Suizan By: armi Date: 24 Mart 2010, 12:46:28
SÛÝZAN (SÛ-ÝZAN)
Kötü zann, fena tahmin, þüphe "Sû" "fenalýk, kötülük" demektir.
"Sû-i hareket (kötü davranýþ)", "sûi ahlâk (kötü ahlâk)", "sû-i niyet (kötü niyet)" vb. gibi, "sû-izan" da, "kötü zan" anlamýndadýr. "Sû" kelimesi, verilen örnekler ve benzerlerinde, daima, "sýfat" anlamýný ifade eder.
"Zan" kelimesi ise, "sanma; farz ve tahmin etme; ihtimâle göre hükmetme" demek olduðu gibi, "þek, þüphe, tereddüd, vehim, hayâl" gibi anlamlara da gelir.
"Sû-i zann"ýn zýddý (karþýtý), "Hüsnüzan * (hüsn-i zan)"dýr. "Hüsn", "güzellik, iyilik, hoþluk, olgunluk, mükemmellik" demektir. "Hüsn-i ahlâk (iyi - güzel ahlâk)", "hüsn-i hat (güzel yazý)", "hüsn-i niyet (iyi niyet)"... gibi, "hüsn-i zan"da, "iyi-güzel zan; bir kimse veyâ bir olayýn iyiliði hakkýnda vicdânî kanâat" demektir.
Görüldüðü gibi, iki türlü "zan" vardýr. Zan, "tahmin" ve "ihtimâl´´e dayandýðýna göre, bu konuda alýnacak tavýr ne olmalýdýr. Kur´ân ve Hadis, bu hususla ilgili davranýþýn nasýl olmasý gerektiðine açýklýk getirmektedir: Kur´ân-ý Kerim´de: "Ey inanan (mü´min)ler! Zannýn bir çoðundan kaçýnýn. Çünkü bazý zan (vardýr ki) günahtýr... " buyurulmuþtur (el-Hucurât, 49/12). Âyette, "zanlarýn birçoðundan kaçýnýnýz" denilmekte; sebep olarak da, "bazýlarýnýn günah olduðu ifade edilmektedir. Demek ki, zannýn hepsi günah deðildir; hattâ Allah´a ve mü´min (inanan)lere hüsn-i zanda bulunmak gereklidir. Nûr Süresi´nde: "Onu iþittiðiniz vakit erkek mü´minlerle kadýn mü´minlerin, kendi vicdanlarý (önünde) iyi bir zann´da bulunup da..." buyurulduðu gibi (en-Nûr, 24/12), bir Kudsî Hadis´de de:
"Ben, kulumun, bana zanný gibiyim " diye vârid olmuþtur. Hz. Peygamber (s.a.s) de: "Her biriniz, Allah´a, hüsnüzan ederek ölsün"buyurmuþ ve bir baþka hadisinde de: "Hüznüzan, imândandýr" demiþtir.
Keþþâf ve benzeri büyük Kur´ân müfessirleri, "doðruyu ve yanlýþý, açýk belirtileriyle seçmeden, iyice gözleyip düþünmeden zanda bulunulmamasýný" önemle tavsiye etmekte, "açýkta bir sebebi ve doðru belirtisi bulunmayan zannýn harâm olduðunu, kaçýnýlmasý gerektiðini" belirtmektedirler. Ýhtimal üzerine hüküm olan zanlar, gerçeðe uymadýðýndan, baþkasýna bühtan ve iftira olacaðýndan, zanda bulunaný vebâl altýna sokacaktýr.
Bütün bunlardan, zan konusunda çok dikkatli olmak gerektiði ve "Sû-i zann"ýn ise, kesinlikle yasak olduðu, açýkça anlaþýlmaktadýr. Sû-i zann´ýn harâm olmayaný, yalnýzca fýsk ve fucûr (günahkârlýk) ile tanýnan kimselere karþý yapýlanýdýr. Durumu kesin olarak bilinmeyen birine hüsnüzan gerekmese bile, Sû-i zan da câiz deðildir.
Sû-i zan´dan kaynaklanan "tecessüs" hakkýnda da, daha önce verilen Hucurât Süresi´ndeki âyette, "tecessüs de etmeyin" buyurulmaktadýr. Tecessüs, "Onun-bunun durumlarýný araþtýrmak, eksik (kusur)lerini öðrenme isteði"dir. Allah tarafýndan yasaklanan bu davranýþla ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.s)´de:
"Müslümanlarýn eksiklerini, ayýplarýný araþtýrmayýn. Zira herkim müslümanlarýn ayýplarýný araþtýrýrsa, Allah Teâlâ´da onun ayýb (kusur)ýný tâkip eder, nihayet evinin içinde bile onu rezil ve rüsvây eder" buyurmuþtur (Elmalýlý Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur´ân Dili, Ýstanbul 1960, VI, 4471-4473; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Ýslâm Ýlmihâli, Ýstanbul 1957, 633-634).
radyobeyan