Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Seferberlik By: armi Date: 20 Mart 2010, 17:49:59


SEFERBERLÝK




Topluca savaþa çýkma anlamýnda bir Ýslâm savaþ hukuku terimi. Ýslâmi ýstýlahta karþýlýðý "nefr-nefîr"dir.

Nefr, lügatta, heyecân veren bir iþten dolayý bir yerden bir yere fýrlayýp çýkma manâsýna gelmektedir. Nefr düþmana karþý gaza için fýrlayýp çýkmakta kullanýlmýþtýr. Böyle çýkýp toplanan cemaate "nefîr", cemaati teþkil eden her bir kiþiye de "nefer" denir. Ýmamýn insanlarý cihada davet ve tahrik etmesine ise "istinfâr" denir. Þimdiki istilahta "seferberlik emri", yani halký yerinden oynatma anlamýna gelir (Elmalýlý M. H. Yâzýr, Hak Dini Kuran Dili, IV, 2544-2545).

Seferberlik (nefîr), bir beldede bulunan müslüman halkýn, canlarýna, mallarýna, çoluk ve çocuklarýna saldýrmak üzere, düþmanýn gelmekte olduðundan haberdar edilmesidir. Bu durumda o belde ahalisinden gücü yeten müslümanlar üzerine cihad farz olur (Fetâvay-ý Hindiyye Terc., M. Efe, IV,138; Ö. N. Bilmen, Hukuk-u Ýslâmiyye Kamusu, III, 371).

Seferberlik kýsmî ve genel seferberlik þeklinde iki kýsým olarak mütalaa edilmiþtir:

1- Kýsmî seferberlik (Nefir-i hâs): Savaþ için yalnýz bir kýsým efradýn sefer haline gelmesidir. Bu, fazla kuvvet toplanmasýna gerek görülmediði zamanda gerçekleþir. Meselâ, sýnýrlardan birinde meydana gelen bir savaþ olayýný halletmek için o civarda bulunan Ýslâm kuvveti yettiði takdirde diðer kimselerin silâh altýna alýnmasýna lüzum görülmez.

2- Genel seferberlik (Nefir-i âmm): Savaþ mýntýkasýnda bulunan bütün efrâdýn seferber haline getirilmesi demektir ki buna, düþmanýn bir Ýslâm beldesine aniden hücum ettiði ve bu düþmaný, bir kýsým Ýslâm kuvvetlerinin uzaklaþtýramamasý halinde baþvurulur. Bunun dairesi ihtiyaca göre geniþler. Mümkün olduðu kadar Ýslâm aleminin doðusundan batýsýna kadar yayýlýr.

Cihad için seferberlik ilâný yapýldýðý zaman bu ilâna icâbet farzdýr. Çünkü Cenabý Hak; "Gerek hafif, gerek aðýr olarak (Þartlarýndan dolayý savaþ size kolay gelse de, zor gelse de, genç veya ihtiyar, bekâr veya evli, iþsiz veya meþgul, fakir veya zengin, yaya veya binitli, saðlam veya hasta, yüksüz veya yüklü, hangi halde bulunursanýz bulunun; hep birlikte savaþa çýkýn, mallarýnýzla ve canlarýnýzla Allah yolunda cihad edin. Eðer bilirseniz bu, sizin için daha hayýrlýdýr" (et-Tevbe, 9/41) buyurmuþtur.

Rasûl-ü Ekrem (s.a.s)´de hadis-i þerîflerinde,

"Mekkenin fethinden sonra Medineye hicret yoktur, ancak cihad ve niyet vardýr. Binaenaleyh cihada çýkmanýz (mü´minlerin emiri tarafýndan) istendiði zaman cihada seferber olup çýkýnýz" (Buharî, Cihad, 1; Müslim, Ýmâre, 85; Ebû Davûd, Cihad, 2; Tirmizî, Siyer, 32; Ýbn Mâce, Cihad, 9) buyurmuþtur.

Cihad için ilân edilen seferberlik emrine uymayanlara ilâhî tehdîd vardýr. Cenabý Hak bunu þöyle ifade etmektedir:

"Ey inananlar, size ne oldu ki: "Âllah yolunda topluca savaþa çýkýn" dendiði zaman yere çakýlýp kaldýnýz (aðýr davrandýnýz)" (et-Tevbe, 9/38).

Buna göre, Allah yolunda cihad için seferberlik ilân edildiðinde duruma göre, derhal icabet farz olur. Kur´an, aðýr davrananlarý tehdit etmektedir. Bu aðýr davranma bütün mü´minlerde görülmese bile, tamamý birbirine baðlý olmasý gereken bir toplumdan bazýlarýnýn aðýr davranmasý, toplumun aðýr hareket ettiði manâsýný akla getirir. Bunun ise, seferberliðin vaktinde toplanamayýp ordunun tamamýnýn zamanýnda hareketten geri kalmasýna sebep olabileceði, doðacak zararýnýn da ümmete ait olacaðý nüktesiyle genele þöyle hitab edilmiþtir:

"Ahiret yerine dünya hayatýndan razý mý oldunuz? Ama dünya hayatýnýn geçimi, ahiretin yanýnda pek azdýr. Eðer topluca savaþa çýkmazsanýz (Allah) size azabeder ve yerinize sizden baþka bir topluluk getirir. O´na hiç bir zarar veremezsiniz. Allah herþeye gücü yetendir" (et-Tevbe, 9/38-39).

Cihad için kýsmi seferberlik ilân edildiði zaman, cihad bir farz-ý kifâye olur. Yani bu görev müslümanlarýn bir kýsmý tarafýndan yerine getirilince diðerlerinden düþer. Meselâ, sýnýrlardan birinde zuhur eden bir savaþ olayýný gidermek için o taraflarda bulunan Ýslâm kuvveti yettiði takdirde, diðer efradýn silâh altýna alýnmasýna gerek yoktur.

Genel seferberliðe lûzum görüldüðü, yani savaþ mýntakasýnda ve civarýnda bulunan bütün efradýn savaþ için seferber haline getirilmesi gerektiði takdirde cihad bir farz-ý ayn olur. Cihad savaþa sahne olan beldedeki, bunlar yetiþmediði takdirde bunlara komþu olan beldelerdeki müslümanlar üzerine görev olur.

Kýsmî seferberlik halinde kölelere, kadýnlara, ebeveyni razý olmayan kimselere, alacaklýlara ve kefilleri muvafakat etmeyen ve býrakacak bir rehin bulamayan borçlulara, bulunduklarý beldede fýkhî yönden ilmine müracaat edilecek âlimlere savaþa bilfiil katýlmak gerekmez. Bu konuda Cenabý Hak þöyle buyurmaktadýr:

"Bütün inananlarýn toptan sefere çýkmalarý doðru deðildir. Her topluluktan bir grubun toplanýp dini iyice öðrenmeleri ve kavimleri kendilerine dönüp geldikleri zaman (Allah´ýn yasak kýldýðý þeylerden) kaçýnmalarý için onlarý uyarmalarý gerekmez mi?" (et-Tevbe, 9/122).

Ebû Said el-Hudrî (r.a)´den gelen bir rivayete göre Rasûlü Ekrem (s.a.s), Benu Lihyan kabilesine asker toplamak için adam göndermiþ ve, "Her iki kiþiden birisi cihad için çýksýn!" buyurmuþ, sonra geride kalanlara da,

"Hanginiz, cihada çýkan kardeþinin malý ve ailesi hakkýnda hayýr ve iyilikle onun hakkýný gözetirse, ona cihada çýkanýn sevabýnýn yarýsý vardýr" buyurmuþtur.

Bunun hikmeti þudur: Toplumun bütün fertlerini savaþa çýkarmak Ýslâm devletinin iþlerinin yüzüstü kalmasýna, savaþa çýkanlarýn ve geride kalan acezenin nafakasýnýn temin edilmesine, ülkenin harap, halkýn sefil olmasýna sebep olur (Nevevi, el-Meemu´ Þerhu´l-Mühezzeb, XVIII, 48).

Kýsmî seferberlikte ulü´l-emr, bir þahsýn her halde cihada katýlmasýný emrederse, ebeveyni razý olmasa dahi, itaat vacib olur. Zira böyle bir durumda ulü´l-emr´e itaat, ebeveyne itaatten daha önemlidir.

Genel seferberlik halinde ise köleler, kadýnlar, borçlular, alimler, hatta savaþabilecek çocuklar dahi cihad ile mükellef olurlar. Ýsterse efendileri, kocalarý, alacaklýlarý, ana ve babalarý razý olmasýnlar... Çünkü bu halde cihada iþtirak bir farz-ý ayndýr; borç, bir kýsým insanýn yapmasýyla diðerlerinin üzerinden düþmez. Bu durumda düþmanýn hücûmunu elbirliðiyle durdurmak zaruret halini almýþtýr. Genel haklara riayet görevi, özel haklardan öne geçmiþtir. Bu "Umumi zararý uzaklaþtýrmak için hususi zarar tercih olunur" kuralýnýn uygulanmasý demektir (Ö. N. Bilmen, Hukuk-u Ýslâmiyye Kamûsu, III, 383-384; Ýsmail Muhammed Ebu Þerîa, Nazariyyetû´l-Harb fi´þ Þerîati´l Ýslâmiyye, s.107-1 I5; Sa´dî Ebû Habîb, Dirase fi Minhâci´l-Ýslâmi´s Siyâsi).


radyobeyan