Takvim By: armi Date: 30 Mart 2010, 15:30:48
TAKVÝM
Kelime olarak "doðrultmak, kýymet verip deðerlendirmek" mânâlarýna gelen "takvim", zaman ve mekân mefhumlarýnýn idraki ile baþlar. Bu idrak ve anlayýþýn belirmesinde gece - gündüz, yaz - kýþ gibi müþahhas devrî hareketlerin temel olduðu bir gerçektir. Bu sebeple, tarihlendirmede kullanýlan yegâne zaman ölçüsü takvimdir.
Asýrlarý ve asýrlarýn çerçevesi içinde bulunan hadiseleri, meydana geliþ sýrasýna göre sýralayabilmek için bir baþlangýca ihtiyaç vardý. Fakat bu baþlangýç, her toplum için ayný delildi. Çünkü her toplum ve kavim, kendi siyasî, ekonomik ve dinî hayatýnda derin izler býrakan mühim olaylarý kendileri için bir baþlangýç olarak kabul etmiþ ve "þu olaydan þu kadar gün önce veya sonra" þeklinde bir tarih belirlemeye baþlamýþtý. Nitekim Ýslam tarihinde "Fil vak´asýndan þu kadar gün önce" ifadesinin kullanýlmasý, Arap tarihi için önemli bir hadise olan "Fil Hadisesi"nin bir tarih ve dolayýsýyla takvim baþlangýcý olduðunu gösterir. Keza, eski toplumlar, yeni bir devletin ortaya çýkýþýný veya çok büyük bir tabiat olayýný takvim baþlangýcý olarak kabul etmiþlerdir. Þayet zamanla bu olaydan daha mühim ve toplumda daha çok tesir meydana getiren bir hadise cereyan etmiþse, o zaman bu yeni hadise tarih baþlangýcý olarak kabul edilirdi (Ahmet Cevdet Paþa, Takvimu´l-Edvar, Ýstanbul 1287, 3; Osman Turan, Oniki Hayvanlý Türk Takvimi, Ýstanbul 1941, 3). Bunun için tarihte pek çok tarih baþlangýcý ve takvim baþlarý ortaya çýktý. Nitekim, dünyanýn yaratýlýþý, Sirius yýldýzýnýn görünüþü, Olimpiyat oyunlarý, Roma´nýn kuruluþu, Milâd, Fil Senesi, Hicret gibi daha nice takvim baþlangýçlarý vardýr. Bununla beraber, bunlarýn büyük bir kýsmý unutulmuþ, sadece Hicri ve Miladî takvim, halen günümüz dünyasýnda geçerli olarak uygulama sahnesinde bulunmaktadýr.
Bilindiði gibi tarih, olaylarý zaman ve mekân içinde tesbit ettikten sonra kendisine mal edebilir. Bugün, elimizde bulunan tarihî eserler, alýþtýðýmýz tarihlere göre tarihlenmiþtir. Halbuki geçmiþe doðru çýkýldýkça medeniyetlerin þümûl sahalarý daraldýðýndan ve birbirlerine olan karþýlýklý tesirleri azaldýðýndan deðiþik toplumlardan bize intikal eden yazýlý belgelerde, farklý takvim sistemleri kullanýlmýþtýr.
Baþlangýçta tarihçiler, sadece milli tarihleri ile uðraþýr, genel dünya tarihi ile kendi savaþ, münasebet ve irtibatlarý derecesinde ilgilenirlerdi. Olaylarý da buna göre deðerlendirirlerdi. Bu deðerlendirmede de önemli rol, zaman dolayýsýyla takvim baþlangýcýna düþerdi. Yazýnýn kullanýlmaya baþlanmasý, Roma Ýmparatorluðunun ikiye bölünmesi, Batý Roma´nýn yýkýlýþý, Amerika´nýn keþfi, Fransýz ihtilali, Ýstanbul´un fethi gibi olaylar, Batý dünyasý için önemli birer hadise olarak kabul edilmiþlerdi. Bunlarýn tarih ve takvim baþlangýcý olarak kabulü de yine Batý dünyasý için söz konusu olmaktadýr. Buna karþýlýk Ýslâm dünyasýnda Hicrî takvim kullanýlmaya baþlanmýþtýr. Türk dünyasýnda da Ýslâm´dan önce "Oniki Hayvanlý Türk Takvimi" kullanýlýyordu. Türkler, Ýslâmiyet´i kabul edip bu dinin medeniyet dairesi içine girdikten sonra Hicrî takvimi kullanmaya baþladýlar.
Eski topluluklar, takvimde ay senesini kullanýyorlardý. Güneþ yýlý ilk defa eski Mýsýrlýlar tarafýndan kullanýlmýþtýr. Mýsýr´ýn bu ilk güneþ takvimi, Milattan önce 45 tarihinde, Roma diktatörü Jul Sezar tarafýndan alýnmýþ, böylece "Julien Takvimi" denilen Rumî Takvim doðmuþtu. Bu takvim Milattan sonra 1582 yýlýnda Papa XIII. Gregoir tarafýndan ýslah edildi. Böylece, Gregorien adýyla Batý takvimi (Efrenci Takvim) meydana çýktý.
Ýslâm dünyasýnda ikinci halife Ömer (r.a.) zamanýna kadar yazýlan yazýlara tarih koyma adeti yoktu. Bir gün bir alacaklý, Halife´ye þaban ayýnda ödenecek bir borçlu senedi göstermiþ. Halife bunun hangi þaban olduðunu sorarak, geçtiðimiz senenin þaban ayý mý, bu senenin þaban ayý mý, yoksa gelecek senenin saban ayý mu olduðunu öðrenmek istemiþti. Keza vali Ebû Musa´ya birbirini tutmayan iki emir verilmiþ. Bunlardan hangisinin ilk, hangisinin son olduðu bilinememiþ. Ebû Musa durumu halifeye sormuþ. Bunun üzerine þura meclisi toplanmýþ. Mecliste çeþitli görüþler ortaya atýlmýþ. Sonunda Hz. Ali´nin teklifi üzerine Hz. Peygamberin Mekke´den Medine´ye hicreti, tarih ve takvim baþý olarak kabul edilmiþtir. Bu olay, hicretin 17. senesinde oldu. Gerçi hicret, senenin üçüncü ayý olan rebiyülevvelde yapýlmýþtý. Halbuki eskiden beri Araplarca muharrem sene baþý olarak biliniyordu. Bu sebeple muharrem ayý, yeni yýlýn baþý olarak kabul edilmiþtir (Ahmed Muhtar Paþa, Islâhu´-tTakvim, Mýsýr 1307, 3).
Ýslâm dünyasýnda bazý ibadet ve belirli günler, bu sayede her mevsimde icra edilebiliyordu. Hicrî takvime göre ay yýlý esas alýndýðýndan oruç, hac gibi ibadetler farklý zamanlarda eda edilebiliyordu. Böylece her otuz beþ senede bir, tekrar baþa gelme mümkündü .
Müslüman Türk dünyasýnda Celaleddin Melikþah zamanýnda hükümdarýn adýný taþýyan "Celalî Takvimi" adýyla yeni bir takvim yapýldý. Bu takvim de güneþ senesine dayanýyordu. Ýlkbaharýn ilk günü yýlbaþý sayýlýyordu. Melikþah devrinde tatbik edilmiþ olan bu takvim Gregorien takviminden daha az hatalý idi.
Osmanlý Devleti´nde Tanzimat´a kadar ay senesi ve hicret baþlangýcý kullanýlýyordu. Bilindiði gibi güneþ senesi ay senesinden onbir küsûr gün daha fazlaydý (Güneþ senesi küsuratý ile birlikte 365 gündür. Ay senesi ise, aylarýnýn 29 veya 30 gün sayýlmasýndan dolayý 354 gündür). Bunun için ay senesi mal bakýmdan bir devlet için uygun deðildi. Bu yüzden Tanzimat döneminde "Malî sene" adýyla yeni bir sene ihdas edildi (9 Muharrem 1256 = 1 Mart 1256). Bu Malî senenin ilk yýlý 1256, ilk günü de Cumartesi oldu.
Güneþ aylarýný kullanmaya baþlayan bu malî sene, yine hicret baþlangýcýna dayanýyordu. Fakat sene baþý olarak Gregorien takviminde olduðu gibi "ocak" ayýný deðil, Jülien (Rûm) takvimine göre "mart" ayýný kullanýyordu. Bu sebeple malî seneye "Rumî yýl" adý verilmiþti.
Cumhuriyet Türkiyesi, 26 Aralýk 1925 tarihinde Hz. Ýsa´nýn doðumunu takvim baþlangýcý olarak kabul eden Milat baþlangýcýna döndü. Yýlbaþý da Gregorien takvimindeki "Ocak" ayý olarak kabul edildi.
Türklerin kullandýðý önemli takvimlerden biri de "Oniki Hayvanlý Türk Takvimi"dir. Ýslâm medeniyeti ile karþýlaþmadan önce kullanýlan bu takvim, Türk kavimlerinin eski zamanlardan beri en çok kullandýklarý takvim sistemi, devrî on iki hayvanlý takvim sistemidir. Deðiþik coðrafi sahalarda yaþayan, birçok medeniyetle temas kuran Türk halklarý, bunu ya müstakil olarak kullanmýþ veya yabancý medeniyetlerden gelen takvimlerle mezc ederek kullanmýþlardýr. Oniki yýllýk daim bir devir teþkil eden bu takvimin her yýlý muayyen bir hayvana nisbet edilir. Böylece her yýl, nisbet edildiði hayvanýn ismini alýr. Bunlar: Sýçan, sýðýr, pars, tavþan, ejderha, yýlan, at, koyun, maymun, tavuk, köpek ve domuzdur.
Devreyi teþkil eden hayvanlardan her birinin, devrederken mensub olduklarý yýllarýn mukadderatý üzerine ve belirli bazý hükümlere müessir olduklarýna; yýllarýn, muhtelif zamanlarýnda doðan çocuklarýn karakteri üzerinde de tesiri olduðuna inanýlýrdý.
radyobeyan