Semavi din By: armi Date: 20 Mart 2010, 17:59:14
SEMAVÎ DÝN
Allah Teâlâ´nýn peygamberlerine vahyettiði esas ve hükümler; akýl sahibi insanlarý kendi arzularý ile hayýrlara yani dünya ve âhiret saadetine sevk eden sistem. Baþka bir tabirle Semavî veya ilahi din, peygamberlerin ilahi vahye dayalý olarak tebliðâtýdýr ki, insanlarý kendi iradeleri ile her türlü iyiliklere sevkedip kötülüklerden alýkoyar. Dini gerçeklerin peygamberlere vahyedilerek bildirilmesi madde ve tabiat âleminin ötesinde manevi hallerdendir. Bunlar, madde ve özellikleri gibi duyularla kavranmaz. Yalnýz duyulara ve akla dayanan deliller ile aydýnlatýlmýþ temiz vicdanlar ile sýhhatlerine hükmolunur. Bunlarý teblið eden peygamberlerin doðruluklarý, gösterdikleri mucize ve baþka beyyinelerle anlaþýlýr.
Tek olan Allah´a inanýp yalnýz O´na ibadet etmeyi emreden semavî din, beþeriyetin ilk dinidir. Ýnsanlýðýn baþlangýcýnýn vahþet devri olduðunu ve dininin de bir takým yanýlma, aldanma ve insanlarýn kollektif heyecanlarýna dayanan batýl inanç ve ayinlerden ibaret bulunduðunu ileri süren sosyolojik teorilerin hiçbir bilimsel deðeri yoktur. Dinin menþei vahiy ve nübüvvettir. Hz. Âdem ilk insan ve ilk peygamberdir. Ýlahi vahye mazhar olan Hz. Âdem, evlad ve torunlarýný, onlara hakk dini yani semavî dini öðreterek eðitmiþtir. Ýnsanlar, sonradan çeþitli marazî hallerle hak ve semavî dinden uzaklaþmýþlar ve sapýklýk çukurlarýna düþmüþlerdir. Cenab-ý Allah zaman zaman gönderdiði peygamberleriyle insanlarý hakka ve tevhide davet ettirmiþtir. Dinin hakiki vâzý´ý ve kurucusu Allah Teâlâ´dýr. Hiçbir insan, hatta peygamber bile kendiliðinden bir din oluþturamaz. Peygamberlere, dinleri Allah´tan alýp teblið etmiþ olmalarý bakýmýndan mecazen din ve þeriat vazý´ý denilebilir.
Allah´ýn vahyine ve peygamberlerin tebliðatýna dayanmayan, düþünceler, semavî din olamaz. Allah´tan kendilerine vahy edilip kitab indirilen Hz. Musa, Hz. Ýsâ ve Hz. Muhammed gibi peygamberlerin bildirdikleri dinlere semavî din denilmesi doðru olur. Bir kimsenin veya bir cemaatýn din adýyla ortaya attýklarý fikir ve içtihadlar, din olmayýp; bunlarýn görüþ ve mezhebleridir. Aslýnda, Mecusî dini, Buda dini, putperestlik dini denilmez. Mecusî mezhebi, Buda mezhebi... denilir. Batýda bunlar "Ýzm" ile adlandýrýlýr: Budizm, Hinduizm, Fetiþizm gibi.
Semavî dinlerin hepsi ayný olan iman ve akaid esaslarýnda birleþmiþlerdir. Onlarýn þöyle ortak yanlarý vardýr.
Bütün semavi dinler, Allah Teala´nýn zat ve sýfatlarýnda tek olduðunu ve O´nun yegane yaratýcý ve müessir olduðunu, ibadetin yalnýz O´na yapýlacaðýný ve O´ndan baþkasýna ibadet edilemeyeceðini bildirirler.
Gönderilen peygamberlerin hepsine iman etmeyi emrederler. Peygamberler, Allah´ýn kendilerine vahiy gelen elçileri olduðunu mucizelerle ispat ederler: "Peygamberleri onlara beyyineler (mucizeler) getirdiler..." (Yunus, 10/13; Ýbrahim, 14/9).
Peygamberlere indirilen kitablara iman etmek emredilir. Semavî dinlerde Allah´tan peygamberlerine vahiy ve kitablarýn indirilmesi dinin esaslarýndandýr. Kitablar, indirilen vahyin yazýlý þekilleridir.
Meleklere iman semavi dinlerde iman þartlarýndandýr.
Öldükten sonra ahirette diriltileceðimiz ve bu dünyada yaptýklarýmýzýn hesabýný orada vererek Cennet veya Cehenneme gideceðimiz esasý üzerinde ýsrarla durulur.
Allah´ýn kaza ve kaderine imanla birlikte O´nun kullarýna zulmetmeyeceðine, Kullarýn hür irade ve ihtiyarlarý ile iyi veya kötü bir yola gireceklerine ihtiyarî iþlerinde ne yaparlarsa kendi iradeleri ile yaptýklarýna inanmak Semavî dinlerin esaslarýndandýr.
Semavî dinlerin bildirdiði esaslarda akýl, ilim ve gerçeklerle çeliþecek bir þey bulunmaz.
Semavî dinler, þekilleri deðiþik bile olsa, namaz, oruç, zekat, Allah´ý anma gibi ibadet esaslarýný vaz´ etmiþ ve bunlarda ihlasý emretmiþtir.
Semavî dinler, insanlarýn birbirlerine karþý þefkatli ve merhametli davranmalarýný; can, namus ve mal haklarýna riayeti; muamelât ve haklarda musavat ve adâleti, vazife ve emanetlere riayeti; iffeti, istikameti, her türlü iyilik ve yardýmlaþmayý, birlik, beraberlik ve kardeþliði emretmiþler; her türlü kötülük, ahlaksýzlýk ve hayasýzlýðý yasaklamýþlardýr.
Hülasâ, bu dinler, yalnýz bir Allah´a iman ve ibadet edip, dosdoðru hareket eden insan olmayý emretmiþlerdir. Semavî dinlerin asýl hedefi; insanlarýn hem içlerini, hem de dýþlarýný temizleyerek onlarý kemale erdirmek ve dünya ve ahiret saadetine eriþtirmektir. Semavî dinlerin bu özelliklerini Kur´an-ý Kerim þöyle açýklar:
"Allah, dini dosdoðru tutun ve onda tefrikaya düþmeyin diye Nuh´a tavsiye ettiðini, sana vahyettiðimizi, Ýbrahim´e, Musa´ya ve Ýsa ya tavsiye ettiðimizi sizin için þeriat ve hukuk düzeni yaptý. Fakat müþrikleri kendisine davet ettiðin bu din, onlara zor gelmiþtir. Allah dilediðini kendine seçer ve kendisine yöneleni de doðru yola iletir" (eþ-Þurâ, 42/13)
Semavî dinlerin herbiri aslýnda hak ve doðrudur ve kendisiyle amel edilir; mensublarý tarafýndan yapýlan tahrif ve deðiþikliklerle batýl olur; müddeti geçince bir peygamberin yeni bir þeriat getirmesiyle nesh olunur da ibadet ve muâmelat sahasýnda kendisiyle amel edilmez. Allah Tealâ, Semavî dinlerin tahrif edilmeleri ile düzeltilmeye ve amel müddetlerinin geçmesiyle yenilenmelerine ihtiyaç duyulmasý sebebiyle pek çok peygamber göndermiþtir.
Yahudiler Hz. Musâ´nýn teblið ettiði dini ve Tevrâtý çeþitli yalan ve yanlýþlarla tahrif edip bunlarýn düzeltilmesi için gönderilen peygamberlerin çoðunu öldürünce, Allah Tealâ Hz. Ýsa´yý göndermiþ; Hz. Musâ´nýn teblið ettiði semavî din Hz. Ýsâ´nýn teblið ettiði ilahi dinle (Hýristiyanlýkla) düzeltilmiþti. Hz. Ýsa´yý inkâr eden Yahudiler deðiþtirdikleri eski dinleri üzerinde kalmýþlar, Hz. Ýsâ´nýn peygamberliðine inanan Hýristiyanlar da O´nun ref´inden sonra, halký putperest olan Romalýlara Hýristiyanlýðý kabul ettirmek ve dairesini geniþletmek için, teslis gibi, putperestliðin birçok batýl itikad ve âdetlerini bu semavî dine sokmuþlardý. Böylece Hz. Ýsâ´nýn teblið ettiði ilahî din, deðiþtirilip tahrif olununca, Hz. Peygamber Muhammed (s.a.s)´in teblið ettiði Ýslâm dini ile yenilenmiþtir. Aslýnda Musevilik ve Hýristiyanlýk Allah´tan indirilen diðer semavî dinler gibi vahiy ve nübüvvete dayanýp ilahi dinlerde aranýlan özellikleri içeriyor ise de, bugün Ýslâm dininden baþka bu dinlerin gerek akaidinde, gerek ibadet, muamele ve ahlâk sahalarýndaki tatbikat ve teferruatýnda semavî dinlerde bulunan esas ve özelliklere aykýrý ve bunlarý tekzib eden pek çok yanlýþlýklar ve durumlar vardýr.
Yahudilik ve Hýristiyanlýðýn tahrif edilerek hurafeler ve cehaletle doldurulmasý ve akýl ve hikmetten uzak kalmalarý sebebiyle 19. asrýn sonlarýna doðru Avrupa da J.J. Rousseau, J. Simon, Voltaire gibi aydýnlar; vicdanlarý tatmin etmek ve toplumlarýn ahlaklý olmalarýný saðlamak için "Tabiî din" adý ile birtakým fikir ve esaslar ortaya koymuþlardý. Bunlar vahiy ve nübüvveti ve dolayýsýyla semavî dinleri inkâr etmiþlerdi. Vahiy ve nübüvvete dayanmayan ve dindir diye ortaya atýlan bu fikirler, insanlarýn akýl ve keyfi arzularý ile uydurulmuþ olacaðýndan kutsallýk ve ilahi gerçeklikten yoksun kalacaklar; akýllarý doyuramayacak ve vicdanlarý tatmin edemeyeceklerdir.
Bugün Hz. Peygamber´in teblið ettiði Ýslâm´dan baþka bozulmadan kalan ve hakiki semavî din vasýflarýný taþýyan bir din yoktur.
Allah katýnda asýl din ancak Ýslâm´dýr" (Âlu Ýmrân, 3/19). Allah´ýn bileceði hakikî mazereti olmadan bu dini kabul etmeyen kimse ebediyyen hüsrandadýr.
"Her kim, Ýslâm´dan baþka bir din arar ve isterse, bu, kendisinden asla kabul edilmeyecektir. O kimse ahirette de hüsrana uðrayanlardan olacaktýr" (Âlu Ýmrân, 3/85).
Þurasý bir gerçektir ki; deðiþtirilip tahrif edilmeden korunmuþ olan bir semavî dine baðlanýlmadan yüksek ahlâk ve faziletli kimselerden teþekkül edecek toplumlar meydana gelemez. Milletlerin ve insanlarýn ekonomik ve fiziksel güçlerle birbirlerini bombardýman etmelerinden kurtarmak için bir çare varsa, o da onlarýn içten Allah´a ve O´nun saadet ve iyilik yolu olan Ýslâmý iyi ve doðru anlamalarý ve buna iman etmeleri ile bulunacaktýr.
radyobeyan