Sure By: armi Date: 24 Mart 2010, 12:49:51
SÛRE
Yüksek rütbe, derece, mevki, þan, þeref, yapýsý güzel ve yüksek bina veya binanýn bir kýsmý veya bir katý, duvarýn yapýsýnda kullanýlan taþ, kerpiç, veya tuðla gibi malzemenin her bir sýrasý, niþane ve alâmet anlamýnda bir kelime. Küçük veya büyük, uzun veya kýsa Kur´ân-ý Kerim´in yüz ondört baðýmsýz bölümünden her birine verilen ad. Süre kelimesinin hangi kökten türetildiði hakkýnda deðiþik görüþler vardýr. Bazýlarý hemzeli olarak "bir kapta kalan artýk yemek veya su" anlamýndaki "su´r" kelimesinden türemiþ olduðunu söylerken; diðer bazýlarý hemzesiz olarak sâra fýilinden türetildiðini söylemiþlerdir.
Bunlardan birincisine göre, Kur´ân-ý Kerim´in bir kýsmýna veya kýsýmlarýna su´ra denilmesi mümkün olmaktadýr. Ýkinciye göre bir binanýn katlarýna veya kýsýmlarýna sûra denildiði gibi, Kur´ân´ýn muhtelif kýsým ve tabakalarýný teþkil eden sürelere bu ismin verilmesi mümkündür. Öte yandan süreler Allah kelamýný ihtiva etmekle büyük bir þeref ve mevki kazandýklarýndan veya Allah kelâmý olan âyetleri çepeçevre kuþattýklarýndan, hemzesiz sûr´dan türetilen süre adý almýþ olmalarý mümkündür.
Usul alimleri surelerin isimleri ile Kur´ân-ý Kerim´deki sýralarýnýn tevkifi olup olmadýðý konusunda deðiþik görüþler ortaya atmýþlardýr. Bazý surelerin bir tek ismi varken, bazýlarýnýn iki ve daha çok ismi bulunmaktadýr. Meselâ Fatiha suresinin 20´den fazla ismi vardýr. Ayný þekilde Enfâl suresinin diðer bir adý Bedr Suresi; Ýsrâ´nýn, Subhân ve Beni Ýsrâil; Tâhâ´nýn, Kelîm; Þuarâ´nýn, Câmia; Neml´in Süleyman; Fâtýr ýn, Melâike; Zümer in, el-Guraf; Gâfir´in, et-Tavl ve Mü´min; Muhammed in, el-Kýtâl; Haþrýn, Beni Nadir; Saff´ýn Havâriyyin; Kâfirün´un el-Mukaþkýþe suresidir (Geniþ bilgi için bk. Suyûtî, Ýtkân, I, 52-55). Bu arada iki veya daha çok sureye birden bir ad verildiði de görülür. Meselâ Bakara ve Âlu Ýmrân surelerine Zehrâvâtý; Felâk ve Nâs surelerine Muavvizetân; ilk yedi uzun sureye es-Seb´ul-Mesâni´de denilmektedir.
Surelerin Kur´ân-ý Kerim içinde sýralanmalarýna gelince;
Ayetlerin sureler içindeki sýralarýnýn bizzat Hz. Peygamber tarafýndan bildirildiðinde þüphe olmadýðý halde, surelerin tertibinin de Hz. Peygamber tarafýndan yapýldýðý veya Hz. Peygamber´in vefatýndan sonra Sahabenin ictihadý ile yapýldýðý da iddia edilmektedir (Suyûtî, Ýtkân, I, 62-63). Halen elimizde bulunan Hz. Osman´ýn Ýmam Mushafý´ndan istinsah edilen ve bütün Ýslâm âleminde yaygýn durumdaki mushaf dýþýnda diðer bazý mushaflardaki surelerin tertibinde ve surelerin isimlerinde farklýlýklar vardýr. Meselâ Hz. Ali´nin mushafýnda sureleri nüzûl sýrasýna göre tertib ettiði bildirilmektedir. Ayrýca bu mushaflardaki sure sayýlan da Ýmam Mushaftaki sayý (114 sure)dan farklýdýr. Bunlarda bazý sureler birleþtirilirken, bazý sureler de ikiye ayrýlmýþ durumdadýr.
Surelerin elimizdeki mushafta sýralanýþlarýnýn tevkifi olduðu görüþü, âlimlerin çoðunluðunca kabul edilmektedir (Ýbnul-Hisâr bu konuda sadece bu görüþü nakletmektedir). Hz. Peygamber´in her sene Ramazan ayýnda o zamana kadar nâzil olan sureleri Cibril´e mushaftaki sýrasýna göre okuduðu (mukabele ettiði -ki buna "arza" denilmektedir) ve Rasûlüllah´ýn vefatýndan hemen önceki Ramazan´da yapýlan arzada bu mukabele´nin iki defa olduðu rivayet edilmektedir (Buhari, Kitabu Fedâilul-Kur´ân, 7). Bugünkü sýraya göre sureler arasýndaki münasebet son derece önemli olup surelerin tefsirinde müfessirlere yardýmcý olmaktadýr.
Elimizdeki mevcut mushafta ilk sýrada Fâtiha suresi yer almakta, bunu es-Seb´u´t-tývâl adý verilen yedi uzun sure takip etmektedir. Bu yedi sureden sonrakilere yüzden fazla âyet ihtiva edenler manâsýna "el-Miün" adý verilmektedir. Miün´dan sonra âyetleri sayýsý yüzden az olan sureler gelir ki bunlara da "el-Mesâni" adý verilmektedir. Mesânî´den sonra gelen sureler sýk sýk Besmele ile birbirlerinden ayrýldýklarý için "el-Mufassal" diye adlandýrýlýrlar. Bunlar da kendi aralarýnda tývâl, evsat ve kýsâr olarak üç gruba ayrýlmýþtýr. el-Mufassal surelerin ilkinin hangisi olduðu hususu ihtilâflýdýr. 37. sure olan es-Sâffât ile 93. sure olan ed-Duhâ´ya kadar olan surelerden on ikisi el-Mufassal surelerin ilk suresi olarak gösterilmektedir. Genellikle kabul edilen görüþe göre tývâl-i mufassal grubundaki sureler, Nebe´ suresine kadar olan surelerdir. Nebe´ suresi ile Duhâ suresi arasýndakiler evsat; Duhâ´dan sonrakiler ise kýsâr grubunu teþkil etmektedir.
Mekki ve Medenî Sureler
Surelerin isimlendirilmeleri, mushaftaki sýralarý hakkýndaki ihtilâfýn yanýnda, bunlarýn Mekke´de mi, yoksa Medine´de mi nâzil olduklarý konusunda da deðiþik bazý görüþler vardýr. Bu deðiþik görüþlerin baþlýca sebebi de bu konuda Hz. Peygamber´den açýk bir bilginin rivayet edilmemiþ, olmasýdýr. Yani Hz. Peygamber þu þu âyet veya sure Mekkidir veya medenidir diye bir bilgi vermemiþtir. Bu konuda ancak vahyin nüzûlüne þahid olan bazý sahabeden parça parça bilgiler, rivayetler vardýr ki bunlar da yetersizdir.
Bu ihtilâflara raðmen Kur´ân-ý Kerim´in 20 suresinin Medine´de, 82 suresinin de Mekke´de nâzil olduðunda ittifak edilmiþtir. Kalan 12 surenin Mekke´de mi, yoksa Medine´de mi nâzil olduklarý konusunda farklý görüþler vardýr. Bunda mekkî ve medenînin tariflerindeki ihtilâflar da etkili olmuþtur. Suyûtî´nin el-Ýtkân´ýnda iþaret ettiði gibi bu konuda üç görüþ vardýr:
1. Hicretten önce nâzil olan sureler veya âyetler mekkî; Hicretten sonra nâzil olanlar medenîdir. Bunda esas alýnan ölçü, zamandýr: Nüzûlün yerine itibar edilmemiþtir. Meselâ Hicretten sonra veda haccýnda ve Mekke´de veya seferlerde nâzil olan sure ve âyetler medenî sayýlmýþtýr.
2. Mekân olarak Mekke ve çevresinde (Arafat, Minâ, Müzdelife, Tâif gibi) nâzil olanlar Mekkî; Medine ve çevresinde (Bedr, Uhud gibi) nâzil olanlar medenîdir.
3. Mekkelilere hitab edenler mekkî, Medinelilere hitab edenler medenîdir.
Ancak bu üçüncü görüþ fazla taraftar bulamamýþtýr.
Bu arada þunu da belirtelim ki, Kur´ân-ý Kerim´de bir bütün halinde nâzil olan sureler yanýnda parça parça inen sureler çoðunlukta olduðu için, Mekkî bir surede Medeni, Medenî bir surede Mekkî âyetlerin de bulunduðu gözden uzak tutulmamalýdýr. Mýsýr´da H. 1342 yýlýnda basýlan bir mushafta her surenin baþýnda verilen bilgilerde buna da iþaret edilmiþ ve o sure meselâ mekkî bir sure ise, içindeki medenî âyetlerin hangileri olduðu belirtilmiþtir.
Mekkî ve Medenî sureleri ilk bakýþta birbirinden ayýran bazý özellikler vardýr. Bu cümleden alarak:
a) Ýçinde "kellâ" lafzý bulunan sureler (Kellâ kelimesi 15 surede 33 defa geçer).
b) Ýçinde secde âyeti bulunan sureler.
c) Bakara ve Alu Ýmrân sureleri dýþýnda baþýnda huruf-u mukattaa bulunan sureler.
d) Bakara suresi hariç tutulursa, içinde peygamberlerin, geçmiþ milletlerin, Hz. Âdem ve Ýblis´in kýssalarý bulunan sureler.
e) Bazý istisnalarla içinde (ya eyyühennasü) hitabý bulunan sureler Mekke´de nâzil olmuþ mekkî surelerdir.
Medenî sureler ise genelde;
a) Þer´î cezalar, medenî hukuk ile ilgili konularý ihtiva eder.
b) Cihad ve ahkâmý bu surelerde açýklanmýþtýr.
c) Ankebût suresi hariç, münafýklardan bahseden sureler Medine´de nâzil olmuþtur. Çünkü münafýklarýn ortaya çýkýþý Medine-i Münevvere´dedir.
Bunlardan baþka genel olarak Mekkî surelerde þirke, küfre ve putperestliðe kesin tavýr konulmuþ; bunun mukabili olan Allah´ýn varlýðý, birliði baþta olmak üzere itikad ve âhiretle ilgili iman esaslarý iþlenmiþtir. Bu sureler genelde kýsa olup, âyetleri de kýsa kýsa, ezberlenmesi kolay surelerdir (Daha fazla bilgi için bk. Mennâ´ el-Kattân, Mebâhis Fi Ulümil-Kur´ân, Kahire 1981, s. 54-55).
Mekkî-Medenî sureleri bilmekte bir çok faydalar vardýr. Her þeyden evvel, Kur´ân-ý Kerim´i tefsir etmek isteyenlere bu bilginin büyük yardýmý olur. Her ne kadar âyetlerin manâlarý umumu üzerine hamledilse ve sebebin veya nüzûlün mahallinin manâyý tahsis etmesi genel bir kural deðilse de; âyet veya âyetlerin nerede, kim veya ne hakkýnda nâzil olduðunun bilinmesi, onlarý anlamaya büyük ölçüde yardýmcý olur.
Öte yandan, özellikle Kur´ân-ý Kerim´i yeni nesillere anlatýp öðreteceklere Kur´ân´daki hitab tarzlarý ve teblið üslûbunun Mekke ve Medine´deki muhatablara göre deðiþik olmasý, yol gösterir. Ýslâmi tebligatýn hangi merhalelerde nasýl bir üslûb taþýmasý gerektiði, müþrik, kâfir, ehl-i kitab, mü´minler gibi topluluklara hangi üslûb ve metodlarla tebligatýn yapýlmasý gerektiði bu yolla daha iyi anlaþýlýr.
Bir de Kur´ân´daki nâsih ve mensûh âyetlerin tesbitinde mekkî ile medenî sure ve âyetlerin bilinmesi büyük kolaylýk saðlar. Birbirine zýt gibi görünen iki âyetle karþýlaþýldýðýnda, zaman itibariyle (meselâ mekkî olanlar) önce olanlarýn nâsih, diðerinin mensûh olduðu kolaylýkla anlaþýlabilir (Mennâ´ el-Kattân, Mebâhis Fî Ulümil-Kur´ân, s. 51).
radyobeyan