Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Sikke By: armi Date: 24 Mart 2010, 12:22:20


 
SÝKKE




Para üzerine vurulan damga veya kýsaca madeni para, akçe.

En yaygýn anlamýyla sikke, kýymeti devletin resmi damgasýyla teminat altýna alýnan madeni para demektir. Sikke; arapça, akçe üzerine darb olunan nakýþ, damga; yol, sokak ve Mevlevî külâhý manalarýný taþýr. Osmanlýlarda bu kelime hem damga, hem de akçe þeklinde kullanýlmýþtýr. Sikke, M.Ö.B. asýrda Anadolu´da Lidyalýlar tarafýndan kullanýlmaya baþlanmýþtýr (M. Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, Ýstanbul 1983, III, 214).

Ýslâmiyetten önce Araplar Ýran, Roma, Bizans ve Güney Arabistan sikkeleri kullanmýþlardý. Araplar bir miskal gümüþe "dirhem", altýna "dinar", bakýra da "fels" diyorlardý. Ýslâmiyetin ilk yýllarýnda sikke basýlmamýþ, o zamana kadar. Araplar arasýnda tedâvülde bulunan sikkeler kullanýlmýþtý. Halife Hz. Ömer (r.a) devrinde Ýran sikkeleri deðiþtirilmemiþ, ancak Ýslâm dünyasý sýnýrlarý içinde bulunan emir ve valiler, bazý küçük deðiþiklikler ve ilâveler yapmak suretiyle sikke kestirmiþlerdi. O devirde bir dinar; 12 dirhem deðerinde idi. Hz. Ali devrinde bir dinar; 10 dirhem deðerine düþmüþtü. Emeviler devrinde Muâviye b. Ebi Süfyan, hilâfeti sýrasýnda Sâsânî sikkelerindeki hükümdarýn adýný çýkarýp kendi adýný kazdýrttý. Diðer emir ve valiler de Muâviye´nin izni üzerine kendi adlarýný sikkelerin üzerine kazýdýlar. Ayrýca Muâviye, bastýrdýðý dinarlarýn üzerine, kýlýç kuþanmýþ tasvirini koydurttu (Ýbrahim Artuk, ÝA "Sikke" mad.)

Abbâsîler devrinde para üzerine isim ve yazý yazma âdeti devam etmiþtir. Anadolu Selçuklularý zamanýnda Bizans ve Ýslâm memleketlerine ait sikkeler Anadolu´da geçmekteydi. Selçuklularýn iktisâdî yükseliþlerine orantýlý olarak gümüþ ve altýn paralar basýlmýþ ve ayarlarýnýn yüksekliði dolayýsýyla Anadolu dinar ve dirhemleri yabancý ülkelerde aranýr olmuþtu. Anadolu Beylikleri devrinde bu paralarýn ülke dýþýna çýkmasý yasaklanmýþtý. Anadolu Selçuklularý´nýn ilk altýn sikkesi II. Ýzzeddin Kýlýç Arslan zamanýnda basýlmýþtýr (Artuk, a.g.m., ÝA)

Araplardan Ýslâm devletlerine, sonradan da Selçuklulara anane yoluyla intikal etmiþ olan altýn ve gümüþ sikkeler (dinar ve dirhem), aynen Osmanlý devletine geçmiþtir. Osmanlýlar da bunlarýn tiplerini taklit etmek suretiyle sikke bastýrmýþlardýr (Ziya Karamursal, Osmanlý Mali Tarihi Hakkýnda Tetkikler, Ankara 1940, s. 208).

Osmanlýlarda ilk sikke Osman Gazi devrinde kestirilmiþtir. Orhan Gazi devrinde de tahta geçiþinin üçüncü yýlýna rastlayan 727/1327´de hükümdarlýk alâmetinden olarak Bursa´da ikinci Sikke kestirilmiþtir. Bu gümüþ sikkenin bir tarafýnda kelime-i þehâdet ile Ýslâm´ýn ilk dört halifesinin isimleri; diðer yüzünde ise Orhan b. Osman yazýsýyla basýldýðý yeri gösteren Bursa ismi ve daha altýnda da siyakat ile üç rakamý, kenarlarýnda da paranýn basýldýðý tarih olan 727 rakamý ve Osmanlýlarýn mensup olduklarý Kayý boyu damgasý da en üstte yer almaktadýr.

Halil Edhem, sikke üzerinde siyakat ile yazýlmýþ üç rakamýnýn Orhan Gazi´nin üçüncü saltanat yýlýný gösterdiðini kaydeder (H. Edhem, Meskukat-ý Osmâniyye, Ýstanbul 1334, I, 3).

I. Murad devrinde basýlan sikkelerde darb yeri konulmamýþtý. Yýldýrým Bayezid zamanýnda basýlan gümüþ ve bakýr sikkelerinde de darb yeri yoksa da tarih mevcuttu. Bu devirde devletin altýn sikkesi yoktu. Venedik Cumhuriyeti´nin altýn dukasý kullanýlýyordu. Bu altýn 40 akçe deðerinde idi (Artuk, a.g.m., ÝA, X, 631). Yýldýrým Bayezid devrinde basýlan sikkelere "Osmânî" veya "Sikke-i Osmânî" adý verilmiþti (Karamursal, a.g.e., s. 208).

Fetret devrinde Musa Çelebi Edirne´de 813/1410´da kendi adýna sikke bastýrmýþtýr. Çelebi Sultan Mehmed devrinde ise Amasya, Ayasluð, Bursa, Edirne ve Serez þehirlerinde akçe basýlmýþtýr. II. Murad zamanýnda sikke basýlan þehir sayýsý daha da artmýþtý. Bu devirde Bursa´da basýlan mangýrda Murad adýnýn altýnda, Osmanlýlarýn Kayý boyundan geldiðini gösteren bir damga mevcuttur. Fatih devrinde ilk altýn 882/1477´de basýlmýþtý. II. Bayezid zamanýnda da ayný tarzda sikkeler basýldý. Daha sonraki padiþahlar döneminde sikke basýmý, darbhaneleri ve miktarlarý açýsýndan giderek artmýþtýr (Artuk, a.g.m., ÝA.).

Sikkelerin basýldýðý yere, önceleri "sikkehane", daha sonralarý da "darbhane" denilmiþtir. Para ve madalya kalýbý yapana "sikkeken" adý verilirdi. Bunlarýn hazýrladýðý kalýplar gerekli iþlemlerden sonra "teksirhane"ye verilir, orada çoðaltýlan kalýplarla para ve madalya basýlýrdý (Pakalýn, a.g.e., III, 220-221).

Bütün bunlarýn dýþýnda sikke ayný zamanda Mevlevi külahý anlamýna da gelmektedir. Mevlevî derviþlerinin baþlarýna giydikleri deve tüyü renginde, üstü daha darca ve yuvarlakça, silindir þeklinde, iki katlý keçe külâhýna "sikke" denmekteydi. Bu "Külâhý Mevlevi" adý verilen sikkeler, Konya ve Bursa´da yapýlýrdý. Bu sikkeyi giyenlere "sikkepûþ" denirdi. Mevlevî tarikatýna yeni giren bir kiþinin baþýna sikke giydirilirken, yapýlan duaya ve getirilen tekbire de "sikke tekbiri" adý verilirdi.

 
 


radyobeyan