Hukuku Ýslamiye
Pages: 1
Islam hukukunda esaret By: ecenur Date: 19 Mart 2010, 15:51:42
BEÞÝNCÝ BÖLÜM

ÝSLÂM HUKUKUNDA ESARET MÜESSESELERÝNE MÜTEALLÝK MESELELER



ÝÇÝNDEKÝLER : Mukaddime ~ esaret ve memlûkiyet müesseseleri, l´takýn rüknü, nevileri, þaftlarý. Tenciz, talik ve izafe suretiyle olan ýtklar. Ý´takýn kabili tecezzi olýýb olmamasý, l´takm hükümleri ve bu hükümlerin sabit olacaðý vakitler.

Tedbirin rüknü, nevileri. Tedbirde tecezzi ve rücu carî olub olmadýðý. Tedbirin hükmü.

Istilâdýn rüknü ve istilâd ile sabit olan hürriyetin sebebi. IstiEâdýn þart­larý ve hükümleri.

Kitabetin rüknü, nevileri, þartlarý. Kitabetin hükümleri ve vasýflarý. Kitabetin tedvini. Mükâtebin yapýb yapamýyacaðý tasarruflar. alâ mâle müteallik meseleler. ´takýn, tedbirin, istilâdýr) ve kitabetin sübutü.

Abýklara müteallik meseleler : Abýkýn derdest edilmesi ve sahibine red­di. Abýkm satýlmasý. Abýkýn nafakasý ve malikinden alýnacak ücret. Ücrete istihkakýn þartlarý ve nisbeti. Ücreti verecek kimseler. Ücretin mikdarý ve sukutu. Abýkla beraber mal iddiasý.

Velâi ýtakanýn sebebi sübutü. Velâi ýtakanýn vesýflarý. Velâmn hükmü ve sübutündekl þartlar. Velâ hususundaki ihtilâfý din. Velâi ýtakanýn ne Ýle sa­bit olacaðý. [13]

Mukaddime = Esaret Ve Memlûkiyet Müesseseleri:



715 - : îslâm hukukuna nazaran* insanlarda asi olan hürriyetdir. Bütün insanlar dünyaya hür olarak gelirler. Yalnýz muhariblik sýfatý, gayri müs-limlerin hürriyetden mahrumiyetini intaç edebilir ve bu mahrumiyet, bilva­sýta bunlarýn evlâd ve ahfadýna da müteveccih bulunabilir.

Müslümanlýk intiþara baþladýðý bir devrede bütün milletlerde þiddetli bir suretde esaret usulü mevcud bulunuyordu. Her millet, muharebelerde vesa-ir sebepler ile elde ettiði esirleri ya Öldürüyor veya pek meþakkatli iþler­de - hayvanlara bile yapýlmasý reva olmayacak bir tarzda - istihdam edi­yordu. Her millet, düþmanýnýn kuvvetini azaltmak, kendi kuvvetini arttýrmak için esaret müessesesini yaþatmaya mecburiyet görmekde idi. Kendi varlýðý­ný müdafaaya mecbur olan islâmiyyet de bu müesseseyi büsbütün ihmal ede­mezdi. Çünkü o takdirde hayatý tehlikeye düþmüþ, düþmanlarýna karþý muka­bele bilmisil silâhýndan mahrum kalmýþ olurdu. Bunun içindir ki, islâmiy­yet de - cihada müteallik hükümler sýrasýnda bildirildiði üzere - esaret usulünü kabul etmiþ, esirler hakkýnda icabý hâle ve düþmanlarýn hareketle­rine göre muamele yapýlmasýný tecyiz eylemiþ, fakat bu müesseseyi tarihde bir misli daha görülmemiþ bir suretde ýslaha çalýþmýþ, hürriyet nimetinden mahrum kalanlara karþý büyük bir þefkat ve himaye göstererek onlarýn hak­larýna pek çok riayet edilmesini kendi müntesiblerine emir ve tavsiyede bu­lunmuþ, hürriyetlerini gaib etmiþ olan insanlarý tekrar hürriyetlerine kavuþ­turmayý esasen bir umde olarak iltizam eylemiþtir.

iþte bu yüksek þefkat ve himayeden dolayýdýr ki esirleri, köleleri, cari­yeleri azad etmek, yani : bunlarý fýtraten haiz olduklarý hürriyetlerine tek­rar kavuþturmak için islâm hukukunda bir çok hükümler mevcud bulunmuþ-dur. Nitekim bu hakikat aþaðýdaki meselelerden .de güzelce anlaþýlacaktýr.

Ezcümle bazý günahlarýn afvi için köle veya cariye azad etmek suretiy­le keffaretde bulunmak vecibesi de islâmiyyetin bu bandaki ulvî gayesini, hürriyete verdiði büyük kýymeti tecelli ettirmeðe kâfidir. hadisi þerifi de bu hakikati müeyyid bulunmakdadýr. Buharý, Müslim, Tirmizî. Meali þerifi : Herhangi bir müslüman, bir müslim þahsî azad ederse Al­lah Tealâ Hazretleri, onun her uzvu mukabilinde o azad eden zatýn bir uz­vunu ateþden halâs eder. Ne büyük teþvik, ne muazzam mükâfat!.. [14]

Ý´takýn Rüknü



716 - : I´takýn - köle veya cariye azad etmenin rüknü, filetimle ýtka delâlet eden lâfýzlar ile lâfýz makamýna kaim olan bazý fi´llerdir.

Kendileriyle ýtk = azad hâdisesi vuku bulan lâfýzlar, üç kýsma ayrýlýr :

(1) : Sarih lâfýzlardýr. Bunlar; ýtk, hürriyet, velâ gibi kelimelerden müþtak olan tabirlerdir : «ýtk etdim», «hür kýldým», «sen benim mevlâmsýn», gibi.

Bu gibi sarih lâfýzlar ile yapýlan ýtklara : «ý´taký sarih» denir. Bunlar ile niyyete ve memlûkün kabulüne muhtaç olmaksýzýn ýtk vuku bulur. Bun­larýn yalan yere söylenmiþ olduðuna dair olan iddia, tasdik olunmaz. Çünkü böyle bir iddia, hilafý zahirdir.

(2) : Sariha mülhak lâfýzlardýr. Bunlar, mülkün zevaline delâlet eden bazý tabirlerdir ; «Nefsini sana baðýþladým», «Nefsini sana satdým» denil­mesi gibi. Bu suretde de niyyete ve memlûkün kabulüne muhtaç olmaksýzýn ýtk vaki olur.

(3) : Kinaî lâfýzlardýr. Bunlar; ý´taka da, saireye de ihtimal olan bazý tabirlerdir : «Senbenim mülküm deðilsin», «Sen benim mülkümden çýktýn», «Sebilini tahliye etdim», «Senin emrin senin elindedir» denilmesi gibi.

Bunlardan biriyle itkin vukuu, niyyete muhtacdýr.

717 - : I´tak hususunda lâfýz makamýna kaim olan fi´llere gelince bun­lar da þira, ittihab tevarüs gibi þeylerdir.

Þöyle ki : hür olan bir kimse, kendisinin rakik bulunan bir zîrahm mah­remini, meselâ babasýný veya anasýný veya oðlunu satýn alsa veya bunlardan birine hibe, vasiyyet veya irs yoliyle mâlik olsa bu zî rahm, niyyete muhtaç olmaksýzýn derhal azad olmuþ olur, velev ki o kimse, balið ve âkil bulunma­sýn. Çünkü aralarýndaki bu karabet, rikkin devamýna münafidir. Rýtkýn de­vamý, akriba arasýnda vahþet ve nefret zuhuruna ve binnetice kat´ý rahime müeddi olur. Kat´ý rahim ise caiz deðildir.

Bu hususda müslümanlar ile zimmîler arasýnda fark yokdur. Zira bunlar, kat´ý rahmi hürmetin ve i´taka ehliyyet hususunda müsavidirler. Mevsut, Be-dayî Dürri Muhtar. « (imamý Mâlik ile imam Ahmede göre» müsle = temsil edilen zalimane fi´llerden dolayý da memlûk azad olarak hürriyyete kavuþur. Þöyle ki : fýk­hý Malikîye göre reþid, hür, müslim olan bir kimse, kendisinin müslim veya gayri müslim memlûki hakkýnda müslede, meselâ kulaðýný veya burnunu kesmek gibi ayýb ve þeni´ müstelzim bir fi´lde bulunsa mahkeme tarafýndan o memlûkün ýtkýna karar verilir.

Kendisinin müslim olan memlükü hakkýnda müslede bulunana zimmî hak­kýnda da hüküm böyledir. Fakat bir zinýmî, kendisi gibi zimmî bulunan memlûkü hakkýnda müslede bulunsa murafaa için islâm mahkemelerine mü­racaatlarý vuku bulmadýkça ýtka hükm edilmez. Þerhi Ebilberekât, Düsukî.) (Fýkhý Hanbelîde de deniliyor ki : Maliki tarafýndan burnu veya kulaðý veya sair bir uzvu kesilen veya yakýlan veya yýrtýlan veya fuhþiyyata icbar olunan bir memlûk, fi´len i´tak edilmiþ olur. [15]

Ý´takýn Nevileri :



718 - : î´tak, baþlýca þu dört "nev´e ayrýlýr :

(1) : I´taký vâcibdir. Bu, katilden zihardan yeminden, nakzý savmden dolayý keffaret olarak yapýlmasý icab eden ýtkdýr. Nitekim cinayet mebha-sinde vesairede bu kýsma dair tafsilât vardýr.

(2) : îtaký mendubdur. Bu, livechillah yapýlan ýtkdýr. islâm ahkâmýna nazaran köleleri, cariyeler azad etmek, pek müstahsen ve malî ibadetler­den maduddur. Bu hususda bir çok dinî tergîbat vardýr. Bazý fýkýh kitabla-rýnda «ýtk, kurbetlerin efdalidir» denümiþdir. Binaenaleyh mahza rýzai ilâhî için köleleri, cariyeleri hürriyete kavuþturmak, islâm hukukunca mendub bulunmuþtur.

(3) : î´taký mübahdýr. Bu, bir veçhe niyyet edilmeksizin yapýlan ýtkdýr. Her mükellef kimse, mâlik olduðu rakiki azad etmek hususunda þer´an mu­hayyerdir. Binaenaleyh mâlikleri tarafýndan bir gaye gözedilmeksizin mutlak suretde vuku bulan îtak hâdiseleri de islâm hukukunca muteber bulunmuþ-dur.

(4) : I´taký mahzurdur. Bu, gayri meþru bir vech için, meselâ putlar namýna yapýlan ýtkdýr. Bu kabil ýtklarda rüknü mevcud, ehlinden sâdir olun­ca vaki ve lüzumu halinde hüküm altýna dahil olur. Bedayî, Hindiyye.

« (Fýkhý Hanbelîde deniliyor ki : nafakasýný te´minden âciz bulunan ve­ya zinaya, fesada mübtelâ olacaðýndan korkulan bir rakiký azad etmek, ki­tabete kesmek, mekruhdur.

Bir de «î´taký cebrî» vardýr ki bu da : mâlikinin rýzasýna bakýlmaksýzýn hâkimin hükmiyle bir rakikin azad edilmesinden ibarettir. Bu kýsým, imam Mâlik ile îmam Ahmede göre hakkýnda müsle yapýlan bir raik hakkýndaki i´takdýr. Nitekim yukarýda beyan olunmuþdur. [16]

Ý´takýn Þartlarý :



719 - : îtkýn vukuu için mu´tikin hakikaten veya hükmen âkil ve balið . olmasý þartdýr.

Binaenaleyh çocuklarýn, mecnunlarýn, medhuþlerin. naimlerin i´taký sa­hih deðildir. Ancak zî rahmi mahremine temellük eden kimse, çocuk veya . : mecnun olsa da takdiren âkil ve balið sayýlýr.

720 - : î´takýn mevcudiyeti yakinen malûm bir memlûke izafe edilme­si þartdýr.

Binaenaleyh mevcudiyeti þübheli olan bir memlûke izafe edilen i´taký, sa­hih olmaz. Meselâ : bir kimse, þu´ cariyenin rahmindeki çocuk hürdür. Dese bakýlýr : eðer çocuk bu sözden itibaren altý aydan az bir müddet içinde do­ðarsa hür olmuþ olur. Fakat altý ay hitamýnda veya daha sonra doðarsa hür ; olmaz. Çünkü bu söz söylendiði vaküde çocuðun validesi rahminde mevcud olduðu, birinci müddete nazaran malûm, ikinci müddete nazaran þübheli bulunmuþdur.

721 - : Bir mal mukabilinde yapýlan ýtklarda o mali memlûkün kabul etmesi þartdýr.

Binaenaleyh bir köle veya cariye, efendisi tarafýndan þu kadar meblâð mukabilinde azad edildiðine muttali olduðu meclisde buna kabul ederse azad olur, kabul etmezse azad olmaz.

722 - : t´tak edenle i´tak edilen arasýnda ýt´kýn sübutü ânýnda malikÝy-yet ve memlûkiyyet bulunmasý þartdýr.

Binaenaleyh bir kimse, mâlik olmadýðý bir rakiki azad edecek olsa ýtk vaki olmaz, velev ki bilâhare o rakike malik olsun. Þu kadar var ki, böyle fu­zulî bir surette vuku bulan bir i´tak, rakikin mâlikinin icazetine mevkuf bu­lunur, icazet verirse nâfis, vermezse bâtýl olur.

723 - : i´tak husulünde ihtiyar, Usan Ýle tekellüm þart deðildir.

Binâenaleyh mükrehin, ma´siyet suretiyle sekran olanýn i´taký sahihi ol­duðu gibi müstebîn olan kitabetle ve anlaþýlan iþaret ile de ýtk vaki olabilir. Hidaye, Hindiyye. « (Malikîlere göre de mu´tikin mükellef olub mahcur olmamasý þartdýr. Borcu malini muhit olan kimsenin i´taký da gayri lâzýmdýr. Böyle bir kimse, alacaklýlarý razý olmadýkça memlûkünü azad edemez. Velev ki hali sýhhatde bulunsun.

Zevceler ile mariz olanlar, mallarýnýn yalnýz sülüsünden muteber olmak üzere memlûklerini azad edebilirler.

Halal yoliyle sekran olanýn i´taký sahih deðildir. Bu, bil´ittifak mecnun hükmündedir. Þerhi Ebü´berekât, Düsukî.)

(Þafiîlere göre de mutlakuttasarruf olan her hürrün i´taký sahihdir. Fa­kat mükrehin ve borcundan dolayý mahcur olan þahsýn, mükâtebin i´taký sa­hih deðildir Fuzulî suretde olan bir i´Uk da mevkuf olmnyýp lâðuv bulunmug olur. Tuhfetül´muhtaç.) [17]

Tenciz, Talik, Ýzafe Suretiyle Olan Itklar :



724 - : Itk hâdiseleri, bir §arta muallâk veya bir zamana muzaf olub olmamak itibariyle þu üç kýsma ayrýlýr

(1) : itki müneccez, bir þarta ta´lik veya bir zamana izafe edilmeksizin derhal yapýlan ýtkdýr. Bir kimsenin memlûküne «Seni azad etdim» demesi gibi ki bununla derhal ýtk, vaki olur.

(2) : itki muallâk, bir þarta ta´lik suretiyle vuku bulan ýtkdýr. Bir kim­senin memlûküne titaben «Þu iþi yapar isen. azad ol» demesi gibi ki, memlûk o iþi yapýnca azad olur. Bir memlûkün azad edilmesini böyle bir þarta ta´lik etmeðe «ta´liki ýtk» deðildiði gibi «halif bil´ýtk» da denir. Mukabili «tencizi ýtk» dýr. Mülke veya sebebi mülke ta´lik suretiyle yapýlan ýtklar da bu kabilden­dir. Þöyle ki : bir kimse filhal malik olmadýðý bir köleye : Eðer ben sana mâlik olursam azad ol» veya «Ben seni satýn alýrsam sen hürsün» dese bu ta´lik, sahih olur. Binaenaleyh bilâhare þart tahakkuk edince o köle azad olur.

Bir kimse «Þöyle yaparsam bütün kölelerim azad olsunlar» diyecek olsa

bu sözü filhal mevcud olan kölelerine raci olur, bilâhare mâlik olacaðý köle­lere þâmil olmaz.

(3) : itki muzaf, bir zamana, bir vaktin girmesine veya çýkmasýna izafe edilen ýtkdýr.

Meselâ : bir kimse, kölesine «Sen gelecek Ramazaný Þerif ayýnýn nihaye­tinde hürsün» dese o ay nihayet bulunca ýtk hâdisesi vücude gelmiþ olur.

Bir kimse : «Mâlik olduðum - veya bana nid olan - bütün kölelerim þu günden sonra azad olsunlar« dese bu sözü, filhal mevcud olan kölelerine in­hisar eder, bunu söyledikden sonra mâlik olacaðý kölelere þâmil olmaz. Be-dayî, Bahr, Hindiyye. « (Þafillere göre mülke veya sebebi mülke ta´lik suretiyle yapýlan ýtk, vaki olmaz, «Mâlik olacaðým köle azad olsun» denilmesi gibi.) [18]


I´tak Ýn Kabili Olub Olmamasý :



725 - : I´takm tecezziyi kabil olub olmamasý meselesi, müctehidler ara­sýnda ihtilaflý bir mvzu teþkil etmektedir. Ezcümle imamý Azama göre i´tak, kabili tecezzidir, mu´tik gerek musir ve gerek mu´sir olsun.

Binaenaleyh bir kimse, memlûkünün meselâ yarýsýný azad edecek oîsa o memlûkün yalnýz yarýsý filhal azad olur, diðer yarýsý muvakkaten rakik olarak kalýr. Bu halde o kimse muhayyerdir : dilerse bu memlûkün diðer ya­rýsýný da azad eder, dilerse bu kýsmý hakkýnda kitabetde veya tedbirde bu­lunur ve dilerse bu kýsmýn kýymetini almak için o memlûkü istis´â eder, ya­ni : kazanç sahasýna sevk eyler. Memlûk de bedeli kitabeti veya mütebaki yarýsýna aid kýymeti kazamb mu´tikine verince tamamen hürriyete nail olur. Fakat alâ halihî rakik olarak býrakýlamaz. Çünkü bir kýsmýnda hürriyet, sa­bit olan bir insandan malikiyyet tarikiyle intifa caiz olamayacaðý gibi bir mâlin bilâ intifa hali üzere terk edilmesi de caiz görülemez.

726 - : Bir memlûkü müteaddid mâliklerinden bir ikisinin azad etmesi de bir mâlikin kýsmen azad etmesi kabilindendir.

Meselâ : bir köleye müsavat üzere mâlik olan iki þahýsdan biri kendi hissesini azad etse köle o hisse nisbetinde azad olmuþ olur. Bu halde diðer þerik muhayyerdir : dilerse o da hissesini azad eder, dilerse hissesi hakkýnda tedbirde bulunur, dilerse bu hisseyi kitabete keser, dilerse bu hissenin kýyme­tini elde etmek için köleyi kazanç sahasýna atar ve dilerse bu hissenin kýyme­tini - musir olduðu takdirde - mu´tik olan þerikine tazmin etdirir. Fakat hissesini alâ hâliha rakik olarak terk edemez.

Tazmin suretinde mu´tik olan þerik de muhayyer olur : dilerse kölenin diðer kýsmýný da azad eder, dilerse bunun hakkýnda tedbirde veya kitabetde bulunur ve dilerse bunun kýymetiüni istifa için köleyi istis´a eder. Çünkü þerikinin hissesini tazmin edince onun makamýna kaim olmuþ olur.

Velhâsýl : Ýmamý Azama göre i´tak, mülkde ve mâliyetde izale suretiyle vuku bulan bir tasarrufdur. Mülk ile mâliyetde ise tecezzi cereyan eder. Bu cihetlerdir ki, müteaddid kimseler bir rakika malik olabilmekdedirler. Bina­enaleyh i´takda da tecezzi cereyan eder.

727 - : tmameyne göre i´tak, tecezziyi kabul etmez. Mu´tik, gerek mu­sir olsun ve gerek olmasýn.

Binaenaleyh bir kimse, memlûkünün bir kýsmýný, meselâ : yarýsýný azad etse tamamý azad olmuþ olur. Çünkü hürriyet, bir kuvveti hükmiyye olduðu gibi rýk da bir aczi hükmîdir. Bu cihetle bunlar bir þahýsda içtima edemez.

Memlûk iki kimse arasýnda müþterek olduðu takdirde de tamamen azad olur. Þu kadar var ki, bu tardirde bakýlýr : eðer mu´tik, musir ise þerikinin hissesini zamin olur, mu´sir ise memlûk, siayete muhtaç bulunur, þerik kendi hissesinin kýymetini bu suretle istihsal eder. Bedayî, Hindiyye, Fethül´kedîr.

«(Malikîlere göre bir kimse, müstakillen veya müþtereken mâlik olduðu bir rakikin bir kýsmým, meselâ yalnýz kendi hissesinin tamamým veya nýsfým azad etse diðer hisselerin de azad edilmiþ olmasý, bir takým þeriat dairesinde hükme muhtaç bulunur. Meselâ : baþkasiyle müþterek olsa þerikin hissesinin hüküm günündeki kýymetini þerike vermesi lâzým gelir. Þerhi Kebir, Düsukî.)

(imam Þafiî ile Ýmam Ahmede göre bir kimse, müstakillen mâlik olduðu bir rakikin bir cüz´ünü, meselâ : nýsfým azad etse tamamý azad olur. O kim­se, gerek musir olsun ve gerek olmasýn. Fakat baþkasiyle müþterek olduðu takdirde bakýlýr : eðer musir ise i´tak, tecezzi etmez, rakikin tamamý azad olmuþ olur, þerikine aid hissenin kýymetini tazmin eder.

Þerikine aid hissenin kýymetini kýsmen eda edebilecek bir halde bulunur­sa bu mikdar hissede azad olarak rakibin hürriyete tekarrüb etmesi gayesi istihdaf edilir. Fakat mu´tik, tamamen mu´sir olursa i´tak tecezzi eder, þeri­kinin hissesi alâ hâliha rakik olarak kalýr, beyi ve hibe gibi mülkü izale ede­cek tasarruflara mahal bulunur.

Bu hususda yesar ve i´sarýn mikyasý, mu´tikin þerikine aid hissenin kýy­metini tazmin edebilecek kadar bir mâle mâlik olub olmamasýdýr. Bu yesâr ve i´sar, i´tak vaktine nazaran teayyün eder. Hali i´takda yesâr ve i´sarýn mevcud olub olmamasýnda ihtilâf edilse söz, mu´sir olduðunu iddia eden mu´tikin olur. Beyyine diðer tarafa teveccüh eder. Çünkü i´sar, asi olduðun­dan zahiri hal, mu´tikin lehine þahid bulunur.) [19]

I´takýn Hükümleri Ve Bu Hükümlerin Sabit Olacaðý Vakitler :



728 - : I´takýn hükümleri, i´tak neticesinde husule gelen hürriyetden ve buna tabi hususlardan ibaretdir. Þöyle ki : tenc:z suretiyle olan i´taklarda memlûk derhal hüriyete kavuþur, bir aczi hükmî olan rýkdan kurtulur. Azad edilen cariye ise hamli da kendisiyle beraber azad olur. Fakat kablel´i´tak doðurmuþ olduðu çocuklar, tasrih edilmedikçe kendisine teb´an azad olmuþ olmaz.

Rakikin elindeki mal ise mevlâsýna aiddir. Binaenaleyh azad edilecek olsa o âne kadar elinde bulunan mal, kendisine aid olmaz. Fakat badehu ka­zanacaðý mal, kendisine aid olur.

Ta´lik veya bir vakte izafe suretiyle olan i´taklarda da memlûkün hürri­yetine nailiyeti, þartýn veya tayin edilmiþ olan vaktin tahakkukunda vücude gelir, bunlarýn tahakkukundan evvel memlûk, mevlâsýnýn mülkünde buluna­rak hakkýnda rýk ahkâmý cereyan eder.

729 - : I´tak hâdisesi, mevlânm hali sýhhatinde vaki olunca memlûkün hürriyeti tahakkuk eder, mevlânýn gerek baþka emvali mevcud olsun ve ge­rek olmasýn ve mevlânýn bir kimseye gerek borcu bulunsun ve gerek bulun­masýn. Çünkü hali sýhhatde bulunan bir kimsenin maline hacr ve hacz bu­lunmadýkça alacaklýlarýnýn haklarý hemen taallûk etmiþ olmaz. Binaenaleyh i´tak, mevlânýn þahsýna aid hâlis mülküne bilâ mani müsadif olmuþ olacaðýn­dan nafiz olur. .

730 - : Ý´tak hâdisesi, mu´tikin mazarý mevtine müsadif bulunmuþ olun­ca bakýlýr : eðer terikesinin sülüsü, azad etmiþ olduðu rakikin kýymetine mü­said ise veya müsaid olmadýðý halde vârisleri bu i´taka icazet verirlerse ýtk yine vaki olur.

T-rikenin sülüsü müsaid bulunmadýðý gibi varisler de haklarýnýn sukutu­na razý olmadýklarý takdirde ise memlûk, sülüsi malin müsaid olduðu mikdat-nisbetinde azad olmuþ olur, mütebaki kýymeti için de verese namýna siayetde bulunur.

Meselâ : memlûkün kýymeti altý yüz lira olduðu halde terikinin sülüsü dört yüz liradan ibaret bulunsa memlûk, mütebaki iki yüz lira için kazanç sahasýna atýlýr, bu meblâðý kazanýb vârislere verince tamamen azad olmuþ olur.

731 - : Memlûkünü mazarý mevtinde i´tak eden bir mevlânm terikesi .borca müstaðrak olduðu takdirde de yukarýdaki mesele veçhile hareket edilir.

Meselâ : bir kimsenin marazý mevtinde azad etdiði kölesinden baþka ma­li bulunmadýðý gibi onun kýymetine muadil veya ondan daha ziyade borcu bu­lunsa köle azad edilmiþ olursa kýymetine muadil bir meblâð kazanýb alacaklý­lara vermeðe mecbur tutulutr. Bedayî, Bahri Raik, Tatar Haniyye. [20]

Tedbirin Rüknü Ve Nevileri :



732 - : Tedbirin, yani : mevlânýn kendi vefatýna ta´lik etmiþ olduðu ýt´-kýn rüknü, tedbir mânasýna delâlet eden tâbirlerden ibaretdir. Bu tabirler, bazan sarahaten tedbir maddesiyle yapýlýr, bazan da tahrir, i´tak, vasiyet bir lâfz ile yapýlýr.

Meselâ : bir kimse, kölesine hitaben : «Sen müdebbersin» veya «Ben se­ni müdebber kýldým» dese akdi tedbirde bulunmuþ olacaðý gibi «Sen vefatým­dan sonra hürsün» veya «Sen benim vefatým ânýnda azadsýn» diyince de akdi tedbirde bulunmuþ olur.

733 - : Tedbir, bir akdi lâzýmdýr. Fakat vasiyet, bir akdi lâzým deðildir.

Binaenaleyh tedbirden rücu caiz olmadýðý halde vasiyet suretiyle olan´ ý´takdan rücu caizdir.

734 - : Tedbir hâdiseleri, baþlýca þu dört nev´e ayrýlýr :

(1) : Tedbiri mutlak. Bu, alel´itlak mâlikinin mevtine ta´lik etmiþ oldu­ðu tedbirdir. «Ben öldüðüm zaman sen azadsýn» denilmesi gibi.

Kendisine efendisi tarafýndan bir mal veya terikesinden bir sehm vasiyet edilmiþ olan bir memlûk da tedbiri mutlak ile müdebber kýlýnmýþ olur.

(2) : Tedbiri muallâk. Bu, bir þarta rabt edilmiþ ulan tedbirdir. «Sen þu . iþi yapar isen müdebbersin» denilmesi gibi. Bu halde memlûk o iþi efendisi­nin hayatýnda yaparsa müdebber olur ve illâ olmaz.

(3) : Tedbiri mukayyed. Bu mâlikin bir vasf ile mukayyed olan vefatýna rabt etdiði tedbirdir. «Ben bu hastalýðýmdan ölürsem» veya «ben bu yolculu­ðum esnasýnda vefat edersem sen hürsün» demesi gibi.

Mevlânýn alel´iHâk vefatiyle beraber vücudý ve ademi ihtimal dairesinde bulunan bir þarta muallâk olan tedbirler de bu kabildendir. «Fülân zat gur-betden döner gelirse sen vefatýmda azad ol» denilmesi gibi.

(4) : Tedbiri muzaf. Bu, bir vaktin girmesine veya çýkmasýna izafe edi­len tedbirdir. «Sen yarýndan itibaren müdebbersin» veya «Sen fülân ayýn ibti-dasmda müdebbersin» denilmesi gibi. Bu halde memlûk, o vaktin hululünden itibaren müdebber olmuþ olur. Bedayî, Bahr; Hindiyye.

« (Malikîlere göre tedbirin rüknü, sarahaten veya tazammunen tedbir ma-desini havi olan bir sözdür: «Þu memlûküm vefatýmdan sonra müdebberdir» veya «Þu hastalýkdan ölürsem kölem rücua hakkým olmamak üzere hürdür» denilmesi gibi. Fakat «Kölem vefatýmdan sonra hürdür» veya «Ben bu hasta­lýðýmdan ölürsem þu memlûküm azad olsun» veya «Ben þu yolculuðumdan Ölürsem fülân cariyem hürdür» denilse bununla akdi tedbir, vücude gelmez. Bunlar, vesiyete mahsus tâbirlerdir. Þerhi Kebir, Düsukî.)

(Tedbirin rüknü hususunda Þafiîler ile Hanbelîlerin kavileri de Hanefî-lerin kavileri gibidir.)

(Hanbelîlere göre de tedbirler, tedbiri mutlak, tedbiri mukayyed, tedbiri muallâk, tedbiri muvakkat nevilerine ayrýlýr. Meselâ : bir kimse, kölesine «Sen bugün» veya «bir sene müddetle müdebbersin» dese köle o veçhile mü-

ebber olur. Binaenaleyh o kimse, o gün veya o sene içinde vefat edince köle ülüsi mâlinden azad olur. NeylüTmeârib.) [21]

Tedbirde Tecezzi Ve Rücu Carî Olub Olmadýðý :



735 - : imamý Azama göre tedbirde tecezzi carîdir.

Binaenaleyh bir kimse, baþkasýyle müþtereken mâlik olduðu bir köleye müdebber kýlsa yalnýz kendisinin hissesi nisbetinde o köle müdebber olur. Diðer þerikin hissesi rakik olarak kalýr. Bu halde o þerik, muayyerdir : di­lerse hissesini azad eder, dilerse müdebber kýlar, dilerse kitabete keser, diler­se hissesinin kýymetini þerikinden alýr ve dilerse köleyi müdebbir olan þerikinin vefatýna kadar alâ hâlihi býrakýr.

736 - : Imameyne göre tedbirde tecezzi carî deðildir.

Binaenaleyh bir kimse, müþtereken mâlik olduðu bir köleyi müdebber kýlsa köle tamamen müdebber olur. Bu halde þerikine aid hissenin kýymetini taz­min etmesi icab eder. Kendisi gerek musir olsun ve gerek olmasýn. Çünkü bu halde müdebbir olan þerike teveccüh eden zeman, bir zemaný itlaf veya bir zemaný temellükdür veyahut bir habsi mal zemanýdýr. Bunlar ise þer´î usule nazaran þahýslarýn yesar ve i´sariyle tebeddül etmez.

737 - : Tedbirden rücu meselesine gelince akdi tedbir, Hanefîlere ve Mâlikîler ile Hanbelîlere göre ta´lik mahiytinde olduðundan bir akdi lâzým­dýr. Binaenaleyh bundan rücu sahih deðildir. Su kadar var ki, Hambelî mez­hebine göre müdebbir, müdebbirini mülkünden fi´len çýkarabilir. Nitekim aþaðýda bildirilecekdir. Bedayî, Fethül´kadîr, Elmuðnî.

«(Þufilurcü tedbir, bir kavle iýa/.i,ý.,u lûlikdir, diðer bir knvlc nazaran da vasiyet mahiyetindedir. Birinci kavle göre tedbirden kavlen rücu sahih deðilse de fi´len rücu sahihdir. Müdebberi baþkasýna satmak gibi. Ýkinci kavle göre kuvlen rücu da sahihdir. Tuhfetül´muhtaç.)

(Hanbelîlere göre tedbirler þu üç þeyden biriyle bâtýl olur. Müdebberin vakf edilmesi, müdebberin mevlâsýný kati etmesi, müdebberenin mevlâsýndan çocuk getirmesi. Bu son takdirde de cariye ümmi veler olur, mevlâsmýn ve­fatýnda terikesinin tamamýndan azad olur. Neylül.meârib.) [22]

Tedbirin Hükmü :



738 - : Akdi tedbirin hükmü, iki kýsma ayrýlýr, biri müdebbirin haya­týnda carî olan hükümdür. Diðeri de müdebbirin vefatýndan sonra cereyan edecek hükümdür. Nitekim sýrasiyle izah olunacaktýr.

739 - : Müdebbirin hayatýnda carî olan hükme nazaran müdebbir, ted­biri mutlak -ile müdebber kýldýðý memlûkünü i´takdan baþka bir suretle, meselâ : satmak veya baþkasýna baðýþlamak tarikiyle mülkünden çýkaramaz. Çünkü bu misillû tasarruflar, müdebbirin garezine münafi, müdebber için sabit olan hürriyet hakkýna muhalifdir.

Fakat müdebbir, müdebberini kiraya verebilir, kendi iþlerinde istihdam edebilir, Müdebberesini kocaya da verebilir. Zira müdebbir, berhayat olduk­ça müdebberinin, müdebbcresinin menfaatlerine mâlikddr. Bu gibi tasarruf­lar ise müdebberin ve müdebberenin hakký hürriyetine münafi deðildir.

Kezalik : müdebbir, müdebberini kitabete de rabt edebilir. Çünkü kita­bet müdebberin daha evvel hakikati hürriyete kavuþmasýna sebeb olur.

740 - : Tedbiri mukayyede gelince bu veçhile.müdebber olan bir mem­lûk - kaydýn tahakkukundan evvel - mevlâsý tarafýndan satýlabilir, baþka­sýna hibe edilebilir. Bu hususda müctehidler arasýnda ittifak vardýr.

Tedbiri muallâk ile tedbiri muzaf dahi þartýn ve izafe edilen zamanýn tahakkukundan evvel tedbiri mukayyed hükmündedirler.

741 - : Müdebbirin vefatýndan sonra carî olan hükme gelince müdebbir, hakikaten veya hükmen vefat etd-ikde terikesinin sülüsünden müdebber azad olur. Bu hususda tedbiri mutlak ile tedbiri mukayyed arasýnda fark yokdur.

Hakikaten vefat malûm, hükmen vefat ise müdebbirin irtidad veya nak­zý ahd ederek dari harbe iltihak etmesi halinde mütes av verdir.

742 - : Müdebbirin vefatý gününde terikesinin üçde biri müdebberin kýy­metinden zaid veya ona müsavi bulunursa müdebber hemen azad olmuþ olur. Fakat teriken

Meselâ : mevlânýn terikesi yalnýz müdebberden ibaret bulunsa müdeb­berin üçde biri meccanen azad olmuþ olur, kýymetinin üçde ikisini vârislere vermek için de kazanç sahasýna atýlmasý lâzým gelir. Þayed mevlânýn teri­kesi borca müstaðrak olursa müdebber, kendi kýymeti nisbetinde bu borca iþtirak eder.

743 - : Tedbir hususunda çocuklar; babalarýna deðil, analarýna tâbi olurlar.

Binaenaleyh bir müdebberenin badettedbir - mevlâsýndan olmayarak - doðuracaðý çocuklarý hakkýnda da tedbir hükmü carî olur. Bu, tedbiri mut­laka göredir. Tedbiri mukayyedde ise müdebberenin çocuklarý, müdebber ol­mazlar. Nitekim müdebberenin kablettedbir rnevvud olan çocuklarý da mü­debber hükmüne bulunmazlar. Çünkü bu takdirde hakký hürriyet, vakti velâdetde müdebbere için sabit olmadýðýndan bu hak, çocuðuna da sirayet etmez.

744 - : Müdebbir ile müdebbere, velâdetin tedbirden sonra olub olma­dýðýnda ihtilâf etseler, söz, maalyemîn velâdetin tedbirden sonra olduðunu iddia eden müdebbirin olur, müdebbereye beyyine teveccüh eder.

Müdebbere mevlâsýndan çocuk getirinc ümmi veled olub tedbir bâtýl olur. Çünkü istilâd, hürriyete nailiyet hususunda tedbirden daha kuvvetlidir.

745 - : Tedbir, müdebbirin tecennün etmesiyle bâtýl olmaz. Çünkü ted­bir, talik kabilinden olduðu cihetle cünûn ile zeval bulmaz. Bedayî, Fethül-kadir, Dürrül´muhtar.

«(Malikîlere göre de tedbir ile müdebber için bir hürriyet hakký sabit olur. Artýk müdebbir bunu i´takdan veya kitabete rabt etmekden baþka bir tarik ile mülkünden çýkaramaz.

Ýmam Mâlike güre de tedbir zamanýnda nievcud olan çocuklar hakkýn­da tedbir hükmü carî olmaz. Fakat tedbir zamanýnda mevcud olan hamiler ile badettedbir zuhur eden hamiler hakkýnda tedbir hükmü carî olur. Þerhi Ebil´berekât.)

(Þafiîlere göre müdebbir, ber hayat oldukça tedbirin re´sen hükmü yok-dur, bununla ne hakký hürriyet, ne de hakikati hürriyet sabit olur. Belki bu­nun hükmü, müdebbirin vefatýndan sonra hürriyetin hakikaten sübutünden ibaretdir. Binaenaleyh müdebbir, müdebberini satabilir ve sair bir suretle mülkünden çýkarabilir. Bilâhare buna tekrar mâlik olsa tedbir avdet etmez.

imam Þafiîye göre badettedbir vücude gelen çocuklar hakkýnda da tedbir hükmü carî olmaz. Þu kadar var ki bir cariye, gebe olduðu halde müdebbere kýlýnsa veya bir müdebbere meviâsýnýn vefatý ânýnda gebe bulunsa bu hami hakkýnda tedbir hükmü carî olur. Tuhfe, Muhtasarý müzem.)

(Hanbelîlere göre de müdebbir, müdebberini beyi, hibe, vakýf gibi bir suretle mülkünden çýkarabilir. Þu kadar var ki mülküne avdet ederse tedbir -fde avdet eder. Hanbelîlere nazaran müdebberenin çocuðu, binefsihî müdebber olur.

Þöyle ki : bir müdebberenin tedbirden sonra doðan çocuðu, meviâsýnýn ve-´fatmda sülüsi malinden azad olur. Bu çocuk, gerek akdi tedbir zamanýnda

validesinin rahminde mevcud bulunmuþ olsun ve gerek olmasýn, bilâhare va-Midesi hakkýndaki tedbir, beyi ve hibe gibi bir tasarrufla bâtýl olsa da bu çocuk hakkýndnk-i tedbir, bâtýl olmaz, mcvlâsýnm vefatýnda azad olur.

Kezalik : validesi meviâsýnýn hayatýnda bir veçhile azad edilse bu ço-jcuk yine müdebber olarak kalýr, mevlâsý vefat etmedikçe azad olmaz. Müdebberin çocuðu ise hürriyet, rýk ve sair hususlarýnda validesine ta--i bi olur, kendisine tabi olmaz. Keþþaf ürkýna.)

(Abdullah ibnü Mesud hazretlerine, ibrahim Nehaîye, Hammade ve sair bazý zatlara göre müdebber, meviâsýnýn sülüsü malinden deðil, cemî malin­den azad olur. Zahiriyyeye göre de böyledir. Mebsut, BÝdayetül´müctehÝd.)

(Zahirîlere göre müdebber ve müdebbere, azad olmalarý vasiyet edilmiþ demekdir. Müdebbir, bunlarý beyi ve baþkasýna hibe edebilir. Çünkü vasiyetrücu caizdir. Elmuhallâ.) [23]

Ýstilâdin Rünkü Ve Ýstilâd Ýle Sabit Olan Hürriyetin Sebebi :



746 - : îstilâdýn, yani : bir cariyeyi meviâsýnýn ümmül´veled kýlmasýnýn rüknü, nescb iddiasýna müteallik bazý tabirlerden ibaretdir. Þöyle ki : bir kimse, mâlik olduðu bir cariyenin dünyaya diri veya ölü bir halde getirmiþ olduðu çocuðun nesebini iddia etse cariyeyi -isitlâd etmiþ - ümmi veled kýl­mýþ olur.

Bu istilâd : «Bu cariyenin çocuðu bendendir» demek suiL´Üylc olacaðý gibi «Bu cariyenin hamli bendendir» demek suretiyle de olabilir.

Bu cariyenin rahmindeki çocuk bendendir» denilmesi de böyledir.

iþte bu gibi tabirler, isfcÝlâdm rüknünü teþkil eder,

747- : Istilâdda bulunan bir mevlâ, bilâhare bu iddiasýndan rücu ede­mez.

Çünkü mevlânýn bu iddiasiyle memlûkesi Ýçin bir hürriyet hakký sabît olmugdur. Artýk mevlâ, bunu iskat edemez, velev ki kendisini bu rücuunda memlûkesi de tasdik etsin.

Memlûke iç-in bu veçhile bir hürriyet hakkýnýn sübutüne sebeb olan cihe­te gelince bu da çocuðun nesebinin sabit olmasýndan ibaretdir. Þöyle ki : bu istilâd sebebiyle cariyeden doðacak veya doðmuþ olan çocuðun nesebi mev­lâsýndan kat´iyyen sabit olur. Bu halde çocuk hür olacaðý cihetle bu hürri­yet, cüaiyet itibariyle validesine de binnetice sirayet eder. Bundan sonraki çocuklarýn nesebleri de evvelce istilâdda bulunmuþ olan mevlâdan bilâ dý´ve sabit olur. Meðer ki : «Bunlar benden deðildir» diye bunlarýn neseblerini - tetavüli zaman bulunmaksýzýn - nefy etsin.

Mevlâ ile cariyesi arasýnda çocuk vasýtasiyle teessüs eden bir münase­betin rýk, hürriyetden mahrumiyet yüzünden haleldar olmasý muvafýk deðil­dir. Binaenaleyh cariyenin de hürriyet hakkýna nail olmasý lâzým gelir.

Velhâsýl bir memlûkenin hürriyete kavuþmasý için kendisinden cüzü bu­lunan çocuðun istilâd vasýtasiyle hür olmasý, bir sebeb teþkil etmekdedir.

748 - : Cariyelerden doðan çocuklar, neseb hususunda babalarýna, mülk, rýk, tedbir, istilâd, kitabet, ýtk hususlarýnda validelerine, din hususunda da hayrül´ebeveyne tabi oluý.

Maahaza bir cariyenin çocuðu zevcinden olunca meviâsýnýn memlûkü olarak rakik bulunursa da kendisinin hür bulunan mevlâsýndan olunca her halde hür olmuþ olur.

749 - : Maðrurun çocuklarý, yukarýdaki hükümden müstesnadýr. Bunlar da hür olmuþ olurlar. Þöyle ki : bir kimsenin hürre zanniyle tezevvüc etdiði kadýn, cariye zuhur etse veya bir þahsýn memlûkesi zanniyle satýn aldýðý cariye, baþkasýnýn memlûkesd bulunsa o kimse, maðrur = aldamlmýþ olur. Bu halde o cariyeden doðan çocuðu kýymeti mukabilinde hür bulunmuþ olur.

Çünkü bu kimse, kendi çocuðunun hürriyetden mahrumiyetine razý olmuþ sa­yýlamaz. Fakat o cariyeye mâlik olan þahsýn hukukunu da siyanet lâzým ol­duðundan bu çocuk rakik farz edilerek ona göre takdir edilecek kýymet, ken­disine verilir. Mebsut, Bedayî, Bahri Raik. [24]

Ýsti Ladin Þartlari :



750 - : Istilâdýn sübutü için iki þart vardýr : Istifraþ, dý´ve.

Þöyle ki : istilâdýn muteber olabilmesi için memlûkenin mevlâsý tarafýn­dan yalnýz istifraþ edüm-iþ olmasý kâfi deðildir. Belki dý´ve de lâzýmdýr, ya­ni : memlûkenin hamli veya doðurduðu çocuk hakkýnda «Bu, bendendir» ve­ya «Bunun nesebi bana aiddir» gibi bir iddiada bulunmak da lâzým gelir. Böyle olmadýkça isbilâd vaki, neseb sabit olmaz.

751 - : Ýstilâdýn sübutü hususunda memlûkenin müteaddid kimseler ara­sýnda müþterek olub olmamasý arasýnda fark yokdur.

Binaenaleyh bir kimse, baþkasiyle müþtereken mâlik olduðu bir cariye hakkýnda istilâdda bulunsa bu cariye, müstakillen kendisinin ümmi veledi olur. Çünkü istilâd, tecezzi kabul etmez. Bu halde þerikinin hissesini - ulûk günündeki kýymetini ve memlûkenin nýsýf ukrunu þerikine zamin olur, ken­disi gerek musir olsun ve gerek olmasýn. Zira bu hususdaki zeman, bir ze-maýýý mülk olduðundan yesâr ve i´sar ile tebeddül etmez.

Nýsýf ukrun = nýsýf mehri mislin lâzumu ise þerikinin mülküne müvakaa suretiyle tecavüz edilmiþ olduðunu gösteren bir ikrar ve iddiadan münbais-dir. Bu tecavüz, her ne kadar þer´an memnu ise de bir mülk þübhesdne mu-karin olduðundan bununla had sakýt olur. Bu tecavüze cüret eden þerik üze­rine bir malî zaman olarak ukr lâzým gelir.

752 - : Bir kimse, müþtereken mâlik olduðu bir cariyeyi istilâd etdik-den sonra vefat etse terikesine bir zeman teveccüh etmeksizin cariye derhal azad olur. Diðer þerikin hissesi için cariyenin siayete mcbur olub olmamasý meselesinde ise ihtilâf vardýr. îmamý ´zama göre cariyeye siayet lâzým gelmez. Ýmameyne göre lâzým gelir.

753 - : B´ir cariyeyi þeriklerden biri istilâd etdikden sonra diðeri azad etse cariye derhal hürriyetine kavuþur. Bu halde imamý Azama göre bu azad eden þerike zaman, cariye üzerine de siayet lâzým gelmez. îmameyne göre ise bakýlýr : Eðer azad eden, musir ise þerikinin hissesini zamin olur, mû´air ise bu hissenin kýymetini müstevlid olan þerike ödemek için cariyenin sia-yetde bulunmasý lâzým gelir.

754 - : Müþterek bir cariyeden doðan veya doðacak olan çocuðun nese­bini þeriklerden her biri iddia edecek olsa çocuðun nesebi her birisinden sa­bit olur, cariye de bunlarýn ümmülveledi olarak velâsý her birine aid bulu­nur. Bu halde bunlardan hiç biri, diðerine cariyenin kýymetini zamin olmaz..

Icab eden ukr hususunda da aralarýnda tearuz vaki olur. Meðer ki bazýsýnýn hissesi ziyade olsun. Bu takdirde o ziyade mikdara aid ukru diðer þerikler­den ahz edebilir.

Nesebin bu veçhile sübutü, imamý Azama göredir, imam Ebu Yusüfe göre neseb, nihayet iki kiþiden, imam Muhammede göre de nihayet üç kiþi­den ve imam Züfere göre beþ kiþiden sabit olabilir, daha fazlasýndan sabit olamaz. Bedayi, Fethülkadîr, Reddül´muhtar.

«(imam Þafiîye göre böyle müteaddid þerikler tarafýndan iddia edilen çocuðun nesebi bu þeriklerin yalnýz birisinden sabit olur. Bu þerik ise kafe-nin = insanlarýn azalarý arasýndaki münasebetlerden neseblerine istidlal iddiasýnda bulunan kimselerin sözleriyle teayyün eder. Tuhfe, Kitabül´üm.)

Hanefiyyeye göre kaifin iddiasý, bir bürhane müstenid olmayýb recm bü-gayb kabilinden olduðu cihetle muteber deðildir.

istilâdýn hükümler! :

755 - : îstüâdýn hükümleri iki nevidir. Birinci nevi, müstevlidin hali ha­yatýna müteallikdýr ki, bu da müstevlede için hürriyet hakkýnýn sübutünden ibaretdir. Binaenaleyh müstevlede olan bir cariye, i´takdan baþka bir suret­le, meselâ bey, hibe, vakýf, rehn gibi bir tarik ile efendisinin mülkünden çýkarýlamaz. Çünkü bu gibi tasarruflar, ümmi veledin nail olduðu hürriyet hakkýnýn butlanýný müstelzim olur.

ikinci nev´i, müstevlidin vefatý haline müteallikdýr ki, bu da müstevlede-nin o halde hakikati hürriyete kavuþup hemen azad olmasýndan ibaretdir, velev ki müstevlidin baþka bir mali bulunmasýn.

Binaenaleyh müstevlede, mevlâsmm vefatýnda sulüsi malinden deðil, ce-miý mâlinden azad edilmiþ olur. Ne müstevlidin vârisleri -için, ne de alacak­lýlarý için siayete muhtaç olmaz.

756 - : Müstevledenin badel´istilâd mevlâsýnýn gayrinden vücude gelen çocuklarý da bu hükümlerce kendi mesabesindedirler.

Binaenaleyh bir müstevlede, bilâhare bir kimseye tezvic edilib de en az altý ay hitamýnda bir çocuk doðursa bu çocuðun nesebi, o kimseden sabit ol­makla beraber kendisi nk ve hürriyet hususunda anasýna tabi olur. Mevlânýn vefatý ânýnda anasiyle beraber hürriyete kavuþur. Çünkü çocuk, anasýnýn bir cüz´ü olduðundan anasý hakkýnda sabit olan hürriyet hakký, kendisine de sirayet etmiþ bulunur.

757 - : Müstevlid, ber hayat bulundukça müstevledesinin bütün menafii-ne mâlikddr. Binaenaleyh bir kimse, kendi ümmi veledim icareye verebilir, kitabete kesebilir, baþkasýna kocaya verib mehrini alabilir. Çünkü ümmi ve-led, mevlâsýnýn ber hayat bulundukça memlûkesidir. Bir memlûkün kesbi ise mâlikine aiddir. Icare, kitabet, tezvic gibi tasarruflar ise hürriyet hakkýna münafi olmadýðýndan istilâdýn butlanýný müstelzim olmaz.

758 - : Müstevledenin velâsi, müstevlidine aiddir. Çünkü müstevlid, bir mu´tik mesabesindedir. Bedayî, Hindiyye.

«(Malikîlere ercah olan kavle göre ümmülveled bulunan bir cariye, rý­zasý munzam olmadýkça baþkasýna tezvic edilemez. Rýzasý munzam olduðu takdirde de bu tezvic, gayrete münafi ve.binaenaleyh mekârimi ahlâka mu­halif olacaðýndan kerahetden kurtulamaz. Þerhi Ebil´berekât, Düsukî.)

(Zahirîlere göre de efendisinden gebe kahb cenin düþüren veya çocuk doðuran bir cariye, ümmü veled olmuþ olur, artýk onun satýlmasý, hibe ve rohn edilmesi, sadaka verilmesi haram olur. Efendisi ber hayat oldukça onu istihdam ve istifraþ edebilir. Vefat edince de terikesinin tamamýndan azad olur. Bu cariyenin bütün mallarý kendisine aiddir, ancak efendisi hayat­ta iken bu mallarý ondan nez´ edebilir.

Resuli Ekrem Efendimizin «Mâriye» adýndaki mübarek cariyeleri Ýbra­him adýndaki mahdumý mükerremlerini doðurunca nebiyyi zîþan hazretleri «atekaha veledüha = onu çocuðu azad etti» buyurmuþdur. Elmuhallâ.) [25]

Kitabetin Rüknü Ve Nevileri :



759 - : Kitabetin rüknü, icab ve kabuldür. Söyle ki : bir kimse, memlû-küne hitaben «Seni þu kadar meblâð üzerine mükâteb kýldým» deyib o da «Ka­bul etdim» veya «Razý oldum» dese aralarýnda kitabet münakid olur.

«Seni þu kadar meblâð mukabilinde kitabete kesdim, o meblâðý bana ve­rirsen azad ol» veya «Sen her ay þu mikdarýný bana vermek üzere þu ka­dar kuruþ mukabilinde hürsün» gibi tabirler de icabdan maduddur.

Binaenaleyh bedeli kitabet, müneccem - mukassat olabileceði gibi gay­ri müneccem de olabilir. Bedayi, Hindiyye.

760 - : Kitabetin nevilerine gelince bunlar, kitabetin mahiyetine, þerai­tinin mevcud olub olmadýðýna, ve âkidlerin þahýslarýna nazaran «kitabeti sa-hiha», «kitabeti faside», «kitabeti bâtýla», «kitabeti müþtereke», «kitabeti sýks», «mükâtebetül´vasî», mükâtebei me´zun», «mükâtebetül´mükâteb», «mü-kâtebetüssagîr» gibi nevilere ayrýlýr. Bunlar için «ýstýlahat kýsmýna müra­caat!..

«(Þafiîlere göre kitabetin inikadý için icabýn her halde ta´lik suretiyle, ta´lik niyetiyle olmasý lâzýmdýr. Binaenaleyh icab, þu veçhile olmalýdýr : «Seni mükâteb kýldým, þu þart ile. ki, bana §u kadar kuruþ verirsen hürsün.»

Hanefi fukahasýna göre kitabetde muaveze mânasý, Þafiîlere göre de ta­lik mahiyyeti asýldýr.

Bir de Þafiî ve Hanbelî fukahasýna göre bedeli kitabetin en az iki nec-me, iki taksite ayrýlmýþ olmasý lâzýmdýr. Þu kadar var ki, bu taksitlerin mü­savi miktarda olmalarý icab etmez. Tuhfe, Elmuðnî.) [26]

Kitabetin Þartlari



761 - : Kitabetin inikadý, nefazý için mevlâya, mükâtebe, rükni kitabete ve saireye aid olmak üzere bir takým; þartlar vardýr. Nitekim aþaðýdaki me­selelerde görülecekdir:

762 - : Kitabetin nâfizen inikadý için mevlânýn âkil ve balið olmasý þart-dýr.

Binaenaleyh mecnunlarýn, gayri mümeyyiz bulunan çocuklarýn yapacak­larý kitabet, münakid olmaz. Fakat mümeyyiz olan bir çocuðun yapacaðý kitabet, velîsinin veya vasisinin icazetine mevkuf olarak münakid olur. Bun­lardan biri icazet verince nafiz, vermeyince bâtýl olur; .

763 - : Kitabetin nefazý için bunu akd edecek kimsenin mâlik veya ve­layeti haiz olmasý þartdýr.

Binaenaleyh bir þahsýn fuzulî olarak yapacaðý kitabet, nafiz olmaz. Fa­kat bir çocuðun memlûkü hakkýnda babasýnýn veya vasisinin yapacaðý kita­bet, ýýâf-iz olur. Çünkü bunlar, çocuk hakkýnda velayeti haizdirler.

764 - : Kitabet vaktinde mükâtebin malûmülvücud bulunmasý þartdýr. Binaenaleyh bir cariyenin rahmindeki cenîn hakkýndaki kitabet, müna­kid olmaz. Çünkü cenîn, hatan ademden hâli deðildir.

765 - : Bedeli kitabetin mali mütekavvim olmasý þartdýr.

Binaenaleyh meyte gibi mal olmayan bir þey mukabilinde kitabet, mü­nakid olmayacaðý gibi bir müslimin müslim veya =îimmî olan memlûkiyle hamr, hýnzir gibi bir þey üzerine yapacaðý kitabet de münakid olmaz.

Maahaza bedeli kitabet, muayyen bir hizmet de olabilir. Meselâ : bir kimse, kölesini kendisine §u kadar müddet hizmet etmek üzere kitabete kes-se köle. bu hizmeti ifa edince azad olur.

766 - : Bedeli kitabetin nev´i ve rr>ikdarýnýn malûm olmasý þarttýr. Binaenaleyh nev´i veya mikdan meçhul bir mal üzerine yapýlan kitabet,

münakid olmaz. Fakat bedeli kitabetin vasýfça meehuliyeti kitabetin inikadý­na mani deðildir. Muayyen bir bedelin âlâ, evsat veya edna olmasý gibi.

767 - : Kitabete iki tarafýn razý olmasý þarttýr.

Binaenaleyh ikrah ile, hezl ile, hata ile olan kitabetler, sahih olmaz, Bu cihetle bir mevlâ, memlûkünü kitabeti kabule icbar edemez.

768 - : Kitabetin rüknünün þartý fâsidden halî olmasý þartdýr. Þartý fâ-sidden maksad, akdin muktezasýna muhalif ve bedel olarak sulbi akde dahil olan þartdýr.

Meselâ : Bir cariyenin doðuracaðý çocuk, mevlâsýna aid olmak üzere ya­pýlan bir kitabet akdi, sahih deðildir. Çünkü çocuk, anasýna tabi olacaðý ci­hetle bu þart, hem akdin muktezasýna muhalif, hem de sulbi akdde bedel olarak dahildir.

Kezalik : bir kimse, cariyesini þu kadar meblâð ile beraber mükâtebe bulundukça istifraþ etmek üzere kitabete kesse bu kitabet, fâsid olur. Zira Hanefiyyeye göre bir kimse, kitabete kesdiði cariyesini istifraþ edemez, ki­tabet, bu isbifrasýn cevazýna manidir. Binaenaleyh bu, sulbi akde dahil, akdi kitabetin muktezasýna muhalif bir þartdan baþka deðildir.

769 - : Yalnýz muktezai akde muhalif bir þart ile yapýlan kitabet, sahili­dir. Bu þarta riayet lâzým gelmez.

Bir memlûk ile bulunduðu beldeden çýkmamak üzere þu kadar meblsð mukabilinde yapýlan bir kitabet gibi. Mükâtebin bedeli kitabeti temin edebil­mesi için kesbde bulunmasý lâzýmdýr. Kesb ise bazan baþka yerlere gitmeði icab eder. Bulunduðu beldeden harice çýkmamasý hususundaki bir þart ise buna muhalifdir. Binaenaleyh bu þarta riayet lâzým deðildir.

770 - : Muktezai akde muhalif olmayan bir þart ile yapýlan kitabet, sa­hih, þart da muteberdir. Çünkü bu gibi þartlara bazan ihtiyaç görülür. Mev­lâ ile mükâtebden birinin þu kadar müddet muhayyer olmasý gibi. Bu müd­det» Ýmamý Azama göre üç günden ziyade olamaz. Imameyne göre olabilir. Elverir ki mikdarý malûm olsun.

Akdi kitabetde dermeyan edilen bu þartý hýyare «hýyar filkitâbe» denir ki, beyi ve þirade olduðu gibi muteberdir. Bu müddet içinde icazet verilir­se kitabet, nafiz olur ve bu müddet içinde memlûkün kazancý kendisine aid bulunur. Bedayî, Mebsut, Bahri Raik, Hindiyye.

«(Malikîlere göre kitabetde istifraþ þartý, lâðuvdur. Bu, kitabetin inika-dma mani olmaz, kendisi de ifa edilmez.

Malikîlere nazaran mükâteb, beldesine yakýn olan yerlere daha taksit vakti gelmeden gidebilirse de mevlâsmýn rýzasý olmadýkça uzak yerlere gide­mez. Çünkü bu takdirde bedeli kitabet kendisinden tahsil etmek müteaizir olabilir. Þerhi kebîr.) ,

(Hanbelî mezhebine göre istifraþ þartý bir þartý fâsid deðildir. Çünkü mevlâ, mükâtebesinin menafiine mâlikdir. Kitabet devam etdikce menýlik sini istifraþ edebilir.

Hanbelî fukahasma göre kitabetde muhayyerlik carî deðildir. Çünkü ki­tabet, memlûkün ýtkmý temin için bir nevi kurbet ve tetavvu olarak yapýlmýþ ve akd olduðundan bu akdi izale edecek´olan bir muhayyerlik, gayei akde muvafýk olamaz. Neylül´meâreb.)

(Zahirîlere göre bir kimsenin müslim kölesi veya müslüman cariyesi kitabet talebinde bulunsa o kimsenin bunu kabulü farz olur. Veliyyüremr, bu memlûk veya memlûkenin emsaline göre bedeli kitabeti Ödemeðe mukte­dir bulunub malikine gadr etmiyeceðini bilirse bu kitabeti kabul için mâliki­ne cebr eder.

Fakat gayri müslim ulan kölenin kitabeti asla caiz deðildir.

âyeti kerimesindekî hayýrdan murad, islâmiyyetdir, bu kitabet ile emir de vücub içindir. Elmuhallâ.)

Baþka müctehidlere göre bu hayýrdan murad, islâm-iyyet deðildir, belki maldýr veya mali kesbe kuvvet ile emanetdir. Bu emir de vücub için deðil, nedb içindir. Kitabül´üm. [27]


radyobeyan