Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Suhuf By: armi Date: 24 Mart 2010, 12:45:35

SUHUF



Ýlk semavi kitaplar; peygamberlere verilen sahifenin çoðulu. Sahife, yazýlý veya yazýlacak kâðýttan, kýrtastan bir parçadýr. Bu da bizim sahife dediðimiz, safhadan daha genel olarak yaprak ve varak adý verilen parçadan ibarettir. Çoðulu "sahaif" ve "suhuf"tur. Bu sûretle sahife ve suhuf, mektuba, risâle ve kitaba da denir (Elmalýlý, Hak Dini Kur´an Dili, VIII, 5578). Peygamberlere verilen bu suhuflardan 10 sahife (Suhuf) Hz. Âdem´e, 50 sahife Hz. Þit´e, 30 sahife Hz. Ýdris´e ve 10 sahife de Hz. Ýbrahim´e verilmiþtir.

Kur´an-ý Kerim´de " Suhuf-u Ûla (ilk sahifeler)"den bahsedilmektedir. Bunlarýn yukarýda bildirilen sahifeler olduðu anlaþýlmaktadýr (Taha, 20/133). Ayrýca A´lâ süresinin 18. ve Necm süresinin 36. ayetlerinde Suhufu Ýbrahim´den ve Suhuf-u Müsâ´dan bahsedilmektedir. Bu iki suhufun içerdiði hükümlerle ilgili olarak Necm süresi 38. ayet ve devamýnda bilgi verilmektedir. Müsâ´nýn sahifeleri ifadesiyle Tevrat kastedilmekle beraber, Ýbrahim´in sahifeleri hakkýnda Kur´ân´ýn dýþýnda, her hangi bir yerde yeterli bilgi yoktur. Hattâ Yahudilerin ve Hýristiyanlarýn kutsal metinlerinde bile bunlardan söz edilmez. Sadece Kur´ân-ý Kerim´de birisi Necm suresi 36. ayetinin devamýnda, birisi de A´lâ süresinde olmak üzere iki yerde Hz. Ýbrahim´in getirdiði talimattan bazý bölümler zikredilmiþtir (Mevdûdî, Tefhimül-Kur´an, terc, heyet, VI, 32).

Hz. Ýbrahim (a.s) indirilen sahifelerin mübarek ramazan ayýnýn ilk gecesi indirildiðine dair Vâsýle b. el-Eska´ (r.a)´den gelen bir rivayet vardýr (Ahmed Ýbn Hanbel, IV, 107).

Bu sahifelerin ihtiva ettiði hakikatlerin tevhid, ibadet, ahlâk, muamelât ve ahkâm esaslarý olduðunu anlamak için herhangi bir vesikaya gerek yoktur. Çünkü Cenabý Hakkýn risâlet ve nübüvvetle ilgili koyduðu þartlardan ve Kur´ân-ý Kerim´den bunu anlamak kolaydýr. Nitekim Necm süresi 38-49 âyetlerinde ilk sahifelerin yani Hz. Ýbrahim ve Hz. Müsâ sahifelerinin ihtiva ettiði gerçekler þöyle maddelendirilebilir. Bunlar her peygamberin getirdiði þeriatte temel esaslarýn aynýlýðýný, deðiþmezliðini göstermesi bakýmýndan da önemlidir:

Herkes yaptýklarýndan mesuldür. Bir þahsýn yaptýklarýndan ancak kendisi sorumludur.

Hiç kimse baþkasýnýn cezasýyla cezalandýrýlmaz.

Her þahýs yaptýðýnýn karþýlýðýný görecektir.

Baþkasýnýn yaptýðý amellere kimse ortak olamaz.

Hiç kimse yapmadýðý amelin karþýlýðýný alamaz (Mevdûdî, Tefhimül-Kur´ân, VI/32). "Dönüþ Allahadýr. Güldüren ve aðlatan, dirilten ve öldüren; çiftleri, erkek ve diþiyi, döl yataðýna düþen meni´den yaratan O´dur. Öldükten sonra dirilten O´dur. Ýhtiyaçlarý veren ve zenginleþtiren O´dur. Gökte ve yerde olanlarýn Rabbý O´dur" (en-Necm, 53/38-49).

Kur´ân´da peygamberlerin sözlerini ve mücâdelelerini incelediðimiz zaman, kendilerine indirilen sahifelerin içeriði ile ilgili örnekleri çoðaltmak mümkün olur. Taberi´de Hz. Þit´e verilen sahifelerden þöyle bir cümle nakledilmektedir:

"Âdem oðullarýna söyle ki, bir þart koþtuklarýnda ona þâhid tutsunlar, ta ki inkar edemesinler. Nitekim Âdem, benim ahdimi unuttu Ýblis de onu aldattý ve Cennetten çýkmasýna sebep oldu" (Taberi, Tarih, I/93).

Hem bu sahifelerin, hem de diðer semavi kitablarýn; kitab gönderilmeyen peygamberlerin teblið görevinde hükümlerine tabi olduklarý metinler olduðunu ifade bakýmýndan da þöyle denilmektedir "Ýdris (a.s) Þît aleyhisselâmýn suhufunu okurdu ve ahaliyi o kitabýn hükmüne davet ederdi. Hak Teâlâ ona da otuz sahife gönderdi. O bu sahifeleri kendi eliyle yazdý. Âdem (a.s)´dan sonra ilk kalem tutup yazý yazan Ýdris (a.s)´dýr."

Ýdris (a.s) þöyle dedi: "Ya Rýdvân, ben Hak Teâlânýn peygamberiyim. Benim makamýmýn cennet olacaðýný suhufta gördüm" (Taberî, Tarih, I/95, 97).

Suhuf kelimesi Kur´ân-ý Kerîm´de devamlý bu çoðul siðasýyla kullanýlýr þöyle ki:

1- Suhufu Müneþþera: Daðýtýlmýþ sahifeler halinde tezkireler manâsýnadýr (Müddessir, 74/52). Bu, Kur´ân tabiriyle, ehli küfrün, bütün insanlýða rehberi olarak indirilen Kur´ân yerine, þahýslarý adýna bir takým sahifelerden oluþan tezkireler indirilmesini istemelerini ifade etmektedir. Bu istek kendisini toplumdan üstün ve ayrý gören küfür egosunun tezahürlerinden biridir. Ancak bu istekleri gerçekleþse bile yine de inanmayacaklarý, belirtilmektedir (Müddessir, 74/53).

Neþredilmiþ, daðýtýlmýþ sahifelerle ilgili olarak "Sahifeler neþredildiði vakit" (Tekvir, 81/10) buyurulmaktadýr. Neþredilen bu sahifeler iki çeþittir. Bunlardan birincisi amel defterleridir ki bunlarýn neþri, hesap iþin açýlmalarý demektir. Ýbnül-Mümin´in Ýbn Cüreyc´den rivayetine göre, "Ýnsan ölünce sahifesi dürülür. Sonra kýyamet günü açýlýr ve ona göre hesabý görülür."

Ýkincisi de; "Artýk kitabý sað eline verilen kiþi der ki: Alýn kitabýný okuyun. Kitabý sol eline verilen ise, o da der ki: Keþke bana kitabýmverilmeseydi" (el-Hakka, 69/19-25);

"Artýk kimin kitabý sað yanýndan verilirse; o, kolay bir hesap ile sorguya çekilecek... Kiminde kitabý sýrtýnýn arkasýndan verilirse; o da helâki çaðýracak" (el-Ýnþikak, 84/7-10) olarak bildirilen hesabýn görüþülmesinden (rüyetinden) sonra ilâm gibi neþredilip daðýtýlacak sahifelerdir. Bunlarýn neþri, daðýtýlýp sahiplerine verilmesi demektir. Buna bazý hadislerde "Tetâyur-ý suhuf sahifelerin uçuþmasý" tabir olunmuþtur. Âlûsî´nin kaydettiðine göre Mersed b. Vedâa´dan rivayet edilmiþtir ki; "Kýyamet günü olunca, Arþýn altýndan sahifeler uçuþur mü´minin sahifesi eline düþer. Onda "Cennet-i Âliye´de"; kâfirin sahifesi de eline düþer. Onda da, "Semüm ve Hamim´de" diye yazar" Kiramen Kâtibîn´in yazdýðý sahifeler bu sahifelerdir (el-Ýnfitâr, 82/10-12). O defterlerin açýldýðý hesab günüdür ki insanýn bütün amelleri ortaya dökülür (Ýbn Mâre, Zühd, 33; Tirmizî, Kýyamet, 4; Ýbn Hanbel, IV/414).

2- Suhuf-u Mükerrame ve Suhuf-u Mutahhare: Bu ikisi de Kur´ân-ý Kerimin isimleridir. Kur´an-ý Kerimi vasýflarlar. Birincisi "O Kur´an, þerefli -üstün, yüceltilmiþ, tertemiz kýlýnmýþ sahifelerdedir-" (Abese, 80/13-14) þeklinde; ikincisi de, "Allah´tan gönderilmiþ bir elçi ki, tertemiz sahifeleri okumaktadýr. Onlarýn içinde dosdoðru yazýlý hükümler vardýr" (el-Beyyine, 98/2-3) þeklindedir.

Kur´ân-ý Kerim Mekke´de inmeye baþlamýþtýr. Ýndiði günden itibaren hem ezberlenmiþ, hem de her biri aðaçtan, deriden, taþtan, kemikten, yapraktan birer safha ve levha üzerine tesbit edilmiþ, ayrý ayrý defterlere yazýlmýþ, itina ile zabt ve hýfzedilmiþtir. Bunlara mushaf gibi hepsi bir cildde olmak manasýna suhuf denilemezse de, her biri bir sahife demek olacaðýndan, ayrý ayrý bir halde sahifeler manasýna suhuf kavramý onlarý kapsar. Burada suhuf Kur´ân-ý Kerim sahifeleri manâsýna kullanýldýðýna göre, Kalem süresinin birinci âyetinde kendisine yemin edilen kalemin Levh-i Mahfûza yazdýðý sahifelere, meleklerin Levh-i Mahfûzdan istinsah edip vahiy ile getirdikleri sahifelere ve sonra mushaf sahifelerini teþkil eden alel-umum Kur´ân sahifelerine sadýktýr (Elmalýlý, Hak Dini Kur´ân Dili, IX/5578).

Kur´ân sahifelerinin iki kapak arasýnda toplanmýþ mevcut þekline Mushaf denmesi bundandýr (Buhari, Tefsiru Süre-i Kâf, 9; Süre-i Ahzâb, 3; Fedailül-Kur´ân, 3; Ahkâm, 37; Cihad, 12).

Hadis-i þeriflerde bildirilen suhuflardan bazýlarý da þunlardýr:

I- Mukadderatýn yazýldýðý sahifeler: Bu, Tirmizi´nin Ýbn Abbas (r.anhüma)´dan rivayet ettiði bir hadis-i þerifte; "Kader kalemleri kaldýrýldý ve (mukadderatýn yazýldýðý) sahifeler (in mürekkebi) kurudu " (Tirmizi, Kýyamet, 59) þeklinde bildirilir.

Bu sahifeler mukadderat sahifeleridir. Kader kaleminin bu sahifelere yazdýðý mürekkebin kurumasý, artýk yazýlan kaderin kesinleþip deðiþmeyeceðini ifade etmektedir. Nitekim Kütüb-ü Sittedeki bazý hadislerde kuruyanýn kalemin mürekkebi olduðu belirtilmektedir ki; bu durumda artýk mukadderat yazmayacaklardýr (Buharî, Kader, 2; Nikâh, 9; Müslim, Kader, 8; Ýbn Mâce, Mukaddime, 10; Nesei, Nikâh, 4).

2- Hadis-i Þeriflerde bildirilen suhuftan birisi de: "Cuma günü olunca mescid kapýlarýnýn her birinde bir takým melekler, girenleri sýralarýyla yazarlar. Ýmam minbere çýkýp oturunca, fazilet derecelerini tesbite mahsus olan sahifeleri (suhufu), yani defterleri dürüp hutbeyi dinlemeðe gelirler" (Buhari, Cum´a, 31; Müslim, Cum´a, 24-25; Nesei, Cum´a, 13) þeklinde ifade edilendir. Ýmam Ahmed b. Hanbel´in Müsnedinde Ebû Said el-Hudri´den rivayetinde, müezzin ezaný okuyup imam minber üzerinde oturunca sahifeler dürülür ve melekler mescidin içine girip hutbeyi dinlerler" þeklinde varid olmuþtur.

Ebû Nuaym´ýn Hilyesinde Ýbn Ömer´den gelen bir rivayette bu meleklerin Hafeze denilen ve günahlarla sevaplarý yazan melekler olmadýklarý, ellerindeki sahifelerin nurdan olduðu zikredilmiþtir. Ebû Ümame (r.a)´in Ahmed b. Hanbel´in Müsnedindeki rivayetinde, "meleklerin mescid kapýlarýnda Cumaya gelenleri sýra ile yazdýklarý" haber verildikten sonra; "Halbuki korunmasýný üstlendikleri kimselerin yanlarýndan ayrýlmazlar" buyurulmuþtur. Meleklerin dürdükleri bu sahifeler Cumaya erken gelmeye ait faziletlerle ilgili sahifelerden ibaret olup, yoksa hutbeyi dinlemek, namaza yetiþmek, zikir, dua, huþû gibi hususlarla ilgili olan faziletleri Hafeze melekleri ayrýca yazarlar. Nitekim Ýbn Mâce rivayetinin sonunda, "Bundan sonra gelen, artýk yalnýz namazýn ecrini almak için gelmiþ olur" ziyadesi vardýr (Tecrid Tercemesi, III, 15-16).

 


radyobeyan