Tahrif By: armi Date: 30 Mart 2010, 15:18:41
TAHRÝF
Bir kelimede harflerin yerini veya bir harfi deðiþtirme, bozma. Bir ibarenin anlamýný deðiþtirme. ilâhî kitaplar üzerinde herhangi bir kelimenin bile bile deðiþtirilmesi.
islâm dinine göre birkaç çeþit tahrif vardýr: 1. Bir kelimenin bazý harflerini yanlýþ telaffuz ederek ona baþka mana vermek, 2. Bir hadis veya ayete tefsir yoluyla deðiþik mana vermek, 3. Metinler arasýnda bile bile deðiþiklik yaparak Kur´aný-ý Kerim ve Hadis-i Þerif´lerde mevcut olmayan bir kelimeyi metinlere eklemek suretiyle varmýþ gibi göstermek.
Dinî bir metnin aslýný bozma ve deðiþtirme anlamýna gelen tahrif, islâm literatüründe genellikle Tevrat ve Ýncil´in geçirdiði deðiþiklikler ve aslýnýn bozulmasýný ifade için kullanýlýr. Yapýlan araþtýrmalar Tevrat´ta, Allah´ýn kelamý olarak kabul edilebilecek az sayýda ibare ve bölümün bulunduðunu ortaya koymuþtur. Ýlâhî metin olma niteliðindeki bu az sayýda ibare ve bölüme de haham, kâhin ve Yahudi müfessirleri tarafýndan söz, hikâye, vaaz ve telkinler ilâve edilmiþtir. Bu bakýmdan, ilâvelerin ayýklanarak aslî metnin ortaya çýkarýlmasý oldukça zordur.
Hz. Musa, Ýsrailoðullarýndan verdiði talimatlara uymalarýný, Allah´ýn emir ve yasaklarýný gelecek nesillere öðretmelerini, evde olsun, yolda olsun, her oturuþ kalkýþta bunlardan söz etmelerini ve Tevrat´a iyi sahip olmalarýný istemiþ, onlardan söz almýþtý. Fakat onlar Hz. Musa´nýn samimi nasihatini ciddiye almadýklarý gibi, Tevrat´ý muhafaza ve nesilden nesile intikal ettirmek görevini de yerine getirmemiþlerdir. Ýsrailoðullarý tâ baþýndan beri Allah kelâmý olan Tevrat´a daima ilgisiz kalmýþlardýr. O kadar ki, Hz. Musa´dan yediyüz yýl sonra Kudüs´teki Süleyman Mâbedi´nin Baþ râhibi ile dönemin hükümdarý, kendilerine Allah tarafýndan Tevrat adýnda bir kitabýn verildiðinden nerede ise haberleri bile yoktu.
Tevrat´ýn nesilden nesile saðlam bir þekilde intikali konusunda Yahudi din adamlarýnýn en büyük suçu, bu ilâhi kitabý okuma keyfiyetini kendi tekellerine almýþ olmalarýdýr. Bundan dolayýdýr ki Tevrat Yahudi halkýnýn bildiði ve okuduðu bir kitap mahiyetini alamamýþ, halk bu Allah Kelâmýndan kopuk yaþamýþtýr. Daha sonralarý Yahudiler arasýnda bid´at ve cehalete dayanan uygulamalar ortaya çýkýnca, din âlimleri bir yandan bid´at ve cehaletle mücadeleye giriþmiþ, bir yandan da bozuk inanç ve uygulamalara karþý Tevrat´tan kanýtlar bulmaya çalýþmýþlardý. Tevrat´tan kesin cevap bulamadýklarý hususlarý da bizzat kendileri Tevrat´a eklemiþlerdir.
Yahudi âlim ve hahamlarý, kesin cevap bulamadýklarý noktalarda Tevrat´ý yalnýz kendi anlayýþlarý doðrultusunda yorumlamakla kalmamýþlar, uygun gördükleri metinleri ekleyerek bazý yerleri de çýkarmýþlardýr. Sonuçta bu ilâve ve çýkarmalar gerçek Tevrat´ý tanýnmaz hale getirmiþtir.
Ayný tür bir tahrif hadisesine diðer ilâhi kitap olan Ýncil´de de rastlanmaktadýr. Hristiyan râhipleri kendi yorum ve hayal mahsulü düþüncelerini, kendi ictihadlarý doðrultusunda geliþtirdikleri din anlayýþlarýný Allah´ýn kelâmý olan Ýncil´e ekleyerek bu ilâhî kitabý âdetâ anlaþýlamayacak hale getirmiþlerdir. Kur´an-ý Kerim, Yahudi ve Hristiyan din adamlarýnýn ilâhi kitaplar üzerindeki bu çirkin tasarruflarýný þöyle açýklýyor: "Ey iman edenler! Biliniz ki, hahamlardan ve râhiplerden bir çoðu insanlarýn mallarýný haksýz yollardan yerler ve insanlarý Allah yolundan engellerler..." (etTevbe, 9/34). Bu ayetten anlaþýldýðý üzere hahamlarla râhipler, mukaddes kitaplardaki ayetleri dünya menfaati karþýlýðýnda da deðiþmiþler veya hükmünü kendilerine göre yorumlamýþlardýr. Bunlar özellikle Hz. Muhammed´in Peygamberliðiyle ilgili ayetleri tahrif etmiþler, Kitab-ý Mukaddes´in, Hz. Ýsa´dan sonra Hz. Muhammed´in geleceðini müjdeleyen ayetlerini yok etmeye çalýþmýþlardýr.
Haham ve râhipler bununla da yetinmemiþ, ilâhî kitaplara yaptýklarý ilâvelerin aslî metin olduðunu iddia etmiþlerdir. Böylece haham ve râhiplerin tarih felsefesi, kelâm, fýkýh, tefsir ve diðer ilim dallarýndaki görüþ ve yorumlarý Kitab-ý Mukaddes Külliyâtý içine girerek âdeta Allah kelâmýnýn bir parçasý halini almýþtýr.
Yapýlan araþtýrmalar Ahd-i Atik (Eski Ahit)´in ilk beþ kitabýnýn asýl Tevrat olmadýðýný ortaya koymuþtu. Orijinal Tevrat´ýn bir nüshasý veya bölümü hiç bir yerde yoktur. Bu iddiayý bizzat Tevrat´ýn kendisi de doðrulamaktadýr. Bugün elde mevcut Tevrat Hz. Musa´nýn, ölümüne yakýn bir zamanda bu ilâhi kitabý bir sandýða koyarak Hz. Yeþu´ya teslim ettiðini, Bâbil imparatoru Buhtu´n-Nasr´ýn Kudüs´ü yakýp yýktýðý zaman sandýktaki Tevrat´ýn da yanýp kül olduðunu bize bildirmektedir. Bu iþgal ve yangýndan yaklaþýk 250 yýl sonra Hz. Üzeyir´in, din bilgini ve hahamlarýn gayreti ve semâvî ilhamla Tevrat´ý yeniden topladýðýný bizzat Ýncil rivâyetlerinden öðrenmekteyiz. Bu hadiseler dýþýnda da çeþitli olaylar, Kitab-ý Mukaddes´in büyük çapta tahrife uðrayarak kaybolmasýna sebep olmuþtur. Büyük Ýskender´in fütuhatý sonucunda Yunanlýlar diðer kültür eserleriyle birlikte Tevrat´ý da Yunanca´ya çevirmiþlerdir. Netice itibariyle Yunan kültürünün tesirinde kalan Yahudiler de Tevrat´ýn Ýbrânice nüshasý yerine Yunanca tercümesini kullanmaya baþlamýþlardýr. Bu bakýmdan Yunanca tercümelerden bize intikal eden günümüzdeki Tevrat´ýn, Hz. Musa´ya vahyedilen Tevrat olduðunu söylemek güçtür. Ancak bütün bunlardan, Tevrat bütünüyle tahrife uðramýþtýr sonucu çýkarýlmamalýdýr. Tevrat´ýn tamamen tahrif edilmediðini, içinde, Kur´an-ý Kerim´le tezat teþkil etmeyen Hak kelâmý pasajlardan anlamak mümkündür. Nitekim Prof. M. Hamidullah da, Kitab-ý Mukaddes´in tamamen tahrife uðramadýðýný, içinde mevcut olan bazý Allah kelâmý cümlelerinden dolayý O´na Kur´an-ý Kerim gibi hürmet gösterilmesi gerektiðini belirtmiþtir (Konferanslar, Erzurum 1975, s. 17). Ayrýca bugünkü Kitab-ý Mukaddes´de Allah kelâmýnýn yanýsýra Yahudi din bilginlerinin tefsir ve tevilleri, Ýsrailoðullarýnýn tarihi, Ýsrailli fýkýh bilginlerinin ictihadý vb. yanyana ve içiçedir. Bunlar birbirine öylesine karýþmýþtýr ki, þu Allah kelâmýdýr, þu bunun tefsir ve tevilidir diye bir ayrým yapmak çok zor bir iþtir (Mevdudi, Tevhid Mücadelesi, (çev. A. Asrar) Ýstanbul, 1983, I, 530).
Tevrat´ýn dinî hükümleri üzerinde de tahrifler yapýlmýþtýr. Bilindiði üzere Hayberli Yahudiler, zina eden evli bir erkekle evli bir kadýn hakkýnda hüküm vermesi için Hz. Peygamber´e gelmiþler, o da suçlularýn recmedilmeleri gerektiðini, Tevrat (Tesnye, XXII, 23-24)´ýn da bunu emrettiðini söylemiþtir. Yahudiler ise bunu bildikleri halde o hükmü fakir ve kimsesizlere uyguluyor, ayný suçu iþleyen zengin ve mevki sahibi kiþileri de kýrbaç cezasýyla veya eþeðe ters bindirerek halk arasýnda dolaþtýrýyorlardý. Böylece Yahudiler Allah´ýn kitabýndan yüz çevirerek iþlerine geleni alýyor, dolayýsýyla da þeriatý tahrif ediyorlardý. Hz. Peygamber de hadis-i þeriflerinde Yahudi ve Hristiyanlarýn "Tefsir etmek suretiyle kitaplarýný tahrif ettiklerini" (Dârim, Mukaddime, 56), "Ýsa´dan sonra meliklerin Tevrat´ý deðiþtirdiklerini" (Nesâ, Kudat, 12), "Kitaplarýný hem tahrif ettikleri, hemde ilâveler yaptýklarýný (Tirmiz, Tefsir, 34/3) açýklamýþtýr.
Kitab-ý Mukaddes´deki tahrif hadisesinin bir baþka delili de, bizzat Tevrat ve Ýncil´de görülen çeliþkilerdir. Tevrat´daki çeliþkilerden birkaçýný tesbit etmek için Tekvin, 1, 27 ile Tekvin, II, 17; Tekvin, XXII, 14 ile Çýkýþ, Vl, 2-3; 1. Samuel, XVI, 10 ile 1. Tarihler, II, 13-15 cümlelerini birbirleriyle karþýlaþtýrmak yeterlidir. Ayný þekilde Ýncil´deki çeliþkilerden birkaçýný tesbit edebilmek için de Yuhanna, IV, 3 ile Matta, XIII, 54-58; Matta, X, 9-10 ile Markos, Vl, 8-10; Luka, 111, 23 ile Matta 1, 16; Luka, 111, 31 ile Matta, 1, 6 cümleleri karþýlaþtýrmak bir fikir vermek için yeterlidir.
Tevrat´da Hz. Süleyman´a atfedilen Nesideler Nesidesi bölümü de baþtan sona tahriflerle doludur. Bu bölümde bir peygamberin aðzýndan çýkmasý mümkün olmayacak sözler vardýr. Ayný þekilde yine Hz. Süleyman´a atfedilen Tevrat´ýn 1. Krallar ve 11. Krallar bölümünde O´nun, bütün gücünü büyülerden aldýðý ifade edilerek, Allah´ýn peygamberlerine verdiði mucizeler gölgelenmek istenmiþtir.
Kur´an-ý Kerim´in, "De ki: Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taþýran kullarým..." (ez-Zümer, 39/53) ayetini bazý art niyetli kiþiler hayret verici bir þekilde yorumlamýþlar, tahrife giriþmek istemiþlerdir. Onlara göre Allah Teâla, Peygamberine insanlara, "Ey kullarým" demesini emretmiþtir. Yeni -hâþâ- insanlar Hz. Peygamber´in kullarý haline getirilmiþtir. Buna tevil deðil, açýkça Kur´an´ý tahrif etmek denir. Bu gibilere belki bazý cahiller hayran kalabilirler. Böyle bir tevilin kabulü, Kur´an´ýn bütünüyle çeliþkili olduðu anlamýna gelir. Çünkü Kur´an baþýndan sonuna kadar, yalnýzca Allah´a kulluktan söz etmiþ, Hz. Muhammed´in Rab deðil kul olduðunu özellikle vurgulamýþtýr (Mevdudi, Tefhim, (Türkçe çev), V, 114).
radyobeyan