Techiz By: armi Date: 31 Mart 2010, 12:25:24
TECHÝZ
Gerekli, araç, gereç ve malzemelerle donatma. Düþmana karþý Ýslâm ordularýný hazýrlama, her türlü malzemelerle donatma iþi.
Yüce Allah Kur´an-ý Kerim´de Müslümanlarýn düþmana karþý savaþa her an hazýrlýklý olmalarýný bildiriyor: "Onlara karþý gücünüzün yettiði kadar kuvvet ve besili atlar hazýrlayýn. Bununla, Allah´ýn düþmaný ve sizin de düþmanýnýz ve bunlarýn dýþýnda sizin bilmeyip de Allah´ýn bildiði diðer (düþmanlarý) korkutup caydýrasýnýz. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size eksiksiz olarak ödenir ve siz haksýzlýða uðratýlmazsýnýz" (el-Enfal, 8/60).
Bu ayet, Müslümanlarýn düþmanýn muhtemel saldýrýlarýna karþý düzenli bir ordu bulundurmalarý, hazýrlýksýz yakalanmamalarý gerektiðini bildiriyor.
Müslümanlar düþmana karþý techizatlanmada bazý yöntemlere göre hareket etmelidirler. Eðer bu yöntemlere riayet ederlerse düþman karþýsýnda bozguna uðramaz, yeryüzünün halifeleri olarak kalýrlar:
1) Toplumun her alanda islâmî hükümlere riayet etmesi, Allah´a itaat ettikleri sürece yöneticilerinin emirlerini dinlemesi ve topyekün hareket eden kenetlenmiþ bir Müslüman cemaat oluþturmasý gerekir. Yöneticilerine itaat etmeyen, baþýbozuk, bölük bölük olmuþ, anarþi içindeki bir toplum, düþmanlar karþýsýnda yenilmeye mahkumdur.
2) Bu toplum ahlâkî yönden erdemli, dünya nimetlerine karþý ahireti tercih eden, gerektiði anda bütün varlýðýný ve caný dahil sevdiklerini Allah yoluna harcayabilecek bir Ýslâmî imana sahip olmalýdýr. Dünya sevgisi aðýr basan bir toplum, ne kadar techizatlý olursa olsun savaþ alanýnda direnç gösteremez, ölümü göze alamaz, gerisin geriye kaçar. Yüce Allah sayýca az olduklarý halde imanlarýnda samimi olan Müslümanlarýn kendilerinden kat kat güçlü düþmaný bozguna uðratacaðýný haber vermiþtir (el-Enfâl, 8/65, 66).
3) Ýman, ahlâk, Allah ve ahiret sevgisiyle donanmýþ, yöneticilerine itaatkâr, her alanda topyekün hareket edebilecek þekilde örgütlenmiþ Müslüman bir toplum, bilimsel, ekonomik ve askeri açýdan da düþmanlardan geri kalmamak zorundadýr. Savaþ alanýnda en üstün silahýn at ve ok olduðu dönemde Allah müminlerden bunlara sahip olmalarýný istediðine göre, caðýn þartlarý neyi gerektiriyorsa, düþmanlar nasýl silahlanýyorsa, Müslümanlar da en az onlar kadar güçlü olmak mecburiyetindedirler .
4) Yukarýdaki þartlara uygun olarak hazýrlýk yapmýþ Müslümanlar, savaþ alanýnda düþmanla karþýlaþtýklarý zaman, düþmanda olmayan iman gücü sayesinde üstün geleceklerdir. Ayrýca dua ederek Allah´tan yardým istemek bir baþka güçlü silahtýr. Resulullah savaþ öncesinde dua eder ve ashabýna þöyle söylerdi: "Siz ancak zayýflarýnýzýn duasý sayesinde zafer kazanýr ve rýzýklanýrsýnýz" Hendek savaþý öncesinde þöyle dua ediyordu: "Ya Rabbi, sen bize hidayet etmemiþ olsaydýn, bize rahmet etmemiþ olsaydýn biz þaþýrýrdýk. Bize tecavüz eden kafirler, bizim çekindiðimiz fitne ve fesadý bize dayatmak istediklerinde bizim gönlümüze sabýr ve sebat ihsan et ve onlarla yüz yüze geldiðimizde ayaklarýmýzý sabit kýl. "
Müslümanlar güçlerinin tamamýný ortaya koyulduklarý halde düþman karþýsýnda zayýf düþerse, Bedir´de, Uhud´da, Hendek´de, Huneyn´de ve daha birçok savaþta olduðu gibi Allah, görünmez ordularýyla (melekler) onlara yardým gönderir. Çünkü dua müminin en güçlü silahýdýr.
5) Ýslâm toplumunda sürekli bu ordunun yanýnda, kadýn-erkek, yaþlý genç bütün Müslümanlarýn savaþ eðitiminden geçmesi gerekir. Ýslâm ordusu her zaman düþman karþýsýnda galip olamayabilir, Ýslâm topraklarý kâfirlerin iþgaline uðrayabilir. Bu durumda Müslüman halkýn kendini savunabilmesi, savaþabilmesi için daha önceden eðitimli, hazýrlýklý olmasý gerekir. Resulullah çeþitli hadislerinde savaþ eðitimini teþvik etmiþ, ata binmeyi, ok atmayý, yüzmeyi öðütlemiþtir. Günümüzün gerektirdiði savaþ eðitimi ise, en basit silahtan, en ileri savaþ araçlarýný kullanmayý öðrenmek, askeri ve sivil savunmanýn bütün Müslümanlar tarafýndan bilinmesini saðlamaktýr. O halde Ýslâm toplumunun bütün fertlerinin Gerek hafif, gerek aðýr olarak (silahlý, silahsýz; binekli bineksiz; kadýn, erkek; genç, ihtiyar; evli, bekâr; zengin, fakir) evlerinizden fýrlayýp cihada gidiniz ve mallarýnýzla canlarýnýzla Allah yolunda cihat ediniz" (et-Tevbe, 9/41) çaðrýsýný iþittiklerinde, buna cevap verebilmek için daha önceden savaþ eðitimi görmüþ olmalarý gerekir.
6) Bundan dolayý erkeklerin yanýnda kadýnlarýn da bu eðitimden geçmesi gerekir. Nitekim Ýslâm´ýn ilk yýllarýnda Müslüman kadýnlar savaþ alanlarýnda bulunmuþlar; erkeklerin düþman karþýsýnda üstün olduðu durumlarda yemek yapmak, yaralýlarý tedâvi gibi geri hizmetlerde bulunurken, düþmanýn üstün geldiði ölüm kalým anlarýnda kýlýçlarýný çekip erkekler gibi dövüþmüþlerdir. Uhud savasýnda Müslümanlar bozguna uðrayýp Peygamber´imizin çevresinde beþ-on Müslüman kaldýðý zaman Hz. Âîþe, Ümmü Süleym ve daha baþka kadýnlar kýrbalarla su taþýyor, hasta ve yaralý erkekleri tedavi ediyor ve bizzat savaþýyorlardý. Hatta Huneyn savaþýnda bizzat askerlerin safýna katýlan kadýnlardan Ümmü Süleym Müslümanlar hezimete uðradýklarý zaman, yanýnda taþýdýðý hançerini göstererek "Ben bunu bugün için edinmiþim, hele müþriklerden birisi bir kere yanýma yaklaþsýn, bununla karnýný deþerim" demiþ panik içinde daðýlan erkeklerin önüne geçip Hz. Peygamber´e þöyle demiþti: "Ya Resulullah, ben, panik yapýp yanýndan daðýlanlarý da bize karþý savaþan müþrikler gibi öldürmek isterim. Çünkü bu müþrikler onlardan daha kötü deðillerdir ya" (Tecrid-i Sarih Trc. VIII, 321).
7) Müslümanlarýn bir kýsmý savaþla meþgul olurken bir kýsmý da ümmetin basýnda bulunmak, onlara dinlerini öretmek, manevi yönden zinde tutmak, moral vermek, Allah´ýn dininin yaþanmasý ve yaþatýlmasý için emr-i bi´l-ma´ruf görevini yerine getirmekle yükümlüdürler. Bu, geride kalanlarý manevî açýdan techizatlandýrmaktan baþka bir þey deðildir. Ýnananlarýn hepsi toptan sefere çýkacak deðillerdi. Ama her gruptan bir topluluðun dini iyice öðrenmeleri ve dönüp kavimlerine geldikleri zaman (Allah´ýn yasak kýldýðý þeylerden) kaçýnmalarý için onlarý uyarmalarý gerekmez miydi?? (et-Tevbe, 9/122) ayeti bu gerçeði ifade etmektedir.
8 Malýyla canýyla bizzat savaþa katýlmak kadar, savaþa giden mücahitleri donatmak ya da onlarýn geride býraktýklarý kiþilerin ihtiyacýný gidermek de en az savaþa gitmek kadar deðerlidir. Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadislerinde þöyle buyurur: "Her kim, Allah yolunda savaþacak olan bir askeri donatýrsa, o da gazâ etmiþçesine sevap alýr. Yine her kim, Allah yolunda savaþa giden bu askerin namusluca yerini tutar (o askerde oldukça gerideki iþlerine ve ailesine bakarsa o da gazâ etmiþçesine sevap alýr)" (Tecrid-i Sarih Terc. VIII, 301).
9) Ancak, savaþmaya ve askeri techizatlandýrmaya gücü yetmeyenler de kalplerinde savaþma arzusu olduðu sürece savaþa katýlanlar gibi sevap kazanýrlar. Yüce Allah þöyle buyurur: "Zayýflara, hastalara, harcayacak bir þey bulamayanlara, Allah ve elçisi için öðüt verdikleri takdirde (sefere katýlmadýklarýndan dolayý) bir günah yoktur. Ýyilik edenlerin aleyhinde bir yol yoktur. Allah, baðýþlayandýr, esirgeyendir. Kendilerini (binek saðlayýp) bindirmen için sana geldikleri zaman sen ´Sizi bindirecek bir þey bulamýyorum´ deyince, harcayacak bir þey bulamadýklarýndan dolayý üzüntüden gözlerinden yaþ akarak dönen kimselerin aleyhine de (yol yoktur. Onlar da kýnanmazlar)" (et-Tevbe, 9/91, 92).
Resulullah da bu gerçeði þu hadisleriyle ortaya koymuþtur: "Gerçekten siz Medine´de birçok kimseler býraktýnýz. Siz mesafeler katettikçe, nafaka tasadduk ettikçe, vadiler geçtikçe onlar da sizinle beraberdirler" Ashap, "Ya Resulullah, onlar Medine´de olduklarý halde nasýl bizimle beraber olabilirler?" deyince Hz. Peygamber, "Onlarý özür alýkoydu" buyurdu" (Sünen-i Ebî Davud, III, 425).
10) Düþmana karþý diðer bir techizatlanma þekli de onlarýn arasýna casuslarý gönderip ne yaptýklarýný, kapasite ve güçlerinin ne durumda bulunduðunu, niyetlerinin ne olduðunu bilmek, ona göre tedbir almaktýr. Bunun yanýnda düþman casuslarýnýn Müslümanlarýn arasýnda faaliyette bulunmasýna engel olmak da gerekir. Özellikle günümüzde casusluk, silahlanmadan daha önem verilen bir konudur. Günümüz devletleri, kazandýklarý savaþlarý düþman içine yerleþtirdikleri ajanlarýn sayesinde kazanmaktadýrlar. Diðer yandan uydular ve diðer haber alma örgüt ve araçlarý çok büyük önem kazanmýþtýr. Silah yönünden güçlü olduðu halde haber alma araçlarýndan yoksun olan taraflar savasý kaybetmekte, silahlarý düþmanýn taktikleriyle iþe yaramaz hale gelmektedir. Günümüz Müslümanlarý ne yazýk ki, silah sanayii alanýnda olduðu gibi, bu alanda da geridir. Resulullah Mekke´yi fethedene kadar amcasý Abbas´ý casus olarak kullandý, onun Medine´ye gelmesi yerine Mekke´de kalmasýný tercih etti. Diðer yandan düþmanýn casuslarýna çalýþma imkâný verilmiyor, ajan olduðu tespit edilenler öldürülüyor, düþmana göz açtýrýlmýyordu (Tecrid-i Sarih Terc, VIII, 410). Savaþ ayný zamanda hiledir.
11) Düþmana karþý hazýrlýklý olmanýn bir diðer yolu da nöbet tutmaktýr. Yüce Allah "Ey inananlar, sabredin, direnin. Savaþa hazýrlýklý ve uyanýk olun" (Âl-i Ýmrân, 3/200) emriyle nöbet tutmanýn önemini açýklarken, Hz. Peygamber þöyle buyurmaktadýr: "Allah yolunda bir gün nöbet tutmanýn sevabý, dünyadan ve dünya üstündeki herþeyden hayýrlýdýr..." (Tecrid-i Sarih Terc. VIII, 327).
12) Müslümanlar, duruma göre, ne kadar güçlü olduklarýný göstererek düþmanýn kalbine korku salarlar, duruma göre de düþmanýn zararýndan korumak için ellerinde bulunan deðerli silahlarý gizleyebilirler. Düþmana karþý tedbirli olmak onlardan korkmak anlamýna gelmez. O halde Müslümanlar gerektiðinde ellerinde olmayan silahlara sahiplermiþ gibi psikolojik savaþ yapabilir, düþmanýn kalbine korku verebilir; böylelikle onlarýn saldýrma ihtimaline karþý caydýrýcý bir politika izleyebilirler. Ama þartlar gereði, uluslararasý kamuoyunun tepkisini çekmemek için bazý silahlara sahip olsa da bunu gizleyebilirler.
Müslümanlar Allah´ýn sýnýrlarýna uyup yeryüzünde O´nun dinini egemen kýlmak için mallarýyla canlarýyla savaþmak zorundadýrlar. Bunu yaparken, maddi güçlerini sonuna kadar kullanýp ekonomik, bilimsel ve askeri alanda düþmanlardan daha güçlü olmalarý, ama ayný zamanda maddi üstünlüðe güvenmeyip Allah´a dua ederek O´nun yardýmýný istemeleri, kýsaca þartlar neyi gerektiriyorsa o þekilde hazýrlýk yapmalarý gereklidir. Allah´ýn sýnýrlarýný gözeterek, ahiret sevabým umarak sevdikleri dünyalýklardan vazgeçebildikleri ve Allah´ýn dýþýndaki güçlerden korkularýný yenebildikleri takdirde Allah, Müslümanlarý kafirler topluluðu karþýsýnda üstün kýlacaktýr.
radyobeyan