Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Sosyalizm By: armi Date: 24 Mart 2010, 12:38:04

SOSYALÝZM




Sosyal teþkilatlanmayý eþitlik ölçüsüne göre düzeltmeyi gâye güden teori.

Sosyalizm, ferdiyetçi ve hürriyetçi (liberalist) sistemlere karþý bir tepki olarak doðmuþtur. Sermaye sahipleriyle iþçiler ârasýndaki eþitsizliði, servet ve refah farklarýný ortadan kaldýrma iddiasýndadýr. Bu iddialar doðrultusunda Sosyalizmi önce ekonomik bir çerçeve içinde; yani servetin üretimi, tüketimi, paylaþýlmasý ve daðýtýmý açýsýndan ele almalýdýr. Bu açý, bizi Sosyalizmi meydana getiren þartlarý araþtýrmaya götürür. Liberal demokrasinin ve Kapitalizmin doðurduðu yetersizlikler ve adaletsizlikler, sanayileþme olayýna; sanayileþme de, sosyal, ekonomik ve þuurlu bir þekilde teþkilatlanan iþçi sýnýfýnýn siyasi bir güç halinde ortaya çýkmasýna götürür.

Sosyalizm, öncelikle liberal Kapitalist düzenin adaletsizliklerine karþý çýkmak ve isyan etmekle çaðdaþ niteliðini kazanmýþtýr. Böylece Sosyalizmin ilk temel karakteri, kurulu düzeni adaletsiz, çað dýþý ilân etmesiyle ortaya çýkmaktadýr. Buna göre Sosyalizm, liberal Kapitalist düzenin mülkiyet ve çalýþma kurumlarýný yetersiz ve adaletsiz bulduðu için, deðiþtirmek ve onun yerine geçmek isteyen bir rejimin adýdýr. Bu haliyle Sosyalizm, Kollektivizmin zaman içinde fiiliyata geçmesi ve uygulanmasýdýr.

Kapitalist sistemler, özel mülkiyet, piyasa ekonomisi ve kâr esasýna dayanan bir sistem kurmuþtur. Bu düzen, tarih olaylarýnýn ve sanayileþmenin ürünüdür. Sosyalizm de bu düzene antitez olarak tasarladýðý düzenini tarihi þartlarýn meydana çýkardýðý bir düzen olarak görür. Onlara göre, bu düzen de týpký Kapitalist düzen gibi ihtilâl sonucu kurulacaktýr.

Sosyalizmin ikinci esas dayanaðý da, ekonomik faaliyetlerin özel sektörden kamuya, kiþilerden topluma aktarýlmasýdýr. Bu anlamda Sosyalizm, mevcut olan üretim araçlarýnýn tümünü, yahut büyük bir kýsmýný toplumun þuurlu ve yönetici durumunda olan organlarýna baðlamaktýr. Burada üretim araçlarý toplumun mülkiyetine geçmekte, neticede özel mülkiyet yerine kollektif ve sosyal mülkiyet kurumu oluþturulmuþ olmaktadýr.

Sosyalizmin kollektif mülkiyeti sadece toplumun malý yapmasý da yetmez. Ayný zamanda, bu mallar toplumun hizmetinde olmalýdýr. Yani kârýn hizmetinden çýkarýlýp çalýþanýn (iþçinin) hayat standardýný artýrýcý hale getirilmelidir.

Demek oluyor ki, Sosyalizm, objektif tarih þartlarý içinde Kapitalizmi takip ederek onun yerine geçecek olan bir düzendir. Sosyalist düzende þu üç unsur bulunur:

a) Üretim araçlarýnýn toplumun malý olmasý;.

b) Üretimin insan ihtiyacýna göre yapýlmasý;

c) Bunlarýn tamamýnýn demokratik bir yol ile gerçekleþtirilmesi.

Buraya kadar Sosyalizmin tanýmlarýnda bazý farklýlýklar olsa da; hepsinde de ortak gâye, çalýþan zümreyi (iþçi sýnýfýný) cemiyete hakim kýlmak ve emek sahiplerinin hakkýný vermektir. Toplumda sýnýf farklarýnýn ortadan kaldýrýlmasý ve toplu çalýþma ile elde edilen kazancýn emek sahibi olan topluluða ait olmasý bütün sosyalistleri birleþtiren ana fikirdir.

Sosyalistler bazý ana fikirlerde birleþseler de, bu hedeflere nasýl ve hangi yollarla ulaþacaklarý konusunda, yani uygulayacaklarý metodlar hakkýnda ayrýlýða düþmüþlerdir. Meselâ, üretim araçlarý topluma nasýl mal edilecek? Bunlar kimin ihtiyacýna göre ve nasýl ayarlanacak? Diðer bir ifadeyle, kapitalist düzen hangi yoldan ve nasýl deðiþtirilecek? Ýhtilâl ve þiddet yoluyla yani devrimle mi; yoksa demokratik usullerle (evrimle) mi?

Esas problem bu sorulara verilen cevaplarda ortaya çýkar. Çünkü bu sorularýn cevaplarý kadar Sosyalizm türlerinden söz edilebilir. Bunlar arasýnda hayalci (ütopyacý), islâhcý (evrimci), ruhcu, maddeci ve ihtilâlci (devrimci) olmak üzere her biri kendine has özelliklere sahip birçok Sosyalizm çeþidi vardýr. Sosyalizm çeþitlemeleri, deðiþik bakýþ açýlarýndan da yapýlabilmektedir. Meselâ bir baþka açýdan, Ütopik Sosyalizm, Bilimsel Sosyalizm, Kürsü Sosyalizmi, Hýristiyan Sosyalizmi, Devrimci Sosyalizm, Reformcu Sosyalizm, Demokratik Sosyalizm gibi bir sýnýflamaya da tabi tutulabilir.

Sosyalizm, geniþ anlamýyla çok eskilere, ta Eflatun´a kadar geriye götürülebilir. Hattâ bir takým dinî Sosyalizmlerden bile bahsetmek mümkündür. Meselâ bir "Tevrat Sosyalizmi", bir "Hýristiyan Sosyalizm"inden; hattâ doðru olmamakla beraber, bir "Ýslâm Sosyalizm"inden bahseden ve kendilerine "Ýþtirakiyyü´l-Mezheb" diyenler de vardýr. Ýlk dönem Sosyalistleri daha ziyade topraðýn fertler arasýnda eþit bir þekilde paylaþýlmasýný istiyorlardý. Esas anlamýyla Sosyalizm "Ýþçiler Birliði" anlamýna XlX. yüzyýlýn ilk yarýsýnda kullanýlmaya baþlanmýþtýr. Çünkü Sosyalist akýmýn, iþçi sýnýfýnýn meslekî teþkilatlanmalarý ve siyasî partilerle þuurlu bir siyasî kuvvet olarak ortaya çýkýþlarý XIX. yüzyýlda olmuþtur. Sosyalizm 1848´e kadar sadece bir kavramdan ve hayalî bir tasavvurdan (ütopyacý) ibaret sayýlýr. Meselâ Thomas Morus, Saint Simon, Louis Blanc, Fourier, Owen, Proudhon gibi Fransýz sosyalistlerin doktrinleri sosyal adaletsizlikler karþýsýnda tamamen idealist ve hayalci görüþlere sahipti. 1848 de Marksizmin ortaya çýkmasýyla "Bilimsel Sosyalizm"in kurulduðu kabul edilir.

Nazarî sosyalizmin birbirine zýd birçok þekillerinin olduðunu daha önce belirtmiþtik. Bunlardan bazýlarý þunlardýr:

1- Hýristiyan Sosyalizmi: Ketteler, Maninng, Lorin, Gorin gibi hýristiyan sosyalistlerin temsil ettiði ve daha ziyade Hýristiyanlýðýn sosyal cephesini iþleyen sosyalizmdir.

2- Mistik, Optimist ve Ütopyacý Sosyalizm: Ofurier, P. Leroux, Proudhon vb. nin savunduðu ve tamamen hayal ürünü olan; realite ile ilgisi olmayan ve problemlerini daha ziyade tasavvurda çözmeye çalýþan kavramsal sosyalizmdir.

3- Bilimsel Sosyalizm, Devrimci Sosyalizm veya Marksizm: Ýhtilâlci ve diyalektik materyalizmin temsil ettiði, Marx, Engels ve Lenin tarafýndan ileri sürülen sosyalizmdir.

Bu sosyalizm ilk defa, liberal, burjuva ve kapitalist düzenin kendi çeliþmelerine terk edilip yýkýlmalarýnýn beklenemeyeceðini -Bilimsel Sosyalizm- ilkeleþtirmiþtir. Bunlar, iþçi sýnýfýnýn (proletarya) devreye girmesi ve þiddet yoluyla (ihtilâlle) düzeni deðiþtirmesi metodunu ortaya atmýþlardýr. Daha sonra ise, Marx ve Engels demokratik ve ihtilâlsiz yolu tercih etmiþlerdir.

Bu yüzyýldan sonra Marksizm çeþitli yorumlara tabi tutulmuþ, bunlar içinde E. Bernstein gibi revizyonistler çýktýðý gibi, revizyonizme cephe alan Lenin gibi baþka yorumcular da çýkmýþtýr. Bu yeni yorumla meþhur Marksizm-Leninizm doðmuþtur. Lenin bunu Marksýn bile hayal edemediði Çarlýk Rusya´sýnda 1917´de uygulama plânýna geçirmiþtir. Marksizmi ve Leninizmi de Stalin ve onu takip edenler yorumlamýþ; bunun neticesinde de "Sovyet Marksizmi"doðmuþtur. Daha sonra Mao Tse Tung (Mao Ze Dong) tarafýndan daha farklý bir yoruma tabi tutulmuþtur.

Marksizm, 1917 Rus ihtilaline kadar siyasî kurumlar meydana getiren bir düzen, rejim olmamýþtýr. Gerçi bir takým siyasî partiler kurulmuþ, sosyalistler hükümetlere katýlmýþ, parlamentolarda aktif rol oynamýþlardýr, fakat Birinci Dünya savaþý sonuna kadar sosyalist devletler kurulamamýþtýr. 1917´de Çarlýk Rusyasý tasfiye edilmiþ, Üçüncü Enternasyonal kurulmuþ, yeni bir Marksizm-Leninizm ortaya çýkmýþtýr.

Bu yeni Marksizm-Leninizm iki özellik taþýr:

1) Az geliþmiþ sayýlan bir sosyal yapýya Marksizmin uygulanýþý;

2) Sosyalizm, hem bir devlet sistemi, hem de siyasî bir rejimdir. Yani yeni bir hukuk, devlet, anayasa ve siyasî kurumlar anlayýþýna dayanmýþtýr. Ýkinci dünya savaþýndan sonra ise Leninin yerini Stalin almýþ ve Marksizm-Leninizme birçok deðiþiklikler getirmiþtir.

1980´li yýllarda ise M. Gorbaçov bu sistemden bazý tavizlerde bulunmak zorunda kalmýþ ve 1991´de de hak daðýtmak için ortaya çýkan siyasî rejim, bir zulüm düzeni haline dönüþmüþ ve 75 yýllýk ömrünü tamamlayarak kendi diyalektik metodlarý gereði antitezine dönerek senteze ulaþmýþtýr. Halbuki onun iddiasý bütün dünya iþçileri birliðini kurmak ve dünyayý sosyalist yapmaktý. Fakat bu yoldaki çabasý onu baþladýðý noktaya hem de daha kötü þartlarda liberal Kapitalizme döndürdü.

3- Reformcu Sosyalizm: Demokratik Sosyalizm, Aktüel Sosyalizm diye de anýlan ve H. de Man tarafýndan temsil edilen; evrimci yolla, ihtilâlsiz yeni rejimin tesisini müdafaa eden sosyalizmdir.

Sosyalizm önce Orta ve Doðu Avrupa, Avrupadan sonra da Doðu Bloðunda yaygýnlaþmýþtýr. Orta ve Doðu Avrupa, Arnavutluk, Bulgaristan, Çekoslovakya, Eski Doðu Almanya; Macaristan, Polonya, Romanya, Yugoslavyada Komünist rejimler hep 1943-1944 yýllarýnda baþlamýþtýr. Daha sonra doðu ve uzak doðuda Çin Halk Cumhuriyeti, Kuzey Kore, Kuzey Vietnam, Moðolistan, Küba. vb. gibi ülkelerde yaygýnlaþmýþtýr. Bu gün ise bu ülkelerin tümü Sosyalizmden Liberalizme dönmüþtür.

Batý ve uzak doðuyu yarým asýr etkisi altýnda bulunduran Sosyalizm, Türkiye´de ilk defa 1910 yýlýnda resmen boy göstermiþ ve "Osmanlý Sosyalist Partisi" adýyla sosyalist Hüseyin Hilmi tarafýndan bir parti kurulmuþtu. Bu partiyi kurduran ve partiyi perde arkasýndan destekleyen ise, materyalist ateist Baha Tevfik idi. 1920´den sonra çeþitli þekillerde geliþen Marksizm veya devrimci Sosyalizm, her fýrsatta toplumu bölmek, sosyal düzeni yýkmak, insanlarý anarþiye çekmek için elinden ne geliyorsa yapmýþtýr. Önceleri gizli komünist partileri halinde çalýþýrken. Komünizmin yýkýlýp yok olduðu zamanýmýzda ise bütün dünyada hala sosyalist parti kurma yarýþý devam etmektedir. Zira millî hakimiyeti kaldýrmak Sosyalizmin gerekli þartlarýndandýr. Sosyalizmin din ve ahlaka bakýþý, çeþitlerine göre deðiþmektedir. Genel olarak Sosyalizm özü bakýmýndan ne dincidir, ne de din düþmanýdýr. Sosyalizm, toplum düzenini deðiþtirici bir siyasî akým olduðu için de dine dayalý partilerin kurulmasýný kabul etmez. Din ve ahlâk konusunda hümanist bir tavýr takýnýr. Bazý sosyalizmler dinî kaynaklý olduðu halde, Bilimsel Sosyalizm hem dine, hem de dinî ahlâka ve manevî deðerlere kökten karþýdýr. Bunlar Allah´a, dine ve dinî deðerlere hiç bir þekilde yer vermezler. Çünkü bu sistemin uygulanýþ biçimi olan Komünizmin kendisi bir din haline getirilmiþtir.

Komünizm gibi Hümanizm de en büyük ahlâk düþmanlýðýdýr. Çünkü, bir yerde Hümanizm geliþtikçe ahlâk geriler. Devamlý cezalar sýnýrlandýðý ve azaldýðý için kötülüðe teþvik edici faktörler çoðalýr; sonunda kötülükler yaygýnlaþýr.

Bilindiði gibi Sosyalizm doktrini, büyük sanayi devriminin tahriki sonucu XVIII. yüzyýlýn sonunda ve XIX. yüzyýlýn baþýnda bir takým izafî ve ahlâkî fikirlerin yayýlmasýyla ferdiyetçilik ve Liberalizme karþý bir tavýr olarak ortaya çýkmýþtýr. Bu ise Sosyalizmin beynelmilelci ve milliyet düþmaný olduðunu göstermektedir.

Sosyalizmin milliyet düþmanlýðý yanýnda daha birçok çýkmazlarý vardýr. Bunlardan birisi, ferdi mülkiyet fikrini kaldýrmasýdýr. Ýnsan fýtratýnda mevcut olan bir þeye sahip olma duygusunu ve fikrini ise kaldýrmaya çalýþmak insanda bir takým ruhî çatýþmalara yol açar. Gerçi onlar mülkiyeti kaldýrmadýklarýný, ekonomik ve sosyal düzende bazý tedbirlerle sýnýrladýklarýný ve bu yolla kapitalizmin önüne geçtiklerini iddia ediyorlarsa da; uygulamalarýn bunun aksini ortaya koyduðu görülmüþtür.

Sosyalizm ve Komünizm, Liberalizme karþý bir ekonomik faaliyetle, geniþ ölçüde devlet tekelciliðini, devletçi ekonomi, devlet iþletmeciliði vb. ekonomik modelleri geliþtirmiþtir. Bu ekonomik modeller, liberalist modellerden daha çok insan fýtratýna ters geldiði için de bir asýr bile -her çeþit baskýya baþvurduðu halde- yaþayamamýþtýr. Günümüzde gerek batýda ve gerekse doðudaki bir çok örnekleri çok büyük ekonomik ve sosyal krizler içindedir. Türkiye´de de "KÝT"ler olarak tanýnan devlet eliyle yürütülen ekonomi teþekkülleri de liberalist bir ekonomi içinde olduðu halde, ayakta duramayacak kadar kötü durumda olduðundan, özelleþtirilmek için her iktidarýn programýnda yer almaktadýr.

Sosyalizmin çýkmazlarýndan birisi de sosyal nizamýn kendi cinsinden olan kanunlarýný inkâr etmesidir. Halbuki bütün sosyal olaylar gibi ekonomi olaylarýnda da determinizmin payýný tamamen inkâr etmek doðru deðildir. Bu sebeple, olaylar âleminde var olan düzeni istediðimiz gibi istediðimiz ilkelere (ekonomi ilkelerine) dayandýrarak deðiþtirebileceðimizi iddia edemeyiz. Bu evrimi idare eden unsurlarý sadece ekonomik faaliyetlere ve üretime de baðlayamayýz. Bütün diðer deðerleri hiçe sayýp üretimin asýl öðesi olan "emek"i de tek deðer olarak kabul edemeyiz. Çünkü sosyal hayatý sadece ekonomik ve maddi þartlar meydana getirmiyor. Bilindiði gibi, bunlarýn yanýnda ruhî ve ahlâkî daha birçok sebepler sosyal olaylarý doðurur. Sosyalistler sosyal hayatta insanýn bir takým maddi ihtiyaçlarý yanýnda, fikir ve inançlarýnýn payý olduðu gerçeðini de unutmuþ görünüyorlar.

Buna karþýlýk ruhçu sosyalistler ise maddî ihtiyaçlar yanýnda fikir ve inançlarýn, ruhî ve ahlâkî deðerlerin insan hayatý için vazgeçilmez olduðu fikrini savunuyorlar. Aslýnda Sosyalist literatürde ruhçu Sosyalizm diye bir ayýrým yoktur; ancak mistik sosyalizm (Hristiyan Sosyalizmi)´e bir benzerliði olmasý, yani Ýslâm dininin sosyal yanýný anlatmak için asrýmýzýn fikir adamlarýndan biri olan Nureddin Topçu "Ruhçu Sosyalizm" diye bir sosyalizmden bahseder. Ýþin gerçeði; her sosyal adaletsizliðe karþý her haykýrýþ Sosyalizm deðildir. Yalnýz bir fikir adamýnýn teorisini, yahut bir partinin programýný Sosyalizm olarak tanýmlamak da Sosyalizm kavramýný çok daralttýðý için, yanlýþtýr. Sonra Ýslâm dini sosyalist deðil, sosyal adaletçidir.

Sosyalizmin çýkmazlarýndan birisi de sosyal sýnýflarý kaldýrmak istemesidir. Fakat Sosyalizmin ileri sürdüðü ilkeler bunu tek baþýna temin edecek güçte deðildir. Bu sistem gerçekten iþçinin refahýný saðlayacak biçimde uygulanacak olsa; iþçi, emeðinden ayýrýp biriktirme yoluyla Kapitalist sýnýfa geçebilir. Halbuki bunu önleyecek tek yol ruhî ve ahlâkî terbiyedir. Sosyalist sistemler ise herþeyden önce böyle bir ruhî ve ahlâkî terbiyeyi verecek ilkelerden yoksundur. Ayrýca uhrevî yaptýrýmý olmayan bir ekonomi ahlâkýndan yana olduðu için, dinî ahlâkýn geliþtirdiði kendini kontrol ve nefse hâkimiyetten de söz edilemez.

Çeþitli adaletsizlik ve zulümler karþýsýnda kendisine çok büyük umutlar baðlanan Sosyalizm, ancak sýradan bir insan ömrü kadar yaþayabildi ve daha tam olarak þahsiyetini bile teþekkül ettiremeden her beþerî sistem gibi, o da tarihe mal oldu. Sosyalist sistemlerin yerine, ancak sosyal adaletçi nizamlar geçer de Bilimsel Sosyalizm gibi bütün kurumlarýyla iþletilirse, iþte o zaman ancak insanlarýn mutlu olmasý beklenebilir.

 


radyobeyan