Hakiki Ticaret By: rabia Date: 29 Mart 2010, 16:57:44
Hakiki Ticaret

Çaðýmýzda, dürüstlük ve hak bilirlik acý bir lokma. Bu acýlýk sadece nefse.
Nefse acý gelen neyse, kalbe temel gýdadýr öyleyse.
Ama çaðýmýz nefsi semirtip azmanlaþtýrma, kalbi üvey evlât burukluklarýyla kývrandýrma çaðý.
Kolay yoldan haksýz kazanç, baþkalarýnýn mahrumiyetine aldýrmadan yalnýzca kendi menfaatini düþünmek çaðýmýzýn en büyük açmazý.
Gazetesi, dergisi, radyosu, televizyonu, telefonu, internetiyle her saniye þans, talih ve kolay kazanç birer mârifet cambazlýðý gibi takdim ediliyorsa, dürüst kazanç, hakkaniyet ruhuyla yaþamak acý lokma yemek deðil midir?
Hak bilirlik, gerçek erlerin sermayesi.
Ýmam-ý A’zam Hazretleri ilmin yaný sýra ticaretle de uðraþýr, Peygamber (sas) mesleði olan bu meþgaleyle rýzkýný kazanýrdý. Bir gün bir kadýn kendisine çok deðerli bir elbise getirip satmak istediðini söyledi. Büyük imam, fiyatýný sordu elbisenin.
Kadýn: “Yüz dirhem.” dedi.
Bu fiyatýn elbise için düþük olduðunu düþünen Ýmam: “Bu elbise daha fazla eder, söyle bakalým ne istiyorsun?” diye tekrar sordu. Kadýn: “Öyleyse iki yüz dirhem olsun.” dedi.
Büyük Ýmam yine rahat edemedi ve elbisenin gerçek deðerini tekrar sordu. Nihayet kadýn elbise fiyatýný dört yüz dirheme çýkardý. Ne garip bir durum ki, alýcý fiyatý düþüreceðine sürekli yükseltmeye uðraþýyordu. Büyük Ýmam hâlâ tedirgindi. Kadýn bunu fark edince, kendisiyle alay edildiðini düþündü ister istemez: “Kaça alacaksan al, benim elbiseyi bir an evvel satmam gerek.” dedi. Ýmam: “Anlaþýlan, bu elbiseye fiyat biçemeyeceðiz, en iyisi anlayan birisine soralým.” dedi.
Bir elbiseci çaðrýldý. Adam iþinin ehliydi. Elbiseyi görür görmez gözleri parladý. Kumaþýna dokundu, daha bir beðendi elbiseyi. “Bu elbise, beþ yüz dirhem eder. Fazlasý, alýcýya kâr getirmez, azý satýcýya haksýzlýk.” dedi. Gerçek deðeri belli olunca elbisenin, büyük Ýmam, gönül rahatlýðýyla bunu satýn aldý. Çevrede hâdiseyi takip edenler de bir ticaret dersi almýþ oldular; satýcýnýn maðdur edilmediði, alýcýnýn hak bilir davrandýðý…
Bu kýssa bütün çaðlara ýþýk tutan bir örnektir; en çok da günümüze…
Adýna ‘kýssadan hisse’ denilen yol iþaretlerine bu zor zamanlarýmýzda tutunmazsak, bir vakum gibi insanlýðý kendine çekip duran karanlýðý pekiþtirmiþ olmaz mýyýz? Çaðýmýzda insanlýðýn yürüyüþü dürüstlükten, hak bilirlikten yana deðilse, insan münasebetlerinde ve alýþveriþlerdeki manzarayý tahmin edebiliriz!
Alacaðý malýn fiyatýný dört kat arttýrdýktan sonra bile rahat etmeyen büyük fýkýh âlimi, günümüz insanlýðýna büyük bir ders sunuyor: “Ey âhir zaman modernleri, fýrsatçýlarý, rahat rehavet ehli! Hani siz haksýz kazanç yolunda türlü türlü cambazlýklar yaparsýnýz, bir malý deðerinin çok altýnda alýp çok üstünde satmak hýrsýndasýnýz. Bunun için baþkalarýnýn düþkünlüðünden, muhtaçlýðýndan, gaflet anlarýndan faydalanmak peþindesiniz. Vahþi bir hayvan gibi, avýnýzý yakaladýðýnýzda da övünür durursunuz. Ýþte, bunlarýn hepsi ateþtir, size geçici bir servet kazandýrsa da hepsinin getireceði sadece felâkettir. Nerede, düþenin hâlini anlayýp onun elinden tutmak, nerede muhtaçlýðýný fýrsat bilip elindekini yok pahasýna almak! Ýnsaf ehli, malýný kaça olursa olsun elinden çýkarmak isteyen borçlu birinin düþkünlüðünden yararlanmaz. O malý satýn alacaksa gerçek deðerinden alýr ki, alacaðý maldan bir hayýr görebilsin. Hattâ insaf ehli, böyle durumlarda gerekirse malý deðerinden biraz yüksek fiyattan alýr ki, sýkýntýsý büyük din kardeþinin yükünü biraz hafifletsin; çünkü insaf ehli bilir ki ne kadar maddî zahmet, o kadar mânevî rahmet!”
M. Said TÜRKOÐLU