Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Rikaz By: armi Date: 17 Mart 2010, 12:47:20

RÝKÂZ



Topraða gömü yapma, gizleme, ister tabii þekilde bulunsun, ister sonradan konulsun, yer altýnda gizlenmiþ olan mal anlamýnda bir Ýslâm hukuku terimi. Maden ve kenz kelimeleri de rikazýn eþ anlamlýsý olarak kullanýlmaktadýr. Ancak aralarýnda kapsam bakýmýndan fark vardýr. Ýbnül-Hümâm bu üç terimi þöyle açýklar:

"Maden sözü adn sözünden gelir ve ikâme etmek demektir. Bir yerde ikâmet eden için "adene bi´t-mekân" denir. Adn cennetleri sözü de buradan gelir. Dil bilimcilerine göre her þeyin merkezi, onun madenidir. Aslýnda maden sözü, "yerleþmek þartýyla ikâmet edilen yer (mekân)" demektir. Daha sonra Yüce Allah´ýn yeri yarattýðý günden beri onda terkib ettiði unsurlar için kullanýlýr oldu. Baþlangýçta maden sözünün bu unsurlarý için kullanýlmasý, karinesiz bir intikâl þeklinde oldu. Kenz; insan eliyle topraða yerleþtirilen þeydir. Rikâz ise; madeni ve kenzi (defineyi) içine alan bir terimdir. Çünkü topraða yerleþtirilen zenginliðin Allah veya baþkasý tarafýndan konulmasý, sonucu deðiþtirmez" (Ýbnül-Hümâm, Felhul-kadîr, I, 537).

Hanefîlere göre maden, rikaz veya kenz, ayný anlamdadýr. Bunlar toprak altýnda gömülü bulunan bütün mallarý ifade eder. Ancak özel anlamda maden; dünyayý yarattýðý zaman, Allah´ýn arzda yarattýðý yer altý zenginlikleridir. Rikâz ve kenz ise ehli küfrün kendi fiiliyle topraða gömdüðü hazine, define vb. þeylerdir.

Madenler üç kýsma ayrýlýr: 1. Ateþle yumuþayýp erimeye elveriþli bulunanlar. Altýn, gümüþ, demir, bakýr, kalay, tunç madenleri gibi. Cýva da bu hükümdedir. Bu çeþit madenler öþür, harac, mülk arazilerde veya sahralarda da bulunsa, nisaba ulaþmasa bile beþte bir zekât gerekir.

2. Ateþle yumuþayýp erimeye elveriþli bulunmayanlar. Kireç, alçý taþý, yakut, elmas, firuze, mermer gibi. Bunlardan zekât alýnmaz. Bunlarýn tamamý sahibine ve sahibi yoksa bulana ait olur.

3. Sývý halde bulunanlar. Su, tuz, zift, petrol gibi. Bunlardan da bir þey alýnmaz. Bunlar da tamamen arazi sahibine aittir. Ferdî mülkiyete ait erimeyen madenlerle sývý haldeki yeraltý kaynaklarý iþlenip paraya dönüþünce zekâta tabi olur.

Ýnsan eliyle gömülen definelere gelince, bunlar da üçe ayrýlýr.

1. Üzerinde Ýslâmî devirden kalma veya müslümanlara ait olduðunu gösteren bir alâmet bulunan defineler. Üstünde kelime-i tevhîd yazýlý olan gömülmüþ sikkeler gibi. Bunlar lukata hükmündedir. Bunlarý bulanlar yoksul iseler, kendilerine; zengin iseler yoksullara sarf veya devlete teslim ederler.

2. Câhiliyeye ait define. Üstünde put resmi gibi câhiliye belirtisi olan gömülü sikkeler bu gruba girer. Bunlarýn beþte biri zekât verilir. Geri kalaný arazi sahibine, sahibi yoksa bulana ait olur. Dað, sahra gibi kimsenin mülkü olmayan yerlerdeki bu çeþit definelerin de beþte biri zekât olarak devlete, geri kalaný da bulan kimseye ait olur.

3. Alâmeti açýk olmayan defineler. Ne müslümanlara, ne de ehl-i küfre ait olduðunu gösteren açýk bir alâmet olmamasý hâlinde, bulan kimse bunu ganîmet veya lukata hükümlerinden birisine tabi tutmakta serbest olur.

Ganîmet sayýlarak beþte bir zekâta tabi kýlýnan maden veya rikazýn zekâtý, ganîmet verilecek yerlere verilir:

Kur´ân-ý Kerîm´de þöyle buyurulur:

"Bilin ki, ele geçirdiðiniz ganîmetin beste biri Allah´ýn, peygamberin ve yakýnlarýn, yetimlerin, düþkünlerin ve yolcularýndýr" (el-Enfâl, 8/41). Maden ve ehli küfürden kalma defineler de ganîmet sayýlýr. Çünkü bunlar topraktaki yerlerine, küfür ehli devrinde yerleþmiþ veya oluþmuþ, daha sonra müslümanlar burasýný zorla ele geçirmiþlerdir (ez-Zühaylî, el-Fýkhul-Ýslâmî ve Edilletüh, Dimaþk 1405/ 1985, II, 776).

Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur:

"Hayvanýn yaralamasý hederdir (tazminat gerekmez). Su kuyusuna düþen hederdir. Maden kuyusuna düþen hederdir. Rikâz da (yer altý zenginliði) ise beþte bir zekât vermek vardýr" (Buhârî, Tecrîd-i Sarih Terc, V, 310; ez-Zeylaî, Nasbu´r-Râye, II, 380). Burada rikâz, madene ve defineye (kenz) þamildir. Çünkü rikâzýn kökü rekz, gömü ve gömülen þeyi ifade eder. Gömenin ya da, topraðýn altýna yerleþtirenin Allah veya insan olmasý sonucu deðiþtirmez

Mâlikî, Þâfiî ve bütün Hicaz fakihleri ise bu hadisi þöyle yorumlarlar: Maden rikâz deðildir. Çünkü rikâz câhiliye devrinde yere gömülen þeylerdir. Onlara göre, Hz. Peygamber yukarýdaki hadiste, madenle rikâzýn arasýný atýf "vavý" ile ayýrmýþtýr.

Ancak konuya dil bilgisi açýsýndan dikkatlice bakýldýðýnda, Hz. Peygamber "Maden kuyusuna düþen hederdir"buyurduktan sonra, Madende beþte bir zekât vardýr" ifadesini kullansaydý, insan eliyle gömülen defineler hüküm dýþý kalýrdý. Halbuki "Rikâzda beþte bir zekât vardýr" buyurulunca, hem madenler hem de defineler kapsama girmiþ olmaktadýr. Çünkü rikâz iki manaya da gelmektedir. Kâmus ve diðer lügat kitaplarýnda rikâz þöyle tarif edilmektedir: "Allah´ýn yerleþtirdiði, yani maden, câhiliye ehlinin gömdükleri ve madenden altýnlar, gümüþ parçalarý gibi þeyler" (el-Kâmusul-Muhît, ra ke ze maddesi). Ýbnül-Esîr bu konuda þöyle demektedir: "Hicaz ehline göre rikâz, câhiliye ehlinin yere gömdüðü þeylerdir. Irak ehline göre ise, madenlerdir. Sözlükte iki manaya gelmektedir. Çünkü ikisi de yere yerleþtirilmiþ, yerde sâbit olmuþtur" (en-Nihâye fî Garîbil-Nadîs, II, 107).

Rikâzýn madeni de kapsamýna aldýðýný þu hadis ifade etmektedir. Ebû Hanife Amr bin Þuayb babasýndan, o da kendi babasýndan rivâyet etmiþtir: "Adamýn biri harabelerde bulunan þeylerin hükmünü Rasûlüllah´a sormuþ, Nebî (s.a.s) þöyle cevap vermiþtir: "Onda ve rikâzda beþte bir vardrr" (Ebû Ubeyd, el-Emvâl; Hâkim, Müstedrek ve Ebû Dâvud rivâyet etti. Tirmizi hasen hadis dedý).

Ýmam Þafiî, Ýmam Mâlik ve Ahmed bin Hanbel´e göre, madenlerde zekât miktarý kýrkta birdir. Bunlar, zekât miktarý icma ve nass´la belirlenen altýn ve gümüþ paraya kýyas yaparlar. Ancak insan eliyle gömülen rikâzda, þartlarý varsa beþte bir zekâtý, öngörürler.

Mâlikî mezhebinin meþhur olan baþka bir görüþü madencilik konusunda ayrý bir ekonomik teori oluþturur. Buna göre ister katý, ister sývý olsun yerden çýkan her çeþit maden, Ýslâm devletine aittir. Maden ocaklarý ve yer altýnda bulunan petrol, devletin mülküdür. Çünkü bunlar özel sektöre mülk olarak geçerse, giderek kötü niyetli kiþilerin tekelinde toplanabilir. Kötü rekabet kan dökmeye götürebilir. Bu yüzden madenlerin, geliri toplum yararý için harcanan ve devlet temsilcisi tarafýndan yönetilen bir statüye kavuþturulmasý gerekir.

Hz. Peygamber´in sünnetinde su, ateþ ve otun müslümanlar arasýnda ortak olduðu açýkça belirtilmiþtir. Bir sahabî, Allah elçisinden Ma´rib´deki tuzlayý kendisine ikta´ etmesini istemiþ ve Rasûlüllah da bunu ona vermiþtir. Ancak adam gidince kendisine: "Ey Allah´ýn Rasûlü, ona neyi verdiðinizi biliyor musunuz? Ona sürekli akan ve kesilmeyen suyu verdiniz" denildi. Bunun üzerine tuzla daha sonra geri alýnýp, toplumun hizmetine verildi. Rasûlüllah (s.a.s) ölü bir arazi olup, sahabinin bu tuzlayý imar ettiðini düþünmüþ, ancak pýnar ve kuyu sularý gibi kesilmeyen bir su olduðunu anlayýnca kendisinden geri almýþtýr (Ebû Ubeyd, el-Emvâl, 275, 276, 281).

 
 
 
 


radyobeyan