Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Taklid By: armi Date: 30 Mart 2010, 15:28:24

TAKLÝD




Kýlýç takmak, bir kimsenin omuzuna kýlýcýn askýsýný yerleþtirmek.

Fýkýh usulünde, bir sözü delilsiz olarak kabul etmek ya da bir kimsenin þer´i delillerden olmayan sözüyle, þer´i bir delile dayanmadan amel etmek. Dayandýðý deliller bilinmeden bir müctehid veya bilginin sözüne göre amel edilmesi durumunda taklit gerçekleþmiþ olur. Taklit edene mukallit denir. Fakat taklit ile ittiba karýþtýrýlmamalýdýr. Ýttiba, bir müctehidin ictihadýný, delillerini inceleyerek benimsemedir. Hicri ikinci yüzyýlýn ortalarýna doðru ortaya çýkan taklidin cevazý, dördüncü yüzyýldan bu yana tartýþýla gelmektedir.

Teori planýnda taklit, ictihad konusuyla birlikte ele alýnmýþtýr. Ýctihad kapýsýnýn belli bir dönemde kapandýðýný savunanlar taklidin vacib ve gerekli olduðunu savunurken, ictihad taraftarlarý, tam aksine, taklide hiçbir meþruiyet tanýmamýþlardýr. Konuya bu iki karþýt noktadan bakanlarýn yanýsýra, konuyu kiþilerin durumuna göre deðerlendirme yoluna giden daha mutedil bilginler de olmuþtur.

Dört mezhebten birine baðlý hukukçular taklidin caiz, hatta vacib olduðu görüþünü savunmuþlardýr. Bunlar görüþlerini birçok delille desteklemeye çalýþmýþlardýr. Bunlarýn taklit lehine getirdikleri delillerin baþlýcalarý þöyle özetlenebilir:

1. Kur´an´da, "Bilmiyorsanýz, zikir ehline sorun" (en-Nahl, 16/43) buyurulur. Bu ayet, bilmeyenin bilenden sormasýný gerektiren bir emirdir.

2. Hz. Peygamber, baþýndan yaralý birine guslün gerekli olduðunu söyleyerek ölümüne neden olanlar için, "... madem ki bilmiyorlar, bilenlere sorsalar ya! Cehaletin þifasý sormaktýr" buyurmuþtur.

3. Hz. Ömer, kelale meselesinde Hz. Ebu Bekr´e uymuþ ve "Ona muhalefet etmekten utanýrým" demiþtir. Taklit caiz olmasaydý Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir´e uymazdý.

4. Sahabe, cemaatle kýlýnan namazýn bir bölümünü kaçýrýnca, önce bu bölümü kýlýyor, sonra imama uyuyorlardý. Hz. Muaz ise önce imama uydu, imam selam verince, kalkýp kaçýrdýðý bölümü eda etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Muaz size yol gösterdi, artýk öyle yapýn? buyurdu.

5. Allah Teâlâ kendine, Resulune ve ulü´l-emre itaati emretmiþtir, (en-Nisa, 4/59). Ulü´l-emr, yöneticiler ve bilginlerdir. Yönetici ve bilginlere itaat, verdikleri fetvayý taklitle olur.

6. Allah Teâlâ, muhacir ve ensara iyi bir þekilde ittiba edenleri övmüþ, onlardan razý olduðunu bildirmiþtir (et-Tevbe, 9/100). Hz. Peygamber de, "Ashabým yýldýzlar gibidir, hangisine uysanýz doðru yolu bulursunuz" buyurmuþtur. Bunlar taklidin tasvibi ve övülmesi anlamýna gelir.

7. Müctehid bilginler açýkça taklidin caiz olduðunu söylemiþlerdir. Sözgelimi Muhammed bin el-Hasen, "Alimin daha bilgin olaný taklit olmasý caizdir"; Ýmam Þafîî de, "Bazý meselelerde Ömer´i, Osman´ý, Zeyd´i taklit ederek söylüyorum" demiþtir.

8. Allah insanlarý çeþitli yeteneklerde yaratmýþ, öðrencinin hocasýný, çýraðýn ustasýný taklidini zorunlu kýlmýþtýr. Her insanýn müctehid olmasýný istemesi, O´nun bu adet ve hikmetine aykýrýdýr.

Ýçlerinde Ýbn Hazm, Ýbn Teymiye, Ýbnu´l-Kayyim ve Sevkanî´nin de bulunduðu bazý Ýslam bilginleri ise bid´at olarak niteledikleri taklidin haram olduðunu savunmuþlardýr. Bunlar da görüþlerini delillerle desteklemeye, taklidi savunanlarýn delillerini çürütmeye çalýþmýþlardýr:

1. Allah Teâlâ´nýn mukallidleri zemmetmesi (el-Maide, 5/104; Lokman, 31/21; ez-Zuhruf, 43/22-23), Kitap ve Sünnet´in hakim kýlýnmasýný emretmesi ve ihtilaf çýkýnca Kitap ile Sünnet´e baþvurulmasýný istemesi (en-Nisa, 4/59), hükmün yalnýz kendisine ait olduðunu bildirmesi (el-En´am, 6/57; Yusuf, 12/40), dinde Allah ve Resulunden baþkasýna dayanmayý yasaklamasý (et-Tevbe, 9/16), kendinden baþkasýnýn helal ve haram kýlacak rab ve veli ittihaz edilmesini yasaklamasý (et-Tevbe, 9/35), Kitap ve Sünnet´e davet edilen bir kimse, hangi nedenle olursa olsun, onu terk ederse, kendisine büyük bir bela isabet edeceðini bildirmesi (en-Nur, 24/63) taklidin haramlýðýna delalet eder.

2. "Bilmiyorsanýz, zikir ehlinden sorun" (en-Nahl, 16/43) ayetindeki "zikir" Kur´an ve hadis, onun "ehli" de bunlarý bilen kimselerdir. Meselesiyle ilgili ayet ve hadisi bilmeyen kimse, elbette bunlarý bilenlerden soracak ve nakledilen ayet ya da hadise uyacaktýr. Selef, hiçbir zaman bunlar yerine bir kimsenin kiþisel rey ve görüþünü sormamýþtýr.

3. Baþý yaralý kiþiye, bu konudaki delili bilmeden fetva veren ve onun ölümüne neden olanlara Hz. Peygamber, "Allah canlarýný alsýn..." diye çýkýþmýþtýr. Bu, ilimsiz fetva vermenin haram olduðuna delalet eder. Taklit ilim olmadýðýna göre, onunla fetva vermek de haramdýr.

4. Hz. Ömer´in kelale meselesinde Hz. Ebu Bekir´i taklit ediþi birkaç þekilde açýklanabilir: Hz. Ömer bu konuda ölene kadar kesin bir kanaate varamadýðýna göre, burada söz konusu olan uyma, Hz. Ebu Bekir´in söyledigi "Reyimle hükmediyorum, hata edebilirim" ilkesine ait olacaktýr. Yoksa Hz. Ömer, mürted esirlerin reddi; savaþla fethedilen arazinin vakfý, hilafette veliaht tayin edilmesi gibi birçok konuda Hz. Ebu Bekir´e muhalefet etmiþtir.

5. Hz. Peygamber´in Muaz´ýn hareketini tasvib etmesiyle sünnet meydana gelmiþ, sahabe de bu sünnete uymuþtur. Kitap ve Sünnet´e uymak taklit deðildir.

6. Ulü´l-emre itaat, dinin uygulayýcýlarý olmalarý bakýmýndandýr. Yoksa onlarýn kendilerine itaat emredilmemiþtir.

7. Muhacirun ile ensara uymaktan maksat, dini hayatta onlarýn yolundan yürümektir. Onlardan hiçbiri Kitap ve Sünnet´in naslarýný bir kiþinin rey ve ictihadý için terketmemiþlerdir. "Ashabým yýldýzlar gibidir..." sözü de saðlam yollardan gelmemiþtir. Sahih olduðu kabul edilirse, mukallidlerin imamlarýndan önce ashaba uymalarý gerekir. Bundan da önce ashab gibi davranarak Kitap ve Sünnet delillerini öðrenip bunlara tabi olmalarý gerekirdi.

8. Müctehid imamlarýn taklidi yasaklayan söz ve davranýþlarýný herkes bilir. Onlarýn Kitap ve Sünnet´ten delilini bulamadýklarý birkaç meselede daha alim kimselerin ictihadlarýna tabi olmalarý, herkes için vacib olan taklittir ve zaruret halleriyle sýnýrlýdýr.

9. Allah´ýn insanlarý çeþitli yeteneklerde yarattýðý, öðrenci ve çýraðýn hocalarýný taklit etmelerinin doðal olduðu gerçektir. Ama bununla taklidin bir ilgisi yoktur. Taklit, sözü hüccet olmayan bir kimsenin sözüne delilini sormadan uymaktýr. Oysa Allah, kullarýnýn fýtratýna körü körüne takliti deðil, iddia sahibinden delil ve ispat isteme eðilimini yerleþtirmiþtir.

Konuya daha mutadil yaklaþan bazý Ýslam bilginleri, genel anlamda vacib ya da haram hükmünü vermek yerine, mesele ve mükellefin durumuna göre bazý þartlarla hüküm vermeyi yeðlemiþlerdir. Ýbn Abdilba, el-Hatibu´l-Bagdadî, Ebu Same, Satýbî ve Sah Veliyullah Dehlevî gibi bilginlerin içinde bulunduðu bu grup, mükellefleri ehliyet bakýmýndan müctehidle, müttebiler ve avam þeklinde üç bölüme ayýrýr. Müctehidlerin zaruret hali dýþýnda birbirlerini taklit etmeleri caiz deðildir. Müctehidlerin delillerini inceleyip bunlara göre tercih ettikleri hükümlere uyan kimseler olarak tanýmlanan müttebilerin de, delile bakmalarý mümkün oldukça, delile bakmadan bir kimseyi taklit etmeleri caiz deðildir.

Fiili olarak delili bulmak ve anlamak imkanýna sahip olmayan avam (halk), bilginleri belli þartlarda taklit edebilir. Bu þartlar þunlardýr:

1. Müctehid ve bilgini bizzat itaat ve taklite ehil olduðu için deðil, teblið ederek buna vasýta olduklarý için taklit etmeleri. Çünkü bizzat itaat, Allah ve Resulune aittir.

2. Taklitlerinin basit ve zanni de olsa bir tercihe dayanmasý, bazý karine ve emarelerle taklit ettiði kimsenin en bilgin ve layýk kiþi olduðuna inanmalarý.

3. Taassuptan uzak bulunmalarý. Taklit ettikleri bilginin yanýlabileceðini kabul edip onun görüþüne uymayan sahih bir nas ile karþýlaþýnca, nassý deðil, imamýnýn görüþünü terkedecek bir durumda olmalarý.

4. Taklit ettikleri hususun beþ vakit namaz, oruç, hac ve zekatýn farz, zina ve içkinin haram olduðu gibi kesin olarak bilinmesi gereken "zarurat-ý diniye" * den olmamasý.

 


radyobeyan