Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Selem By: armi Date: 20 Mart 2010, 17:56:03

SELEM




Satýþ bedeli peþin ödenerek mal veresiye olmak üzere yapýlan bir satým akdi. Burada, hazýr olan bir ivaz karþýlýðýnda nitelikleri belirli bir ivazýn zimmette bir borç olarak belli bir zaman sonunda teslimini kapsayan bir akit söz konusudur.

Selem akdi Kitap, Sünnet ve Ýcmâ delilleri ile meþrûdur. Borçlanma ile ilgili âyetin selem akdini de kapsamýna aldýðý kabul edilmiþtir. Âyette þöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Belli bir zamana kadar birbirinize borçlandýðýnýz zaman, onu yazýnýz" (el-Bakara, 2/282). Ýbn Abbas: "Belli bir zamana kadar, selem akdi yapmayý Allah Kitab-ý Keriminde helal kýlmýþ ve ona izin vermiþtir" demiþ ve sonra bu âyeti okumuþtur (Zeylâî, Nasbu´r-Râye, IV, 44).

Ýbn Abbas (r.a)´den rivayete göre, Rasûl-i Ekrem (s.a.s) Medine´ye geldiði zaman, Ensar tarým ürünlerinde, bir iki veya üç yýla kadar selem akdi yapýyorlardý. Allah´ýn elçisi þöyle buyurdu: "Kim bir þeyde selem akdi yaparsa; belirli ölçüde, belirli tartýda ve belirli zamana kadar yapsýn" (Buhârî, Selem, 1, 2, 7; Müslim, Müsâkat, 128).

Diðer yandan para peþin mal veresiye satýþýnýn câiz oluþu konusunda Ýslâm âlimleri görüþ birliðindedirler. Çünkü toplumun bu çeþit alýþ-veriþlere ihtiyacý vardýr. Ýslâm da ticaret hayatýnda toplumun tüm ihtiyaçlarýný karþýlayacak prensiplere yer verilmiþtir. Ýslâm´da mevcut olmayan ve meydana gelmeme tehlikesi bulunan ma´dûmun satýþý yasaklanmýþ; fakat selem akdi bundan istisna edilmiþtir. Meselâ,10 dönüm tarladan çýkacak ürünü peþin para ile satmak ma´dümun satýþý olup, câiz deðildir. Fakat bir ton þu vasýftaki ürünü, þu kadar süre sonra teslim etmek üzere peþin para ile satmak selem akdi olup, câizdir.

Selem akdinde satýþ bedeli nakit para, altýn, gümüþ olabileceði gibi; buðday, arpa gibi ölçüyle veya pamuk, demir gibi tartýyla alýnýp satýlan misliyattan da olabilir. Ayrýca, satýþ bedeli olacak paranýn veya misli malýn satýcýya peþin olarak akit sýrasýnda teslim edilmesi de gereklidir.

Selem konusu olan malda aþaðýdaki þartlarýn bulunmasý gerekir:

1) Malýn cinsinin belli olmasý. Buðday, arpa, pirinç vb. gibi...

2) Nev´inin belirli olmasý. Kanada buðdayý, sert buðday, sulama buðdayý gibi...

3) Sýfatýnýn belirli olmasý. Ýyi buðday, orta veya âdi buðday gibi... Cins, nevi ve sýfatýn belirtilmesi yeterli olup, akidde yeni üründen olmasýný þart koþmak câiz deðildir. Aksi halde ma´dumu satmak olur.

4) Miktarýn ölçü, tartý veya sayý ile belirlenmesi gerekir. Bu hususlarýn belirlenmemesi, anlaþmazlýða yol açar ve akdi fesada götürür.

5) Bedellerde fazlalýk ribasýnýn iki illetinden birisinin olmamasý gerekir. Bunlar cins ve miktar birliðidir. Çünkü bu takdirde faiz gerçekleþir. Bu iki sýfattan birisinin bulunmasýyla nesîe ribasý ortaya çýkar. Diðer bir ifadeyle, selemde fazlalýk ribasýnýn illetinin iki vasfýndan birisinin olmamasý þarttýr. Bu da ya ölçü veya tartý, ya da cinstir. Çünkü fazlalýk ribasýnýn illetinin iki özelliðinden birisi, nesîe ribasýnýn illetini oluþturur. Bu iki vasýftan birisi selemin iki bedelinde yani satýþ bedeli ve malda bir araya gelirse nesîe ribasý olur. Kendisinde riba olan akit ise fasit olur. Peþin para ile veresiye buðday satmak gibi satýþ bedeli ve mal ayrý cinsten olmakla miktar birliði gerçekleþmezse, nesîe ribasýnýn illetinin mevcut olmamasý yüzünden selem akdi geçerli olur. Bu da miktar yahut cins birliðidir. Burada satýþ bedeli kaðýt para ise, sayýyla; altýn veya gümüþ ise, aðýrlýk ölçüsüyle; selem konusu buðday ise, hacim ölçüsüyle satýldýðý için miktarlar eþit sayýlmaz (el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyî, V, 214, 186).

6) Selem konusu malýn ta´yin ile muayyen hale gelen mallardan olmasý. Altýn, gümüþ ve nakit para gibi tayin ile belirli hale gelmeyen þeyler selem konusu olmaz. Çünkü selemin konusu mebî´dir. Mebî ise tayin ile belirli hale gelmelidir. Altýn, gümüþ ve nakit paralar bir alým satým akdinde yalnýz satýþ bedeli olmaya elveriþlidirler. Külçe halindeki altýn ve gümüþ için iki görüþ vardýr. Bazý bilginler bunlarý basýlmýþ dirhemlere benzetirken; diðerleri ticaret eþyasý saymaktadýr. Bu prensipten hareketle Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf kendi devirlerinde tedavülde bulunan ve bakýrdan basýlan "fels" adý verilen madeni paralarý sayýyla alýnýp satýlan ticaret mallarýna benzetmiþler ve bunlarýn selem akdine sayý hesabý ile konu (mebi) olabileceði görüþünü benimsemiþlerdir. Ýmam Muhammed ise bunlarý satýþ bedeli (semen) niteliðinde görmüþtür.

7) Malýn veresiye olmasý. Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre selem akdinin vadeli olmasý gerekir. Aksi halde, para ve mal peþin olunca normal satým akdi meydana gelir. Ýmam Þâfiî ise bu konuda farklý düþünür. Ona göre, vade belirlenmekle birlikte, akit sýrasýnda veya vadeden önce selem konusu mal, satýcýnýn elinde mevcut ise; nakit para ve mal her ikisi de peþin þekline dönüþür. Þâfiî´nin bu görüþü elinde mal olduðu halde bunu vermeyip darlýk yaratan ve bu yolla mala raðbeti sunî olarak sürdürmeye çalýþan kimselere karþý tedbir niteliðindedir. Bu, bir bakýma parasýný peþin ödeyen müþteriye, satýcýnýn üreteceði malda vade gelmeden de öncelik hakký tanýma anlamýna gelmektedir.

8 Malýn cinsinin akit tarihinden vade tarihine kadar tür ve özellikleriyle çarþýlarda mevcut olmasý ve onun hububât gibi insanlarýn elinde tükenmesi düþünülmeyen mallardan bulunmasý gerekir. Eðer akit sýrasýnda veya teslim tarihinde mevcut olmaz yahut bu arada meyve, elma ve süt gibi insanlarýn elinde tükenirse, bu çeþit mallarda selem caiz olmaz. Çünkü bu durumda teslim edememe riski söz konusu olur.

9) Selem akdinin kesin olmasý. Taraflardan her ikisi veya birisi için muhayyerlik þartý konulamaz.

10) Malýn tesliminde külfet ve masraf söz konusu ise ifa yerinin belirlenmesi.

11) Malýn, nitelikleri belirlenebilen cinsten olmasý gerekir. Bunlar zimmette borç olabilen ve misliyat denilen standart þeylerdir. Hanefiler ölçü, tartý veya sayý ile alýnýp satýlan þeylerde selem akdini câiz görürken; diðer mezhepler, hayvan, balýk kemikli et gibi yukarýdaki ölçülere uymayan ancak nitelikleri taraflarca belirlenen diðer bazý mallarda da selem akdini geçerli saymýþlardýr (es-Serahsî, el-Mebsût, XII,131,136; Ýbn Rüþd, Bidâyetü´l Müctehid, II, 200).

Þamil ÝA



radyobeyan