Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Sevab By: armi Date: 20 Mart 2010, 18:14:42

SEVAB




Ýyi bir davranýþa karþý Allah tarafýndan verilecek mükâfat; Allah´ýn rýzasýna uygun ve âhiret mükâfatýna lâyýk iyi iþ. Ýslâm dinine uygun olarak giriþilen iyi davranýþlara karþý Allah´tan umulan mükafatlarýn tamamýný dile getiren "sevab"ýn karþýtý olarak dilimizde günah ve azap kelimeleri kullanýlmaktadýr.

Ýslâm terminolojisinde, kullarýn farz olan ibadetleri yerine getirdikleri takdirde sevap kazanacaklarý açýklanmakla beraber; bu terim daha çok, dinî görev olmayan ve kullarýn kendiliklerinden yaptýklarý iyiliklerin Allah tarafýndan verilecek mükâfatlarýný ifade etmektedir. Kur´an-ý Kerim azap ve sevabýn sonsuz olduðunu, "Her kim kötülük eder de onun kötülüðü kendisini çepeçevre kuþatýrsa iþte o kimseler cehennemliktir. Onlar orada devamlý kalýrlar"; "Ýman edip yararlý iþ yapanlara gelince, onlar da cennetliktirler. Onlar orada devamlý kalacaklar" (el-Bakara, 2/81-82) âyetleriyle açýklamýþtýr.

Kur´an-ý Kerim, dünyada iþlenen iyi-kötü, az-çok bütün amellerin karþýlýðýnýn âhirette mutlak surette görüleceðini, bu dünyaya imtihan için geldiðimizi bir çok âyetinde vurgulamýþtýr (el-Bakara, 2/155). Ýslâm´a göre insanýn âhiretteki durumu sevap ve azabýnýn çokluðuna göre deðerlendirilecektir. Sevabý çok olanlar Cennet´e, az olanlar da belirli bir süre Cehennem´e gideceklerdir. Kur´an açýsýndan sevap olarak tanýmlanan ameller, "amel-i salih" diye nitelendirilmiþtir. Kur´an birçok âyetiyle insanlarý iman etmeðe ve günahlardan sakýnarak sevap kazanmaða çaðýrmýþtýr (el-Bakara, 2/103). Bir baþka Kur´an âyetiyle, dileyene dünya menfaati, dileyene de âhiret sevabýnýn verileceði müjdelenmiþtir (Alû Ýmran, 3/145). Kur´an´da sevap karþýlýðýnda mükâfat terimi de geçmektedir. Nitekim, Kim dünya mükâfatýný isterse bilsin ki dünyanýn da âhiretin de mükafatý Allah´ýn nezdindedir. Allah hakkýyla iþitici, kemaliyle görücüdür" (en-Nisa, 4/134). âyetinde sevap bu manada kullanýlmýþtýr. el-Mâide, 5/85 âyeti de ayný espri içinde deðerlendirilmelidir. Bir baþka âyette el-Kehf, 18/46 mal ve oðullarýn bu dünya hayatý için bir zinet olduðu, baki kalacak güzel amellerin ise Allah katýnda sevapça daha hayýrlý olduðu açýklanmýþ, ayný mana Meryem, 19/76 âyetiyle de vurgulanmýþtýr. Güzel ameller iþleyen kiþi razý olacaðý bir hayat, hoþnut bir geçim ve yaþayýþ içinde bulunacaktýr.

Sevap ve günah terimleri bütün dinlerde, özellikle Ýslâm´dan önceki Musevilik ve Hýristiyanlýkta da mevcuttur. Ýçerik ve kapsam farklý olmakla beraber, bu iki dinde de sevap, Allah´ýn hoþnutluðunu kazanmak ve insanlara yararlý olmak için giriþilen her türlü iyi davranýþlarý ifade için kullanýlmaktadýr. Kitab-ý Mukaddes´in genel esprisi, insanlarý sevaba teþvik ederek günahlardan sakýndýrmaktýr. Ýslâm´ýn zina, hýrsýzlýk, haksýz yere adam öldürme gibi haram ve günah saydýðý hususlar, tahriften korunabilmiþ Tevrat ve Ýncil metinlerinde de haram ve günah olarak kabul edilmiþtir. Ayný þekilde Ýslâm´ýn sevap saydýðý davranýþlar, Musevilik ve Hýristiyanlýkta da sevap olarak nitelendirilmiþtir. Kur´an-ý Kerim dikkatle incelendiðinde insanlarý kötülüklerden uzaklaþmaya, hayýr ve sevaba vesile olacak iþ ve davranýþlara yönelmeye teþvik eden bir çok âyet görülür. Bir müslüman öncelikle þunu bilmelidir; "Herkes bu dünyada yaptýðýnýn karþýlýðýný âhirette muhakkak surette görecektir" (el-Bakara, 2/281).

Sevap sadece âhirete hazýrlýk gayesiyle giriþilecek iyi faaliyetler bütünü deðildir. Onun, dünya hayatýný da ilgilendiren bir çok yönü vardýr. Çevremize karþý göstereceðimiz iyi davranýþlar buna vesile olur ve bize sevap kazandýrýr. Çünkü bir müslüman inanýr ki; "Dünya sevabý da, âhiret sevabý da Allah´ýn yanýndadýr" (en-Nisa, 4/134). Sevap kazanmanýn en güzel yollarýndan biri, yapýlan bütün iþlerde Allah rýzasýný kazanmak, Kur´an diliyle, " Allah´a güzel bir ödünç vermektir" (el-Bakara, 2/245; et-Tegabün, 64/17).

Nice insanlar vardýr ki, yaptýklarý hayýrlarý gizler ve baþkalarýna göstermeden yardýmlarýný onlara ulaþtýrýrlar. Bu güzide insanlar hakkýnda Cenab-ý Hakk, Mallarýný gece ve gündüz, açýk-gizli hayra sarfedenlerin mükâfatlarý Allah katýndadýr. Onlar için ne bir korku, ne de üzülme vardýr" (el-Bakara, 2/274) buyurur.

Ýslâm dini insanlarý daima iyilik yapma yolunda yardýmlaþmaya, kötülük yolunda ise bundan uzak kalmaya çaðýrmýþtýr (el-Mâide, 5/2). Bu dünya hayatýnda müslümanýn görevi Rabbinin huzuruna günahla deðil, sevapla çýkmak olmalýdýr; "Þurasý muhakkak ki, kim Rabbine günahkâr olarak varýrsa Cehennem sýrf onun içindir. O ise orada ne ölür, ne de dirilir" (Tâhâ, 20/74). Sevap konusunda bir noktaya iyi dikkat etmek gerekir: Bu dünya hayatýnda kiþilerin aklî ve bedenî kuvvetleri yerinde iken hayýr ve iyilik yapmalarý, sevaba vesile olacak faaliyetleri bizzat yürütmeleri gerekir. Yoksa ölüm gelip çattýðý zaman dövünmenin bir faydasý olmayacaktýr. Nitekim; "Herhangi birinize ölüm gelip de; "Rabbim! Beni yakýn bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!"demesinden önce size verdiðimiz rýzýktan harcayýn" (el-Münâfýkûn, 63/10) âyeti, durumu böyle olanlarýn halini gayet güzel bir þekilde açýklamaktadýr.

Ýslâm açýsýndan sevap, müslümanlar arasýnda dayanýþma ve sevgi baðlarýnýn kuvvetlenmesini saðlayan güzel bir davranýþtýr. Sevap duygusu ve sevap iþleme aþký, Allah ile kullarýn birbirlerine baðlanmasýný saðlayan en güzel bir köprüdür. Bu bakýmdan dilimizde, "sevaba girmek", "sevap iþlemek" ve "sevap kazanmak" vb. deyimler hayýr iþleri ve hayýrlý teþebbüslerde daima hatýrýmýza ilk gelen cümleler olmuþtur.

Ýslâm´a göre sevap kavramýný iki ana grupta toplamak mümkündür: 1. Kullar için sevap, 2. Allah için sevap. Ancak kullar ve Allah için olan sevaplarýn kesin hududunu çizmek de kolay deðildir. Daha umumi bir açýdan Ýslâm´a göre sevabý, dinin kesinlikle vazife saydýðý faaliyetler dýþýnda kalan ve insanýn kendi arzusuyla yaptýðý fiiller diye tarif etmek mümkündür.



radyobeyan