Secavend By: armi Date: 19 Mart 2010, 16:13:01
SECÂVEND
Kur´andaki âyetlerin neresinde durulmak, nerelerde durulmadan geçilmek lâzým geldiðini belirten iþaretler; Secâvendler tecvid ve kýraat ilimleriyle ilgili olduðu için, hafýzlar bunlarý hocalarýndan öðrenir.
Secâvendler, Türkçedeki noktalama iþaretlerine benzer. Okunan yerin manâsý göz önüne alýnarak konulmuþlardýr. Bu iþaretleri ilk defa Muhammed b. Tayfur es-Secâvendi (öl: 560/1165) koymuþtur ki, daha sonra konulan bazý iþaretlerle birlikte hepsine birden, onun ismine izafeten "Secâvend" denilmiþtir (A. Çetin, Kur´an-ý Kerim Tarihi, s. 150).
Kur´anýn okunuþu kendine has özellik taþýr. Onun okunuþunun özel kurallarý vardýr. Secâvendlere riayet ederek okumak hem manâ ile, hem de tecvidle ilgilidir. Ýmam Cezerî´ye göre (en-Neþr, I, 230-231) secâvend olarak bildiðimiz bu iþaretlerin kelimeler üzerine yerleþtirilmesinde imamlarýn muzafun ileyh´siz muzaf üzerinde, failsiz, fiil, mef´ülsüz fail, habersiz mübtedâ, mevsufsuz sýfat, isimsiz "inne" ve ehavâtý, "kâne" ve ehavâtý, cevapsýz kasem, cezasýz þart, sýlasýz mevsûl, mâtufsuz matûfun aleyh üzerinde vakýf câiz olmaz (Demirhan Ünlü, Kur´an-ý Kerim Tecvîdi, s. 159).
Yüce Allah: "Kur´aný tertil ile (açýk açýk, tane tane) oku!" (el-Müzzemmil, 73/4) buyurmuþtur. Hz. Ali âyette geçen tertili, "harfleri tecvîd ile okumak ve vakýflarý (durulacak yerleri) bilmek" þeklinde açýklamýþtýr.
Ümmü Seleme (r.anha)´dan gelen bir rivayette onun, Rasûlüllah (s.a.s)´in Kur´an okuyuþunu harf harf tefsîr edilen bir kýraat olarak vasýflandýrmýþtýr (Ebû Davûd, Vitr, 20; Tirmizî, Fedâilul-Kur´ân, 23).
Ýbn Nasr´ýn naklettiði bir haberde ise Hz. Aiþe (r.anha) Rasûlü Ekrem (s.a.s) Efendimizin okuyuþunu,"Okuduðu zaman
Errahmânirrahîm
Elhamdülillahi rabbil âlemîn
Bismillâhirrahmânirrahim
þeklinde okuyarak âyet âyet keserdi" sözleriyle tarif etmiþtir (Ebû Davûd Terc., N. Yeniel-H. Kayapýnar, V, 441-442). Ýþte tertil üzere okuyuþ bu iki rivayette belirtilen okuyuþtur.
Kur´an âyetlerinin hangi kelimelerinde durulacaðýný ve durmadan geçileceðini belirtmek için ez-Zeccâc (v. 311/923), Ýbnul-Enbârî (v. 328/940), Ebu Ca´fer en-Nehhas (v. 338/950), Hasan b. Abdullah es-Seyrâtî (v. 368) ed-Dânî (v. 444/1053), el-Ummanî (v. 400/1009) ve Ýbn Tayfûr es-Secâvendî (v. 560/ 1165) müstâkil eserler yazmýþlardýr. Fakat bunlar arasýndan Ebu Abdullah Muhammed b. Tayfür el-Gaznevî es-Secâvendî (v. 560/1165)´nin tasnif ettiði eser ve koyduðu vakýf alâmetleri, Maðrib taraflarý hariç, Ýslâm âleminde daha fazla benimsenmiþ ve tutunmuþ ve onun mensub olduðu Secâvend kasabasýnýn ismi bu âlâmetlere verilmiþtir. Secâvend, Gazne civarýnda, bugün Afganistan sýnýrlarý içerisinde kalan bir beldenin ismidir.
Kur´an okuyuþunu kolaylaþtýrmak, ona apayrý bir heybet, ahenk ve güzellik vermek için konulan vakýf iþaretleri (secâvendler) þunlardýr:
"Cim" Vakfýn câiz olduðuna iþaret eder ki, böyle yerlerde durmak da, geçmek de câizdir. Fakat durmak daha evlâdýr.
"Ta" Vakfýn mutlak olduðuna iþaret eder ki, daha sonraki cümlenin, durulan yerin öncesiyle ilgisi yok demektir. Böyle yerlerde durulduktan sonra, durulan yerden sonra baþlamak manâ itibariyle güzel olur. Bu iþaretin olduðu yerde vasl yapmaya gerek yoktur.
"Mim" Vakfýn lâzým olduðuna iþarettir. Muhakkak durulmasý gereken yerdeki vakýftýr. Durulmadýðý takdirde manâ fâsid olur, bozulur.
Buradaki lüzum þer´î deðil ýstýlâhidir. Caiz ifadeleri de böyledir. Þer´î lüzum farz ve vacib demektir. Bu ise böyle deðildir. Vücûbu fennî veya vücûbu sýnaî yahut vücûbu tertilî demek daha doðru olur (Demirhan Ünlü, Kur´an-ý Kerîm Tecvîdi, s. 164).
" Ze" Vakf-ý mücevvez iþaretidir ki, okumayýp geçmek evlâdýr.
"Sad" Vakf-ý murahhas iþaretidir ki, okuyucunun nefesi yetiþmediði takdirde zarurete binaen durulabileceðini gösterir. Bu iþarette durulduktan sonra tekrar evvelinden alýnarak okumaya devam edilir.
"Kaf"Kurrâ´nýn bir kýsmýna göre vasl âlâmeti olmakla beraber vakfetmek de câizdir.
"Vakfet, dur!" manâsýna olan bu iþarette durmak evlâdýr.
"Kef" "Kezâlik" iþaretidir ki bu evvelki vakf iþareti ne ise, bu da onun hükmüne tabi demektir.
"Lamelif" Durulmaz iþaretidir. Fakat nefes daralýrsa durulur, sonra evvelinden alýnarak okumaya devam edilir.
Vakf-ý muânâka veya vakf-ý murakabe? iþaretidir. Bunlar iki tane ile noktadýr. Bunlardan birincisinde durulmazsa ikincisinde durulur, demektir.
"Ayn? Bir kýssa veya konunun bittiðine iþaret eder. Namazda Kur´an okuyan kiþinin rükû´a gitmesi için en uygun iþaret kabul edildiðinden buna "Rükû alâmeti" denilmiþtir.
Okuyucu bu iþaretlerin haricinde olan yerlerde durmaz. Herhangi bir sebeple durduðu takdirde öncesinden alarak okumaya devam eder.
Kur´an-ý Kerimde vakfýn vacib veya haram olduðu bir yer yoktur. Bununla beraber durulmasý câiz olmayan yerlerde kasten duran bir kimse, manâ bozulacaðý için, günahkâr olur ki, bunu da iman sahibi bir mü´minin yapacaðý tasavvur olunamaz (Celâleddin Karakýlýç, Tecvîd Ýlmi, s. 74-75; D. Ünlü, Kur´an-ý Kerimin Tecvidi, s. 158-167).
Vakfýn fýkýhla ilgisine gelince; Kur´an okunurken vakýf yerinden baþkasýnda durulsa veya baþlansa bakýlýr: Eðer bununla manâ deðiþmezse, namaz, icma ile fasid olmaz. Manâ deðiþirse bunda ihtilâf vardýr. Fetva verilen kavle göre bununla da namaz fasid olmaz. Müteahhirûn * ulemanýn hepsinin görüþü budur. Çünkü bunda belvây-ý âmme vardýr; herkes manâyý bilip ona göre okuyamaz. Nefesi kesilmek, unutmak gibi ârýzalardan kurtulamaz.
Buna binaen (Lâilâhe) diye vakfedilip sonra (Ýlâhû) denilse veya (vegâletilyehüde) diye vakfedilip sonra (Azira ibnallah) diye baþlansa, muhtar olan kavle göre, namaz fasid olmaz.
Ýmam Saîd Necîb Ebû Bekr; "Namaz kýlan kimse, kýraati tamamlayýp rükû için tekbîr almayý istediði zaman, eðer bitim senâ ile ise, "Allahu Ekber"e vasletmek (bitiþtirerek geçmek) evlâdýr. Þayet senâ ile deðilse, arasýný ayýrmak evlâdýr" demiþtir.
(Ýnne þenüeke hüvel ebter) sözünden sonra çok cüz´i miktarda durulup "Allahü Ekber" lâfzýna geçmek böyledir (Ö. Nasuhî Bilmen, Büyük Ýslâm Ýlmihali, s. 219; Fetâvây-ý Hindiyye terc., I/268-269).
radyobeyan