Leyla By: rabia Date: 28 Mart 2010, 03:15:00
Leyla
Gaflet devam etmektedir. Zehirli bal kaþýkla deðil, petek petek yenir. Gaflet içinde gaflet; "Gel ey Leyla, gel ey candan yakýn canan uzaklaþma, / Senin derdinle canlardan geçen Mecnun'la uðraþma" yazdýrmýþtýr defterin sýrlý bir yerine. Yalnýz deftere deðil, "Kalmasýn bir nokta-i muzlim bu sevda yolunda" dercesine, halka arz edilen paçavralara da...
Çile mevsimidir lâleler için... Soðuk, lâlenin kalbini yakmalý ki, içinde gizlenen esmâ aþkýný nazarlara döksün... Çilesiz ruhlar ham yapýlýdýr, gelene sevinmez, gidene de üzülmez. Lâle kýraðý görmeli ki, açsýn. "Lâlenin çilesi de yalnýzlýktýr toprak altýnda." diyerek, bir yandan karý, diðer yandan donmuþ topraðý eþeleyip içine tohum yerleþtirenler, gözyaþý dökerken bunu mýrýldanýrlar. Ama anlaþýlmaz bir dua daha vardýr oracýkta dillenen; ancak bu ne duyulur, ne de hissedilir.
Eller açýlýp, nefse tatlý gelenlerin terkedilme zamaný gelmiþtir. Topraðýn altýndaki lâleler, üstündekilerin açýlmasýný beklerken bilinmez bir hisle kavrulmaktadýr.
"Müneccimle muvakkît ne bilir, / Dertlilere sor geceler kaç saat?" terennümü baþlamýþtýr. "Bir yâr olsun, bize Mevla'nýn yolunu göstersin, 'çile ile gel' deðeri bilinsin." tasavvurlarý dolaþmaktadýr zihinde.
"Deðildir buna lâyýk bu bende / Bana bu lutf ile ihsan nedendir?" Zamanýn kutlusu gelmiþ, doya doya gönüllere girmeye baþlamýþtýr; bunun þaþkýnlýðý vardýr, sevinci vardýr.
Beklemek zamanýdýr þimdi. Her ne kadar bahar gelmese de cemre düþmüþ gibidir. Ayný anda lâleler de filizlenmeye baþlar, belli ki çile bitmiþ, vuslata yol baþlamýþtýr.
Kutlu günler, muþtulu anlar yaþanýr. Haber gider, müjde beklenir. Sýcaktan mý, soðuktan mý bilinmez; ama kavrulan bir gönül vardýr. Kutlu bir günün akþamýnda daha elleri bile indirmeden nice ferahlýk veren kelimeler duyulur. Yola girilmiþtir artýk. Bu ne büyük nimettir, yakarýþlar yudum yudum içilir.
Ýsimler yan yana, diz dize yazýlýr; tekrar yazýlýr. Teker teker harfler sayýlýr, ne tevafuktur bu!.. Sýrlýdýr; bu sýr yazýda kalmaz, rüyalara girer, hayalleri süsler. Yakýn olan da Leylâ'dýr, uzak olan da. Göz görse de baþka þeyleri, gönül farklý ufuklarda dolaþmaktadýr.
Her köþe baþýnda lâlelerin, rengarenk bahar çiçeklerinin sergilenme zamanýdýr. Hayal, Leyla'ya bunlardan demet demet sunmaya baþlar.
Bahar günleri yaþanýrken acý bir rüzgâr eser. Açýlan çiçekleri yakar, kavurur. Cemre beklenirken kýraðý düþmüþtür lâlelere. Demek ki; çile noksan kaldý, bize düþen gayrý sabýrdýr, sonu þeker þerbet olan, ama kendisi zehir olan sabýr...
Gece-gündüz karýþmýþtýr birbirine, sis kaplamýþtýr her yeri. Dertten anlayan da yoktur, derman olan da... "Kamu bimârýna Canan devâ-yý derd eder ihsan / Niçin kýlmaz bana derman, beni bimâr sanmaz mý?" mýsralarý her tarafta söylenir, söylendikçe gönül yanar. Tutunacak dal kalmamýþtýr Mevla'dan baþka. Medet ondan beklenir, lutuf O'ndan dilenir.
Bayram gelir kutlu günlerin sonunda. "Mevlâ bizi affede / Bayram o bayram ola" derken, muzdarip gönüller gibi, ne ile müjdelendiler de bu kadar neþeliler? "Bayramýmýz O'nun rýzasý, yahut rýzasýnýn iþaretleridir." diyerek, gözyaþlarý dökülür.
Rüyalar nübüvvetin bir cüz'üdür, müdahalesiz olaný müjdedir. Gecenin bir vakti tutmayan uykunun tuttuðu, kýsacýk bir an, saniye mi salise mi sürer bilinmez; ama mütebessim nur yüzü ve beyaz sakalý ile hatýrda kalmýþtýr. Lutfi talebesini anlatmaktadýr: Sahne deðiþir birden, divanda Lutfi'nin talebesi oturmaktadýr þimdi, huzura girenler olur. Bir köþede yere oturmuþ, gözü yaþlý dinleyenden bahisle, "Hocam, bir derdi var bunun." derler. Günahlarýndan utanan, huzurda duyduklarýndan da mahcup olur. Baþýný daha da eðer, yukarý bakamaz. Ve saliseler bitmiþtir. Yanan ateþe su serpilmiþ, yaralar mesihvâri meshedilmiþtir. Lutfi'dir rüyada görülen...
Ýlk açan kýrmýzý lâle olmuþtur. Yanýnda bahar dallarý. Ne de nazlýdýrlar, candan ve gönüldendirler. "Olursan, bunun gibi katýksýz ol, gönlünü baþkalarýna açma." dercesine... Kýrmýzý lâle bir köþede bekletilir Leyla'ya ulaþtýrýlsýn diye. Diðerleri de boy boy açmaya baþlar artýk. Beyaz, pembe, sarý... Günahlardan mýdýr nedir bilinmez ama, beyaz lâlenin boynu büküktür. Üzerinde tek bir nokta olmasa bile... Nârindir, büyüyüp serpilmiþtir. Biraz altýnda kendisine mihmandarlýk eden iki yeþil yaprak vardýr. Onlar dimdik, mütecaviz; beyaz lâle mahsun... Cismi sarayda, düþünceleri sahrada olan prenses gibi. Sarý cüretkârdýr, iri yapýlýdýr. Etrafýna tahakküm eder gibi, beyaz lâlenin yanýnda maðrur edayla durmaktadýr. Aralarda menekþeler sümbüller vardýr mor benekli. Bunlar güzel kokuludur. Lâleler aksine koku vermez, rayiha onlar için sýrdýr sanki. Leyla'ya ulaþsýn diye; gönülde hisler, bahçede lâleler bekletilir. Üzerlerine sütre yapýlýr solmasýnlar diye...
Ama, zaman uzar. Hasret kýrmýzýyý çabuk tüketir, sarý solmaktadýr. Beyaz lâle; bilinen, kaddi bükülmüþ edasýyla direnmektedir.
Bazen bahar bazen kýþtýr yaþanan; ama görülen duyulan hep ayný þeydir. Baþka yananlar da vardýr. Ýyiyi kötüden ayýran sýrrý söyleyenler gayret ederler; art arda gelen harfler kelime olup, okunsun diye uðraþýrlar. Ve tevfik Mevlâ'dandýr.
Beyaz lâle, ortada sarý ve kýrmýzý gül tomurcuklarý, çiðdemler, mor menekþeler en sonunda Leyla'ya ulaþtýrýlýr. Zaman baþkalaþýr, mevsim deðiþir, çile dolmaya doðru gider.
Ýlâç, ecza mesabesindedir ama, yine de þifa bir türlü gelmez:
"Derman arardým derdime / Derdim bana derman imiþ."
Gönül yangýný silip atmýþtýr nahoþ þeyleri. Dikenler gitmiþ; gül kokusuyla, rengiyle ortada kalmýþ; ateþ, günah yollarýný týkamýþtýr. Evvelden hissedilemeyenler yaþanmaya baþlanmýþýr:
"Aðlarým, aðlatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarým!" hali tercüme eden tefsir gibidir.
Siyah gecelere doðan mehtap, beyaz lâleyi kýskanýyor. Bahar bahçesinin binlerce çiçeðini unutturan beyaz lâleyi... Yýldýzlarý gizleyen mehtap; neden Leyla'nýn peþinde? "Mecnunun lâlesi de, Leyla'sý da benim." der gibi... Mevla'ya giden yolun kýyýsýnda, Leyla gibi, el yetiþmese de yol gösteren, vuslat beklenirken kamerleþen mehtap...
Güneþin lâleleri bitirdiði mevsim gelir. Ümit ferleri tükenmeye yüz tutar. Derken eski defterin kapalý sayfalarý açýlýr. Milimetrik oturan bir zaman tevafuku beyinleri zorlar, ye'sin yerleþeceði yerde; "Vazgeçmiþ olaydý aramaktan ne bulurdu? / Elbet biri candan, biri canandan olurdu." mýsralarý, mevsimin geçmediðini baðýrmaktadýr sanki. Güz tekrar bahara döner, hayalin bahçeleri yeniden açmaya baþlar:
Leyla bir yudum su kuyu içinde
Varýlmaz sahilin koyu içinde
Eriþilmezlerin köyü içinde
Aþýlmaz daðlarýn en zirvesinde
Yollar dikenli, kalpler hissiz,
Dostlar sessiz, etraf merhametsiz.
Filiz GÜL
radyobeyan