Taberi By: armi Date: 27 Mart 2010, 20:19:50
TABERÎ
H. III-IV (M.9-10) asýrlarda yetiþmiþ, fýkýh, hadis, tarih, dil, tefsir ve kýrâat ilimlerinde otorite olmuþ âlim.
Tam adýyla Ebû Cafer Muhammed ibn Cerîr et-Taberî. Taberistan´ýn mul þehrinde 224/838 yýlý sonlarýnda dünyaya geldi, ilk tahsilini burada yaptý. Yedi yaþýnda hafýz oldu, dokuz yaþýnda hadis ezberlemeye baþladý.
Ýlim tahsili için Rey, Basra, Kûfe, Medine, Suriye ve Mýsýr gibi þehir ve ülkeleri dolaþtýktan sonra, hilâfet merkezi olan Baðdad´a yerleþti. Kaynaklar onun hocalarý ve talebeleri için uzun bir liste vermektedir. Zamanýnda hadis, fýkýh (Hanefi, Þâfiî ve Mâlikî fýkýhlarý), kýrâat, tarih ve edebiyat sahalarýnda meþhur olan birçok âlimden ders aldý, yetiþtikten sonra da bütün bu ilimlerde eserler verdi. Kýrk sene süreyle, her gün kýrk varak yazmak suretiyle, son derece hacimli eserler meydana getirdi.
Zamanýndaki birtakým mezhep mensuplarýnca Râfîzîlik ve Þîîlikle itham edilmiþ olmakla birlikte, bu vasýflarý yoktur. Bunlar, müfrit ve mezheplerinde mutaassýp kimseler tarafýndan ortaya atýlmýþ iddialar, hatta iftiralardýr. Çünkü, Taberî´nin eserlerinde onun, ne Râfizî ne de Þîî olduðuna delâlet edecek ifadeler ve bilgiler ya almaktadýr.
Fýkýhta önceleri Þafîî mezhebine mensup iken, sonradan mutlak müctehidlik mertebesine ulaþmýþtýr. Kaynaklar onun, Cerriyye adýnda sonralarý ortadan kalkmýþ olan bir mezbebin imamý olduðunu kaydeder. Onu, Râfizlikle itham edenler de Hanbelî mezhebi mensuplarý olup, bu düþmanlýklarý, Taberî´nin, onlarýn imamý Ahmed Ýbn Hanbel´i bir fýkýh imamý deðil de hadis âlimi kabul etmesine kýzdýklarýndan olmalýdýr. Kaynaklar Taberî´nin, Ahmed Ýbn Hanbel´den ilim almak üzere Baðdat´a geldiðini ve fakat ancak onun vefatýndan sonra Baðdat´a ulaþabildiðini, bunun üzerine memleketine dönmeyerek Basra´da tahsiline devam ettiðini belirtiyorlar. Bu yüzden iki imam arasýnda herhangi bir husumet olmadýðý gibi Taberî, Ýmam Ahmed Ýbn Hanbel´in deðerini ve mertebesini inkâr etmiþ de deðildir.
Taberî, 310/923 yýlýnda Baðdat´da vefat etmiþ ve muhaliflerinin çokluðu sebebiyle, ölümü gizli tutularak geceleyin vefat ettiði eve defnedilmiþtir. Kabrinin baþka yerde olduðu (meselâ Mýsýr gibi) þeklindeki haberler ise saðlýklý deðildir. Taberî´ye ait olduðu iddia edilen kabirler ona ait olmayýp belki de onun adýna kurulmuþ ziyaret makamlarýdýr.
Ýmam Taberî´nin te´lif ettiði eserlerin birçoðu kaybolmuþ ve zamanýmýza kadar ulaþamamýþtýr. Fakat bize kadar ulaþan eserlerinin bile bir ömre sýðdýrýlmasý zordur ve Taberî´nin büyüklüðünün en büyük delilidir. Taberî´nin eserlerinden bazýlarý þunlardýr.
1- Târîhu´l-Ümem ve´l-Mülûk: Taberî´nin doðuda ve batýda haklý bir þöhrete ulaþmasýna ve "Tarihin Babasý" ünvaný verilmesine sebep olan genel tarihidir. Taberî bu eserinde yaratýlýþtan kendi zamanýna kadar olan olaylarý rivayet senedleriyle birlikte kaydetmiþtir. Tarih ilminde en önemli kaynaklardan biri olarak kabul edilir. Daha sonra gelen tarihçiler onun verdiði bilgileri ya aynen almýþ, ya da özetleyerek vermiþlerdir. Birçok dile ve bu arada Türkçe´ye de tercüme edilmiþtir. Millî Eðitim Bakanlýðý tarafýndan Þark Ýslâm Klâsikleri serisi içinde neþrine baþlanan Türkçe tercümesinin basýmý henüz tamamlanamamýþtýr.
2- Ýhtilâfu´l-Fukahâ: Bu eser Ýhtilâfu Ulemâi´l-Emsar f Ahkâmi Þerâii´l-Ýslâm adýyla 1933´de yayýmlanmýþtýr.
3- Letâifu´l-Kavl f Ahkâmi Þerâii´l-Ýslâm: Usûl-i fýkha dair yazdýðý bir eserdir.
4- Kitâbu´l-Kýrâât ve Tenzîlu´l-Kur´an.
5- Kitâbu Þerhi´s-Sünne: Mezhebî ve itikâdî konularý ihtiva eden eser Mýsýr ve Bombay (1321)´da basýlmýþtýr.
6- Kifâbu Adâbi Menâsiki´l-Hacc.
7- Kitâbu´l Mûciz fi´l-Usûl.
8- Kitâbu´l-Garîb ve´t- Tenzîl ve´l-Aded.
9- Kitâbu Âdâbi´l-Kudât.
10- Câmiu´l-Beyân an (fî) Te´vîli Âyati´l-Kur´an: 270/883 yýlýnda tamamladýðý bu eseri Taberî Tefsiri olarak da bilinir. Taberî, çok meþhur bir tarihçi olmasý kadar, "Rivâyet tefsirlerinin anasý" olarak kabul edilen bu tefsiri ile de þöhret bulduðu için, bu tefsiri hakkýnda biraz daha geniþ bilgi vereceðiz.
Taberî Tefsiri
Câmiu´l-Beyân, rivâyet tefsirlerinin ilki ve en önemlisi sayýlýr. Kendinden sonraki rivâyet tefsirlerinin kaynaðý durumundadýr. Ancak dirayet tefsiri yönünden de küçüksenemiyecek derecede bilgiler ihtiva eder. Subkî´nin et-Tabakâtu´l-Kubrâ´sýnda kaydettiðine göre Taberî, bu tefsirini çok uzun kaleme almýþ ve fakat yine kendisi daha sonra kýsaltarak bugünkü hacmine indirilmiþtir .
Taberî bu tefsire bir mukaddime ile baþlar. Mukaddime´de Kur´ân ile ilgili bazý konulara yer verir. Kur´ân´ýn nâzil olduðu Arapça´nýn özelliklerinden ve lehçelerinden söz eder. Tefsir ve Te´vîli açýklar. Kur´an´ý, kendi re´yi ile tefsiri yasaklayan hadisleri, peþinden de Kur´an tefsirine teþvik eden hadisleri ve sahabeden Kur´an-ý tefsir edenleri zikreder. Tâbiûndan Kur´an tefsiri makbul olanlarla tefsiri kabul edilemeyecek derecede zayýf olanlarý sayar. Daha sonra Kur´an´ýn isimlerinin, surelerinin ve ayetlerinin te´vîline geçer.
Taberî, eserine "Tefsir" deðil de "Te´vîl" adýný vermiþtir. Ayetleri tefsire baþlarken de ayný- isimlendirmeyi sürdürür ve "el-kavlu f te´vli kavlihî Teâlâ" diyerek ayeti zikrederek, sonra o ayeti tefsir eder. O ayetin tefsiri ile ilgili olarak kendine ulaþan muhtelif rivâyetlerden birbirini destekleyenleri ayný anlamda olan veya birbirini tamamlayan rivâyetleri peþpeþe senedlerini de zikrederek serdeder. Bu rivâyetlerde "merfû, mevkûf, maktû hadis" (Hz. Peygamber´den, sahâbeden, tâbiûndan nakledilenler) sýrasýna riayet eder. Eðer bu ayetin tefsirinde birden fazla görüþ varsa, bu görüþleri ve delilleri olan rivâyetleri ayrý baþlýklar altýnda verir.
Ancak o, tefsire dair rivâyetleri saymakla yetinmez; gerek rivâyetlerin senedlerini, gerekse metinlerini tenkide tabi tutar, zayýflýk ve kuvvet nokta-i nazarýndan inceleyerek aralarýnda tercihler yapar.
Ýhtiyaç duyduðu yerde âyetlerin gramer tahlillerine giriþir, âyetlerden çýkarýlacak fýkhî hükümlere, bu fýkhî hükümlerin dayandýðý delillere temas eder, bu hükümlerden tercih ettiklerine ve tercihine sebep olan delillere iþaret eder.
Eserde yer yer kýrâatlere, bunlardan þâz* olanlarýna da iþaret edilir. Kýrâat* farklýlýklarýna göre âyetlerin kazandýðý anlamlar da verilir.
Taberî tefsirinde yer yer Ýsrâiliyyât´a da rastlanýr. Bu konudaki rivâyetlerini daha ziyade Ka´bu´l-Ahbâr, Vehb Ýbn Münebbih, Ýbn Cüreyc ve Süddi´ye dayandýrýr. Ancak Ýsrâiliyyât´a dair verdiði haberleri senedleri ile birlikte kaybettiði için bu haberlerin tahkiki ve araþtýrýlmasý daima mümkündür .
Taberî, özellikle kelime izahlarýnda, garib lafýzlarýn tefsirinde eski Arap þiirinden büyük ölçüde istifade etmiþ, izahlarýna cahiliye devri þiirinden çokça deliller getirmiþtir.
Câmiu´l-Beyân´da kelâm ve akîde konularýnda da azýmsanmayacak derecede bilgi vardýr. Müfessir, eserinden ehl-i sünnet ve´l-cemâat mezhebini destekler; Kaderiyye, Mu´tezile, Mücessime, Müþebbihe gibi ehl-i sünnete muârýz mezheblerin görüþlerini reddeden açýklamalara ve te´villere yer verir.
Özetle Ýbn Cerîr bu eserinde kendinden önceki müfessirlerin hemen bütün görüþlerini, o zamana kadar teþekkül etmiþ olan Abdullah Ýbn Abbâs (öl. 68/687-688), Abdullah Ýbn Mes´ûd (öl. 32/652), Ali Ýbn Tâlib (öl. 40/660), Übeyy Ýbn Ka´b (öl. 19/640)´a dayanan tefsir ekollerinin müfessirlerinden ve diðer müstakil âlimlerden elde ettiði bütün rivâyetleri toplamýþ, böylece büyük bir "Tefsir Ansiklopedisi" meydana getirmiþtir. Bu arada Mukâtil, Ýbn Bükeyr ve Kelbî gibi tefsirde zayýf kabul edilen âlimlerden nakilde bulunmamaya da dikkat etmiþtir.
Câmiu´l-Beyân´ýn muhtelif baskýlarý vardýr. En yaygýn olaný 30 cüz halinde ve kenarýnda Neysâbûrî (öl. 728/1 328)´nin "Ðarâibu´l-Kur´an ve Ragaibu´l-Furkan" adlý tefsiri bulunan baskýsýdýr.
Mahmûd Muhammed Þâkir ve Ahmed Muhammed Þâkir eserin tahkikli neþrine baþlamýþlarsa da, Ahmed Muhammed Þâkir´in vefatý ile 16. ciltde kalmýþtýr. Tahkiki biten ciltler Mýsýr´da Dâru´l-Maârifçe neþredilmiþtir. Camiu´l-Beyan´ýn birçok yönü üzerinde çeþitli mastýr ve doktora tezleri yapýlmýþtýr. Ayrýca Hasan Karakaya tarafýndan Türkçeye tercüme edilen eseri yayýnlanmaya hazýr hale getirilmiþtir.
radyobeyan