Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Propaganda By: armi Date: 15 Mart 2010, 15:56:45

PROPAGANDA





Bir ideoloji, düþünce, inanç ve benzeri fikri, baþkalarýna tanýtmak, benimsetmek ya da daha ileri giderek, onlarý kazanmak amacýný güden söz, yazý, simge, gösteri vb. iletiþim araçlarýyla gerçekleþtirilen örgütlü eylem.

Çok kapsamlý bir taným yapýlmak istendiðinde, bunun zýddýný da göz önünde bulundurmak gerekir. Bu baðlamda bir ideoloji, düþünce veya inancý yýkmak; örgütü çözmek, sempatizanlarýný daðýtmak amacýný yine söz, yazý, simge, gösteri ve benzeri iletiþim araçlarýyla gerçekleþtiren örgütlü eyleme de propaganda denilmektedir.

Kullandýðý iletiþim araçlarýyla göze ve kulaða yönelik olmakla birlikte, zaman zaman sýralanan araçlarýn dýþýnda "zorlama" ve "menfaat saðlama" yollarýndan da yararlanýyor olmasý, propagandayý entellektüel düzeyde bir eylem türü olmanýn ötesine taþýmaktadýr. Bir sapma olarak nitelense bile, bireyler "inandýrýlmak" yerine; "yýlgýnlýða düþürülmek veya menfaat saðlanarak satýn alýnmak" suretiyle kazanýlmaktadýr.

Kilise, Ortaçað olarak adlandýrýlan döneminde, Haçlý seferlerini organize ederken propagandasýný "inandýrmak, korkutmak ve menfaat, saygýnlýk saðlamak" gibi her üç unsurun üzerine kurmuþtur. Avrupalý halk, bunun bir dini görev olduðuna inandýrýlmýþ, Tanrýnýn ve Kilisenin hýþmý/aforozu ile korkutulmuþ, yöresel önderler; kontlar, baronlar ve krallar daha fazla saygýnlýk, egemenlik ve zenginlik vaadleriyle satýn alýnmýþlardý.

Modern anlamda propaganda Fransýz devrimi ile baþlamýþtýr. Þehirleþme, iletiþim araçlarýnýn geliþmesi, propagandanýn etkinliðini ve geniþ kitlelere ulaþmasýný saðlamýþtýr. Matbaanýn icadý, kitâp, el ilaný, gazete, afiþ, mikrofon, radyo, sinema, televizyon ve onlara paralel olarak ulaþtýrma araçlarýndaki hýzlý geliþmeler, propagandayý sýnýr tanýmaz güce kavuþturmuþtur.

Fakat propagandayý toplumlarýn üzerinde sürekli kýlan asýl unsur yirminci yüzyýlýn ideolojik mücadeleleri olmuþtur denebilir. Nitekim "toprak ve barýþ" sloganýný iþleyen Lenin´in öncülüðündeki komünizm propagandasý Çarlýk Rusyasý´nda milyonlarca asker ve köylüyü etkisi altýna almayý baþararak, ülkede 1991´de yýkýlan Marksist rejimi kurabilmiþtir. Nazizm ise, Hitler´in önderliðinde "Tek ülke, tek millet, tek önder" sloganýný iþleyen "En büyük Almanya" parolasýný tekrarlayan propagandasý ile önce iktidarý ele geçirmiþ, daha sonra ülkeleri Ýkinci dünya savaþý´na sürüklemiþtir. Naziler, propagandayý taktik ve stratejik silah olarak kullandýlar. 1943-45 arasýnda "Nazi propaganda makinasý" deyimi ün kazanmýþtýr.

Propagandanýn hiç deðiþmeyen hedefi, insanlarýn tutumlarýný etkileyip kendi amacý doðrultusunda þekillendirmekten ibarettir. Nazi Propaganda Bakaný Dr. Goebbles bu durumu þöyle özetlemiþtir: "Propaganda yapmak, her yerde hattâ tramvayda bile fikirlerinden söz etmektir. Propaganda, çeþitleriyle de, ortama uyumda esnekliði ve tesirleriyle de sýnýrsýzdýr."

Yine de propaganda bazý isimler altýnda sýkça kullanýlmýþtýr: Ýyi - kötü, yýkýcý - yapýcý, resmi, ideolojik, karþý propaganda gibi.

Bunlara ek olarak kaynaðýnýn konumu açýsýndan beyaz, kara, gri propaganda sýnýflandýrmasý yapýlmýþtýr. Yasal hükümet, parti, dernek ve sendika gibi örgütlerin sorumluluk yüklenerek yürüttüklerine beyaz propaganda denilmiþtir. Kara propaganda, gizli kaynaktan uygulanan psikolojik tahribatý amaçlayan propaganda türüdür. Gri propaganda ise, kaynaðý yine belli olmayan heyecan ve abartma dozu yüksek, zihinleri bulandýran haberler taþýr. Dünya 1945´i izleyen yýllardan Komünizmin çöküþüne kadar Doðu ve Batý bloklarý arasýnda her üç propaganda türünün de kullanýldýðý yoðun bir soðuk savaþ dönemine sahne olmuþtur.

Propagandanýn örgüt, tema ve hedef kitle olmak üzere üç unsuru vardýr.

Tesirli bir propaganda da, bu üç unsurun ve kullandýðý araçlarýn niteliðine göre, deðiþkenlik göstermekle birlikte, þu özelliklerin bulunmasý istenir:

a) Kitle ve bireylerin mutluluk ve ihtiyacýna yönelmelidir.

b) Zamanlamayý ve ortamý saðlýklý belirlemelidir.

c) Hedef kitlenin ruhi ve maddi yapýsýný, geleneklerini, yöneliþ zaaflarýný; tüm özelliklerini iyi tesbit etmelidir.

d) Karþýtlarýný çoðaltýcý deðil, en aza indirgeyici davranýlmalýdýr.

e) Karþýt propaganda veya malzemeyi çürütebilmelidir.

f) Sýk sýk tekrarlanmalý, þayia haline gelebilmelidir.

g) Ýtibarlý, saygýn ve hedef kitlenin kendinden saydýðý kiþi ve kiþilerce seslendirilmelidir.

h) Gerçek haberlere dayanmasý inandýrýcýlýðýný yükseltmelidir.

i) Gruplaþmaya ve dayanýþmaya yönelme ihtiyacý doðurmalýdýr.

k) Kendi aleyhine haber ve oluþumlarý örtmeye, unutturmaya, gözden kaçýrmaya veya yalanlamaya muktedir olmalýdýr.

1) Kullanacaðý araçlarý, yerini, sýralamasýný baþtan planlamalýdýr.

Önceden de belirtildiði gibi, batý kaynaklý propaganda ahlakî deðer taþýmak gibi bir yükümlülükle baðýmlý olmayan, gerektiðinde her türlü malzemeyi helâl-haram endiþesi tanýmadan kullanan yapýsýyla müslümanlarýn teblið ve davet metodundan derin ayrýlýklar taþýr (bk. Teblið, Slogan).

Propagandanýn Ýslam´daki Yeri ve Hükmü:

Ýslâmýn yayýlmasý ve esaslarýnýn toplum tarafýndan öðrenilip pratik hayatta uygulanabilmesi için davet, irþad ve tebliðin önemi büyüktür. Bu üç terimle ifade edilen Ýslâma çaðrý, kendi ölçüleri içinde bir tanýtým ve karþýt kanaat ve propagandalarý etkisiz kýlma eylemidir.

Kur´an-ý Kerim´de Ýslâm´a çaðýrmanýn metodu þöyle belirlenmiþtir: Ýnsanlarý Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öðütle çaðýr. Onlarla en güzel þekilde mücadele et. Þüphesiz Rabbin yoldan sapanlarý en iyi bilendir. O doðru yolu bulanlarý da en iyi bilendir" (en-Nahl, 16/125). Bir çok ayetlerde Hz. Peygamber´e düþen görevin topluma hakký teblið etmekten ibaret olduðu belirtilmiþtir (bk. Âl-i Ýmrân, 3/20; el-Mâide, 5/92, 99; er-Ra´d, 13/40; Ýbrahîm, 14/52; en-Nahl, 16/35).

Ancak Ýslâm´ýn kendini tanýtmadaki metodu; gerçeði açýk bir þekilde ortaya koymak, toplumun anlayacaðý ölçüler içinde anlatmaktan ibarettir. Bu teblið sýrasýnda yalana, hileye, asýlsýz bilgilere, aþýrýlýklara, iftiraya ve abartýlý ifadelere baþvurulmaz.

Günümüz toplumlarýnda kamuoyu oluþturmak için kullanýlan propagandalar ise yalan haber, hile, yýkýcý rekabet, iftira ve abartýlý ifadeleri kapsayabilmektedir. Ancak toplum propagandasýnda doðru, gerçekçi, meþrû araç ve yöntemler kullanýlmasý mümkün ve caizdir. Çünkü meþru tanýtýmlar hayra, iyiliðe, toplum yararýna yönlendirme amacýný taþýr. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: "Bir hayra yol gösteren kimseye, bu hayrý iþleyenin ecrinin misli vardýr" (Müslim, Ýmâre, 133; Ebû Davud, Edeb, 115; Tirmizî, Ýlm, 14; Ahmed b. Hanbel, IV, 120, V, 274, 357).

Diðer yandan müslümanlarýn münkir, münafýk veya fâsýklarýn verecekleri haberlere ve yapacaklarý propagandalara prensip olarak güvenmemeleri asýldýr. Müslümanýn bu kaynaktan gelen haberleri inceleyip, doðru ise gereðini yerine getirmeli, yalan haber ise doðrusunu ortaya çýkarmalýdýr. Kur´an-ý Kerim´de þöyle buyurulur: Ey iman edenler! Eðer size fâsýk bir kimse bir haber getirirse, bu haberin aslýný araþtýrýn. Aksi halde bilmeden bir topluluða sataþýrsýnýz da, yaptýðýnýza piþman olursunuz" (el-Hucurât, 49/6). Fâsýk, hak yoldan çýkan, Allah´ýn emirlerini dinlemeyen ve yasaklarýndan kaçýnmayan kimse anlamýna gelir. Böyle birisinin gazete, dergi vb. yayýn vasýtalarý ile yaydýðý haberin aslý, müslümanlarca araþtýrýlarak doðru olup olmadýðý ortaya konulmalýdýr. Aksi halde, menfi propagandalarýn etkisinde kalan müslüman yanlýþ ve meþru olmayan ideolojik akýmlara kapýlabilir.

Propaganda metodunu Ýslam´ýn aleyhinde kullananlar, kendilerini haklý göstermek için yanýltýcý delillere dayanýrlar; çoðu kez haklý gibi görünürler. Ancak hedefleri Ýslâm´a ve müslümanlara zarar vermek olduðu için, gerçek müminler böylelerinin propagandasýna aldanmaz. Mümin diðer müminlerin dostu ve destekçisidir.

Allah Teâlâ þöyle buyurur: Mümin erkekler ve mümin kadýnlar birbirinin dostlarýdýr. Bunlar (insanlara) iyiliði emrederler, onlarý kötülükten vazgeçirmeye çalýþýrlar, namazý dosdoðru kýlarlar, zekâtý verirler; Allaha ve Resulüne itaat ederler" (et-Tevbe 9/71). Mümin, münkirlerin propagandalarýnýn etkisi altýnda kalmaz ve onlara tabi olmaz. Ayette þöyle buyurulur: "Müminler müminleri býrakýp da kafirleri dost ve idareci edinmesin. Kim bunu yaparsa, Allah´tan hiçbir yardým görmez. Ancak bunun, münkirlerden gelebilecek bu tehlikeden sakýnmak için yapýlmasý durumu müstesnadýr. Allah size kendisinden korkmanýzý emrediyor. Sonunda gidiþ ancak Allahadýr" (Âl-i Ýmrân, 3/28).

Kuran-ý Kerimde özellikle müþrik ve münafýklarýn, Ýslâm´ýn aleyhinde yaptýklarý yýkýcý propagandalara yer verilir. Buna müþriklerin yeniden dirilme aleyhine yönelttikleri þu propaganda örnek verilebilir. Rivayete göre Âs b. Vâil eline çürümüþ bir insan kemiði almýþ, bunu ufalayarak, Hz. Peygamber´e; "Bu kemiði çürüdükten sonra Allah mý diriltecek?" demiþ. Hz. Peygamber de, " Evet, O, seni de diriltecek ve hem de ateþe atacak" buyurmuþtur.

Kur´an-ý Kerim´de bu olay þöyle anlatýlýr: "O, kendisinin bir damla sudan yaratýlýþýný unutarak bize bir örnek getirdi. Bu çürümüþ kemiklere kim can verecekmiþ, dedi. De ki: Onlarý ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayý hakkýyla bilendir" (Yâsîn, 36/78-79).

Diðer yandan Tebük gazvesi hazýrlýklarý yapýlýrken Ashab-ý kirâm büyük fedakârlýk yaptýlar. Hz. Osman, Ebû Bekir ve Ömer servetlerinin büyük bir bölümünü bu yolda sarfettiler. Ebû Ukeyl gibi ban sahabîler de güçleri oranýnda bir sa´ hurma gibi küçük fakat gönülden tasaddukta bulundular. Münafýklar büyük yardým yapanlardan bazýsýný riyâ ile, bir sa´ hurma baðýþlayan Ebû Ukeyl´i ise, sýrf insanlar arasýnda adý anýlsýn diye yardýmda bulunmakla itham ettiler. Bunun üzerine þu ayet indi: "Sadakalarda baðýþta bulunan müminlerle, güçlerinin yeteceðinden baþkasýný bulamayanlarla eðlenenler yok mu? Allah onlarý rezil etmiþtir. Onlar için pek acýklý bir azap vardýr" (et-Tevbe, 9/79).

Tebük seferi, Hicret´in 9. yýlýnda vuku bulmuþtu. Mevsim çok sýcak, ortalýk kuraktý. Müthiþ bir kýtlýk hüküm sürüyordu. Ürünler henüz hasat edilmemiþti. Bizans Ýmparatoru Herakl´in kýrk bin kiþilik seçme bir orduyu Medîne´ye hücum için yola çýkardýðý haberi geldi. Bunun üzerine, münafýklarýn reisi Abdullah b. Übey b. Selül þöyle diyerek propagandaya baþladý: "Muhammed Romalýlarla savaþ yapmayý kolay mý sanýyor? Vallahi ben þimdiden onun da, ashabýnýn da esir olarak baðlandýklarýný görüyorum". Yeni müslüman olanlar da bu propagandaya inanýr gibi oldular. Ancak Ashab-ý kiramýn büyük servet ve gayretlerini ortaya koymalarý sonucunda bu menfi propagandalar etkisiz kaldý ve müslümanlar otuz bin kiþilik bir ordu ile yola çýktý (bk. Hasan Basri Çantay, Kur´an-ý Hakim ve Meâl-i Kerim, Ýstanbul 1959, I, 280, 281, dip not: 40).

Menfi propagandalarýyla müminleri zaman zaman ümitsizliðe düþüren münafýklarýn sonu periþanlýk olmuþtur. Onlarýn dünyadan affedilmeden ayrýldýklarý þöyle açýklanýr: "Onlar için a) istesen de istemesen de birdir. Yetmiþ defa af dilesen, Allah onlarý yine kesinlikle affedecek deðildir. Bu böyledir. Çünkü Allah´ý ve Resulünü inkâr ile kâfir olmuþlardýr. Allah bu þekildeki fâsýklara hidayet vermez" (et-Tevbe, 9/80); "Onlar için af istesen de istemesen de birdir, Allah onlarý kesinlikle affetmez. Þüphe yok ki Allah fâsýklar topluluðuna hidâyet vermez" (el-Münâfýkûn, 63/6).

Münafýklarýn menfi propagandasý bir ayette þöyle anlatýlýr: Allah´ýn peygamberine karþý çýkmak için savaþtan geri kalan (münafýklar), evlerinde kaldýklarý için sevindiler. Allah yolunda mallarýyla, canlarýyla savaþmayý çirkin gördüler ve, bu sýcakta savaþa çýkmayýn"dediler. De ki, "Cehennem´in ateþi daha sýcaktýr". Ýyice bilmiþ olsalardý" (et-Tevbe, 9/81).

Sonuç olarak Ýslâm´ý tanýtma, yayma ve Ýslâmî hükümleri öðretme amacýyla yapýlan propaganda, Ýslâm´ýn kendi terminolojisinde "irþad", "teblið" ve "davet" gibi terimlerle ifade edilmiþtir. Bu tür propaganda kendi metotlarý içinde yapýldýðý sürece meþrûdur ve büyük bir ecir kaynaðýdýr. Bu nitelikte olmayan, Ýslâm´a ve topluma zararlý fikir, düþünce ve ideolojileri telkin, yayma ve kabul ettirme amacýna yönelik propagandalar ise, bu fikir ve ideolojilerin durumuna göre deðerlendirilir. Ýdeoloji meþru ise bunun tanýtýmý da meþru olur.

 


radyobeyan