Ravi By: armi Date: 15 Mart 2010, 19:29:41
RAVÝ
Su tulumu, arkasýnda su taþýdýklarý vâsýta, modern tabir ile arroröz; daima hadis ve þiir rivayet eden kimse; Rivâyetten ism-i fâildir. Hz. Peygamber´in söz, fiil, takrir, ahlak ve þemailine dair bilgi nakleden kimse. Mutlak olarak nakleden, hikaye eden anlamýna gelen "ravi", hadis usulündeki tarifine göre, hadisi senedi ile usulüne uygun olarak nakleden kimse demektir. Ravinin rivayet ettiði nesne de mervî, yani kelime anlamýyla su veya söz ve þiirdir. Mervî, Resul-u Ekrem (s.a.s)´e nisbet olunan her þey olabileceði gibi Sahâbe, Tabiun ve baþkalarýna nisbet olunan þeyler de olabilir.
Ýlk devir Ýslam âlimleri, son derece isabetli bir buluþla, kelimeleri bu lugat anlamlarýndan alarak, mecazi birer ýstýlah haline getirmiþlerdir: Hz. Peygamber pýnar´a benzetilmiþtir. Eski mervî yani "su", onun sözleri olmuþtur. Su taþýma; artýk yerini Hadis rivayet etmeye, Hz. Peygamber´in söz ve fiillerini taþýmaya býrakmýþtýr. Su taþýyanýn adý da, hadis ravisine dönüþmüþtür; artýk onun kabýnda çeþme suyu deðil, Peygamber pýnarýnýn suyu vardýr. Eski edebiyat dilimizde "serçeþme" tabiri, Hz. Peygamber´in bir vasfý olarak kullanýlýrdý ki, "pýnar baþý, su baþý" manâsýna gelmektedir. Sistemin kelimelerinden de anlaþýlacaðý üzere; burada, Peygamber pýnarýnýn suyunu, o pýnardan doðrudan doðruya içme imkâný olmayanlara ulaþtýrma sözkonusudur. Bu duruma göre, hadis ilmi´nin beþ temel meselesi ile karþý karþýya bulunduðumuz ortaya çýkýyor. Bunlar, mecazi ifadesi ile, pýnar, su, su taþýma iþi, su taþýyýcýlar ve su deposudur. Hadisçi diliyle ve hakiki manasý ile:1) Hz. Peygamber´in þahsiyeti, 2) Onun hadisleri, 3) Bu hadislerin gelecek nesillere intikali, rivayeti, 4) Hadislerin naklinde aracýlýk vazifesini üstlenen þahýslar, raviler, 5) Nihayet, bu hadislerin toplandýðý kitaplar.
Dirayetul-hadis ilmi, sened ve metnin hallerini anlamaya imkan veren kurallardan oluþur. Ýbn Hacer´in tarifine göre, ravi ile mervinin hallerini anlatan kaidelerin bilinmesinden ibarettir. Bu nedenle ravi ile mervi, hadis ilminin üzerinde durduðu son derece önemli olan konularýn baþýnda gelmektedir. Hadis usulü konusunda yazýlmýþ olan eserlerde bu ilmin esaslarý ve özellikleri anlatýlmaktadýr.
Rivayet olunmuþ hadislerin sýhhati, her þeyden önce, hadisleri nakleden ravilerin güvenilir (sika) olmalarýna baðlýdýr. Çünkü sika olan ravi, kendisi gibi güvenilir, sahih hadisler nakledecektir. Sika olmayanlar da sahih olmayan, zayýf, vahi ve metruk hadisler naklederler. Bu nedenle hadis rivayet edenler, hangi tabakadan olursa olsun, bunlarýn, hadisi kabul olunan kimselerden olmasý þartý sözkonusudur. Ravinin, hadisi kabul edilen kimselerden olmasý da, bir takým þartlarý kendisinde taþýmasýna baðlýdýr. Hadis alimleri bu þartlarý, rivayeti kabul olunan ve olunmayan ravinin sýfatlarý ismiyle açýklamýþlardýr. Açýklanan bu sýfatlardan herhangi birinin noksan olmasý, ravinin güvenilir olmaktan çýkmasýna sebep teþkil eder. Bu durumda olan raviler hadis rivayet etseler ve hatta rivayet ettikleri hadisler aslýnda sahih olsalar dahi, bu hadisler kendilerinden alýnmaz; o hadisleri rivayet eden baþka güvenilir (sika) ravilerden alýnýr. Ravilerden hadis kabulü ve reddi ile ilgili bu son derece dakik ve tutarlý kaideler, hadis ilminin saðlam temeller üzerine bina edildiðini gösterir. Bu hassas kaidelerin geliþtirilmesindeki asýl maksat; Ýslam dininin Kur´an-ý Kerim´den sonra ikinci kaynaðý olan hadisleri saðlam yollardan elde etmek ve neþretmek gayretidir.
Hadis alimleri makbul rivayet için son derece dakik þartlar koymuþlardýr. Güvenilir ravi ve sahih hadis için konulan bu þartlar, ravinin doðruluðu, nakillerinde yalan, hata ve gafletten uzak olduðunu fazlasýyla göstermektedir. Bu þartlarý þöylece sýralamak mümkündür:
1. Müslüman olmasý:
Bu içten ve dýþtan Ýslâm´a teslim olmaktýr. Ravinin gerek ilminde, gerekse amellerinde iman ve Ýslâm çizgisinde olmasý gerekir. Diðer dinlerde de yalanýn yasak olmasýna raðmen, ravide Ýslâm þartýnýn aranmasýnýn sebebi þudur: Her þeyden önce konu dini bir konudur. Kâfir, gücü yettiði kadar baþkasýnýn dinini yýkmaya çalýþýr. Ayrýca inandýðý þeylerden dolayý ithama maruz kalmýþtýr. Ýtham söz konusu olduðu müddetçe, dini konularda rivayetlerinin kabulü doðru olmaz. Haberi mümin deðilken almýþ ve Ýslam´a girdikten sonra nakletmiþse kabul edilir.
2. Mükellef olmasý:
Ravinin akýl balið olmasý demektir. Çocuk ve delinin rivayeti kabul olunmaz. Çocuk þer´an sorumlu olmadýðý için yalan söylemesini engelleyecek bir þey yoktur. Deli olan kiþi ise, anlama ve ayýrma kabiliyetinden yoksundur. Ancak mümeyyiz olan çocuk büluða ermeden haberi alýr, buluða kavuþtuktan sonra rivayet ederse rivayeti kabul olunur. Ýbn Abbas, Ýbn Zübeyr ve Mahmud b. Rebiy gibi genç sahabilerin rivayetlerinin kabul edileceði hususunda alimlerin icma etmeleri de buna delalet etmektedir. Sahabeden sonra gelenler de bunu kabul etmiþ ve temyiz yaþýný beþ olarak tesbit etmiþlerdir. Bu konuda Mahmud b. Rebi´nin rivayet ettiði þu hadise dayanmýþlardýr. "Ben beþ yaþýnda iken Nebi (s.a.s)´in aðzýna su alýp, yüzüme püskürttüðünü hatýrlýyorum" (Buhari, Daavat, 31).
3. Adalet:
Ravinin adil olmasýný gerektiren bir sýfattýr. Ravinin güvenilir kabul edilebilmesi için aranan bu adalet þartý, zulmün zýt anlamlýsý deðil; þirk, fýsk ve bid´at gibi bütün büyük ve küçük günahlardan sakýnmak ve takva sahibi, samimi bir müslüman olmak anlamýndadýr. Bu vasýflarý taþýyan kimselere hadis ýstýlahýnda "adl" (âdil) denilmektedir. Adalet, kiþinin takva ve murüet sahibi olduðuna delil olan bir melekedir. Takva; Allah´ýn emirlerini yerine getirmek, yasaklarýndan da kaçýnmaktýr. Bu da büyük günah iþlememek, küçük günahlarda ýsrar etmemek ve bid´atlardan uzak olmakla meydana gelir. Murüet ise; riayet edildiðinde insaný güzel ahlak ve adalet sahibi kýlan edep kurallarýdýr. Murüeti iki þey ortadan kaldýrýr: a) Ýnsaný aþaðýlayan küçük günahlar; basit ve küçük bir þeyi çalmak gibi. b) Ýnsanýn onurunu düþüren ve onun þerefine halel getiren bazý mübah hareketler; yolda bevletmek, edebi aþacak tarzda þaka yapmak. Bu tür þeyler daha çok örf ve âdetlere dayanýr.
4. Zabt:
Hadis ravisinin güvenilirliðini saðlayan ve adalatten sonra ravide bulunmasý gerekli görülen bir sýfattýr. Bilgiyi muhafaza etmek, iyice bellemek anlamýna gelir. Zabt iki kýsýmda mütalaa edilmektedir:
a) Ezberlemek suretiyle muhafaza etmek (Zabtu´s-sadr). Ravinin, hocasýndan iþittiðini ezberlemesi ve iþittiði andan nakledeceði ana kadar onu tekrarlayabilmesidir.
b) Yazmak suretiyle muhafaza etmek (Zabtul-kitab).
Hadisleri yazdýðý kitabý muhafaza etmesi ve onun iþittiði andan rivayet edeceði ana kadar her türlü deðiþiklikten korumasýdýr. Bir ravide bu þartlar tahakkuk edince rivayeti kabule þayan olur. Eðer ravi, hadisi mana ile rivayet ediyorsa, hadis metninde deðiþtirdiði ve yerlerine koyduðu kelimelerin manalarýný iyi bilmesi ve bunlarý kullandýðý zaman hadisin manasýnda her hangi bir deðiþikliðe sebep olmamasý lazýmdýr. Mana ile rivayet eden ve hadisin manasýný deðiþtiren bir ravi güvenilir (sika) olma özelliðini kaybeder. Bütün bunlardan, muhaddislerin rivayetler hususunda son derece ihtiyatlý davrandýklarý anlaþýlmaktadýr.
Muhaddisler, ravilerin yaþlarýný ve þeyhlerle görüþme durumlarýný dikkate alarak meydana getirdikleri her gruba tabaka adýný vermekte hemen hemen ittifak etmiþlerdir (Subhi es-Salih, Hadis Ýlimleri ve Hadis Istýlahlarý, trc. M. Yaþar Kandemir, Ankara 1981, s. 300). Ravilerin tabakalara ayrýlmasý tamamiyle ýstýlahî bir meseledir. Ravilerin tabakalarýný bilmek, bir çok karýþýklýðý önler; birbirine benzeyen isim ve künyelerin karýþmasýna engel olur; araþtýrýcýya tedlis, inkita ve irsalin çeþitli þekillerini öðretir (Subhi es-Salih, a.g.e., s. 301).
radyobeyan