Ýslam Kültürü A-Ý
Pages: 1
Farz Nafile By: neslinur Date: 28 Mart 2010, 18:03:50
Farz-Nafile
Hindistan´ýn büyük velîlerinden Muhammed Sâdýk (rahmetullahi te- âlâ aleyh) buyurdular ki: "Elbette nâfilenin kýymeti, farzýn kýymeti ya­nýn- da hiç gibidir. Okyanus yanýnda, bir damla bile deðildir. Nâfilenin kýymeti, sünnetin yanýnda da böyledir. Sünnet de, farzýn yanýnda okya­nus yanýndaki bir damla su gibidir. Bu ikisinin yaklaþtýrmasý arasýndaki büyük farký, buradan anlamalýdýr. Çok kimse, bu inceliði bilmedikleri için, farzlarý býrakýp, nâfilelerin yayýlmasýna çalýþýyorlar. Câhil sofîler, zikre, fikre sarýlýp, farzlarý ve sünnetleri yapmakta gevþek davranýyorlar. Kýrk gün çile çekmeði ve riyâzetler yapmaðý beðeniyor. Cumâ namazýna ve cemâate gitmiyorlar. Hâlbuki, bir farz namazý cemâatle kýlmak, onlarýn binlerle, kýrk günlük çilelerinden daha faydalý olduðunu bilmiyorlar. Evet, Ýslamiyetin edeblerini gözetmek þartý ile, zikr ve fikir çok faydalý ve pek kýymetlidir.

Câhil hocalar da, nâfilelerin yayýlmasýna çalýþýyor, farzlarýn yapýlmasýna aldýrýþ etmiyor, terk edilmesine sebeb oluyorlar. Meselâ, Aþûre namazýnýn, Resûlullah´tan haber verildiði iyi bilinmiyor. Bunu ce­mâatle ve ehemmiyet vererek kýlýyorlar. Hâlbuki, nâfile namazý cemâatle kýlmanýn mekruh olduðunu fýkýh kitablarýnda okuyorlar. Farzlarý kýlmakta gevþek davranýyorlar. Farzlarý müstehab olan zamanlarýnda kýlanlarý pek azdýr. Vaktinde bile kýlmýyorlar. Farzlarý cemâatle kýlmaða ehemmi­yet vermiyorlar. Bir iki kiþiden fazla cemâat toplandýðý az görülüyor. Çok zaman da yalnýz kýlýyorlar. Din adamlarý böyle olursa, baþkalarýnýn nasýl yaptýklarýný artýk düþünmelidir. Bu kötü hâllerden dolayý müslümanlýk zayýflamaða baþladý. Böyle iþlerin zulmeti ile, günahlar, bid´atler çoðaldý. Fârisî beyt tercümesi:

Az söyledim, dikkat ettim, kalbini kýrmamaða,

Bilirim üzülürsün, yoksa sözüm çoktur sana!



Nâfile ibâdetleri yapmak, insaný zýllere kavuþturur. Farzlarý yapmak ise, asla ulaþtýrýr. Ancak, farzlarý tamamlayan nâfileler (Mesel,â farz na­mazlarýndan önce ve sonra kýlýnan sünnetler), asla kavuþturmaya yar­dým ederler. Farzlardan sayýlýrlar. Farzlarýn en üstünü, en yükseði na­mazdýr. "Namaz, müminin mîrâcýdýr." ve "Kulun, Rabbine en yakýn ol­duðu zamâný, namazda olduðu zamandýr!..." hadîs-i þerîfleri bunu haber vermektedir. "Allahü teâlâ ile öyle vakitlerim vardýr ki..." hadîs-i þerîfinde bildirilen, Resûlullah efendimizin en kýymetli zamanlarý, bu fakîre göre, namazdaki zamanýdýr. Günahlarý örten namazdýr. Ýnsaný kötü, çirkin þeyleri yapmaktan koruyan, namazdýr. Resûlullah efendimizin; "Yâ Bilâl, beni ferâhlandýr!" buyurarak, rahatlandýrmak istediði þey, namazdýr. Müslümanlýk ile, kafirliði birbirinden ayýran, namazdýr.

Türkistan´da yetiþen büyük velîlerden Ebû Saîd Ebü?l-Hayr (rahme- tullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin babasý, Ebü´l-Kâsým Biþr´in sohbetlerine giderken, yanýnda Ebû Saîd´i de götürürdü. Bir gün Ebü´l-Kâsým Biþr; "Ey Ebû Saîd!. Þu hadîs-i kudsîyi unutma! Allahü teâlâ mîrâc gecesi Resûlullah efendimize buyurdu ki: "Kulum farzlarý yap­makla bana yak- laþtýðý gibi baþka þeyle yaklaþamaz. Kulum nâfile ibâ­detleri yapýnca, onu çok severim. Öyle olur ki, benimle iþitir, benimle gö­rür, benimle her þeyi tutar, benimle yürür. Benden her ne isterse veririm. Bana sýðýnýnca onu korurum."

Evliyânýn büyüklerinden Fudayl bin Ýyâd (rahmetullahi teâlâ aleyh) farzlarýn önemini anlatýrdý: "Farzlar, insan için sermâye, nâfileler ise kâr ve kazanç gibidirler. Kâr, sermâye olduktan sonra meydana gelir." Bu­yurdu.

Hindistan´da yetiþen en büyük velî, âlim müceddid ve müctehid Ýmâm-ý Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Farzý býrakýp, nâfile ibâdetleri yapmak boþuna vakit geçirmektir.

Yine buyurdular ki: Bir farzý vaktinde yapmak, bin sene nâfile ibâdet yapmaktan daha çok faydalýdýr.

Evliyânýn büyüklerinden, maddî ve mânevî ilimler sâhibi Serrâc (rah- metullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Ýbn-i Rüveym´e "Allahü teâlânýn in- sanlar üzerine ilk olarak farz kýldýðý þeyin ne olduðu soruldu. O da, "Mâ- rifettir. Nitekim Allahü teâlânýn, meâlen "Ben cinni ve insi yalnýz bana ibâdet etsinler diye yarattým" (Zâriyât sûresi: 56) þeklinde bildirdiði âyet-i kerîmede ibâdet etsinler kýsmýný Ýbn-i Abbâs hazretleri, "Tanýsýn­lar" þeklinde tefsîr etmiþtir" buyurdular.

Hindistan´da yaþayan evliyânýn büyüklerinden Tâhir-i Bedahþî haz­retlerine, Ýmâm-ý Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin yaz­dýðý mektuplardan birisi:

"Akýllý kardeþim, ismi gibi temiz olan Molla Tâhir´in kýymetli mektubu geldi. Kardeþim! Hadîs-i þerîfde; "Allahü teâlânýn, bir kulunu sevmemesi, onun faydasýz þeylerle uðraþmasýndan anlaþýlýr." buyruldu. Bir farzý yap- mayýp, bir nâfile ibâdeti yapmak da, bo­þuna uðraþmaktýr. Bunun için, ne ile vakit geçirdiðimizi incelemeliyiz. Ne ile uðraþdýðýmýzý anlamalýyýz. Nâ- file ibâdet mi, yoksa farz olan ibâdet mi yapýyoruz? Bir nâfile hac yap- mak için birçok yasaklar, haramlar iþleni­yor. Ýyi düþünmelisiniz! Aklý ola- na bir iþâret yetiþir. Size ve arkadaþlarý­nýza selâm ederim." (1´inci cild, 123´üncü mektup)

Tebe-i tâbiînin büyüklerinden Abdullah bin Mübârek (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Din kardeþimin bir ihtiyâcýný görmem, bir sene nâfile ibâdet etmemden daha önemlidir."

Tâbiînin büyüklerinden, ilim ve hikmet sâhibi bir velî Yûnus bin Ubeyd (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde buyurdular ki: ?Nâfileleri hafife alan kimse, farzlarý da hafife alýr.?







 
 


radyobeyan