Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Seddi zerayi By: armi Date: 20 Mart 2010, 17:49:03
SEDDÝ ZERAYÝ´




Sedd; menetme, engelleme, kapama manalarýna gelir. Zerayi´ ise bir þey´e götüren vesîle ve yol manâsýna gelen zeria´nýn çoðuludur. Bu þey mefsedet, maslahat, söz ve fiil olabilir.

Sedd-i zerayi´ vesîleleri kaldýrmak, sebebi týkamak demektir. Bu durumda harama vesîle olân þey haram, vacibu vesîle olan þey vaciptir. Fuhuþ haramdýr; fuhþa vesîle olduðu için yabancý kadýnýn avret yerine bakmak da haramdýr. Cuma namazý farzdýr, Cuma namazýna gitmek ve Cuma namazýna gitmek için alýþ-veriþi býrakmak da farzdýr.

Zerayide asýl olan fiillerin sonucudur. Fiil, sonucuna göre hükme baðlanýr. Ýstenilen bir þeye vasýta olan fiil taleb edilir; kötülüðe vasýta olan þey de yasaklanýr. Burada fiillerin sonuçlarý göz önüne alýnýrken failin niyetine deðil fiilin sebep olduðu neticeye bakýlýr ve hüküm ona göre verilir. Bu konuda "Maksadýn vesîlesi maksada tabidir" kaidesi câridir. Ýmam Karafi bu konuda þöyle der: "Üstün maksada götüren vesîle üstündür; kötü maksada götüren vesîle ise kötüdür."

"Maksadlara bir takým vesîleler ve sebeplerle ulaþýlýr; o yollar da maksada tabi olurlar, onun hükmünü alýrlar. Haramlara vesîle olan þeyler de onlar gibi yasaktýr. Çünkü birbirlerine baðlýdýrlar. Tâat ve sevaba vesîle olanlar da, onlara sebep olduklarý için, onlar gibi istenen ve sevilen þeylerdir. Maksada vesîle olan þey maksada tabidir; her ikisi de maksuddur. Biri maksad olarak, diðeri de vesîle olarak hüküm alýr. Rabbimiz bir þeyi haram kýlarsa, ona götüren vesîle ve yollar da haram olur. Çünkü haramdan sakýnmak ancak bu þekilde gerçekleþir. Eðer ona vesîle olan þeyleri mübah kýlmýþ olsa; bu, haram kýlmakla zýd düþer, bir nevi teþvik olur. Allah´ýn hikmeti ile bu asla baðdaþmaz" (M. Ebu Zehra, Ýmam Malik, Terc. O. Keskioðlu, s. 388-389).

Sedd-i zerayi´de aslolan maslahatý celb, mefsedeti def´ kaidesidir. Yâni eðer bir iþte umumun faydasý varsa, teþvik edilir; umumun zararýna ise yasaklanýr. Meselâ, pazar yerine gelmeden yolda mallarý karþýlayýp satýn almak yasaktýr. Bu aslýnda mubah ise de; yolda satýn almakta, sataný aldatmak, halka zarar vermek, pazarda kýtlýk yaratmak vardýr. Bunun için bu fiil yasaklanmýþtýr.

Bu konuda kiþinin iyi niyetli olmasýna da bakýlmaz. Yapýlan iþin doðuracaðý neticeye bakýlýr ve bu iþe vesîle olan þey yasaklanýr veya serbest býrakýlýr.

Zerayi´ sebepler, vesîleler manâsýna olduðu için yasaða götüren sebepler kastedildiði gibi: mubah ve helâle götüren sebepler de kastedilir. Ancak bu, yasak fiillere götüren sebeplerde daha çok kullanýlmýþtýr. Sedd kelimesinin kullanýlmasý da bununla ilgilidir. Ýmam Karafi, zerayün asýl manâsýný göz önüne alarak bunu sedd-i zerayi´ ve feth-i zerayi´ diye ikiye ayýrýr ve feth-i zerayi, iyiliðe götüren yollarý açmak, teþvik etmek olarak açýklar.

Sedd-i zerâyi´ Malikî mezhebinde fýkhî delillerdendir. Hanbelîler de bunu fýkhî delil olarak kabul eder ve uygularlar. Hanefi ve Þafiî mezheblerinde ise bunun muhtevasýný kýsmen birlikte, kýsmen de farklý bir þekilde kabul ederler (M. Ebû Zehrâ, Usûlü´l Fýkh, Terc. A. Þener, s. 276). Meselâ, Hanefilere göre mirastan mahrum býrakýlmak kastýyla boþanmýþ olan zevceye miras hakký aynen verilir.

Zahirîler de sedd-i zerayi´ delil olarak kabul etmemekle beraber, onun icâbýna göre hüküm vermiþlerdir. Meselâ, canlarý teminat altýnda olanlarý öldüreceði kesin olarak bilinen kiþilere silâh satmak yasaktýr. Üzümün suyundan þarap yapacaðý kesin olarak bilinen birisine üzüm satmak yasaktýr. Bunlar bir harama yardým etmek olacaðýndan, "Ýyilik etmek ve fenalýktan sakýnmak hususunda birbirinizle yardýmlaþýn. Günah iþlemek ve haddi aþmak hususunda yardýmlaþmayýn"(el-Mâide, 5/2) âyetinin hükmüne tabidir (A. Zeydan, el-Veciz fi Usûli´l-Fýkh, Terc. R. Özcan, s. 327).

Zerayi´ ile amel edilmesi ve onun sebep olduðu neticeye göre hüküm verilmesi Kitab ve sünnet ile sabittir. Kitabdan deliller:

1. "Allah´dan baþkasýný ilah edinerek tapýnanlara sövmeyin ki onlar da bilmeyerek haddi aþýp Allah´a söverler" (el-Enam, 6/108)

2. "Ey iman edenler, "râina-bizi gözet" demeyin; "unzurnâ-bize bak, bizi dinle" deyin. Söze kulak verin." (el-Bakara, 2/104).

Ayetteki "râinâ" kelimesinde "r" harfinden sonraki "â" uzatarak okunursa kelime "bizi gözet" manâsýna gelir. Yahudiler ve münâfýklar kelimenin özelliðinden yararlanarak "a" harfini deðil "i" harfini uzatarak söylüyor, böylece kelimeyi, "çobanýmýz" manâsýna sokarak hakaret etmek istiyorlardý.

Sünnetten deliller:

1- Aðýz dolusu içkiye sebep olacaðý için içkinin damlasý da haram kýlýnmýþtýr. Bunun için Resulüllah (s.a.s.): "Çoðu sarhoþ edenin azý da haramdýr" (Ebu Davud, Eþribe, 5) buyurmuþtur.

2- Rasûlü Ekrem savaþ günlerinde müslümanlar arasýnda fitne çýkardýklarý halde münâfýklarý öldürtmemiþtir. Çünkü onlarý öldürtmesi "Muhammed kendi adamlarýný öldürtüyor" diye aleyhinde dedikodu yapýlmasýna sebep olacaktý.

3- Rasûlullah (s.a.s) faize yol açar veya faiz yerine geçer diye, borçlunun alacaklýsýna hediye vermesini yasaklamýþtýr.

4- Ayný þekilde davada iltimas ve görevi kötüye kullanmaya yol açar diye hâkim ve emire hediye vermek yasaklanmýþtýr.

5- Rasûlü Ekrem ihtikârý yasaklarken "Ýhtikâr yapan günahkârdýr" (Müslim, Müsâkat, 129-130) diye yermiþ, satmak üzere pazara mal getireni (yani piyasanýn iþlemesini saðlayaný) da "Celbedenin (pazara mal getirenin) rýzký bol olsun " (Ýbn Mace, Ticârât, 6) diye övmüþtür.

6- Savaþ sýrasýnda hýrsýzlýk yapanlarýn ellerinin kesilmesi yasaklanmýþtýr. Çünkü bu gibi cezalarýn uygulanmasý düþman saflarýna ilticalara sebep olabilir.

7- Zekât olarak verdiði þeyin satýlmakta olduðunu görse bile, þahsýn bu malý satýn almasý þerîat sahibince yasaklanmýþtýr. Bu yasak, malýn fakirden düþük fiyatla satýn alýnmasýný önlemek içindir.

8- Kin ve nefret hisleriyle insanlarýn birbirlerinden uzaklaþmalarýný önlemek için, þerîat sahibi, þahsýn baþkasýnýn niþanlýsýný istemesini, baþkasýnýn muhayyerlik bulunan alýþ-veriþ akdinin üzerine alýþ-veriþ yapmasýný, baþkalarýnýn pazarlýðý üzerine pazarlýk yapmasýný yasaklamýþtýr.

9- Zinaya yol açmamasý için, yabancý bir kadýnla baþ baþa kalmak haram kýlýnmýþtýr.

10- Tamah sevkiyle gizlenmesine yol açýlmasýn diye, baþkasýna ait bir þeyi bulan kimsenin, o þey hakkýnda þahid getirmesini Rasûlullah (s.a.s) emretmiþtir.

11- Rasûlullah (s.a.s), aslýnda mubah olduðu halde, tapýnmaya benzer bir þekilde, içinde yataný takdise sebep olabileceði için, kabirlerin üzerine mescid yapýlmasýný yasaklamýþtýr (A. Zeydan, el-Vecîz )i Usûlü´l-Fýkh, Terc. R. Özcan, s. 325-327; M. Ebu Zehra, Usülü´l-Fýkh, Terc. A. Þener, s. 277-278; A. Zeydan, el-Medhal li Dirâseti´þ-Þerîatî´l-Ýslâmiyye, s. 203-204).


radyobeyan