Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Ribat By: armi Date: 16 Mart 2010, 15:55:45

RÝBÂT




Ýp, bað, saðlam yapý, kervansaray, ülke sýnýrý, sýnýrda nöbet beklemek. "Sýnýrda nöbet tutan" anlamýnda "murâbýt" þeklinde de kullanýlmaktadýr. Kur´ân-ý Kerim´de bir ayette, "savaþ için baðlanýp (ribât) beslenen atlar" (el-Enfâl, 8/60) baþka bir ayette de, "sýnýrda düþmana karþý nöbet tutmak" (Alu Ýmrân, 3/200) anlamýnda kullanýlmaktadýr. Hadis-i þeriflerde Allah yolunda savaþmak için atlarýn hazýr tutulmasý anlamýnda kullanýlmakla beraber (Ýbn Mace, Cihad, 14, Edeb, 10; Ahmed b. Hanbel, I, 12, 395, VI, 458) daha çok nöbet tutmayý ifade etmektedir.

Fýkýhçýlar ribatý þöyle tanýmlamaktadýrlar: "Ribât, müslümanlarý kâfirlere karþý korumak için sýnýrlarda beklemektir. Sýnýr ise, halkýnýn düþmandan korkusu olduðu her yerdir. Ribât "ribâtul-Hayl" (at baðlamak)´dan gelmektedir. Süvarilerin atlarýný baðlayýp nöbet tutmalarý olayýndan adýný alan ribât, sýnýrlarda at bulunsun bulunmasýn nöbet tutmak için oluþturulmuþ mekânlarýn adý olmuþtur (Ýbn Kudâme, el-Muðnî, VIII, 356).

Hadis-i Þerifler Allah yolunda nöbet tutmanýn faziletinin büyüklüðünü deðiþik þekillerde ifade etmektedirler:

"Allah yolunda bir gece nöbet (ribât) beklemek bir ay´ý oruç ve ibadetle geçirmekten daha hayýrlýdýr. Ölürse dünyada yaptýðý ameli ve rýzký devam eder. Kabir azabýndan da emin olur" (Buhârî, Cihâd, 73; Müslim, Ýmare, 163; Nesaî, Cihad, 39).

"Allah yolunda sýnýrda bir gün nöbet tutmak, dünya ve üzerinde bulunanlardan daha hayýrlýdýr" (Buhârî, Cihad, 73).

"Allah yolunda düþmana karþý nöbet tutan kimselerin dýþýnda bütün ölülerin amel defterleri kapanýr. Murabýtlarýn ise, iyi amelleri kýyamet gününe kadar yazýlmaya devam eder ve bu kimseler kabir azabý konusunda emindirler" (Ebu Davud, Cihad, 15; Tirmizi, Fedailul-Cihad,II).

"Ýki göz vardýr ki onlara ateþ deðmez: "Allah korkusundan aðlayan göz ile Allah yolunda nöbet bekleyen göz" (Tirmizî, Fedâilu´l-Cihad, 12).

Ribât baþlangýçta sadece sýnýrda nöbet tutma iþini ifade eden bir kavramken sonralarý, bu iþin kurumlaþmasýyla daha yerleþik ve kapsamlý bir muhtevaya sahip olmuþtur. Ýlk önceleri ribât cihada hazýr halde bulundurulan atlarýn (hayl) baðlandýðý ve ulaklarýn binek deðiþtirdikleri ve konakladýklarý yerlerin adýydý. Cihad farizasýný yerine getirmek, Ýslâm tebliðini diðer insanlara ulaþtýrmak ve bu tebliðe direnen güçlerin tecavüz ve tehditlerinden Ýslâm yurdunu korumak için sýnýrlarda düþmaný gözetlemek ve onun hareketlerini zamanýnda ve süratli bir þekilde gerideki kuvvetlere bildirmek kaçýnýlmaz bir ihtiyaçtý. Bunun için, Ýslâm devletinin tehlikeli sýnýrlarýnda müstahkem yapýlar inþa edildi. Bu mekanlar ayný zamanda düþman topraklarý içerisinde harekâtta bulunacak müfrezelerin de toplanma yerleriydi. Ayrýca bir düþman saldýrýsý tehlikesi sözkonusu olduðu zaman çevredeki halk için ribâtlar bir sýðýnma yerleriydi. Ribât, zamanla kendine has bir mimari üslûp kazandý. Karþýlamýþ olduðu ihtiyaca göre þekillenen ribâtlar, saðlam bir savunma suru ile çevrelenmiþ içinde silah ve erzak deposu, ahýrý, mücahitler için hücreleri, yüksekçe bir gözetleme ve iþaret kulesini kapsayan mustehkem bir mevki olarak inþa edilmekteydi. Ancak, ribâtlar her zaman böyle geliþmiþ yapýlar þeklinde deðildi. Bazý yerlerde tahkim edilmiþ ve bir gözetleme kulesi bulunan basit sýnýr karakollarýydýlar. Eski coðrafyacýlar tarafýndan sadece Maveraünnehir´de on binden fazla ribat bulunduðu rivayet edilmektedir. Düþman saldýrýsýna karþý açýk deniz sahillerinde de çok sayýda ribât vardý. Buna göre Filistin ve Maðrib´e kadar bütün Kuzey Afrika sahilleri boyunca birbirini görecek tarzda kuleleri olan ribâtlar bulunmaktaydý. Bu ribatlardaki ateþ kuleleri ile Sebte´den (Cebeli Tarýk) Ýskenderiye´ye bir gece gibi kýsa bir zamanda haber ulaþtýrýlabildiði rivâyet edilmektedir. Öte taraftan Sicilya ve Malta takým adalarýnda da ribâtlar vardý. Endelüs´te ise hem sahil þeridi hem de kara hududu boyunca ribâtlar kurulmuþtu.

Filistin sahillerindeki ribâtlar müslüman esirlerin kurtarýlmalarý amacýyla da kullanýlmýþlardýr. Ribâtlardaki kulelerden yaklaþan hristiyan gemileri gözetlenir ve bunlarýn taþýdýðý müslüman esirler halkýn katýlýmýyla toplanan paralarla fidye ödenerek kurtarýlýrlardý.

Ribâtlarýn çoðu ribâtýn fazileti hakkýnda varid olan hadislere ittiba eden gönüllü müslümanlar tarafýndan inþa edilmiþlerdir. Ayný þekilde buralarda nöbet bekleyen müfrezeler de gönüllülerden oluþmakta ve bunlara murâbitûn denilmekteydi. Ancak, bu iþ devleti idare edenlerin görevleri arasýnda bulunmakta olup, ihtiyaç ölçüsünde ribât inþa etmek için gerekli faaliyetleri yürütüyorlardý. Ribâtta zaman, nöbet, eðitim ve ibâdet ile geçirilmekteydi.

Tunus´ta bulunan ve zamanýmýza kadar varlýðýný koruyan Susa ribâtý, ribât kurumunun eski bütün özelliklerini taþýmakta olup, bir örnek teþkil etmektedir. Bu yapý, dört tarafý duvarla çevrilmiþ, köþelerde ve yanlarda kuleleri yükselen mustahkem bir binadýr. Tek giriþ kapýsýna sahip olan ve içerdeki bir merdivenle orta avlusuna inilen bu ribatýn avlusu kapalý revaklar ve hücrelerle çevrilidir. Birinci katýna iki merdivenle çýkýlmakta ve avlusunun üç yönü hücrelerle çevrili bulunmakta, dördüncü tarafta ise mescid yer almaktadýr. Birinci katýn üzeri düz bir çatý ile örtülmüþtür. 20 m. yükseklikteki iþaret kulesinin kapýsý buraya açýlmaktadýr.

Ribâtlarýn en parlak dönemi IX. asýrdýr. XI. ve XII. asýrlarda ribâtlar cihada yönelik fonksiyonlarýný kaybetmiþ ve zamanýn sadece zikir ve ibadetle geçirildiði mekanlar (Tekke-Zaviye) haline getirilmiþlerdir. Ancak, bu asýrlarda hristiyan Ýspanya ile sýcak savaþ halinde bulunan Maðrib bölgesinde ribâtlar cihada yönelik görevlerini yerine getirmeye devam etmiþlerdir. Bir kýsým ribâtlar, devletin yol güvenliðini ve kervanlarýn konaklama ihtiyaçlarýný saðlamaya yönelik kurumlar haline dönüþtüler ki bu yapýlar bu fonksiyonlarýndan dolayý kervansaray adýný aldýlar. Selçuklular dönemi, kervansaray tipi ribâtlarýn çokça inþa edildiði bir dönem olup, Nizamülmülk´ün siyasetnâme adlý yapýtýna göre devletin baþlýca görevlerinden biri de bu tür ammenin hizmetine yönelik yapýlar inþa etmektir.

Kuzey Afrika´da XII. asýrdan sonra ribatlar yavaþ yavaþ bir þeyhin etrafýnda toplanan müridleri barýndýran tekkeler þeklini aldýlar.

Ribât görevini yerine getiren kimseler için kullanýlan murabýt kelimesinin çoðulu olan "murabitün" Maðrib´de kurulan ve temel öðesi cihâd farizasýný yerine getirmek olan devlete ad olmuþtur. Abdullah b. Yasin adýndaki bir Ýslâm davetçisinin Lamtuna Berberileri arasýnda teblið faaliyetinde bulunmuþ ve gördüðü tepki üzerine Aþaðý Senegalda, Nijer nehrinde bulunan bir adaya sýðýnmýþ ve burada Ribât adýný verdiði bir tekke kurmuþtu. Onun ýsrarlý çalýþmalarý sonucu bu ribât özellikle Lamtuna kabilesine mensup bin kadar savaþçý bir derviþ grubun merkezi haline geldi. Bu mücahidlerin, Abdullah b. Yasin´e olan baðlýlýklarý tamdý. Son derece cesur bu topluluk, murabitün olarak adlandýrýldý ve onlarýn kurduðu devlet bu adla anýldý. Abdullah b. Yasin´in Sanhaca kabileleri arasýnda giriþtiði yoðun teblið faaliyetleri semeresini verdi ve ihtida eden büyük kitlelerin sarsýlmaz lideri konumuna gelerek askerî bir gücü eline geçirdi. Arkasýndan atadýðý komutanlar ile fetih hareketlerine giriþti. Murâbýtlar verdikleri baþarýlý savaþlarla, devletin hudutlarýný Atlas Okyanusundan Tunusu ve oradan da Endelüs´e kadar geniþletmiþler ve hristiyanlarla baþarýlý savaþlar yapmýþlardý.


 


radyobeyan