Hukuku Ýslamiye
Pages: 1
Zekat hakkinda By: ecenur Date: 19 Mart 2010, 16:18:22


(Bir Lahika : Zekât Hakkýnda) : Zekâtýn Þeraiti :



176 - : Evde veya ticarethanede bulunub «emvali bâtýna» denilen altýn, gümüþ ile sair ticaret mallarýndan zekâtýn vücubi için mâliklerinin âkil, ba-iið, müslim olmalarý þartdýr.

Binaenaleyh çocuklarýn, mecnunlarýn, matuhlarýn, gayri müslimlerin em­vali batmasýndan zekât lâzým gelmez. Bu, Hanefiyyeye göredir.

«(Mâliküer ile Þafiîlere göre çocuklar ile mecnunlarýn da emvali batma­sýndan zekât lâzým gelir. ÜmmüTmümin´n Hazreti Aiþenin ve Ömer ibni Hat-tâb hazretlerinin kavli de böyledir.)

(imam Ahmede göre bunlarýn dirhemlerinden, dinarlarýndan ve maliye­lerinden zekât lâzým gelmez. Ekinlerinden, meyvalarmdan zekât lâzým gelir.)

(Hasaný Basrî ile ibni Þübrümeye göre bunlarýn yalnýz altýn ile gümüþ­lerinden zekât lâzým gelmez.)

(ibrahim Nehaîye göre bunlarýn hiçbir mâlinden zekât lâzým gelmez. Çünkü zekât, bir ibadetdir. Bunlar ise ibadetle mükellef deðildirler.)

(Zahirîlere göre zekât, müslümanlarýn erkeklerine de kadýnlarýna da, hürlerine de rakiklerine de, büyüklerine de çocuklarýna da, akillilerine de delilerine de farzdýr. âyeti kerimesi, bun­larýn hepsine þâmildir. Çocuklarýn, mecnunlarýn zekâtlarým onlarýn malla­rýndan velîlerinin vermesi icab eder Elmuhallâ.)

177 - : Zekâtýn vücubü için hürriyet þarttýr.

Binaenaleyh rakiklerin mallarýndan zekât, kendilerine deðil, efendilerine teveccüh eder. Çünkü bunlarýn kazançlarý efendilerine aitdir.

Bu, imamý Âzam ile imam Þafiîye göredir.

«(îmam Mâlike göre rakiklerin mallarýndan ne kendilerine ve ne de efen-dflerine zekât lâzým gelmez. Elmuhallâ.)

178 - : Zekâtda niyyet þartdýr. Söyle ki : zekât verileceði veya maldan tefrik edildiði zaman zekâtý mefruza olmasýna niyyet edilmelidir. Ve illâ ze­kât verilmiþ olmaz. Çünkü ameller, niyetlere göredir. Fakat fakire verilir­ken zekât olarak verildiðini söylemek, her halde lâzým deðildir.

179 - : Zekâtýn müstahik olana kafi suretde temlik edilmesi þartdýr. Binaenaleyh bir malý ibahe suretiyle bir kimsenin pîþi istifadesine va­zetmek, meselâ : sofrada yemek yedirmek, zekât yerine geçmez.

Kezalik : temellüke kabiliyeti olmayan yerlere sarf edilen bir para, ze­kâta znahsub edilemez. Meselâ : mescid, çeþme binasýna, ölünün kefenine ve­ya borcuna, cihada, hacce ve bu gibi sair vücuhi birre sarf edilen bir para zekât sayýlamaz. Fakat ber hayat kimsenin borcunu onun emriyle zekât ma­linden ödemek, caizdir. Zira hayatta bulunan bir kimse, temlik ve temellüke ehildir. Reddi Muhtar, Hindiyye. [74]

Altýn Ýle Gümüþün Nisablari :



180 - : Kendisinden zekât verilmesinin vücubü için altýnýn nisabý, yirmi rniskal, gümüþün nisabý da iki yüz dirhemdir. Bundan noksan olduklarý tak­dirde baþka zekâta tabi mal bulunmayýnca zekâtlarý lâzým gelmez.

Fakat bir mikdar altýn, bir mikdar da gümüþ bulunsa bunlar biribirine zam edilerek zekâta tabi olurlar mý?.

Bu mesele, tafsile tabidir. Þöyle ki : altýn ile gümüþ biribirine îmamý Azama göre kýymetleri, Ýmameyne göre de cüzüleri itibariyle zam edilirler.

Meselâ : bir kimsenin yalnýz yüz dirhemiyle yüz kýrk dirhem kýymetin­de on dinarý bulunsa îmamý Azama nazaran altý dirhem, Imameyne nazaran beþ dirhem zekât vermesi icab eder. Çünkü imameyne göre nisabýn yarýsýný gümüþ, diðer yarýsýný da altýn teþkil etmiþ olur.

Fakat diðer bir itibar ile imameyne göre de altý dirhem verilmesi lâzým gelir. Zira yüz dirhemden iki buçuk dirhem zekât lâzým geleceði gibi kýyme­ti yüz kýrk dirhem olan dinardan da üç buçuk dirhem zekât lâzým geleceðin­den mecmuu altý dirhem eder. Reddi Muhtar.

181 - : Bir kimsenin meselâ : yüz dirhem gümüþü, yüz dirhem kýyme­tinde de beþ miskal = dinar altýný bulunsa imamý azama göre zekâtý lâzým gelir. Ýmameyne göre ise bunlarýn cüzüleri nisaba müsavi olmadýðý cihetle

Kezâlik : bir kimsenin bilfarz doksan beþ dirhem gümüþile bir dinarý bu-zekâtý lâzým gelmez.

lunub bu dinar, kýymetçe beþ dirheme müsavi olsa mezkûr doksan beþ dir­hemden her beþ dirhem, bir dinar ve bu suretle mecmuu on dokuz dinar sa­yýlacaðýndan altýndan kýymet itibariyle nisabý zekât mikdarý bulunmuþ ol­makla îmamý Azama göre zekâtý lâzým gelir. Imameyne göre ise ecza itiba­riyle nisab bulunmadýðýndan zekâtý lâzým gelmez. Reddi Muhtar.

182 - : Altýn ve gümüþ paralarda ve bunlardan yapýlmýþ kaplarda ve huliyyatda nisab itibariyle her birinin veznine bakýlýr, kýymetine bakýlmaz.

Meselâ : bir altýn kab, on dokuz mýskal aðýrlýðýnda bulunduðu halde ken­disindeki sanatten dolayý kýymeti yirmi, otuz mýskala muadil olsa yine zekâ­tý lâzým gelmez. Meðer ki kendisiyle beraber zekâta tabi baþka mallar da bulunsun.

Zekâta tabi mallar ise altýn ve gümüþe kýymetleri itibariyle zam edilir.

Meselâ : bir kimsenin yüz dirhem gümüþü yüz dirhem gümüþ kýymetin­de de uruz kabilinden bir ticaret malý bulunsa mecmuundan iki buçuk dir­hem zekât vermesi lâzým gelir. Eimmei selâseye göre de böyledir. Dürri Muhtar, Reddi Muhtar.

183 - : Nisab mikdarýndaki altýn ve gümüþün zekâtýnda eda ve vücub cihetiyle muteber olan, imamý Âzam ile imam Ebu Yusüfe göre vezinleridir. Ýmam Züfere göre eda hususunda kýymete itibar olunur. Ýmam Muhamme-de göre fakir için hangisi daha fmdeli ise ona itibar olunur.

Meselâ : bir kimsenin iki yüz dirhem halis gümüþü bulunmakla dört ha­lis dirhem kýymetinde olan beþ züyuf dirhemi zekât olarak verse imamý Aza­ma göre kifayet eder. Çünkü gümüþün ciyadile züyufu nisab ve cinsiyet iti­bariyle müsavidirler. Bu halde iki yüz dirhemin veznen kýrkda biri yine dir­hem ile tediye edilmiþ olur. Þu kadar var ki bu, mekruhdur.

Ýmam Züfer Ýle Ýmam Muhammede göre ise bu, caiz deðildir. Zira imam Züfere göre beþ züyuf dirhem, beþ halis dirheme kýymeten müsavi deðildir, imam Muhammede göre de burada fakirin menfaati, halis beþ dirhem al-masmdadýr.

Kezalik : bir altýn levha, meselâ : iki yüz miskal aðýrlýðýnda olduðu hal­de kýymeti kendisindeki sanat itibariyle üç yüz miskale balið olsa imamý Azama göre zekât için beþ miskal altýn verilmesi kifayet eder. îmamý Züfe­re göre kifayet etmez. Çünkü bunun kýymet itibariyle zekâtý yedi buçuk mis­kal eder. Ýmam Muhammede göre de kifayet etmez. Zira bunun kýymetine göre zekâta tabi olmasý, fakir için daha faidelidir.

Bilâkis bir altýn levha, iki yüz miskal siklctinde olduðu halde fena vazi­yetinden dolayý kýymeti yüz seksen miskale müsavi olsa bunun zekâlý yine altýn ile verileceði takdirde înýarm Azama göre beþ miskal verilmek icab eder. tmam Züfere göre bu levhanýn kýymetinin kýrkda biri verilmek de kâ­fidir, îmam Muhammede göre ise vezni itibariyle beþ miskal verilmesi, fa­kir için daha nafi´ olduðundan kýymetinin kýrk da birini vermek kifayet etmez.

Þunu da ilâve edelim ki, zekâtýn nisabý hususunda asi olan gümüþdür. Bir çok ahadisi þerife, gümüþün nisabiyyeti hakkýnda sabit bulunmuþdur. Bi-x dayetülmüctehid.

Binaenaleyh bir kimsenin ticaret mallarý, yirmi miskal altýn kýymetinde olmadýðý halde iki yüz dirhem gümüþ mikdannda bulunsa yine zekâtý lâzým gelir. Fakir hakkýnda daha faideli olan da budur.

184 - : Altýnýn zekâtýný gümüþden, bilâkis gümüþün zekâtým altýndan ve­ya bunlarýn zekâtlarýný sair eþyadan vermek caizdir. Bu, Hanefîler ile Mâ-likilere göredir.

«(Zehirilere ve Ebû Süleymana göre altýn ile gümüþün zekâtý kendi cinslerinden verilir. Birinin zekâtý diðerinden verilmez. Elmuhallâ.)

(Ýbni Ebi Leylâya, Þüreyke, imamý Þafiîye göre altýn gümüþe ne kýymet ve ne de ecza itibariyle zam edilmez. Binaenaleyh bir kimsenin iki yüz dir­hemden velev habbe noksan mikdarda gümüþü ve yirmi dinardan velev bir

habbe rnikdarý noksan altýný bulunsa hiç birinden zekât lâzým gelmez. Þayed iki yüz dirhem gümüþü, on dokuz miskal de altýný bulunsa yalnýz o gümüþün zekâtý icab eder. Elmuhallâ.)

(Zahirîlere göre de altýn ile gümüþ zekâtda biribirine zam edilmez. Me­selâ : altýn ve gümüþden olan huliyatdan her biri nisab mikdarýna balið olur­sa zekâtý lâzým gelir. Her biri müstekülen nisab mikdarýna balið olmazsa zekâtlarý lâzým gelmez.

Zahirîlerce de gümü§, meþkûk olsun olmasýn beþ okka, yani : iki yüz dirhem mikdarýnda olmadýkça zekâta tabi olmaz. Bu rriikdar ise kýrkda bir nesbetinde zekâta tabi olur. Bundan az çok ziyade olan mikdar da bu nisbet-âe zekâta tabidir. Altýnýn nisabý da yirmi miskaldir. Fakat bazý zevata göre kýrk miskalden noksan olan altýndan zekât lâzým gelmez. Kirk mýskal olun­ca bir miskal zekât lâzým gelir. Altýnýn meþkûk ve ziynet takýmý olup olma­masý müsavidir. Elmuhallâ.) [75]

Huliyyatýn Zekâta Tabi Olup Olmamasý :



185 - : Ticaret için olmayýb ziynet için saklanýlan elmas, zümrüd, incu-dan zekât lâzým gelmez. Fakat altýn ve gümüþden olan hulîden ~ ziynet ta­kýmýndan zekât icab eder. Bunlar gerek kadýnlar için ve gerek erkekler için olsun müsavidir. Bu mesele, Hanefîlere göredir.

«(Malikîlere göre mubah olan hüliyyatin zekâtý yokdur. Kadýnlarýn bile­zikleri, cihad için hazýrlanmýþ kýlýçlarýn kabzalarý, erkeklerin altýndan veya gümüþden yapýlmýþ olan diþleri veya burunlarý gibi. Bu misillû hüliyyat, ký-rýlýb hüliyyat olmak vasýflarýný gaib etse veya hacet vaktine saklansa veya sahibinin ileride alacaðý kadýn veya onun mehri için veya ileride vücude ge­lecek kýzý için saklanýlsa veya bunlar ile ticarete niyet edilse zekâtlarý lâzým gelir.

Haram olan hüliyyat ise her halde zekâta tabidir. Gümüþ, altýn zarn&r, miller, sürmedanlýklar gibi.)

(Þafiîlere göre mubah olan hüliyyat üzerinden bir sene geçdiði, sahi­bi de bunlara mâlik olduðunu bildiði takdirde zekâtý icab etmez. Fakat bir kimse, kendisine meselâ : irsen intikal eden ve üzerinden bir sene geçen ziy­net takýmýnýn bu intikalinden haberdar olmadýðý takdirde zekâtý icab eder.

Haram ile huliyyat ise her halde zekâta tabidir. Erkeklere ait altýn veya gümüþ ziynet eþyasý gibi. Kadýnlarýn huliyyatý da israf derecesinde bulunsa, meselâ : bir kadýnýn bileziði iki yüz miskale balið olsa zekâtý vacib olur.

Meþkûk altýn veya gümüþ paralardan müteþekkil bir kemer de kendi cin­sinden olmayan bir düðmesi, kilidi bulunmadýðý takdirde zekâta tabidir,)

Hanbelîlere göre de istimali kendisine mubah olan kimsenin istimal veya iare için hazýrlanmýþ olan huliyyatý için zekât yokdur. Fakat böyle istimal ve iare için hazýrlanmamýþ olan huliyyat, nisab mikdarýna balið olunca zekâta tabi olur.

Huliyyatdan olan §ey kýrüýb ýslahý kuyumcuya muhtaç bulunsa zekâta tabi olur. Kuyumcuya muhtaç olmaksýzýn ýslahý kabil bulunursa ýslahýna niyet edildiði takdirde zekâta tabi olmaz.

Muharrem olan huliy ise her halde zekâta tabidir. Nisab mikdarýndaki altýn ve gümüg kablar gibi. Elmezahibül´erbea.)

(Zahirîlere göre de gümüþden veya altýn olan huliyyat, nisab mikdarýna balið olub üzerinden bir senei kameriyye geçince zekâtý vacib olur. Fakat gümüg ile altýnýn beyni cem olunmaz ve her birinin zekâtý kendi cinsinden ve­rilir. Bu hususda kadýnlar ile erkeklerin huliyyatý müsavidir.

Hazreti Enesin kavline göre huliyyatdan zekât bir defa verilir, sonra -tek­rar zekâtý verilmek icab etmez. ElmuhaÝIâ.,) [76]

Deyn Kabilinden Olan Mallarin Zekâta Tabi Olup



186 - : Baþkasýnýn zimmetindeki .alýnacak deynin zekâtý lâzým gelir mi?. Bu mesele, Hanefilerce tafsile tabidir. Þöyle ki : bir borcu medyun senelerce inkâr edib de beyyine ile isbatý kabil olmasa veya bir malý bir zalim müsadere ederek senelerce yanýnda tutsa bu deyn veya mal bilâhare sahibine verilince o geçmiþ seneler için zekâtý lâzým gelmez. Fakat medyun, zengin veya fakir veya müflis olduðu halde istikraz veya mali ticaretden bir þeyi iþtira gibi bii suretle olan borcunu mukir bulunsa bu alacaðýn tahsil edildiði zaman geçmiþ senelerden itibaren zekâtý verilmek icab eder. Katta böyle bir alacaðý dâyin, zengin olan medyuna baðýþlasa veya bunu baþkasýna hibe edib de o da tahsil eylese yine geçmiþ zekâtý dayine teveccüh eder. Çünkü bu, o müddete kadar onun malýdýr, bilâhare bunu hibe suretiyle istihlâk etmiþdir. Fethülkadir Dürri muhtar.

187 - : Düyun, îmamý Azama göre üç kýsýmdýr :

Birincisi : Deyni kavidir. Bprc verilen para, satýlan mali ticaret bedeli gibi. Bu, nisab mikdarýna balið olub üzerinden bir sene geçdiði takdirde zekâ­ta tabi olur. Fakat zekâtýný hemen vermek icab etmez. Belki kabz edildikden sonra aîelhisab verilmek lâzým gelir, Bundan en az kýrk dirhem mikdarý kabz edilirse bunun zekâtýný derhal vermek icab eder.

Ýkincisi : Deyni mutavassýtdýr. Bu zekâta tabi olmayan bir mâlin bede­linden mütehassil borcdur. Ev kirasý, ticaret için olmayan bir malin bedeli gibi. Bu da nisab mikdarýna balið olub üzerinden bir Bene geçince zekâta tabi olur. Bunun zekâtý da kabz edildikden sonra verilir. Ýki yüz dirhemden nok­san kabz edilse bu makbuz mikdarýn zekâtýný hemen vermek icab etmez.

Veraset tarikiyle alýnacak bir hak da zahirürrivayeye nazaran bu kabil­dendir,

Sâime hayvanlarýnýn bedelleri bazý fukahaya göre deyni kavi, bazý fuka-haya göre de deyni mütevassýtdýr.

Üçüncüsü : deyni zaii´dir. Bu, mal bedeli olmayan bir takýný olacaklardýr, Mehr, diyet, kitabet ve muhalea bedeli gibi, Bu, nisab mikdanna balið olur­sa lâakal iki yüz dirhem mikdan kabz edildiði tarihden itibaren üzerinden bir sene geçmedikçe zekâta tabi olmaz. Meðer ki sahibinin elinde zekâta tabi baþka malý bulunsun. O halde kabz edilen mikdar, az olsa da bu mala zam edilerek zekâta tabi olur.

tmameyne göre ise deynlerin hepsi de müsavidir, zekâtlarý vacib olur ve kabz edildikleri zaman az olsun çok olsun zekâtlarý verilir. Bundan bir riva­yete göre kitabet, seayet deyni ile diyet müstesnadýr. Bahri raik, Dürri muhtar.

188 - : Zekâtýn Iüzumý edasý için mülki tam, þartdýr. Mükellef bu mala la mâlik ve buna hakikaten veya hükmen vaziüVyed olmalýdýr. Binaenaleyh bir kadýn, mehri müeccelini kabz edinceye Kadar bundan dolayý zekât ile mü­kellef olmaz.

Kezalik ; bir borca mukabil terhin edilen malin zekâtý lâzým gelmez. Çünkü bu mala sahibinin hükmen vaz´ý yedi var ise de mâlikiyeti yok de-mekdir.

Fakat satýn alýnýb da henüz kabz edilmemiþ bir mal ise hükmen makbuz ve mülkiyyeti mütehakkik olmakla zekâta tabidir. Bahri Raik, Hindiyye.

«(Malikîlcre göre do kadýn, mehrini kabz etdiklen sonra üzerinden bir sene geçmedikçe bunun zekâtý lâzým gelmez.)

(imam Þafiiye göre mehr, zevcin zimmetinde bulundukça deyn kabilin­den olur. Binaenaleyh bunun zekâtý icab vdor. kýnlar var kî kadýn, bunun zekâtýný bunu kabz etdikden sonra çýkarýb öder. ElmezalýibüTerbaa.)

(Zahirîlere göre baþkasýnda alacaðý olan kimse, bunu kabz etdikten son­ra üzerinden bir sene geçmedikçe zekâtým vermekle mükellef olmaz. ,Med­yun, ister zengin, borcunu mukir bulunmuþ olsun ister olmasýn. Borç da ister müeccel bulunsun ister bulunmasýn. Elmuhallâ.) [77]

Medyunlarýn Zekât Ýle Mükellef Olub Olmamasi :



189 - : Borçlu olan bir kimse, zekât ile mükellef olur mu?. Bu meselede tafsile tâbidir. Þöyle ki : Hanefîlere görü borç üç kýsýmdýr.

Birinci kýsým : sade kullar için olan horedur. tkinci kýsým, Allah Tealâ için boredur ki kullar tarafýndan istenilir. Kmvali zahire ve batmanýn zekât­larý gibi. Üçüncüsü de Allah için olan boredur ki kullar tarafýndan istenilmez. Nezr, keffaret, sadakai fýtýr, nafakai hac gibi. Evvelki iki kýsým borç, eldeki mali nisab mikdarýndan aþaðýya düþürürse bu maldan zekât lâzým gelmez. Üçüncü kýsým borç ise eldeki malin nisabýna tesir etmiyeceðinden bu borç nazara alýnmaz, elde nisab mikdan nükud veya ticaret malý bulunursa zekâtý lâzým gelir. Maamafih bu üç kýsým borcun hiç­biri öþr ve haraç vergilerinin tahsil edilmesine mani olmaz. Dürri Muhtar, Reddi Muhtar.

«(Malikilere göre de nisaba noksanlýk verecek mikdarda borcu olan kim­seye nükudundan zekât lâzým gelmez. Fakat borç, madenlere, definelere, maþiylere, ekinlere aid zekâtlarýn vücubüne mani deðildir. Velev ki borcu bunlardan ziyade olsun.

Ibni Hazm diyor ki : imam Mâlike göre borç, uruz kabilinden olub ze­kâta tabi bulunmayan eþyaya tekabül eder, medyun yanýnda bulunan altýn ve gümüþün zekâtýný verir. Fakat yanýnda uruz kabilinden bir þey bulunmazsa elinde bulunan altýn ve gümüþden borç mikdarýnm zekâtý sakýt olur. Elmu­hallâ.)

(gafillere göre elinde nisab mikdan nükudu veya ticaret malý bulunan kimsenin zekât vermesi ieab eder, velev ki bu malden ziyade borcu bulun­sun.)

(Hanbelîlere göre nisab mikdarýný ihata eden bir borç, hem nükud gibi emvali batmanýn, hem de mevaþî, hububat gibi emvali zahirenin zekâtýna manidir.

Meselâ : bir kimsenin yüz lira borcu olduðu halde yüz liralýk da mah­sulâtý bulunsa bu mahsulâtýndan zekât lâzým gelmez. Fakat bu yüz liraya mukabil mahsulâtý bulunduðu gibi nisab mikdan da ayrýca mahsulâtý bulunsa bu ziyade mikdarýn zekâtý lâzým gelir. ElmezahibüTerbea.)

(Zahirîlere göre borçlu olan kimsenin yanýnda nisab mikdan altýný, gü­müþü veya hayvanatý bulunsa üzerinden bir sene geçince zekâtý icab eder. Bunlar gerek borcundan az veya borcuna müsavi veya borcundan ziyade ol­sun ve bunlar gerek aynen borç alýnmýþ olan altýýij gümüþ ve hayvanatdan ibaret bulunsun. Borcdan dolayý bunlarýn zekâtý tamamen veya kýsmen sakýt olmaz. Ýmam Þafiînin ve Ebu Süleymanýn kavüllm de böyledir. Elmuhallâ.) [78]

Zekâta Tâbi´ Mallarýn Telef Ve Ýtlafý :



190 - : Emvali bâtýna, üzerinden bir sene geçdikden sonra helak olsa zekâtýný vermek sahibine lâzým gelmez. Kýsmen helak olsa yalnýz geri kalan rnikdarýnýn zekâtýný vermek icab eder. Fakat istihlâk edilse zekâtý lâzým ge­lir. Bu, Hanefiyyeye göredir. «(Ýmam Mâlike göre de badel´havl altýn ile gümüþ, zekâtým vermek hu­susunda sahibinin tefriti bulunmaksýzýn telef olsa artýk zekâtý lâzým gelmez. Kezaîik : matumatýn zekâtý tefrik edildikden sonra telef olsa sahibine baþkasý lâzým gelmez. Fakat sahibi bunu tefrik etmeyib tamamýný hanesine idhal et-dikden sonra telef olsa zekâtýný zamin olur.)

(Zahirîlere göre zekât, malin aynine deðil, mâlikinin zimmetine taallûk eden bir vecibedir. Bunun içindir ki bir malin zekâtý, baþka bir maldan da verilebilir. Binaenaleyh bir mal, zekâtý verilmeðe imkân var iken verilmeyib de kýsmen veya tamamen telef olsa zekâtý yine lâzým gelir.

Kezalik : bir malin sahibi, onun zekâtýný fukaraya veya musaddika ver­mek üzere ayýrmýþ olduðu halde onun bir kýsmý veya tamamý zayi olsa o zekâtý iadeten vermesi icab eder. Evzaînin kavli de böyledir. Elmuhallâ.) [79]

Zekâtýn Tacili = Vaktinden Evvel Verilmesi :



191 - : Bir malýn zekâtýný daha üzerinden bir sene geçmeden vermek de caizdir. Ýmamý Âzam, Said ibni Cübeyr, Ata, Zührî gibi fukahai kiram buna kaildirler.

«(Ýmam Mâlikden bir rivayete göre zekâtý tacil, vaktinden evvel vermek, caiz deðildir. Diðer bir rivayete göre ise senenin tamamýndan iki ay kadar evvel tacil, caizdir, zekât yerine kifayet eder.)

(îmam Þaifiiye göre bir kimse, kendi yanýnda hazýr bulunan malinin zekâtýný - eðer fakiri iðna edecek mikdarda ise - tacil-edebilir. Fakat he­nüz kazanmamýþ olduðu bir malýn zekâtým tacil edemez.)

(Zahirilere göre sene tamam olmadan evvel zekâtý muaccelen vermek caiz deðildir. Velev ki bir saniye evvel olsun. Verilse istirdad edilebilir. Çünkü haksýz yere verilmiþ olur, badelhavl yeniden verilmesi icab eder. Elmuhallâ.) [80]

Zekatýn Masrafý = Kendilerine Zekât Verilib Verilemi-Yecek Kimseler :



192 - : Zekâtýn masrafý, müslüman fakirler, miskinler, âmiller, gârim-ler, yolcular, rakabelcr, mücahidler, müellefetül kulûb olmak üzere esasen se­kiz sýnýfdýr. Þöyle ki Fakir, nisabdan az mala mâlik olan ve nisabdan fazla mala mâlik olduðu halde ihtiyacýna kifayet etmeyen kimsedir. Miskin, hiçbir þeye malik olbayýb tese´üle muhtaç bulunan kimsedir.

Âmil, veliyyül´emr tarafýndan sadakalarý, öþürleri tahsile memur olan kimsedir ki, bunlardan kendisine gördüðü iþ mikdarýnca bir þey verilir. Garým, borçlu kimsedir ki borcuna mukabil malinden baþka nisab mik-darý bir mala mâlik bulunmaz.

Yolcu = îbnüssebü, malý yurdunda kahb kendisi gurbetde parasýz kal-

mýþ kimsedir. Buna da ihtiyacý nisbetinde zekât verilebilir. Böyle bir kimse­nin mümkin ise zekât almayýb istikrazda bulunmasý evlâdýr.

Rakabe, kitabete kesilmiþ olan rakikdir ki bedeli kitabeti verebilmesi için kendisine zekât verilir.

«(Malki)ere göre bundan nýaksad, zekât parasiyle müslüman köleler, ca­riyeler satýn ahmb hürriyetlerine kavuþturulmasýdýr. Bunlarýn velâlan müs-lümanlara aid olur.)

Mücahid, Allah yolundan gazaya çýkýb beytül´mâlden tahsisat almayan gazidir.

Müellefetül´kulub, kendilerinin veya kendileri sebebiyle baþkalarýnýn isîâmiyete baðlanýb ahkâmý islâmiyye ile seve seve istinasda bulunmalarý ýnatlûb olan kimslerdir.

193 - : Müellefetül´kulûb, dört sýnýfa ayrýlmýþdýr.

Birinci sýnýf, henüz müslüman olub zaifül´iman bulunan kimsedir. Ken­disine zekât verilir ki, islâmiyyetini takviye eLsin. ikinci sýnýf, islâmiyet! kabul edib kavmi arasýnda þerefli bulunan kimse­dir. Kendisine zekât verilmekle baþkalarýnýn müslüman olmalarý gayesi takib edilir.

Üçüncü sýnýf, imam kuvvetli olan müslümandýr ki, kendisine zekât veril­mekle geride kalan bir takým gayri müslimierin serlerini.def etmesi kendi­sinden beklenir.

Dördüncü sýnýf, zekât verilmesine mani olanlarýn serlerinden ehli islâmý korumaya kudretli olan kimsedir,

Dini cclili islâm, bilâhare kuvvet bularak tarafý ilâhîden Ý´zaz edildiðin­den müellefetülkulûbe cemile gösterilmesine hacet kalmadýðý cihetle Ilazreti Siddikin zamaný hilâfetinden itibaren bunlara zekât verilmez olmuþtur. Bu hususda icma vardýr. Bu babdaki emrin mensuf veya zamanla mýýkayyed ol­duðuna kail olanlar vardýr. Fethül´kadîr, Elmezahibül´erbea.

194 - : Bir mükellef, zekâtýný yukarýdaki yedi sýnýfdan her hangi birine veya birkaçýna verebilir. Fakat bir fakire nisab mikdarý veya daha ziyade zekât verilmesi mekruhdur. Meðer ki medyun bulunsun veya aile sahibi olsun da aldýðý zekâtdan her birine bir nisab mikdarý düþmesin.

(îmam Þafiîye göre zekâtý hiç olmazsa üç sýnýfdan üçer kimseye tevzi etmek lâzýmdýr. Bir de kazanmaya kudreti olan bir fakirin zekât almasý Þa-fiîlere ve Hanbelîlere göre helâl deðildir. Reddi Muhtar.)

195 - ; Zekâtý bulunub vacibüî´eda olduðu yerden baþka beldeye nakl, tenezzühen mekruhdur. Meðer ki karabil sahibi için veya daha muhtaç va daha salih kimseler için gönderilsin, bu takdirde gönderilmesi efdaldýr; Dürri Muhtar.

«(Þafiîlere göre mal sahibi, zekâtýný sene nihayetinde bulunduðu beldeden çýkarýb uzak veya yakýn baþka bir bekle fakirlerine veremez, bu caiz deðil­dir. Meðer ki bulunduðu beldede zekâta müstahik kimse bulunmasýn.)

(Hanbelîlere göre de zekâtý mesafei kasrdan az uzak bulunan diðer bir beldeye nakl caiz ise de efdal olan, bulunduðu belde fakirlerine daðýtmakdýr. Mesafei kasr denilen bir mesafedeki beldeye nakl ise haramdýr, bununla be­raber zekât yine verilmiþ olur. Elmezahibül´erbea.)

196 - : Zekât, Beni Ýlâhimden olan zevata ve onlarýn mcvalisine = azad etmiþ olduklarý kölelere, cariyelere verilemez. Beni Hâgimin mevkii, zekâta masraf olmakdan âlidir. Bir hadisi þerifde buyurulmuþdur. Yani : sadaka, zekât almak, þübbe yok ki Hazreti Muhammedin âline lâik deðilldir. Çünkü bu sadakalar, nâsýn kirleridir, kendilerini günahdan tathire vesiledir. Hâþimc ancak kemali hürmetle tetavvuan ikram yapýlabilir. Bunlar Resuli Ekreme hem kablelis-lâm, hem de badelislam yardýmda bulunmuþ olduklarý için bu keramete müs­tahik olmuþlardýr.

Burada Benî Hâþimden murad, Resuli Ekrem Efendimizin amcasý Haz-rcti Abbasm evlâd ve ahfadile diðer amcasý Ebu Talibin oðullan olan imam Alinin, HazretÝ Cafer ile Akilin ve Harisin evlâd ve ahfadýndan ibaretdir. Benî Hâþimin diðer þubeleri böyle deðildir.

Mevalîye gelince bunlar da kendilerini azad edenlere tabidirler, onlardan sayýlýrlar. Bu hadisi þerifde buyurulmuþdur.

Yani : Bir kavmin azadlýsý, onlardandýr. Bizlere ise sadaka almak halâl deðildir. O halde bizim azadlýlurýmýz da sadaka alamazlar. Keþþafül´hakaik.) «(Malikîlere göre Benî Hâþime, beytülmâlden ihtiyaçlarýna kâfi bir þey verilmediði takdirde ihtiyacdan kurtulmalarý için zekât verilebilir. Benî mut-talib ise âli nebeviden sayamadýklarý cihetle kendilerine zekât verilmesi zaten caizdir. Fakat tetavvuan sadaka hepsine de verilebilir. Elmezahibül´erbea.)

197 - : Bir kimse kendi zekâtýný kendisinin usûlüne, fürûuna, memlükûne veremez. Ve bile bile zengin veya gayrimüslim bir þahsa da veremez. Kezalik:

Ýmamý Azama göre zevç zevcesine, zevce de zevcine zekâtýný veremez. Fakat imameyne göre zevce, zekâtýný, fakir olan kocasýna verebilir. Çünkü kadýn, kocasýnýn malile zengin sayýlmaz, erkek refikasýndan nafaka almaya müstahik bulunmaz.

«(Zahirîlere göre de kadýn zekâtýný fakir olan kocasýna verebilir. El-muhallâ.)

198 - : Bir kimse, kendi zekâtýný zengin bir þahsýn fakir olan zevcesine veya bir þahsýn fakir olan balið evlâdýna veya bir þahsýn fakir olan baba­sýna veya zengin bir kadýnýn yetim olan fakir çocuðuna verebilir. Fakat zen­gin bir þahsýn gayri balið çocuðuna veremez. Çünkü gayri balið bir çocuk, babasýnýn servetiyle zengin sayýlýr, validesinin servetiyle zengin- sayýlmaz.

Baba da oðulun servetiyle zengin addolunmaz. Dürri Muhtar, Reddi Muhtar.

199 - : Zý-kiil, fakir ve âkil bir ocumun kemlisine verilebilir. Fakat gayri mümeyyiz bir çucuðun kundýsint: deðil, onun için velîsine verilmek lâ­zým gelir. Dür.

200 - : Zekâtýn masrafýný ara^l.ýnnnk, zekât almaya müstahik mi, deðil mi diye taharride bulunmak lâzýmdýr.

Binaenaleyh bir kimse, araþtýrarak zanný galibine göre masrafý zekât olduðuna kail olduðu bir þahsa zekâtýný verdikden sonra o þahsýn zengin veya Benî Ifâþimden bulunduðunu veya gayri muslini olduðunu anlasa artýk kifayet eder, o zekâtý tekrar vermesi icab etmez, imam Ebu Yusüfe göre icab eder.

Fakat þek etdiði halde taharride bulunmayan veya taharri etmekle be­raber reyi galibien nazarim masrafý zekât görmediði bir þahsa zekâtýný ver­se bil´itif´ak kil´ayý.´t dýýu´z. Meðer ki o þahsýn fakir olduðu keýuliainu bildiril­miþ olsun. Keþþafül´hakaýk. [81]


radyobeyan