Hukuku Ýslamiye
Pages: 1
Nikahta akdi fuzuli By: ecenur Date: 25 Mart 2010, 21:55:32
NÝKÂHTA AKDÝ FUZULÎ :



219 - : îki tarafdan fuzuli oian bir þahsýn yapacaðý akdi nikâh, mün´akid olmýyacaðý gibi bir taraftan asil veya vekil veya veliyyi müc­bir olup diðer taraftan fuzuli bulunan bir þahsýn akdedeceði nikâh da mün´akid olmaz.

Meselâ : Bir kimse, bir kadým izni olmaksýzýn þahitler huzurunda kendi nefsine veya müvekkiline nikâh etse bu bâtýl, yani: Keem iem ye­kun olmuþ olur.

220 - : Bir fuzuîiden sâdýr olan icab, mecliste diðer bir kimsenin kabulüne iktiran etse nikâh, mevkufen mün´akid olur. O kimse, asil, velî, vekil olabileceði gibi diðer bir fuzuli de olabilir. Þu kadar var ki. her ikisi de fuzuli olunca nikâh, her iki tarafýn icazetine mevkuf olur. Çünkü tasarrufun rüknü, ehlinden sâdýr ve mahalline muzaf olduðun­dan mevkufen inikadýnda bir zarar yoktur. Men lehül´icaze,. maslahata muvafýk görürse tenfiz ve illâ red eder.

221 - : Fuzulinin yaptýðý nikâh, men lehün´nikâhýn icazetine mevkuf olduðu gibi velisinin icazetine de mevkuf olabilir.

Þöyle ki : Bir kimse, bir kadým rýzasý munzam olmaksýzýn þahitler huzurunda birine tezvic etse bu nikâh, o kadýnýn icazetine mevkuf olur. Kezalik Velayet altýnda bulunan bir kadým velîsinin izni olmak­sýzýn birine tezvic eylese nikâh, o velînin icazetine mevkuf bulunur. Bi­naenaleyh icazet verirse vekâleti sabýka hükmünde olacaðýndan nikâh, i îfiz ve red ederse bâtýl olur.

Akdi fuzulîye icazet lâhik olmadýkça nikâh ahkâmý carî olamaz, ica­zet lâhik olunca da akd vaktinden itibaren nikâh hükümleri sabit olur.

222 - : Füzulînin yaptýðý akde vefatýndan sonra da icazet lâhik olabilir ye bu icazet, kavlen olabileceði gibi fi´len de olabilir. Þu kadar var. ki, bu fi´lin nikâha muhtes fillerden olmasý lâzýmdýr.

Meselâ : Bir þey söylemek sizin mehri îta veya kabul, fi´len icazettir, Fakat hediye veya nafaka gönderilmesi, icazet deðildir.

Kezalik : icazeti þarta talik etmek, meselâ : «Babam razý olursa ben de razý oldum» demek icazet deðildir. Binaenaleyh bu talikten son­ra da akdi fuzulî red ile merdut olur.

223 - : Baþkasý namýna velayeti, vekâleti olmaksýzýn tasarrufta bulunan kimse, fuzulî olduðu gibi kendi hakkýnda ehliyeti olmadan ta­sarrufta bulunan, meselâ : herhangi bir akde mübaþeret eden kimse de fuzulî demektir. Mezun olmýyan rakikýn ve sabinin tasarruflarý gibi.

224 - : Mükellef ve mükellefelerin izinleri munzam olmaksýzýn velîleri tarafýndan vukubulacak nikâhlarý da umumen nikâhý fuzulî hükmündedir. Binaenaleyh bunlar, nikâha vâkýf olunca dilerlerse ka­bul eder ve dilerlerse red ederler.

225 - : Bir fuzulî, yaptýðý nikâhý icazetten,-evvel fesh edemez. Lâ­kin asü, vekil, veiiyyi mücbir fesh edebilirler. Çünkü nikâhta hukukî akd, men lehün´nikâhe raci olduðundan akdin bekasýndan füzulînin uh­desine bir zarar lâhik olmaz. Binaenaleyh fesh salâhiyetini haiz olma­sýna hacet yoktur. Beyi fuzulî ise böyle deðildir.

226 - : îcab, gaibin kabulüne tevakkuf etmeyip bâtýl olur. Meðer ki bir fuzulî tarafýndan kabul vuku bulsun. O halde akd, mevkuf ola­rak tahakkuk eder.

Meselâ : Bir kadýn, þahitler huzurunda «Ben nefsimi fülân gaite-tezvic ettim» deyip o gaip de muttali olduðu mecliste kabul etse nikâh, ´mün´akid olmuþ olmaz. Velevki, kabul de ayni þahitler huzurunda vaki olaun. Fakat bu icap, mecliste gaip namýna bir fuzulî tarafýndan kabul edilse nikâh, mevkufen mün´akid olmuþ olur.

Erkek tarafýndan bu veçhile vaki olacak icap hakkýnda da hüküm böyledir.

227 - : Bir füzulînin (219) uncu mesele, veçhile tevellî edeceði icab ve kabul ile nikâhýn mün´akid olmayýp bâtýl olacaðý, imamý Âzam ile îmanýi Muhanýmede göredir, imamý Ebu Yusüfe göre ise füzulînin alel´itlâk akdi nikâhý mevkufen mün´akid olur. Bedayi, Fethül´kadir, Feyziyyc, Felâvayi Afi Efendi.

« (lmnm Þafiîye göre, füzulînin alel´itlâk nikâhý, mün´akid olmaz: Fuzulinin bilcümle tasarrufati bâtýldýr. Fuzulî, bir hükmü ispata kadir olamaz. Eðer kadir olsa halk, birbirinin mallarýný ahara temlik eder ve bu suretle umumî bir karýþýklýk yüz gösterir.) [21]

Kölelerin Ve Cariyelerin Nikahlarý Ve Hîyari Itk:



228 - : Rakiklarýn, yani : köleler ile cariyelerin nikahlan, efendi­lerinin izinlerine mevkufen mün´akid olur.

Binaenaleyh bir köle veya bir cariye mevlâsýmn iznini istihsal et­meden evlense nikâhý mevkuf olup, mevlâsý icazet verirse nafiz, ver­mezse bâtýl olur.

229 - : Bir kölenin aldýðý kadýn, hürre ise mehri bu kadýna, cari­ye ise mevlâsýna ait olur.

230 - : Bir efendi kendi cariyesini kendi kölesine tezric stse mehr itasýna ^lüzum kalmaz. Meðer ki cariye ticarete mezun, medyun bulunsun. O halde köleye teveccüh eden mehr, rekabesinder. alýnarak alacaklýlara verilir.

231 - : Bir köle, mevlâsýmn iznile hariçten bir kadýnla teehhül etmiþ olunca bakýlýr : Eðer duhul vaki olmuþ ise mehr ve nafaka raka-besine teallûk eder. O halde bunlarý mevlâsý vermezse kendisi satýlýr. Satýlacak takýmdan deðilse, çalýþtýrýlarak istifa olunur. Nafaka teceddüt ettikçe kölenin satýlmasý veya çalýþtýrýlmasý da teceddüt eder.

Köleler, mehr için yalmz bir defa satýlabilirler. Semenleri kifayet etmediði takdirde mütebakisi azad olduktan sonra kendilerinden iste­nilir.

Fakat duhul vukubulmuþ olsun olmasýn köle, vefat ederse zevce­sine nafaka lâzým gelmiyeceði gibi mehr itasý da lâzým gelmez. Meðer ki. hayatýnda kazanmýþ olduðu bir mal bulunsun, bundan yalnýz mehr istifa olunur.

232 - : Bir köle, mevlâsýmn iznini istihsal etmeden evlenmiþ olun­ca bakýlýr : Eðer mevlâsý icazet vermezse akd, bâtýl olur. Bu halde dü-«ul de vaki olmamýþ ise ýmjfarakat indinde mehr itasý lâzým gelmez. Fakat duhul vukubulmuþ ise köle, mehri misi veya mehri müsemma ita-. azad olduktan sonra mütaleb olur. Mevlâsý icazet, verdiði takdirde (231) inci mesele hükmü carî olur.

« (imam Ahmed Ýbni Hanbelden bir rivayete göre mevlâsýmn izni-

ni istihsal etmeden teehhül eden bir kölenin nikâhý bâtýldýr, diðer bir rivayete göre de mevlâsmýn icazetine mevkufdur.)

233 - : Bir cariye, mevtasýnýn iznini istihsal etmeden birisile ev-lense bakýlýr. Eðer medhulün biha olduðu halde mevlâsý akdi vâkiâ icazet vermezse nikâh, fâsü olup ke´ndisine indeî´müfareka mehri misli veya mehri mislile mehri müsemmasmdan ekalli verilir. Çünkü nikâhý mevkuf da mehr hususunda nikâhý fâsid hükmündedir.

Fakat mevlâsý icazet verirse hakkýnda sahih ve nafiz nikâh hüküm­leri cereyan eder.

234 - : Mevlâsmýn iznini istihsal etmeksizin evlenen bir köle. ve­ya cariye azad edilse akdi nikâhý nafiz olur. Çünkü nikâhýn riefazlna mevlâsýnm maîikiyet hakký bir mani teþkil ediyordu. Bu mani zail olun­ca memnu avdet eder.

Azadýn vukuu, mevlâmn i´tak etmesýle olabileceði gibi müdebber köle veya cariye hakkýnda mevlânýn vefatile de olabilir.

235 - : Bir efendi, kendi kölesini veya cariyesini rýzasý olsun ol­masýn evlendi rebiiir. Þu kadar var ki, cebren nikâh vukuunda cariye, hi-yari itka müstahik olur. Köle ise talâk hakkýna mâlik olacaðýndan hiya-n itka müstahik olmaz.

Maamafih bu cebirden mükâtebler müstesnadýrlar. Onlar, minvec-hin hür olduklarýndan onlarý çocuk da olsalar mevlâlarý cebren evlen-diremez. Onlarýn nikâhlarý kendi rýzalarýna mevkuf bulunur.

« (Malikî mezhebine göre de bir kimse, kendi köle veya cariyesini cebren evlendirebilir. Þu kadar var ki, bunlarý mutazarrýr etmemesi lâ­zýmdýr. Meselâ : Bir efendi, yüksek bir vasýf ta buiunan cariyesini siyah, gayri salih bir köleye nikâh edemiyeceði gibi mecnun veya hastalýklý bir kadým da kölesine nikâh edemez.

Bir efendi, kölesini tezvice mecbur deðildir. Meðer ki, bunun gayri meþru mukarenetlerde bulunacaðýndan korkuîsun. O halde bu köleyi evermeye veya satmaya mecbur olur. Çünkü zarar ve ýzrar caiz deðildir.

Bir efendi, mükâtebini. nikâha cebr edemez. Zira mükâtep, nefsini ihraz etmiþ bir haldedir.)

236 - : Hiyarý ýtk hakkýna mâlik olan bir cariye, azat olunca hâ­kimin hükmüne muhtaç olmaksýzýn nikâhý fesh edebilir. Bu fe3h. talâk sayýlmaz.

« (îmam Þafiî ile îmam Ahmedin kavilleri de böyledir, imam Mâ­lik ile Svzaîye göre ise bu fesh, bir talâký bâindir.)

237 - : Hiyarý itk, meclisin âhýrýna kadar devam eder. Þöyle ki: Azad edilen bir cariyenin hiyarý itki, sükût etmesile bâtýl olmaz. Belki nikâhý ihtiyar ettiðine dair olan bir söz veya fü ile veya azad edildiði meclisten nikâha ve hakkýhýyara vâkýf olduðu halde kýyam etmesile bâ­týl olur. Fakat meseleye cehli, yani: nikâhýn vukuna veya kendisinin azad edildiðine veya muhayyer olduðuna vâkýf bulunmamasý, hakkýnda bir özür teþkil eder.

Meselâ : kendisinin azad edildiðini bildiði halde hakký hiyara mâlik olduðunu bilmese azad edildiðine muttali olduðu meclisten kalkýp git-mesile muhayyerliði zail olmaz.

238 - : Evlenen bir köle veya cariyenin rakabesi, yine mevlâsma aittir.

Binaenaleyh mevlâsý onu kemafissabýk istihdam edebilir. Ve isterse mülkünden de çýkarabilir. Cariyesini tamamen zevcine teslim edip kendi­sine istihdam ettirmemesi lâzým gelmez. Fakat cariyesini artýk istifras edemez. Cariyeyi istifras hakký, münhasýran zevcine ait bulunur.

239 - : Baþkasýnýn cariyesile evlenen bir kimse, akdi nikah ânýn­da sulbünden gelecek çocuðun hür olmasýný þart kýlmýþ olmayýnca bu cariyeden doðacak çocuklarý, bu cariyenin mevlâsma ait, yani: onun tah­tý mülküne dahil olur. Mebsut. Bedayi. Hindiye, Haniye.

Ýslâm hukukunda kölelere ve cariyelere müteallik hükümler meb-h asi ne de müracaat!... [22]

Nikahta Kefaet :



240 - : Nikâhta erkek tarafýnda kefaet aranýr. Yani : erkeðin - aþaðýda yazýlan hasletlerde- alacaðý kadýna mümasil olmasý veya ondan daha þerefli bulunmasý, nikâhýn lüzumu bakýmýndan iktiza eder. Fakat - zevç, sagîr olmadýkça - kefaet, kadýn tarafýnda aranýlmaz.

241 - : Kefaet, esasen altý yerde aranýr:

(1) : Nesebde aranýr. Þöyle ki : nesebce aþaðý bir mertebede bu­lunan bir erkek, þerif ve asîl olan bir kadýna küfüv olamaz. Çünkü biha-sebü´âde neseb ile fahr olunur. Fakat böyle neseb cihetîle kefaet aran­masý, yalnýz Arap ýrkýna mahsusdur. Çünkü Araplar, ensabin muhafaza­sýna son cferece itina ederler, neseb ile fahr ve mübahâtta bulunurlar.

Binaenaleyh Kureyþ kabileleri, birbirini n^küfvi sayýlýr. Diðer Arap kabileleri de yekdiðerinin küfvidir. Lâkin bunlar, Kureyiþ kabilelerinin küvfi deðildirler.

Arap kavminden maksat ise fü´asl Arap ýrkýna mensup olanlar ve Hulefai râþirlîn ile Ensar ve Muhacirine kesbi intisap edenlerdir. Yoksa tearrüb edenler, mücerred arapca konuþanlar deðildir.

(2) : Islâmiyette aranýr. Þöyle ki : yalnýz kendisi müslim olan bir erkek, hem kendisi, hem de babasý müsîim olan bir kadýna küfüv deðildir.

Kezalik kendisile yalnýz babasý müslim bulunan bir erkek, hem babasý, hem de dedesi müslim olan bir müslimeye küfüv olamaz. Fakat kendisile beraber babasý ve dedesi de müslim olan bdr erkek, bilcümle ec­dadý müslimbulunan bir müslimeye küfuv olur.

Böyle islâmiyet itibarile kefaet taharrisi, Arap olmayan sair islâm zümrelerine aittir. Araplarca baba ile dedenin müslim bulunmasý, o ka­dar medarý iftihar olmadýðýndan onlarca yalnýz kendisi müslim olan bir erkek, âbâ ve ecdadý müslim olan bir kadýna küfüv olabilir. Fakat sair akvamý islâmiyye arasýnda abâ ve ecdadýn islâmiyetile tefahür olunduðu cihetle onlarca küfüv olamaz.

(3) : Diyanette - Mebsutun tâbirince haseb de-- aranýr. Di­yanet ve hasebden maksad, zühd ve tekva, salâhý hal ile fazaili ilmiyye ve mekârimi ahlâkiyyedir. Bunlar, en yüksek mefahirdendir. Bir kadýn, zevcinin deniyyürasl olmasýndan ziyade fâsik ve fâcir olmasýndan arla­nýr. Binaenaleyh fâsik olan bir gahýs, bir sahneye veya salih bir kim­senin kýzýna küfüv olamaz. Velev ki fâsiki mücahir olmasýn.

Bu cihetle kefaet, hem Araplarda, hem de sair akvamý îslâmiyyede muteberdir.

Hasîb olan, yani : ilmî kemalât ile muttasýf, mekârimi ahlâký haiz olan erkekler, nasîb olan kadýnlara küfüvdürler. Binaenaleyh Arap kav­mine mensup olmýyan faziletkâr bir âlîm, Arap hanedanýndan bulunan bir kadýna küfüv bulunur.

(4) : Hürriyette aranýr. Þöyle ki : memlûk olanlar, hür olan kadýn­lara küfüv olamýyacaklarý gibi azat edilmiþ bir þahýs da hürretül´asl olan bir kadýna küfüv olamaz. Çünkü nk, mânâyý zilleti mutazammmdýr.

Hürriyet cihetile kefaet de bütün islâm unsurlarý arasýnda mute­berdir.

(5) : Malda aranýr. Bundan maksat, mehri edaya ve nafakayý te-dariike muktedir olmaktýr. Binaenaleyh bunlardan birine muktedir olmý­yan bir erkek, hiçbir kadýna küfüv olamaz. Çünkü mehr, kadýnýn hakký olduðundan bunu itaya kudret, lâzýmdýr. Zevciyyetin kývam ve devamý nafakaya muhtaç olduðundan bunu tedarüke de kudret iktiza eder. Bun­larý temine kadir olan bir erkek ise büyük bir servete mâlik bulunan bir kadýna küfüv olabilir.

Maamafih mehri itaya iktidardan maksat, tacili mütearef olan mîk-darý mehri edaya muktedir olmaktýr. Yoksa mehrin tamamýný edaya iktidar lâzým deðildir. Velev ki, cümlesi muaccel olsun.

Nafakaya gelince, bu hususta fukahayi kiramýn reyleri muhteliftir. Bazýlarýna göre ehli hirfet hakýnda bitarikilkesb tedarüke kudret kâfidir. Bunlarýn mâadasý hakkýnda ise lâakal bir aylýk nafakaya malikiyet lâ­zýmdýr. Diðer bazý zatlara göre mutlaka kesb yolilt, tedarüke kudret, ke-faetin husulü, için kifayet eder. Bu kavi, Ýmam Ebu Yusuf ten mervîdir.

(6) : Hirfette aranýr. Hirfet : sanat, ticaret veya ziraat gibi bîr vasýta ile maiþeti kazanýp tedarük etmek mânâsýna gelir. «Yezaif» de­nilen bir kýsým hizmetler de hirfet sayýlýr.

Hirfet cihetile kefaet, zevcin sülük ettiði ticaret ve hizmetin þeref ve itibarca zevcenin velîlerinin ticaret veya hizmetlerine yakýn bulunma­sýdýr. Adi, hasis sanayi sâliklerdnden-bir erkek, makbul sanatlar asha­býndan birinin kýzýna küfüv olamaz. Çünkü nâs, hiref ve sanayiin þeref ve itibarile tefahürde bulunur, denaet ve hasasetile arlanýr, bunlar her ne kadar terk edilse de ân baki kalýr.

Fakat kadýn dahi sahibei hirfet ise onun hirfetine bakýlmaz.

Maamafih bu babda nýüstakir bir kaide tayini kabil deðildir. Çünki hirfetler, sanatler, zaman ve mekana göre deðiþir, bir memlekette veya bir asýrda hasis sanatlerden sayýlan bir þey, diðer bir memlekette veya asýrda makbul sanatlerden sayýlabilir. Binaenaleyh bu hususta örf ve temanýülü, zamanýn telâkkilerim nazarý itibara almak iktiza eder.

Fukahanýn beyanýna göre dokumacý haccame, debbað süpürücüye, bakýrcý demirciye, attar bezzaza küfüvdür.

Ýmamý Âzamc^an bir rivayete göre de hirfetlerde, sanatlere esasen kefaet aranýlmaz. Çünkü hirfet ve sanat, müstakir umurdan deðildir. Ha­sis bir sanatten nefis bir sanata tahavvül mümkündür.

Deniliyor ki, bu rivayet, asrýn ihtilâfýndan münbaisdir. Çünkü ima-meyn zamanýnda denaeti hirfet, nekayisden madut olduðu halde Ýmamý &zam zamanýnda madut deðildi.

242 - : Þehirli olmak, veya genç, hüsün ve cemale mâlik bulun­mak gibi hususlarda kefaet aranýlmaz. Binaenaleyh köylü veya ihtiyar bir erkek, þehirli veya genç, güzel bir kadýna küfüv olabilir. Þu kadar var ki zevç ile zevce arasýnda hüsün ve cemal itibarile bir mümaselet bu­lunmasýna müraat etmek, muvafýktýr. Haniye. Hindiye. Fethül´kadîr.

« (Mâlikilerce kefaet, bir mümaselettir ki, yalnýz diyanetle uyýýb-dan selâmet hususunda aranýr. Þöyle ki: diyaneti fazla olan bir kadýna diyaneti binnisbe noksan olan bir orkck küfüv olamaz. Ve cüzam, ma­raz, ciinûn gibi zevce için muhayyerliði müstcîzim olan ayýplardan salim olan bir kadýna kendisinde bu ayýplardan biri bulunan bir erkek küfüv deðildir. Bunlardan baþka hususlarda, meselâ : neseb ve haseb hüsün ve cemal, servet ve saman hususunda kefaet aranmaz.

Kefaetin bulunmamasýndan dolayý hem zevce, hem de velîsi için muhayyerlik sabit olur. Bunlardan biri muhayyerlik hakkým iskat etse diðerinin muhayyerlik hakký sakýt olmaz. Þerhi Muhammedü´hirþî.)

(Hanbeîüere göre de kefaet, zevce ile zevci arasýnda mümaselet ve müsavat, þu beþ hususta muteberdir: Diyanet, sanat, yesâr, hürriyet, neseb. Bir velî için.mevliyyesini rýzasý olmaksýzýn küfvü olmýyan bir þah sa tezvic etmek haramdýr. Böyle bir harekette bulunan velî, fâsik sayý­lýr. Neylülmârib.)

(Þâfiîlerce de kefaet, akdin bidayetinde olmak üzere þu beþ haslette aranýr

(1) : Selâmet. Bundan maksat, hiyari tefriki müsbit olan cünûn,

cüzam gibi ayýplardan zevcin berî olmasýdýr.

(2) : Hürriyet. Rakik veya azad edilmiþ bir þahýs, hür bir kadýna küfüv olamaz.

(3) : Neseb: Bu cihetle kefaet, Araplara muhtes deðildir. Esah olan kavle nazaran sair ýrklar arasýnda da muteberdir.

(4) : îffet. Bundan maksat, fýsk ve fücurdan nezahettir.

(5) : Hirfet. Bundan-murat, maiþeti temin için meslek ittihaz edi­len herhangi bir sanat ve sairedir.

Bir meslek edinmek suretile olmayýp mücerret îslâm milletinin menfaati için bir aþaðý hirfete bir kimsenin mübaþeret etmesi, kefaete tesir etmez.

Kefaet hususunda esah olan, yesâr´e itibar olunmamaktýr. Çünkü mal, zilli zaildir. Bununla mürüvvet ve basiret ehli iftihar etmez. muteber olan hasletler, esah olan kavle nazaran birbirine teka edemez. zftvrede bulunan bovle bîr haslete mukabil zevrflfi de di^fr hýr haslet bulunsa bununla cebri mâfat edilmiþ olamaz. Tuhfetül´-muhtac.)

243 - : Kefaet, iptidai akidde aranýr, akidden sonra zail olmasý nikâha zarar vermez.

Binaenaleyh zevç, akd zamanýnda zevcesine küfüv olduðu halde bilâhara kefaeti zail olsa, meselâ : akd ânýnda mehr ve nafakayý teda-rüke muktedir iken muahharan bunlarý tedariikten âciz kalsa veya mak­bul sanatlerdon birine sâlik iken bilâhara hasis bir sanat ile iþtigale baþ-Ýftsa, yahut salâhý hal ile muttnsýf iken sonradan fisk ve fücura müptelâ olaa kofaeti zail oldu diye nikâhý feshettirmepe kimsenin salâhiyeti ola­maz.

244 - : Ademi kefaetten dolayý nikâha itiraz etmek salâhiyeti, binefsihî asabat takýmýndan olup mertebeleri (165) inci meselede beyan

olunan velîlere aittir. Bu velîler, gerek mahremlerden olsunlar ve gerek olmasýnlar.

Meselâ : nefsini küfvinin gayrine tezvic etmiþ olan bir kadýnýn ni­kâhýna amca zadesi dahi itiraz edebilir. Fakat sair asabat ile zevil´er-hamdan olan karibler, itiraz edemezler.

245 - : Velînin itiraz hakký, nikâhýn tecdit edilmesile teceddüt eder.

Kezalik : bir velî, mükellefe bulunan mevliyyesinin kiifvi olnuyan muayyen bir gahýs ile izdivacýna müsaade etse de mezbu renin kiifvi ol­mýyan diðer bir þahýs ile izdivacýna itiraz edebilir.

246 - : Bir mükellefe, velisinin rýzasýný istihsal etmeksizin nef­sini kefaet ve ademi kefaetini bilmediði bir erkeðe tezvic ettikten sonra küfvi olmadýðý tebeyyün etse, kefaet hususunu tahkik etmiyerek vazi­fesinde kusur etmiþ olacaðý cihetle kendisinin itiraza salâhiyeti olmaz. Fakat velîsinin itiraza salâhiyeti olur.

247 - : Bir velî, mükellefe olan mevliyyesini rýzasile ademi kefa­etini ikisinin de bilmedikleri bir þahsa tezvic etse, bilâhara ikisinin de kefaet bulunmadýðýndan dolayý itiraza haklarý olamaz. Amma hini akid-de kefaet þart kýlýnmýþ veya zevç küfüv. olduðunu nikâhtan evvel haber vermiþ olur da muahharan ademi kefaet sabit olursa hem velînin hem de mevliyyenin itiraza hakký bulunur. Çünkü kefaette velilerin haklarý olduðu gibi kadýnlarýn da haklan vardýr.

Kezalik : Bir kimse, kendisinin fülân þahýs olduðunu bilbeyan bir kadýnla evlendikten sonra o þahsýn lieb kardeþi veya üeb amcasý oldu-g\ý tebeyyün etse bu kadýn iðin fesih hakký sabit olur, velev ki aralarýnda kefaet bulunsun.

248 - : Bir kimse kendisini nikâhtan evvel bir nesle nisbet edip de nikâhtan sonra hilafý zahir olsa nazar olunur.: Eðer nesebi kendisini nisbet ettiði neslin fevkinde ise ne aldýðý kadýnýn, ne de velîsinin itiraza hakký olmaz. Ve eðer kendisini nisbet ettiði neslin dününde olmakla be­raber ademi kefaeti de tahakkuk ederse hem kadýnýn, hem de velîsinin itiraza salâhiyeti olur.

Lâkin kadýn, zevcim taðrir ederek mensup olmadýðý bir nesle inti­sabýný akidden evvel beyan etmiþ olsa kocasý için muhayyerlik sabit olmaz,

249 - : Dereceleri müsavi velîlerden birinin akitten evvel veya sonra rýzasý, diðerlerinin itiraz haklarýný iskat eder.

Binaenaleyh bir kadýn, dereceleri müsavi iki velîsinden yalnýz bi­rinin rýzasile küfvi oînuyan bir þahýs ile evlense artýk diðer velîsinin iti­raza hakký kalmaz. Nitekim dereceleri aþaðý olan velîlerin de itirazlarý dinlenmez.

Bu mesele, tmamý Azama göredir, tmam Ebu Yusuf ile Ýmam Zü-fere göre velîlerden birinin rýzasý, kendisine müsavi olan diðer velîlerin itiraz haklarýný iskat etmez. Çünkü kefaet cihetini aramak, velilerden her birinin hakkýdýr. Bunlardan birinin rýzasý, yalnýz kendi hakkýný iskat eder, diðerlerinin haklarýna tesir etmez. Müþterek borç gibi ki, alacaklý­lardan birinin borçluyu ibra etmesi, diðerlerinin de ibrasýný iktiza etmez. Hattâ kadýnýn ademi kefaetine rýzasý, velîlerinin itiraz haklarýný mutil olmadýðý da buna delildir.

Ýmamý Azama göre ise, kefaetini araþtýrmak hakký vâhiddir. Bunun tecezziye ihtimali yoktur. Velîlerden her birine, kendisinden baþkasý yok imiþ gibi alâ vechil´kemâl sabit olur. Binaenaleyh bunlardan biri bu hak­ký iskat edince diðerleri hakkýnda da sakit olur. Nitekim kýsasda da böy­ledir. Ceza mebhasine müracaat!.

Maamafih re´yi kâmil olan bir velînin ademi kefaetten ibaret bir zaran zâhiriyyi iltizam ederek nikâha ikdam veya icazet ita etmesi, bir hafî maslahata mübteni ve ademi kefaetten daha büyük bir zararý defa müstenit olduðuna delîl olacaðýndan bu maslahat ve hikmete muttali ol­madýðý melhuz olan sair velîlerin itiraz haklarýnýn sukutunu iktiza eder. Kadýna gelince bunun için sabit olan hak, velîleri için sabit olan hakkýn gayridir. Kadýn için sabit olan hak, nefsini zilli istifraþtan korumaktýr. Velîleri için sabit olan hak ise nesebÝerini, mümasilleri bulunmýyan eþ-hasýn sýhriyet tarihile mensubiyetinden vikaye etmektir. Bu haklar böyle baþka baþka olunca birinin sukutu, diðerlerinin de sukutunu iktiza etmez.

« (Þafiîlere göre bir velî, mevliyyesini rýzasile küfvî olmýyan bir þahsa tezvic etse nikâh, sahih ve nafiz olur. Dereceleri aþaðý olan ve­lîlerin itiraza haklarý olamaz. Çünkü karabet, daðýlýr, yani : dairesi ge­niþler, bütün akrabanýn rýzalarýna itibar edilmesi, meþakkate sebebiyet verir. Bu hususta akrabiyyete riayetten baþka zabýta bulunamaz. Þu ka­dar var ki, böyle bir nikâh, kerihdir.

Fakat velîlerin dereceleri müsavi olursa hepsinin rýzasý lâzýmdýr.. Bunlardan biri razý olmazsa nikâh, sahih olmaz. Diðer bir kavle göre sahih olursa da bu razý olmýyan velî, o nikâhý feshettirebilir. TuhfetüT-mühtaç.)

250 - : Velîlerden biri, zevcin küfuv olduðunu tasdik ve itiraf, diðerleri inkâr etse bu tasdik ile diðerlerinin itiraz haklarý sakit olmaz. Çünkü kefaeti itiraf eden velî, feshin vücubüne sebep olan ademi ke-faeti inkâr ediyor. Bir þeyin sebebi vücubünü inkâr ise o þeyin sukutu­nu iktiza etmez. Bahri Râik.

251 - : Ademi kefaetten dolayý zevç ile zevcenin aralarýný tefrik etmek, hâkimin hükmüne muhtaçtýr. Nik&h, feshedilmedikçe zevciyyet ahkâmý devam eder. Çünkü ademi kefaetten dolayý nikâhýn feshedilip edilememesi, müctehedün fihtir. Müctehidlerden bir kýsmý bu feshe kail olduðu halde diðer bir kýsmý kail deðildir. Binaenaleyh taraflardan her biri bir müctehidin kavline tutunabilir. Bu halde velayeti âmmesi olan bir zat canibinden beyinleri fasl olunmadýkça aralarýnda husumet münkati olmaz. Haniyye.

252 - : Kefaet veya adami kefaet üzerine ikame edilecek þahitle­rin þahadet lâfzýný zikr etmeleri þart deðildir. Çünkü bu yoldaki þahadet, ihbar kabiündendir.

263 - : Ademi kefaet sebebile vukubulan fesih, talâktan madut

deðildir. Binaenaleyh bununla talâkýn adedi azalmýþ olmaz.

254 - : Yakýn velî, gaib iken uzak velî, ademi kefaetten dolayý

muhasamada bulunmakla zevç, yakýn velînin mübaþeretile nikâhýn ak­dedilmiþ olduðunu iddia etse bunu beyyine ile ispat etmesi lâzýmgelir. Binaenaleyh ispat ederse itiraz hakký sakit olur. Amma ispat edemezse nikâh, fesh olunur.

255 - Fesih hakký, çocuk doðuncaya ka4ar devam edip badehu

sakýt olur. Þöyle ki : velî, uzun müddet sükût etse de çocuk dünyaya gelmedikçe ademi kefaet sebebile nikâhý hâkime müracaatla feshettire­bilir. Velînin bu sükûtu, itiraz hakkým iskat etmez. Çünkü bu sükût, murafaa için münasip bir vaktin hululüne intizar maksadýna müstenit olabilir. Maahaza kat´î surette sabit olan bir. hak, mücerret sükût ile sakit olmaz. Fakat çocuk doðunca itiraz hakký sakit olur. Zira zevç ile zevcenin aralarýný tefrik sebebile çocuðun terbiye ve muhafazasýna ha­lel geleceðinden bu yüzden hâsýl olacak zarar, ademi kefaetten neþet ede­cek zararýn fevkindedir.

îbni Nüceyme göre hamlin zuhuru da velâdet hükmündedir.

256 - : Velînin akdi vakýa sarahaten veya delâleten rýzasý, fesh hakkýný iskat eder.

Rýzaya delâlet eden her fiil, deiâleten rýzadýr.

Meselâ: velî, mevliyyesinin mehrini cihazýna sarf ve mehrini zev­cinden kabz etse veya mevliyyesinin mehr ve nafakasýný büvekâle talep ve dâvada bulunsa akdi nikâha delâleten razý olmuþ olur. Çünkü bu yol­daki muamelât, hükmi akdi takrir ve tesbit demektir. Þu kadar var ki, zevcin ademi kefaeti, iþbu muameleden .mukaddem hâkim huzurun­da sabit olmuþ bulunmalýdýr. Sabit bulunmadýðý takdirde bu gibi mua­meleler, ademi kefaete rýza sayýlamaz.

257 - : Kefaet, nikâhýn lüzumunun þartýdýr. Ademi kefaet, nikâim sýhhatine mani olmaz. Bu âmmei Hanefiyyeye göredir, imamý Âzam-jan diðer bir rivayete göre kefaet, nikâhýn inikadýnýn þartýdýr. Kefaet iulunmayýnca nikâh esasen mün´akit olmaz. Meðer ki bu ademi kefaete elce ýttýla hâsýl olup rýza verilmiþ olsun. Her velî,.þer´î usul dairesin-[e feah hakkýný istimal edemiyeeeði ve bir þeyin defi refinden âsân bu-bnduðu cihetle bu rivayetin müftabih olmasý, bazý fukahaca mültezem lulunmuþtur.

(Þafiîlerce de kefaet, nikâhýn sýhhatinin deðil, lüzumunun þartýdýr. iefaete itibar olunmasý, arý def içindir. Ademi kefaet, zevce ile velîleri akkmda bir nakisedir. Bunlar bu nakiseye razý olunca baþkalarýnýn bir iveceði kalmaz.

Hâsýlý : kefaet bulunmaksýzýn akdedilen bir nikâh, esasen haram .eðildir ki, ademi kefaetten dolayý zevali lâzým gelsin.

Maahaza Þafiiyyeden bazý zatlara göre kefaet, nikâhýn sýhhatine 3sir eder. Þöyle ki : bir kadým rýzasý olmaksýzýn babasý veya babasýnýn ýabasý küfvi olmýyan bir þahsa tezvic etse, ezher olan rivayete göre ni-;âh, bâtýl olur. Diðer bir rivayete" göre nikâh, sahih olursa da lâzým Imaz. Binaenaleyh bu kadýn, büyük ise filhâl, küçük ise balið olunca luhayyer olur.

Kezalik : baþka velîsi bulunmýyan bir kebîreyi, kenedi talebi üzeri-hâkim, küfvi olmýyan bir þahsa tezvic etse, esah rivayete nazaran ni-âh, sahih olmaz. Çünkü veliyyi hasýn da, sair velîlerin de naibi maka­mda bulunan bir zat, yani : hâkim tarafýndan ihtiyat terk edilmiþ olur. [ihaye tül´müh tac.) [23]

Kefaetin Þart Olup Olmamasý Hakkýndaki Mütalaalar :



258 - : Yukarýda da beyan olunduðu üzere kefaet, gerek Hane-?îlerce ve gerek Þafiîler ile Hanbelî fukahasýnca nikâhýn lüzumunun ve-ra sýhhatinin bir þartýdýr. Hanefiyyeden yalnýz îmam Kerhîye göre ni-âhta kefaet asla þart deðildir, nikâhta kefaetin vücudu ve ademi mute->er deðildir.

îmam Mâlik ile Haseni Basrî de kefaetin þartiyetine kail bulunma­mýþlardýr. Süfyaný Sevrî de neseb cihetile kefaetin muteber olmadýðýna :âhibdir.

Zahiriyye mezhebinde de böyledir. Ýbni Hazm diyor ki: Ehli Islâ-mýn hepsi de kardeþlerdir. En adî bir zenciyenin oðluna Hâþimî halife­nin kýzý bile haram olmaz. Kezalik: zânî olmayan herhangi bir fâsik müslüman, bir müslimei fâzýlaya küfüvdür. Bir fâzýl müslim de bir müs-limei fâsikaya.zaniye olmadýkça küfüvdür, þu kadar var ki, bizce muhtar olan, akaribin, yani : yekdiðerine mütekarib ve mümasil olanlarýn, bir-birile izdivaç etmesidir. El´muhallâ.

259 - : Kefaetin þartiyetine kail olan müetehitlerin delilleri þu veçhiledir:

(1) : Bazý ahadisi þerife, kefaetin þartiyyetine delildir. «Kadýnlan ancak velileri tezvic edebilirler, onlar da küfüvlerinden baþkasýna tez­vic edemezler» mealindeki :

hadisi þerifi ile, «Kureyþ, batýn batýn birbirinin küfvidir, sair Arablar da kabile kabile birbirlerinin küfüvleridir, mevalî de yekdiðerinin küfüv-leridir» mealindeki : hadisi þerifi de bu cümledendir. Mebsut.

(2) : Nikâhtan beklenilen maslahatlar, bihasebil´âde birbirinin na-zir ve mümasili olan kimseler arasýnda güzelce intizam bulur. Kefaet bulunmadýðý takdirde ise bu maslahatlar muhtel olur. Çünkü bu masla­hatlar, istifrag ile tahakkuk eder, kadýnlar ise küfüvleri olmýyan erkek­lerin istifraþmdan istinkâf ederler, arlanýrlar. Bu sebeple de mezkûr maslahatlar haleldar olmuþ olur. Bedayî.

(3) : Zevç ile zevce arasýnda mübasetalar carîdir ki, adeten bun­lara tahammül edilmedikçe nikâh devam etmez. Halbuki küfüv olmýyan bir kocanýn mübasetatýna tahammül edilmesi çetin bir iþtir. Bu, selîm tabiatlere aðýr gelir. Binaenaleyh bulýal ile nikâh devam edemez. Mebsut.

(4) : Nikâh, madamePhayat devam etmek üzere akdedilir; soh­bet, üîfet, muaþeret, tesisi karabet gibi maksatlarý tazammun eder. Bu haller ise birbirinin küfvi olan kimseler arasýnda vücut bulur.

(5) : Nikâhýn meþruiyetindeki hikmet, zevciyete ait maslahatla­rýn hayat devam ettikçe bir intizam dairesinde cereyan etmesidir. Çün­kü nikâh ile sýhriyyet teessüs eder, bu sayede ecanibden olanlar arasýnda bir karabet ve müzaheret husule gelir, birbirinin sürünle mesrur, kede-rile mükedder olur. Bu gibi haller ise beyinlerinde müsaheret vücude ge­len þahýslarýn birbirine mümasil ve mütekarib olmasile tahakkuk eder, aralarýnda ensab ve evsafça mübaadet olan nüfusi beþeriyye beyninde ise mukarenet ve müveneset vücude gelemez. FethüTkadir.

260 - : Kefaetin þartiyyetine kail olmýyan zatlar da þu gibi de­lillere istinat etmektedirler :

(1) : Bir hadisi þerifteinsanlar tarak diþleri gibi müsavidirler) buyurulmuþtur. Diðer bir hadisi þerifte de:müslümanlar kardeþdirler. Bir kimsenin diðer bir kimse üzerine tekvadan baþka bir veçhile rüchaniyeti yoktur) buyurulmugtur. «Sizin nez-di ilâhide en kerîminiz, þüphe yok ki en ziyade mütteki olanýnýzdýr* mea-Ündeki bir âyeti celîle de bunu müeyyiddir.

Binaenaleyh hilkatçe birbirine müsavi olan insanlarýn yekdiðeri üze­rine tefevvuku, ancak diyanet, zühdü tekva cihetiledir, baþka bir cihetle deðildir. Mebsut. Bedayî. Camiüs´saðir.

(2) : Bilâli Habeþî, - radýyallâhü tealâ anh - ensarý kiramdan bir hânadena damat olmak üzere hýtbede bulunmuþ, fakat muvafakat cevabý alamamýþtý. Keyfiyeti Resuli Ekrem - salîâlahü tealâ aleyhi ve-selîem - Efendimize arz edince Nebiyyi Zîþan Hazretleri : «Git onlara söyle ki, Resulûllah emrediyor, kýzlarým sana tezvic etsinler» diye fer­man buyurmuþlardý. Halbuki Hazreti Bilâl, utekadan idi. Eðer kefaet muteber olsa idi Resuli Ekrem Efendimiz bu veçhile ferman buyurmaz­lardý. Bedayi.

(3) : Eðer þer´i þerifte kefaet muteber olsaydý, kýsasda da evvelâ bittarik mutebei olurdu. Çünkü sair hususlardan ziyade kýsasda ihtiya­ta riayet olunur. Halbuki kýsasda kefaet muteber deðildir. Þerîf bir kim-vazî bir þahýs mukabilinde katlolunur. Bedayi.

(4) : Efer nikâhta kefaet muteber olsaydý, erkek tarafýnda aranýl-dýðý gibi kadýn canibinde de aranýrdý. Halbuki kadýn canibinde kefaetin taharri olunmadýðý müsellemdir. Bedayi.

261 - : Yukarýda delillere -ve mütalealara þu yolda cevap veril­mektedir :

(1) : hadisi þerifinden mak-sat, ahýret ahkâmýdýr, dünya ahkâmý deðildik insanlarýn ahýret umurun-ca biribiri üzerine tefevvükleri ancak amel ve takva itibâriledir, baþ­ka bir cihetle deðildir. Dünyevî umur ise baþkadýr. Binaenaleyh bu ha­disi þerif, dünyevî umurdan olan nikâhta kefaetin muteber olmadýðýný iktiza etmez.

(2) : Hazreti Bilâl hakkýndaki hadisi þerif ile de kefaetin muteber olmadýðýna istidlal olunamaz. Bu hadisi nebevî, tevazuun ve kefaet talebini terkin mendub olduðuna ve kefaeti, diyanet* hususunda araþtýr­manýn efdaüyyetine delâlet eder. Yoksa kefaeti talebin caiz olmadýðýna delâlet etmez. Mamafih bu babdaki emri Nebevînin Hazreti Bilâle has olmasý da melhuzdur.

(3) : Nikâh hususundaki kefaeti, kýsasa kýsas etmek de muvafýk deðildir. Çünkü kýsas, âmmenin hayatýný temin etmek maslahatýna meb-nî meþru bulunmuþtur ki, bu babda kefaete itibar olunmasý, o azîm mas-´ahatý müfevvit olur. Zira kýsasda kefaete itibar olunsa herkes, kendi küfvi olmýyan düþmanýný öldüý mek ister, bu sebeple kýsasdan matlûp olan içtimaî menfaat ve maslahat fevt olur. Halbuki nikâhta kefaete itibar olunmasý, nikâhtan matlûp olan hüsni muaþeret ve bekayi meveddet ve zevciyyet gibi mühim maslahatlarý tesbit eder.

(4) : Kefaetin kadýnlar canibinde aranýlmamasý da kefaetin gayri muteber olmasýný iktiza etmez. Çünkü erkek müstet´rig olmakla kendi­sinden aþaðý bir kadým istifraþtan istinkâf etmez ve bu istifraþ ile þere­fine halel gelmez. Fakat, kadýn, istifraþ olunacaðý cihetle kendisinden aþaðý bir erkeðin firaþinden imtina eder, arlanýr, hizmetinde bulunmak­tan istinkâfta bulunur. Mebsut. Bedayî vesaire.

262 - : Yukarýdaki tafsilâttan anlaþýlýyor ki, kefaete itibar etme­yen zatlar, insanlarýn fýtraten birbirine müsavi olduðunu ve dini islâ-mýn muhtelif, içtimaî sýnýflar arasýnda tam bir müsavat tesis ettiðini na­zara alýyorlar.

Filhakika islâm dininde bütün insanlar, hilkaten müsavi görülerek ayni hukuka nail bulunmaktadýrlar. Müslümanlýkta mütemayiz içtimaî sýnýflar mevcut deðildir, servet ve saman, seriüzzeval olup mübahata me­dar olacak hakikî bir meziyet sayýlamaz. Hirfetler, sanatler ise beþerî hayatýn devam ve intizamým temin için ittihaz edilmiþ birer maiþet yo­lundan ibarettir. Abâ ve ecdadýn zühd ve tekva ile, ilm ve fazilet ile itti-safý ise bu gibi âlî meziyetlerden mahrum olan evlât ve ahfad için ifti­hara medar, feyz ve necata vesile olamaz.

Binaenaleyh nikâhta bu gibi hususatý araþtýrmaya lüzum yoktur. Elverir ki, bir insan, kendi zatýnda fahr ve mübahata medar olacak gü­zide evsaf ile, diyanet ile temayüz etmiþ bulunsun.

Fakat kefaetin muteber olduðuna kail bulunan zevat da beþerin ah­vali ruhiyyesine infazý nazar ediyor. Halk arasýnda haseb ve nesebin, servet ve samanýn, âbâ ve ecdada tecelli etmiþ olan mehasin ve mekâri-min vesairenin âlî mefahirden sayýldýðýný pîþi mütaleaya alýyor, nikâh gibi mühim bir emri içtimaînin güzelce devam ve bekasýný ve nikâhtan matlûp olan mütenevvi hayatî menfaatlerin husulünü temin içinbiribiri-le münasebet ve müsaheret tesis edecek kimselerin aralarýnda bir mü-caneset ve mümaseletin mevcudiyetine lüzum görüyorlar.

Filvaki insanlarýn ruhî hallerini tetkik edenlerce malûmdur ki, hiç bir fert kendi akran ve emsali olmýyan kimseler ile güzelce imtizaç ve istinasta bulunamaz. (jjaiVli^LO^^Jlj^l) kavli hakîmanesi meþhurdur.

Binaenaleyh beþeriyeti fýtraten muttasýf bulunduðu bu gibi ruhî duygulardan, ihtiyaçlardan büsbütün tecrit etmek kabil olmadýðýndan buna mümkün mertebe riayet etmek lâzým gelir. Kâinata hikmet amuz olan Resuli Ekrem Hazretlerinin kefaet hakkýndaki ahadisi þerifesi de iþte bu gibi maslahatlara, ruhî ilcaata nazaran varid olmuþtur. [24]


radyobeyan