Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Saffat suresi By: armi Date: 18 Mart 2010, 15:19:42


 
SAFFAT SÛRESÝ




Kur´ân-ý Kerim´in otuz yedinci suresi. Yüz seksen iki ayet, sekiz yüz altmýþ kelime ve üç bin sekiz yüz yirmi harften ibarettir. Fasýlasý elif, dal, kaf, ba, nun ve mim harfleridir. Mekkî surelerden olup En´âm suresinden sonra nâzil olmuþtur.

Süre, diðer Mekkî sürelerde olduðu gibi akide konusunu iþlemektedir. Ýnsanlarýn kalplerini þirkin, putperestliðin pisliklerinden temizleyip, tek olan Allah Teâlâ´ya yönelmek için çarpýcý bir uslupla ikna edici ve düþünmeye sevkedici deliller getirmektedir. Ayrýca câhiliye dönemi müþriklerinin, þirk çeþitlerinden biri olan melekleri, haþa Allah´ýn kýzlarý olarak nitelemelerinin saçmalýðý ve ilâhi gerçeklikle olan çeliþkisi ortaya konulmaktadýr. Azgýn þeytanlarýn yüce aleme yaklaþýp, meleklerin konuþmalarýndan bir þeyler kapmaya çalýþmalarý durumunda, onlarýn ne þekilde kovularak etkisiz kýlýndýklarýndan haber veren süre, öldükten sonra dirilme ve kýyametle alakalý olaylardan bahsetmekte ve Ýbrahim (a.s) ve diðer bazý peygamberlerin kýssalarýndan örnekler vererek insanlarý Allah´a ve ahirete iman konusunda uyarmaktadýr. Ýman ve inkârýn neticesinde insanlarýn öteki dünyada karþýlaþacaklarý durumlar, sürenin iþlediði konular arasýndadýr.

Sürenin ilk âyetlerinde meleklerden bir grubun üzerine kasem edilerek, insanlarýn ilâhýnýn tek olduðu bildirilmektedir:

"Sýra sýra duran, önlerindekini sürdükçe sürdükçe ve Allah´ý andýkça anan meleklere andolsun ki, ilahýnýz birdir, göklerin, yerin ve ikisi arasýnda bulunanlarýn Rabbidir; doðularýn ve batýlarýn Rabbidir" (15).

Peþinden gelen âyette Allah Teâlâ, dünya semasýný yýldýzlarla süslediðini bildirmektedir:

"Þüphesiz biz en yakýn göðü bir ziynetle, yýldýzlarla süsledik" (6).

Gökyüzünün yýldýzlarla eþsiz bir güzellikle süslenmiþ olmasý ve yýldýzlarýn deðiþmeyen kurallar çerçevesinde belirli yönlere akýp gitmeleri, yýldýzlarýn ve gezegenlerin kendi yörüngeleri içerisinde hareketlerini hiç deðiþtirmeden tekrarlamalarý ve bu olaylarýn, insanoðlunun bildiði ölçü birimleriyle mukayese edilemeyecek muazzam geniþlikte bir mekan içerisinde cereyan etmesi, kâinatý yaratan ve ondaki düzeni saðlayan Allah Teâlâ´nýn kudretini açýk bir þekilde gözler önüne sermektedir.

"Yakýn gök" olarak isimlendirilen sema ile insanlarýn görebildikleri uzaklýklar kastedilmektedir. Bunun ötesinde, diðer semalar bulunmaktadýr ve insanoðlunun idrak edemeyeceði niteliktedirler. Þeytanlar, sema hudutlarýný aþýp, melek-i a´lâyý dinleyemezler. Melekler kendi aralarýnda konuþurken onlarý dinleyip, öðrendiklerini yeryüzündeki yandaþlarýna aktarmak için onlara yaklaþtýklarý zaman, her taraftan üzerlerine ateþler gönderilerek kovulurlar. Allah Teâlâ yýldýzlarla süslediði bu semayý azgýn þeytanlardan koruduðunu þu þekilde beyan etmektedir:

"Biz o göðü, her isyankâr þeytandan koruduk. Böylece onlar, o yüce topluluðu (mele´-i a´lâ) dinleyemezler. Kovulmak için her taraftan kendilerine ateþ atýlýr. Kýyamet gününde de onlar için devamlý bir azap vardýr. Ancak o yüce topluluktan bir söz kapanlarýn da peþine her þeyi delip geçen bir alev takýlýr" (7-10).

Bu âyetler ayný zamanda kehânet iddiasýnda bulunanlara ve þeytanlarýn (cinlerin) gayba dair haberleri bildiklerine inanan kimselere bir cevap niteliðindedir. Ýslâm öncesinde kâhinler, cin ve þeytanlarýn emirleri altýnda bulunduklarýný ve gayba dair haberleri kendilerine getirdiklerini iddia ediyorlardý. Ýnsanlar onlarýn söyledikleri þeylerin doðru olduðunu zannediyordu. Böyte bir ortamda Rasûlüllah (s.a.s), Kur´an´ýn ilk âyetlerini insanlara teblið etmeye baþladýðý zaman, bu âyetlerin kendisine bir melek tarafýndân getirildiðini söylemekteydi. Ancak müþrikler onun çaðrýsýný inkâr ederken söylediði þeylerin, diðer kâhinlerin sözleri gibi ona þeytanlar tarafýndan getirildiðini ve onun bir kâhin olduðunu ileri sürerek insanlarýn zihinlerini bulandýrmaya çalýþtýlar. Sürenin bu âyetler; "Þeytanlar deðil mele´-i a´lâ´ya yaklaþmak, onun altýndaki âleme bile giremezler. Þayet þeytanlar mele´-i a´lâ´ya yaklaþmak için teþebbüste bulunurlarsa, hemen onlarý delici bir ateþ kovalar" açýklamasýyla onlarý cevaplandýrmaktadýr. Ayrýca, kâhin ve müneccimlerin de birer sahtekâr olduklarý ve gayba dair söyledikleri þeylerin yalandan baþka bir þey olmadýðý da net bir þekilde bildirilmiþ oluyor.

Daha sonra müþriklerin gördükleri mucizeleri alaya alarak, öldükten sonra dirilmeyi inkâr etmeleri olayý ele alýnarak, bu inkârlarýnýn tutarsýzlýðý ve içine yuvarlanacaklarý Cehennem azabýndan haber verilmektedir:

Allah´ýn kudretini gösteren bir âyet (mucize) gördükleri zaman da hemen onu alaya alýrlar. Ýþe þöyle derler: "Bu apaçýk bir sihirden baþka bir þey deðildir. Ölüp, toprak ve kemik olduðumuz zaman mý, biz mi tekrar dirileceðiz?" (14-16).

Kýyamet gününde; "Allah, meleklerine þöyle der: "Zulmedenleri, eþlerini ve Allah´tan baþka taptýklarýný bir araya toplayýp onlara Cehennemin yolunu gösterin" (24).

Müþriklerin kýyamet gününde ümitsizlik ve hüsran içerisinde birbirleriyle olan konuþmalarýndan bahsedildikten sonra, salih kimselerin Cennette kavuþacaklarý bazý nimetler anlatýlmakta ve Cennet ehlinin aralarýnda geçecek olan bazý konuþmalarý söz konusu edilmektedir.

Cehennemin dibinden çýkan Zakkum aðacýnýn meyvalarýndan yedirtilerek ve kaynar suyla karýþtýrýlmýþ içecekler içirtilerek azap olunacak olan müþriklerin bu duruma düþmelerinin sebebi, atalarýnýn dinini inadla takip etmeleridir:

"Þüphesiz onlar, alalarýný sapýklýk içinde buldular ve onlarýn izini koþturulurcasýna takip ettiler" (69, 70).

Peþinden gelen âyetlerde müþriklerin içinde bulunduklarý sapýklýklarýn aynýsýna, kendilerine gelen peygamberleri dinlemeyen önceki kavimlerin de düþmüþ olduklarý konusu iþlenmektedir. Nuh (a.s), Ýbrahim (a.s), Musa (a.s), Harun (a.s), Ýlyas (a.s) ve Yunus (a.s)´in kýssalarýndan misaller verilerek uyarýlara kulak vermeyenler ile peygamberlere tabi olanlarýn akýbetleri açýklanarak bunlardan ibret alýnmaðý gerektiði bildirilmektedir:

"Biz, Nuh´u ve ona iman edenleri büyük bir felaketten kurtardýk. Yeryüzünde sadece Nuh´un zürriyetini býraktýk" (76-77).

Ýbrahim (a.s)´ýn kýssasý anlatýlýrken putlara tapýnmanýn ve onlardan bir þeyler beklemenin ne kadar akýl dýþý olduðu belirtilmektedir:

"Ýbrahim de, gizlice onlarýn ilâhlarýna sokulup þöyle dedi: "Size ikram edilen yemekleri yemiyor musunuz? Neden konuþmuyorsunuz?". Sonra üzerlerine gizlice yürüyüp onlara sað eliyle kuvvetli bir darbe indirdi. Kavmi koþarak Ýbrahim´e geldiler. Ýbrahim onlara þöyle dedi: Kendi ellerinizle yonttuðunuz þeylere mi tapýyorsunuz? Oysa sizi de, taptýklarýnýzý da yaratan Allah´týr" (91-96).

Ýbrahim (a.s) ile oðlu Ýsmail (a.s)´ýn kurban ile ilgili kýssasýnýn anlatýlmasýndan sonra Allah Teala; "Þüphesiz bu apaçýk bir imtihandý. Biz ona, büyük bir kurbanlýðý çocuðun yerine fidye olarak verdik" (106-107) demektedir.

Ýlyas (a.s)´ýn kavminin helak ediliþi anlatýldýktan sonra inkarda direten kimselere þöyle seslenilmektedir:

"Þüphesiz sizler sabah akþam onlarýn memleketlerinden geçiyorsunuz. Hiç düþünmez misiniz?? (137-138).

Bu âyeti kerime, insanlarýn geçmiþte helâk edilmiþ kavimlerden geriye kalan harabelerin birer ibret vesilesi olduðunu ve insanlarýn seyrettikleri bu kalýntýlar karþýsýnda oturup düþünmeleri gerektiðini bildirmektedir.

Süre, müþriklerin Allah Teâlâ´ya iftira edip, melekleri O´nun kýzlarý olarak nitelemelerinin saçmalýðýný ortaya koyarak, bunun ne kadar büyük bir sapýklýk olduðunu þu þekilde dile getirmektedir:

Müþriklere sor: Kýzlar Rabbinin de oðlanlar onlarýn mýymýþ? Yoksa melekleri diþi olarak yarattýðýmýzý mý gördüler? Ýyi bilinmelidir ki iftiralarýndan dolayý;" Âllah doðurdu" diyorlar. Þüphesiz ki, onlar yalancýdýrlar. Allah kýzlarý, oðullara mý tercih etmiþ? Ne oldu size? Nasýl da böyle hüküm veriyorsunuz? Hiç düþünmüyor musunuz? Yoksa elinizde apaçýk bir deliliniz mi var? Eðer sözünüzde sadýk iseniz getirin kitabýnýzý" (149-157).

Sûre, Allah Teâlâyý tenzih, peygamberlerine selam, alemlerin Rabbi olan Allah Teâlânýn yegane Rab olduðunu ve hamdýn yalnýz Ona ait bulunduðunu bildiren âyetlerle son bulmaktadýr:

"Kudret ve Kuvvet sahibi Rabbýn, onlarýn uydurduklarý sýfatlardan münezzehtir. Gönderilen peygamberlere selâm olsun. Alemlerin Rabbý Allaha hamdolsun" (180-182).

 
 


radyobeyan