Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Reklam By: armi Date: 16 Mart 2010, 15:31:27

REKLAM





Bir malý övme, niteliklerini sayma, benzeri mallardan ayrýldýðý veya üstün olduðu noktalarý ortaya koyma.

Alýþ veriþin amacý kâr saðlamaktýr. Ýslâm hukukuna göre, çeþitli mallara yüzde hesabiyle bir kâr haddi belirlenmemiþtir. Genel olarak arz ve talep kanunlarýna baðlý, serbest rekabet esaslarý içinde kendiliðinden oluþacak fiyatlar ölçü alýnmýþtýr. Ancak serbest rekabet esasýný korumak ve insanlarýn temel ihtiyaçlarýnýn istismarýný önlemek için bir takým tedbirler öngörülmüþtür. Ribanýn yasaklanmasý, haksýz kazanç yollarýnýn kapatýlmasý ve gerektiðinde narh´a baþvurulmasý bunlar arasýnda sayýlabilir.

Reklâmýn amacý, müþterileri kendi malýna yönelterek, tercihi bu yönde yapmasýný saðlamaktýr. Malýn doðrulukla gerçek özellikleri söylendiði, kendisinde olmayan sýfatlarla övme, bazý kusurlarý gizleme, sözlerini yeminle teyid etme gibi davranýþlar bulunmadýðý sürece reklâm mümkün ve câizdir.

Ýslâm hukukunda taraflarýn yalan ve hile ile birbirlerini aldatmasý ve böylece malýn çok yüksek veya çok düþük fiyatla satýlmasý meþrû görülmemiþtir.

Âyetlerde þöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Mallarýnýzý aranýzda haksýzlýkla yemeyin. Ancak kendi rýzanýzla yaptýðýnýz ticaretle yemeniz helaldir? (en-Nisa, 4/29); "Onlar Allah´ý ve iman edenleri aldatmaya çalýþýrlar. Oysa sadece kendilerini aldatýrlar. Fakat bunun farkýnda deðillerdir" (el-Bakara, 2/9); "Ýnsanlardan bir þey ölçüp alýrken tam alan, onlara bir þeyi ölçüp veya tartarken de eksik tutan hilekarlarýn vay hâline" (el-Mutaffifin, 83/I-3).

Enes b. Mâlik (r.a)´ten rivâyete göre, Hýbbân b. Munakkýz alýþ-veriþlerinde aldatýlýyordu. Hz. Peygamber (s.a.s) kendisine þu tavsiyede bulundu: "Alýþ-veriþ ettiðin zaman þöyle de: Aldatma yok ve benim için üç gün muhayyerlik hakký vardýr" (Buhari, Büyü´, 48, Husumât, 3; Müslim, Büyü´, 48).

Bir gün Rasûlüllah (s.a.s) pazar yerine çýkmýþ, bir buðday yýðýnýnýn içine elini sokunca alt tarafýnýn ýslak olduðunu görmüþtü. Buðdayýn yaðan yaðmurla ýslandýðýný, daha sonra bu durumu müþterilerden gizlemek için, üzerine kuru buðday yayýldýðýný anlayýnca þöyle buyurdular: "Ýnsanlarýn görmesi için ýslak buðdayý meydanda býrakman gerekmez miydi? Hile yapan bizden deðildir" (Müslim, Ýman, 164; Ebu Davud, Büyü´, 50; Tirmizi, Büyü´, 72).

Özellikle bu son hadis-i þerifte, malýn gerçek özelliði gizlenerek veya maldaki kusur örtülerek yapýlan bir reklamla müþteriler etkilenmek istenmektedir. Diðer yandan, malýn fiyatýnýn bu dýþ görünüþe göre belirleneceðini, bunun da haksýz kazanca ve haksýz rekabete yol açabileceðini eklememiz gerekir.

Hileli reklam fýkýhta "taðrir" terimiyle ifade edilir. Taðrir sözlükte; hile ve aldatma demektir. Alýþ-veriþte hileden maksat; bir kimseyi söz, fiil ve davranýþlarýyla etkileyerek, satým akdinin onun yararýna olduðunu telkin etmek ve onu malýn gerçek deðerinin üstünde bir satýþ bedeline razý etmektir.

Hile ve aldatma çeþitleri

1. Fiilî hile Taraflardan birisinin diðerini etkilemek ve alýþ-veriþe razý etmek için birtakým hileli hareketler yapmasýdýr. Meselâ; kalitesi düþük bir mala ayný cins fakat kaliteli bir malýn damgasýný vurmak, kalori deðeri yüksek olan kömüre düþük kalitelisini karýþtýrmak, sütsüz ineðin memelerini baðlayarak süt biriktirmek ve alýcýya süt varmýþ gibi göstermek, otomobilin büyük ölçüde çürümüþ olan kaportasýný macun ve boya ile kapatarak satýþa arzetmek ve böylece piyasa fiyatýnýn üstünde, fâhiþ gabin derecesinde bir satýþ bedeli ile satmaya çalýþmak, fiili hileye örnek gösterilebilir.

2. Sözlü hile Taraflar birbirini etkilemek ve akde razý etmek için, bir takým aldatýcý ve yanýltýcý sözlerle malýn reklamýný yapmýþ olabilirler. Burada da amaç, malýn tercih edilmesini saðlamak veya müþteriyi yüksek fiyat konusunda etkilemektir. Meselâ; satýlaný mevcut olmayan niteliklerle övmek, malýn kusurunu gizlemek, üçüncü bir kiþi aracýlýðý ile fiyatýn yükseltilmesini saðlamak bunlar arasýndadýr.

Reklamýn, diðer benzer mal sahipleri için yýkýcý rekabet özelliði taþýmamasý gerekir. Ebû Hureyre (r.a)´den þöyle dediði rivâyet edilmiþtir: "Rasûlüllah (s.a.s) þehirlinin köylü adýna satýþ yapmasýný ve müþteri kýzýþtýrýp satýþ yapýlmasýný yasaklardý. Yine o; "Bir kimse kardeþinin satýþý üzerine satýþ yapmaz, bir kýza dünürlük üzerine dünür göndermez. Bir kadýn, onun kabýndaki nimeti, kendi kabýna doldurmak için, mü´min kardeþi olan bir kadýnýn boþanmasýný istemez" buyurdu (Buharî, Büyü´, 58, 64, 70, Þurût, 8; Müslim, Nikâh, 52, Büyü´,11, Birr, 30).

Þehirlinin köylü adýna satýþý bir komisyonculuk olup, karaborsacýlýða ve piyasaya kontrollü mal sürülerek fiyatlarýn yükselmesine neden olur. Müþteri kýzýþtýrma; baþkalarýnýn o malý tercih ettikleri imajýný vermek için gerçek alýcý olmayanlarýn alýcý gibi davranmasý anlamýna gelir. Bu da bir çeþit hileli reklam yolu olup yasaklanmýþtýr.

Baþkasýnýn satýþý üzerine satýþ yapmama ise, haksýz rekabet yoluyla, diðer satýcýlarý saf dýþý býrakma ve çeþitli yollarla onlarýn satýþýný engellemedir (bk. ez-Zebîdi, Tecrîd-i Sarih, Terc, Kâmil Miras, Ankara 1984, VI, 486, 487).

Ýmam Mâlik´e göre, piyasa fiyatýndan ne aþaðý ve ne de yukarý bir fiyatla satýþ yapýlmamalýdýr. Piyasa fiyatý, ticaret yapanlarýn büyük çoðunluðunun islâmî esaslar içinde serbest rekabetle oluþturduðu satýþ bedelleridir. Bu görüþün dayandýðý delil; Hz. Ömer´in, Hâtýb b. Ebî Beltea (r.a) ya söylediði narh´la ilgili sözlerle, Ömer b. Abdülazîz´in uygulamasýdýr. II. Ömer´in hilâfeti zamanýnda bir bölge halký, diðer bölge halkýný engellemek için fiyatlarýnda bir indirim yapmýþlardý. Halîfe fiyatlarýn Allah´ýn elinde olduðunu belirterek, kendilerinden bu duruma son vermelerini istedi (el-Bâci, el-Munteka, V, 17-18).

Ebû Hanife´ye göre, bir menkul veya gayri menkulü paylaþma hakkýna sahip olanlarýn, sýrf fiyatlarý yükseltmek amacýyla, aralarýnda anlaþarak ortaklýk kurmalarý caiz deðildir. Bu görüþ, günümüzdeki hileli bazý reklam ve yollarla hisse senedi fiyatlarýnýn yükseltilmesini de kapsamýna almaktadýr. Ýþte Ýbn Teymiyye (ö. 728/1327) ve Ýbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 750/ 1350) bu görüþü ticaret kesimine de teþmil ederek þöyle demiþlerdir:

"Belli bir mal çeþidini alýp satmakta olan bir grup tüccar, piyasa fiyatýndan daha düþük ve kendi kararlaþtýrdýklarý bir fiyatla satýn alarak zulüm ederlerse ve sattýklarýný da piyasa fiyatýndan daha yüksek bir fiyata satar ve aralarýnda ortaklýk kurup, elde ettiklerini bölüþürlerse, bu iþten alýkonulurlar" (Ýbn Teymiyye, el-Hisbe fil-Ýslâm, y.y., 1967, s. 16-IS).

Burada öngörülen yasaklama ile, günümüz ekonomilerinde görülen "kartel" uygulamasý ayný niteliktedir. Kartel; çeþitli firmalarýn aralarýnda rekabete yer vermemek ve piyasayý istismar etmek amacýyla kurduklarý bir birliktir. Bunlar, satýþ pazarlarýný birleþtirme, sürüm pazarlarýný aralarýnda paylaþma, ortak büro açma ve asgarî bir satýþ bedeli belirleme gibi amaçlarla kurulur (Feridun Ergin, Ýktisat, Ýstanbul 1964, s: 311-315).

Günümüzde, radyo, televizyon, gazete ve dergilerde yapýlan reklamlar büyük harcamalara yol açmakta ve bunlar maliyetleri etkilemektedir. Bunlarýn Ýslâm hukuku bakýmýndan maliyete eklenip eklenmemesi önemli bir problemdir. Mal sahibinin malýn alýmý, nakli ve pazarlamasý sýrasýnda yapacaðý masraflar, malda veya kýymetinde bir artýþ meydana getirmiþse bu girdiler mâliyete eklenebilir. Nakliye, dikiþ, cilâlama, boyama, tamir ve bakým masraflarý bunlar arasýnda sayýlabilir (el-Kasâni, Bedayius-Sanayi´, Beyrut 1974, V, 223; Ýbnül-Hümam, Fethül-Kadir, Mýsýr 1316/ 1868, V. 225). Komisyoncu ücretinin eklenmesi de caiz görülmüþtür (el-Kâsani, a.g.e., V, 223).

Ancak mal sahibinin kendi þahsý için yaptýðý yeme, içme, yatýp kalkma vb. masraflarla, çoban, bekçi, doktor veya veteriner masraflarý ana paraya eklenmez. Çünkü bunlar malda veya kýymetinde artýþ meydana getirecek nitelikte deðildir. Ayrýca bu konuda açýk örf de yoktur (es-Serahsi, el-Mebsût, Beyrut 1398/1978, XIII, 80-81; el-Fetava´l-Hindiyye, III,162).

Sonuç olarak, reklam masraflarýnýn reklamý yapýlacak malýn kendisinde veya kýymetinde doðrudan bir artýþ saðlayacak bir nitelikte olmadýðý dikkate alýnýrsa, bunlarýn mâliyete eklenmemesi gerekir. Çünkü mâliyete eklenen reklam harcamalarý müþterilere yansýtýlmýþ olur. Alýcýlarýn böyle bir yükün altýna sokulmasý bedelsiz kalýr. Diðer yandan, satýcý reklamlar sayesinde oluþacak sürümden fazla kazanç elde eder. Bu yüzden, reklam masraflarýnýn fazla sürüm kârýndan karþýlanmasý daha adaletli bir çözüm olur. Böylece aþýrý reklam yapma isteði frenlenmiþ ve reklam yapanla yapmayan arasýnda da ticari denge kurulmuþ olur.

 


radyobeyan