Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Ra'd suresi By: armi Date: 15 Mart 2010, 16:00:45

RA´D SURESÝ




Kur´an-ý Kerim´in on üçüncü suresi. Kýrk üç ayet, sekiz yüz elli beþ kelime ve üç bin beþ yüz altý harften ibarettir. Fasýlasý "nun, be, dal, ra, lam, ayn ve kaf" harfleridir. Adýný on üçüncü ayetinde geçen "er-ra´d" (gök gürültüsü) kelimesinden almýþ olup, bu adý alýþýnýn özel bir sebebi yoktur. Nerede nazil olduðu hakkýnda müfessirler arasýnda ihtilaf vardýr. Bazýlarýna göre mekkî, diðer bazýlarýna göre medenî´dir. Alusî, Ýbn Abbas ve Ali b. Ebi Talib´den surenin Mekke´de nazil olduðunun rivâyet edildiðini ve Said b. Cübeyr´in de ayný kanaatte olduðunu zikrettikten sonra, Medine´de nâzil olduðu yolundaki rivâyetlere deðinmekte ve bu konudaki görüþ ayrýlýklarýnýn arasýný "Bu sure, bazý ayetleri dýþýnda Mekke´de nâzil olmuþtur" diyerek telif etmektedir (Rühul-Meâni, Kahire VIII, 84). Surenin ele aldýðý konular ve uslûbu incelendiði zaman mekkî olduðu kanaatýnýn doðruluðu güç kazanmaktadýr.

Sure diðer mekkî surelerin tamamýnda olduðu gibi, inanç ve onunla alakalý meselelerin tahlil edilerek, Allah´ýn birliði, Rububiyyetinde ortaksýz oluþu ve O´nun insanlara dünya ve ahiret saadeti için göndermiþ olduðu dinin tabi olma açýsýndan eþsizliði, kalpleri ve ruhlarý etkileyen güçlü ilahi bir üslupla gözler önüne serilmektedir.

Surenin mihverini; Peygamber´in getirdiði mesajýn hak olduðu, ancak insanlarýn çoðunun bunu kabule yanaþmadýklarý gerçeði oluþturmaktadýr. Sure, yaþamýþ olduklarý dünya ve onun yer aldýðý kâinattaki harikulade ve insan aklýna durgunluk verecek derecede muhteþem olaylara gözlerini kapayýp, her þeyin rabbý ve yöneticisi olan Allah Teâlâ´nýn varlýðýný göremeyen insanlara, O´nun hâkimiyetinin gerçekliðini, Peygamberin getirdiði tebliðin uyulmasý gereken biricik yol olduðunu kavratabilmek için gökten, yerden, güneþten, aydan, yýldýrýmdan, gök gürültüsünden, þimþekten, yaðmurdan, yeþermekten, hayattan ve bunlarýn mucizevî bir þekil ve tarz çerçevesinde oluþumlarýndan örnekler verilmektedir. Kâinattaki her þey Allah´ýn varlýðýna delalet etmektedir. O´nun Resulunun getirdiði Kitap ise, eþi ve benzeri olmayan, içindekilerin beþer sözü olmadýðý her yönüyle gözler önünde durmakta bulunan bir kitaptýr. Kâfirler ona uymaktan kaçýnmakla ve inkâr etmekle, kendilerinden baþkalarýna zarar vermiþ olmayacaklardýr. Dolayýsýyla iman etmeleri sadece kendi menfaatlerinedir. Sure, bu konuda ihtar ve uyarýlarda bulunmakta, bunu yaparken de zihinleri tatmin etmekle yetinmeyip, onlarýn iman etmelerini saðlayabilmek için kalplere hitab etmektedir.

Ýlk ayet, mukattaa harfleri ile baþlamakta, Kur´an-ý Kerim´in, "Hak" yani Allah Teâlâ tarafýndan gönderildiðinde þüphe bulunmayan bir kitap olduðunu bildirmekte ve insanlarýn çoðunluðunun bu gerçeði idrak etmekten uzak olup, inkarcýlardan olduklarý gözler önüne serilmektedir:

"Elif, Lâm, Mim, Râ. Bunlar kitabýn ayetleridir. Sana Rabbinden indirilen haktýr. Ancak insanlarýn çoðu inanmazlar" (1).

Peþinden gelen ayet, Allah Teâlâ´nýn büyüklüðünü, güç ve kudretinin sonsuzluðunu ortaya koyan evrenin yapýsý ve intizamýný zikrederek, ahiret hayatýnýn hem mümkün hem de zaruri olduðu gerçeðini þüphe ve inkâr içinde olan kalplere nakþetmek istemektedir:

"Gökleri, gördüðünüz bir direk olmadan yükselten, sonra arþa hakim olan, belli bir zamana kadar hareket eden güneþi ve ay´ý hizmetinize amade kýlan Allahtýr. Göklerde ve yerde ne varsa hepsini o idare eder. Rabbinizin huzuruna çýkacaðýnýzý kesinlikle bilmeniz için Allah, ayetleri açýklýyor" (2).

Allah Teâlâ, yeryüzünü ne þekilde döþemiþ olduðunu ve onun üzerinde yaþayanlar için halketmiþ bulunduðu çeþit çeþit nimetleri zikrettikten sonra; Þüphesiz ki bunda aklýný kullanan bir kavim için nice ibretler vardýr" (4) buyurup, aklýný kullanarak yaþadýðý çevreyi ve baþýný kaldýrdýðý zaman müþahade ettiði semayý deðerlendirebilen kimsenin ibretler alarak iman etmesi gerektiðini ortaya koymaktadýr.

Ýnkârcýlarýn öldükten sonra dirilmeye akýl erdiremeyip reddetmeleri, gerçekten þaþýlacak bir durumdur. Allah Teâlâ, her þeyi yoktan var etmiþtir ve bu var etmesini herkesin gözü önünde periyodik olarak sürdürmektedir. Ýnkârcýlarýn bunu yakýnen gördükleri halde inkârlarýnda inad etmeleri, onlarýn ahirette helaklerine sebep olacaktýr: "... Ýþte onlar, boyunlarýna zincirler vurulanlardýr. Ýþte onlar, cehennemliklerdir. Orada devamlý kalacaklardýr" (5).

Allah Teâlâ´nýn bilgisi her þeyi kuþatmýþ olup, hiç bir þey O´nun bilgisi dýþýnda deðildir. "O, gizli ve aþikarý bilendir: Uludur, yüceler yücesidir" (9).

Daha sonra, insanýn melekler tarafýndan korunduðu bildirilerek, insan topluluklarýnýn içinde bulunduklarý iyi ya da kötü durumlarýnýn sebebi kýsa fakat açýk ve net bir þekilde ortaya konmaktadýr. Allah Teâlâ, bir milletin kendini deðiþtirip iyiye ve güzele talip olmadan o milletin durumunun deðiþtirilmesinin söz konusu olmadýðýný, iyi bir milletin de, Allah´ýn ahkâmýný ve hayat programýný terk etmedikçe zelil ve ezilen bir toplum haline sokulmayacaðýný ve Allah´ýn, günahlarýndan dolayý helâk etmek istediði bir topluluktan bunu kimsenin engelleyemeyeceðini þu þekilde hükme baðlanmaktadýr: "... Þüphesiz ki, bir millet, kendisini deðiþtirmedikçe Allah onu deðiþtirmez. Allah, bir milletin kötülüðünü istediðinde, kimse O´na karþý duramaz. O millet için Allah´tan baþka bir koruyucu da bulunmaz" (11).

Her yaratýk, bulunduðu her durumda Allah Teâlâ´nýn koymuþ olduðu prensiplere uyarak O´na secde eder. Ýnkârcýlarýn dýþýnda canlý cansýz hiçbir mahluk Rabbinin emirleri dýþýna çýkmaz ve kendi gerçeklilikleri içerisinde O´na ibadet ederler. Allah Teâlâ, bu gerçeði þu ayeti kerime ile ortaya koyarak, iman etmeyen kimselerin kainatta ne kadar yalnýz kaldýklarý ve anlamsýz hareket ettiklerini gözler önüne sermektedir:

"Göklerde ve yerde her ne varsa isteyerek de olsa, istemeyerek de olsa Allah´a secde ederler. Sabah akþam onlarýn gölgeleri de (O´na secde eder)? (15).

Ayetteki; "isteyerek de olsa istemeyerek de olsa" ibaresi, kâfirlerin de varlýklarýnýn Allah´a secde ettiklerini, ancak, onlarýn bunun ne þuurunda ve ne de arzusunda olduklarýný bildirmekte ve ister inansýn ister inanmasýn herkesin; Allah´ýn kanunlarýna teslimiyetin dýþýna çýkamayacaðý gerçeðini vurgulamaktadýr.

Daha sonra, Allah´ýn davetine uyan kimselerin güzel þeylerle karþýlýk bulacaðý belirtilmekte, yüz çevirenler için ise, yeryüzündekilerin daha fazlasýna sahip olsalar bile azaptan kurtulmak için "bunu fidye olarak verirlerdi" (18) buyurulmaktadýr.

Ýman edenlerle, küfre sapanlarýn durumu; "De ki, sana Rabbinden indirilenin gerçekten hak olduðunu bilen kiþi, o görmeyen (a´ma) gibi midir? Ancak temiz akýl sahipleri düþünebilir" (19) ifadesiyle belirtildikten sonra, mümin kimselerin bir takým özellikleri zikredilmekte ve bu özelliklere sahip olmalarý karþýlýðýnda "Adn cennetlerine" girecekleri vaad edilmektedir.

Arkasýndan küfre sapýp yeryüzünde bozgunculuk çýkaranlarýn durumlarý zikredilerek, onlarýn iþledikleri karþýlýðýnda Allah tarafýndan sapkýnlýða sürüklendikleri fakat; "kendisine katýksýzca yönelenin de dosdoðru yola" iletildiði ve bu kimselerin kalplerinin Allah´ýn zikriyle mutmain olduðu bildirildikten sonra uyarý ifade eden bir uslûbla; "Haberiniz olsun, kalpler yalnýzca Allah´ýn zikriyle tatmin bulur" (28buyurulmaktadýr.

Müþriklerin bir takým halleri zikredildikten sonra; Resulullah (s.a.s)´in þahsýnda kýyamete kadar bütün iman eden kimseleri muhatap alan bir hitab ile Kur´an´ýn ahkâmýný terk etmenin tam bir helâk demek olduðu ortaya konulmaktadýr:

"Ýþte böylece biz onu (Kur´an-ý) arapça bir hüküm olarak indirdik. Andolsun sana gelen bu ilimden sonra, onlarýn hevalarýna uyacak olursan, senin için Allah´tan ne bir yardýmcý dost, ne de bir koruyucu vardýr" (37).

Ýslâm mesajýna karþý direnen ve inkar etmek için yollar arayan kimselere karþý iman edenlerin sorumluluðu, gerçekleri bu kimselere teblið etmeleridir. Allah Teâlâ, inkarlarý karþýlýðýnda onlardan hesap soracak olanýn kendisi olduðunu bildirmektedir: "...Sana düþen yalnýzca tebliðdir ve sorgulama bize aittir" (40). Bu durum, inkarcýlarýn müslümanlara karþý bir sataþma veya bir saldýrýda bulunmamalarý halinde geçerlidir. Allah Teâlâ, Ýslâm´ý yok etmek için müslümanlara savaþ ilan edenlerle, mücadeleyi emretmektedir.

Sure, inkârcýlarýn Hz. Peygamber´e karþý aldýðý tavýr ve buna karþý Resulullah´ýn vermesi gereken cevap bildirilerek son bulmaktadýr:

"O küfre sapanlar þöyle derler:

"Sen gönderilmiþ (Allahýn bir elçisi) deðilsin ". De ki; "Benimle sizin aranýzda þahit olarak Allah yeter ve yanlarýnda Kitabýn ilmi bulunanlar da bu gerçeði bilir" (43).

 


radyobeyan