçeðe varmýþsa, o mal veya hizmetin ikame edilememesi durumu variddir ve tekelden bahsedilir .

Serbest rekabet ve özel teþebbüs taraftarlarý tekelciliðe karþýdýrlar. Ancak çok zaruri konularda, malýn veya hizmetin mahiyeti tekeli kaçýnýlmaz kýlýyorsa buna izin verilmeli; bu takdirde fiyatlarýn ve arzýn denetlenmesi konusunda ise, firma faaliyetlerini kýsýtlayan kayýt ve þartlar konulmalýdýr. Özellikle kamu hizmeti sahalarýnda ve teknik icablar açýsýndan gerekli olduðu zaman tekele gidilebilmelidir. Mesela havagazý, doðalgaz gibi konularda deðiþik firmalara daðýtým izni verilmesi boru hatlarý konusunda karýþýklýða ve israfa yol açacaðýndan bu gibi konularda tekel tercih edilmelidir.

Tekeller güçlü firmalar olduklarýndan, bunlarýn üretimi ve mal çeþidini kýsýtlayýp aþýrý kâr gayesiyle fiyatlarý yükselttikleri ve böylece de tüketiciyi sömürdükleri iddia edilmiþtir. Bu görüþe nazaran rekabetin bulunmamasý sebebiyle tekelci piyasalarda sonuç itibariyle üretim düþer; verimlilik ve kalite azalýr.

Buna karþýlýk tekellerin lehinde kaydedilen bazý hususlara dikkati çekenler de vardýr. Bunlar, özellikle rekabetten doðan israfý önlediði uzun vadeli planlamaya imkan tanýdýðý; atýl kapasiteyi ortadan kaldýrdýðý; üretim maliyetini aþaðý çektiði ve verimliliðin artmasýna yol açtýðý gerçekleriyle tekelleri savunmuþlardýr.

Ekonomik hayattaki tekelleþme egilimi ve tekeller konusunda Ýslam´ýn görüþü nasýldýr? Ýslam´ýn zuhur ettiði devirde, bugünkü tekellere benzeyen ekonomik oluþumlar görülmüþ müdür; yahut da tekelleþme eðilimine iþaret teþkil eden geliþmeler ortaya çýkmýþ mýdýr? Cevap evet ise, buna dair hüküm ne olmuþtur?

Þu bilinmektedir ki, Ýslam dini "Servetin yalnýzca zenginlerin ellerinde dolaþan bir devlet olmamasý? (el-Haþr, 7) konusunda tavýr koymuþ; ekonomik deðerler üzerinde þahýs ve zümre inhisarýna müsait davranmamýþtýr. Resulullah´ýn "Hiç bir þehirli, hiç bir bâdî (köylü) adýna onun malýný satmasýn. Ýnsanlarý (alýþveriþlerinde) kendi hallerine býrakýn. Allah, insanlarý birbirlerinden rýzýklandýrýr? mealindeki hadisinin, piyasalarýn serbest oluþmasýný temine matuf olduðu ve bununla tekelciliðe engel olunmak istendiðini kabul edilmektedir.

Ümmet anlayýþý içerisinde, bir takým kiþi ve zümrelerin, aralarýnda organize olarak piyasada arz ve talebi; malýn üreticisi olanlarýn ve onun tüketicisi olan halkýn hak ve menfaatlerini zarara uðratacak tarzda kendi menfaatleri yönünde denetimleri altýna almalarý kabul edilmemiþtir. Mal üzerinde spekülatif iþlemlere giriþilmesi ve reel herhangi bir ihtiyaca tekabül etmeyen aracý faaliyetler ile sunî fiyat oluþturma gayretleri engellenmiþ; piyasanýn kendi tabii mecrasý içinde serbestçe oluþmasýný güçleþtiren tertiplere izin verilmemiþtir. Ýhtikârýn, her çeþit karaborsacýlýðýn, iddiharýn, faizin kesinlikle haram kýlýnýþýnýn ötesinde ekonomik hayatta, bünyesinde tekelleþme istidadý taþýyan ve bir nevi istismar tarzý þeklinde beliren bazý ticarî görünümlü iþlemler de yasaklanmýþtýr. Öyle anlaþýlýyor ki, üreticinin ve küçük sermaye ile iþ yapan küçük esnaf ve ticaret erbabýnýn ticarî aktivitelerini ve bunun sosyal hayata getireceði dinamizmi selbedecek þekilde büyük sermaye sahiplerinin piyasalara tek baþlarýna hakim olmalarý engellenmiþ; ticarî faaliyete katýlýmýn yaygýnlaþtýrýlmasý tercih edilmiþtir. Bunun da tekelci eðilimlere karþý bir tavýr olduðu ortadadýr.

Bununla beraber, tekelleþme ile sonuçlanacak ekonomik ve ticari temayüllere karþý çýkan bu anlayýþ; netice itibariyle direkt olarak nasdan, yani Kur´an ve hadisin bu konuda doðrudan hükmünden kaynaklanmaktan çok, bazý naslarýn (özellikle metnini verdiðimiz hadis-i þerifin) yorumlanýþ tarzýna istinad eden ictihatlardan, yani fýkýh doktrininden neþet etmiþtir. Herhalde bu yüzden olacak ki, sonraki devirlerde Ýslâm muhitinde "maslahat´ mülahazalarýyla kolaylýkla tekeller ihdas edilmiþ; Müslüman toplumlarýn yönetim sorumluluðunu taþýyan devlet ve idareler resmen tekellerin kurulmasýna ve bunlarýn, düzenlenmesine öncülük etmiþlerdir. Osmanlýlarda gördüðümüz "Gedikler" bunun tipik örnekleridir. Pek çok imalat ve ticaret konularýnýn ruhsata baðlý olarak inhisar mevzuu haline getiriliþinden ibaret olan bu uygulama daha sonralarý ekonomik ve ticarî hayatý içinden çýkýlmasý zor karýþýklýklara sürüklemiþ ve gene maslahat mülâhazalarýyla bu defa tamamen kaldýrýlmýþtýr. Baþka Müslüman ülkelerde de buna benzer uygulamalar görülmüþtür.

Bütün bu uygulamalarda devletin ekonomik ve ticarî hayat üzerinde nâzým bir rol oynamak ve bir nevi merkezî planlamaya gitmek arzusu ile ruhsat usûlü yoluyla þahsî tekeller ihdas ederken harç almak suretiyle gelirlerini arttýrmak isteyiþi rol oynamýþ gibi gözükmektedir. Ýlk dönemlerin fakihlerinin ve müctehid imamlarýn, piyasa düzeni konusunda tekelci eðilimlere karþý çýkan tutumlarý ile sonraki devirlerin bu uygulamalarý arasýnda fýkhý anlamda çýkan bir baðlantý bulunup bulunmadýðý veya nasýl bir baðlantý bulunduðu konusu ayrý bir araþtýrma meselesi olarak ortadadýr.

Özel kiþilerin tekelci eðilimleri karþýsýnda Ýslâm devletinin ve fýkhýnýn nasýl bir tavýr aldýðý konusunun dýþýnda madenler ve yeraltý kaynaklarý konusunda fýkhýn özel mülkiyete ve dolayýsýyla þahýs tekellerine tamamen kapalý olduðu bilinmektedir. Su, ateþ ve ot konusunda insanlarýn ortak olduðunu öngören hadisten hareketle sývý madenler ile yer kabuðuna yakýn madenlerin þahýslara verilemeyeceði hükmüne varýlmýþ ve maden mülkiyeti ve iþletmeciliði konusunda bir nevi devlet tekeli öngörülmüþtür. Bu konuda mülkiyet ve iþletmecilik meselelerinde varid olan deðiþik durumlarý ve teferruatlý düzenlemeleri burada ele almak konumuz deðildir. Þurasý bilinmektedir ki, Ýslâmiyet kamu yararýnýn ve halkýn genel menfaatinin söz konusu olduðu konularý ümmetin ortak insiyatifine ve fiiliyatta Ýslâm devletine bir hak ve vazife olarak terketmiþ ve bu gibi konularda þahsî tasarrufu kaldýrmýþtýr.

Günümüzde, eskiden olduðu gibi belde ekonomilerinden, hatta millî ekonomilerden bahsetmek mümkün olmaktan çýktýðý gibi; ekonomik hayatta içe dönüklüðün ve dýþa kapalýlýðýn geçerli olduðu þartlardan hayli uzaklaþýldýðý da bir gerçektir. Yakýn bir gelecekte ekonomik sýnýrlarýn kalkacaðý tahmin edilmekte ve bugünden buna iþaret teþkil eden geliþmelere dikkatler çekilmektedir. Enformasyon, iletiþim, teknoloji ve sýnaî iliþkiler konularýndaki geliþmeler ile finans ve teþebbüs konularýnda geçerli olan milletlerarasý hüviyetteki karmaþýk iliþkiler, günümüzde millî ekonomilerin boyutlarýný çok aþan ve gitgide yoðunlaþan global bir olgu halindedir.

Bu þartlar altýnda tekel kavramýný da herhalde milletlerarasý ekonomi düzeyinde algýlamak ve bu devasa boyutlar içinde deðerlendirmek gerekecektir.


radyobeyan