Samiri By: armi Date: 18 Mart 2010, 19:43:02
SAMÝRÝ
Kendilerini Firavun´un zulmünden kurtarýp Mýsýr´dan çýkaran peygamberleri Hz. Musa´dan, tapýnmak için put isteyen Ýsrailoðullarýna, Hz. Musa Allah´tan emir almaya gidip kendilerinden ayrýldýðý bir sýrada, fýrsattan istifade ile istedikleri putu altýndan buzaðý þeklinde yapan; bilgisiyle onun böðürmesini saðlayan ve yaptýðý bu buzaðýnýn Ýsrailoðullarýnýn ve Musa´nýn gerçek ilahý olduðunu, Musa´nýn da zaten bunu aramaya gittiði yalanýný söyleyerek oradakilerin çoðunluðunun tapýnmasýný saðlayan; Musa´nýn dönüþünden sonra ise hatalarýný anlayan Ýsrailoðullarýnýn kendisini yalnýz býraktýðý, Musa tarafýndan lanetlenip kovulan, ölünceye kadar da yalnýz yaþamak zorunda býrakýlan put yapýmcýsý.
Kur´an-ý Kerim´in dört ayn süresinde Samiri´den ve yaptýðý "altýn buzaðý"dan söz edilir; ancak Hz. Peygamber´in hadis-i þeriflerinde onun hakkýnda herhangi bir bilgi yoktur. Müslümanlarýn itibar edebileceði baþka herhangi bir kaynak olmamasýna raðmen, Tevrat´ta onunla ilgili olan (birçoðu ise Ýslâm´ýn ruhuna aykýrý) bir takým bilgiler müslümanlar arasýnda taraftar bulabilmekte, Ýsrailiyyat kaynaklý rivayetler, gerçek birer kaynak olarak kabul edilebilmektedir. Kur´an-ý Kerim´de yer alan Samiri hakkýndaki söz konusu âyetler þunlarý ifade ederler:
Ýsrailoðullarýný denizden geçirdik. Puta gönülden tapan bir kavme rastladýlar:" Ey Musa; onlarýn tanrýlarý gibi bize de bir tanrý yap!" dediler. Musa, "Doðrusu siz bilgisiz bir topluluksunuz" dedi ve ekledi: "Allah sizi alemlere üstün kýlmýþken size Allah´tan baþka bir tanrý mý arayayým" (el-Araf 7/138, 140). Daha sonra, Allah´ýn çaðrýsý üzerine Ýsrailoðullarýnýn baþýnda vekil olarak kardeþi Harun´u býrakarak, gerekli emirleri Rabbinden almak üzere önden giderken Harun´u uyardý: Kavmim içinde benim yerime geç; ýslah et bozgunculuk yapanlarýn yoluna uyma" (el-A´raf, 7/142). Hz. Musa Allah tarafýndan tayin edilen kýrk günden sonra Allah´ýn çaðýrdýðý yere (Tur-ý Sina´ya) vardý: "Seni kavminden çabucak ayrýlýp gelmeye sevkeden nedir? (Niçin onlarý geride býrakýp geldin) ey Musa? (dedik). Onlar benim arkamdan geliyorlar; ya rab, razý olasýn diye sana çabuk geldim´ dedi. Allah, Biz senden sonra kavmini denedik, Samiri onlarý saptýrdý´ dedi... ´ (Taha, 20/8385). Çünkü, Musa´nýn ardýndan kavmi, süs eþyalarýndan, canlýymýþ gibi böðüren bir buzaðý heykeli yaparak (bunu Samiri yapmýþtý) onu kendilerine tanrý edindiler... Onu tanrý edinmekle kendilerine yazýk ettiler" (el-A´raf 7/148): Allah´tan Tevrat´ý levhalar halinde alan Musa "Bunun üzerine çok kýzgýn ve üzüntülü olarak kavmine döndü. ´Ey kavmim, dedi; Rabbiniz size güzel bir vaadte bulunmamýþ mýydý? (Ayrýlýþ) süre(si)mi size uzun geldi? Yoksa Rabbinizin gazabýna mý uðramak istediniz de bana verdiðiniz sözden caydýnýz? (Harun´a itaat etmek suretiyle beni izlemediniz).´ Dediler ki: Kendi malýmýzý harcamak suretiyle senin sözünden çýkmadýk; fakat o milletin (Mýsýrlýlarýn) süs (eþyas)ýndan bize yükletilmiþti. Onlarý ateþe attýk. Ayný þekilde Samiri de attý ve onlara böðürmesi olan bir buzaðý heykeli ortaya çýkardý (Herhalde Musa ya durumu izah edenler buzaðýya tapmamýþ olanlardý ki, ´buzaðýya tapanlardan onlar´ diye sözederek kendilerini bu suçun dýþýnda tutuyorlardý). Dediler ki, Bu sizin de tanrýnýz, Musa´nýn da tanrýsýdýr. Fakat o unuttu (da gitti, Tanrýyý Tur civarýnda arýyor). Olayýn baþýnda Harun kendilerine, ´Ey kavmim, andolsun ki siz bununla denendiniz: Rabbimiz, o çok esirgeyen (Allah)týr. (Gelin) siz bana uyun, emrime itaat edin´ demiþti. ´(Hayýr) dediler, Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan vazgeçmeyeceðiz.´ Durumu öðrenen Musa, kardeþine döndü: Ey Harun, onlarýn saptýklarýný gördüðün zaman sana ne oldu (da önlemedin). Neden bana uymadýn, (niçin benim yolumu takip etmedin, benim kýzdýðým gibi onlara tepki gösterip engel olmadýn)? Emrime karþý mý geldin?´ dedi ve elindeki Tevrat levhalarým atarak (kardeþinin sakalýndan saçlarýndan tutup silkeledi. Harun ise kardeþini sakinleþtirmek için); "Ey anamýn oðlu, dedi; sakalýmdan baþýmdan çekme. Ben senin, Ýsrailoðullarý arasýnda ayrýlýk çýkardýn, sözümü dinlemedin diyeceðinden korktum (da onun için senin gelmeni bekledim" (Taha, 20/86-94). Üstelik kavmi top yekün Harun´un karþýsýna dikilmiþ ve daha fazla konuþmaya devam ederse öldüreceklerini bildirmiþlerdi. Harun bunu da anlattý Hz. Musa´ya: "Ey anamýn oðlu, bunlar beni güçsüz býraktýlar, az kalsýn öldürüyorlardý; bana düþmanlarý sevindirecek biçimde davranma, beni bu zalim kavimle bir tutma, dedi " (el-A´raf, 7/150). Musa, "Rabbim!Beni ve kardeþimi baðýþla, bize acý; sen merhametlilerin en merhametlisisin" dedi"(el-A´raf, 7/151) ve bu kez Samiri´ye döndü: "Ey Samiri, ya senin maksadýn nedir?" (Samiri), "Ben dedi, onlarýn görmediklerini gördüm; elçinin ayak bastýðý yerden bir avuç (toprak) aldým, onu (eritilmiþ mücevherlerin içine) attým. Nefsim bana böyle yapmayý hoþ gösterdi." (Musa), "Defol git dedi. Artýk hayat boyunca sen ´bana dokunmayýn´ diyeceksin. (Ahirette de) sana vaadedilen bir ceza var ki, ondan asla kaçamayacaksýn. Þimdi durup tanrýna bak; biz onu yakacaðýz, sonra onu ufalayýp denize savuracaðýz" (Taha, 20/95-97). Altýn buzaðý yakýlýp külleri denize savruldu. Samiri de kaçarak oradan uzaklaþýnca piþman olan Ýsrailoðullarý, "Elleri böðürlerinde çaresiz kalýp kendilerinin sapýtmýþ olduklarým gördüklerinde Eðer Rabbimiz, bize acýmaz ve bizi baðýþlamazsa muhakkak mahvoluruz´ dediler" (el-A´raf, 7/149). Ancak Allah´ýn vaadi vardý: "Buzaðýyý tanrý olarak benimseyenler, Rabbin öfkesine ve dünya hayatýnda da alçaltýlmýþlýða uðrayacaklardýr. Ýftira edenleri böyle cezalandýrýrýz" (el-A´raf, 7/152). Hz. Musa Ýsrailoðullarýna tevbelerinin kabul edilmesi için ne yapmalarý gerektiðini açýkladý: "Ey kavmim! Buzaðýyý tanrý edinmekle kendinize yazýk ettiniz. Yaratýcýnýza tevbe edin, nefislerinizi öldürün; bu, Rabbiniz katýnda sizin için daha hayýrlýdýr. Tevbenizi kabul edecek ve size acýyacak O´dur" (el-Bakara, 2/54). Kur´an-ý Kerim tefsirlerinde, Ýsrailoðullarýnýn Allah´ýn emri gereðince birbirini öldürerek tevbe ettikleri bildiriliyor. Tevbenin kabul ediliþi de haber veriliyor Kur´an´da: "Sonra bunun ardýndan, þükredesiniz diye sizi baðýþlamýþtýk" (el-Bakara, 2/52). Bazý tefsirciler, tevbenin kabulünden sonra öldürülenlerin tekrar diriltildikleri görüþünü savunurken; bir kýsmý ise, buzaðýya tapmayan grubun tapanlarý öldürdüðünü, kötülüðe engel olmayarak iþledikleri suçtan dolayý da affedildiklerini ve tevbelerinin kabul edildiðini bildirirler... Diðer yandan, Samiri´nin saptýrdýðý Ýsrailoðullarýnýn da masum olmadýklarý, buzaðýya tapmaya ruhen hazýr bir durumda olduklarý da Kur´an-ý Kerim´in bildirdiði haberler arasýndadýr: "Bir vakit, size verdiðimiz þeyi kuvvetle tutun ve dinleyin diye Tur´u üzerinize kaldýrmýþtýk da sizden misak (söz) almýþtýk da "Ýþittik ve isyan ettik" demiþlerdi. Küfürleri yüzünden kalplerine buzaðý (sevgisi) yerleþtirildi... " (el-Bakara, 2/93).
Samiri hakkýnda Kur´an-ý Kerim´deki bilgilerin tümü bu kadar; fakat Tevrat´tan ve hikayelerden yola çýkarak Samiri´yi tanýtan rivayetlere gelince; Tevrat´a göre Ýsrailoðullarýna buzaðý heykeli yapan ve ona tapýnmalarýný,isteyen kiþi Samiri deðil, Harun´dur; Samiri´den hiç sözedilmez.
"...ve bütün kavm kendi kulaklarýndaki altýn küpeleri çýkardýlar ve onlarý Harun´a getirdiler. Ve onu ellerinden aldý ve oymacý aletiyle ona biçim verdi ve onu dökme buzaðý yaptý ve dediler: Ey Ýsrail, seni Mýsýr´dan çýkaran ilahlarýn bunlardýr. Ve Harun onu gördü ve onun önüne mezbaha yaptý ve Harun ilan edip dedi: Yarýn Rabbe bayramdýr. Ve ertesi gün erkenden kalktýlar ve yakýlan takdimelerini getirdiler ve kavm yemek ve içmek için oturdular ve oynamak için kalktýlar..." (Tevrat, Huruc Kitabý, Bab, 32, 3-6). Bir kýsým müslümanlar Tevrat´ýn bu âyetlerini dikkate alarak, put yapanýn gerçekten Harun olduðunu ama bu Harun´un Hz. Harun deðil putu yapan Samiri´nin olduðuna karar vermiþlerdir. Onlara göre Samiri´nin adý Harun bin Cafer´dir, Samiriye´li olduðu için de Samiri denmektedir (Mevdudi, Tefhimü´l-Kur´an, III, 241).
Samiri´nin, Ýsrailoðullarýnýn Samiriler kolundan bir kuyumcu olduðunu ileri sürenler Kur´an-ý Kerim´de geçen Samiri´nin "Ben onlarýn görmediklerini gördüm; elçinin ayak bastýðý yerden bir avuç aldým, onu (eritilmiþ mücevherlerin içine) attým" (Taha, 20/96) âyetini þöyle yorumlarlar: Samiri, Hz. Musa ile ayný yýl doðmuþtur; onun annesi Firavun´un katliamýndan kurtarmak için Samiri´yi bir maðaraya býrakýr ve Allah´a emanet eder. Altýn buzaðý yapmakla görevli olan Samiri ise o güne kadar yaþamasý gerektiðinden dolayý, Allah onun bakýmý için Cebrail´i görevlendirir. Maðarada kaldýðý süre içinde insan suretinde gelen Cebrail´i tanýyan Samiri, Cebrail, Hz. Musa´ya vahiy getirdiði zaman da onu görmüþ ve tanýmýþtý. Zira Cebrail at sýrtýnda bir adam kýlýðýnda gelmekteydi. Samiri onun atýnýn bastýðý yerdeki otlarýn yeþillendiðini ve onun bastýðý toprakta hayat cevherinin oluþtuðunu görür ve diðerlerine farkettirmeden o topraktan bir avuç alýr ve ileride kullanmak üzere saklar. Bu görüþü kabul edenler Samiri´nin yaptýðý altýn buzaðýnýn, içine atýlan bu toprak sayesinde canlandýðýný, et ve kemiðe dönüþtüðünü ve hatta yürüyüp böðürdüðünü ileri sürerler. Bir kýsmý ise heykelin böðürmesini teknik bilgilerle açýklar ve heykeldeki bazý deliklerden geçen rüzgarýn böðürme þeklinde ses çýkardýðýný söylerler.
Bu yorumcular tarafýndan bilinmezlikten kurtarýlan diðer bir olay da altýn buzaðýnýn nasýl yakýlabildiðidir. Normal þartlarda altýn madeninin yanýcý olmadýðýndan yola çýkan bu yorumcular onun yakýlabilmesi için kimyâ otu bulurlar. Cebrail (a.s), kurutulduktan sonra kalaya katýldýðýnda gümüþ, gümüþ veya bakýra katýldýðýnda altýn üretilmesini saðlayan kimya otunu Hz. Musa´ya öðretir. Bu ot, altýna atýldýðýnda onu yakýp küle çevirmektedir. Hz. Musa Cebrail´in öðrettiði þekilde otu kurutur, döver ve buzaðýnýn üzerine saçar, buzaðý anýnda kül olur... (Zübeyr Yetik, Samiri, 66, 67).
Yüce Allah müslümanlar için ibret olsun diye anlattýðý tarihte gelip geçmiþ olaylarý gerekli olduðu kadar anlatýr; bilinmesinde hiç bir yararýn olmayacaðý ayrýntýlara ise deðinmez. Bu, Kur´an´ýn genel yöntemidir. Çünkü Allah müslümanlara güzel anlar geçirmeleri için masal anlatmýyor.
Samiri´nin Hz. Musa tarafýndan kovuluþu hakkýnda da deðiþik görüþler vardýr. "Defol, doðrusu artýk yaþantýnda ´bana dokunmayýn´ demenden baþka yapabileceðin yoktur" (Taha, 20/97) âyetini yorumlayan müfessirlerden bazýsý onun hummaya yakalandýðýný bildirirken diðer bir kýsmý cüzzam hastalýðýndan sözetmektedirler. Tevrat´ýn Levililer bölümünde þu bilgilere rastlanýr: "Ve kendisinde cüzzam hastalýðý olan adamýn elbiseleri yýrtýlacak, saçlarý dökülecek ve üst dudaðýný kapayýp murdar murdar" diye baðýracak. Hastalýk kendisinde devam ettiði bütün günlerde murdar olacaktýr, pistir, yalnýz baþýna oturacaktýr. Meskeni ordugahýn dýþýnda olacaktýr" (13, 45-46). Bu konuyla ilgili bir diðer rivayet ise þudur: "...Samiri, hemen insanlardan kaçmaya baþlar. Ýnsanlar da ondan uzaklaþýrlar ve her türlü iliþkiyi keserler. Bunun sonucu olarak, Samiri, yaþamý boyunca dað baþlarýnda, yabani hayvanlar arasýnda yaþar. Dolaþýrken de sürekli "bana kimse dokunmasýn" diye baðýrýr. Çünkü herhangi bir kimse Samiri´ye dokunsa, onunla iliþki kursa, hemen hem Samiri hem de ona dokunan kimse "humma"ya yakalanmakta, büyük acý çekmektedirler. Bu yüzden Samiri, zorunlu olarak insanlardan kaçmakta ve ömrünü tüketinceye dek böylece yaþayýp gitmektedir.
Samiri´nin çok cömert olduðunu, iþte bu cömertliði dolayýsýyladýr ki, öldürülmediðini; "gerçek cezasý ölümken, cömertliðinden ötürü öldürülmeyip insanlarýn dýþýna çýkarýldýðýný yine rivayetlerden öðreniyoruz..." (Zübeyir Yetik, Samiri, 29).
radyobeyan