Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Para By: armi Date: 15 Mart 2010, 15:47:20
PARA




Eþyanýn deðerini ölçmeye ve serveti biriktirmeye yarayan ödeme vasýtasý. Ödeme vasýtalarý altýn, gümüþ, madenî veya kaðýt para türünden olabileceði gibi; arpa, buðday, tuz, bakýr ve demir gibi mislî mallar da ödeme aracý olarak belirlenebilir. Ancak bu sonuncular para sayýlmaz (es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut 1398/1978

Ýslâm iktisadýna göre ekonomik deðeri olan þeyler dört çeþittir. 1. Altýn veya gümüþten basýlan paralar, ya da ziynet eþyasý. Bunlar yalnýz satýþ bedeli olur. 2. Hem satýþ bedeli, hem de satýlan mal olabilenler. Standart (mislî) mallar bu gruba girer. Buðday, arpa gibi. 3. Elbise, hayvan ve bina gibi kýyemî olan þeyler. Bunlar yalnýz satýlan mal olabilir. 4. Temelde satýþ bedeli olmadýðý halde devlet veya halk tarafýndan kendisine verilen deðer sebebiyle semen olarak kabul edilen þeyler. Bunlarýn deðeri itibarîdir. Fels adý verilen madenî paralarla kâðýt paralar bu niteliktedir (el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi´, Beyrut 1394/1974, V, 185).

Tarihin eski çaðlarýnda alýþ-veriþ yalnýz mal deðiþimi tarzýnda olmuþ; kârdan çok, ihtiyaç duyulan maddeleri elde etmek ön plâna alýnmýþtýr. Ancak giderek trampanýn alýþveriþlerde yeterli olmadýðý görülmüþ ve bazý kýymetli madenlerin satýþ bedeli olarak kullanýlmasý yoluna gidilmiþtir. Bunlar, demir, bakýr, bronz, gümüþ veya altýndan yapýlmýþ madenî paralar olup, önceleri külçe, halka veya çubuk þeklinde iken, yassý ve yuvarlak biçim verilince bunlarýn daha kullanýþlý bir hale geldiði, hilenin güçleþtiði ve kolaylýkla saklanabildiði anlaþýlmýþtýr. Bunlardan altýn ve gümüþün deðeri, aðýrlýklarýna göre belirlenmiþ, külçeler þekil bakýmýndan standard hale getirilerek üzerlerine aðýrlýk ve ayar durumlarýný belirten iþaretler konulmaya baþlanmýþtýr.

Altýn, gümüþ veya bakýrdan yapýlmýþ ve devletin özel damgasý ile damgalanmýþ madenî ödeme vasýtasýna "sikke" denir. Sikke, M.Ö. 7. Yüzyýlda Anadolu´da Lidyalýlar tarafýndan icat edilmiþtir (Ýbrahim Artuk, "Sikke", ÝA, X, 621 vd.). Ýslâm´dan önce Arabistan´da, Ýran, Roma, Bizans ve Cenubî Arabistan sikkeleri kullanýlýyordu (el-Mâverdi, el-Ahkâmûs-Sultâniyye, Kahire 1298, s. 148). Altýnýn para birimi "dinar"; gümüþün "dirhem"; bakýr ve benzeri madenlerden basýlan paranýn ise "fels"tir. Bir dinar yaklaþýk 4 gram; bir dirhem ise 2,8 gram aðýrlýðýndadýr.

Hz. Peygamber (s.a.s) devrinde sikke basýlmamýþ ve o devre kadar tedavülde bulunan sikkeler kullanýlmýþtýr. Hz. Ebû Bekr´in (ö. 13/638) hilâfeti kýsa sürdü: O, iç düzeni saðlamaya çalýþýrken para iþi ile uðraþacak zaman bulamadý. Bu konuya ilk eðilen Hz. Ömer (ö. 23/634) olmuþtur. Peygamber (s.a.s) devrinde tedavülde üç çeþit dirhem vardý (Hamdi Döndüren, Ýslâm Hukukuna Göre Alým Satým´da Kâr Hadleri, Balýkesir 1984, s. 64).

Aðýrlýk bakýmýndan 10 dirhem 10 miskal,10 dirhem 6 miskal,10 dirhem 5 miskal. Hz. Ömer devrinde 10 dirhem 10 miskal üzerinden vergi istenilince, vergi yükümlüleri bunun hafifletilmesini istediler. Halife bir bilirkiþi heyeti teþkil ederek, konunun ne devlete ve ne de halka zarar vermeyecek bir biçimde çözümlenmesini istedi. Heyet üç çeþit dirhemi toplayarak üçe böldü. Böylece aðýrlýk bakýmýndan (10 + 6 + 5 21: 3 = 7), 10 dirhem 7 miskal aðýrlýðý esas alýndý (el-Kâsânî, a.g.e., VII, 253; Ýbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, Bulak 1316/1898, II, 522; Kamil Miras, Tecrîd-i Sarih Tercemesi, V, 40; Bilmen, Ýstilâhât-ý Fýkhýyye Kâmusu, IV, 121, 124; Hamdi Döndüren, Çaðdaþ Ekonomik Problemlere Ýslâmî Yaklaþýmlar, Ýstanbul 1988, s. 17, 18).

Hz. Ömer´in bu uygulamasý, para basýmýndan çok, para ayarlamasý olarak kabul edilir. Yine o devirde Ýran sikkeleri deðiþtirilmemiþ; ancak Ýslâm ülkeleri sýnýrlarý içindeki emir ve valiler küçük deðiþiklik ve ilâveler yaparak sikke bastýrmýþlardýr (Artuk, Sikke´ ; ÝA., X, 622). Hz. Ömer´den itibaren çok sayýda kiþi, meselâ; Hz. Osman (ö. 35/655), Muâviye (ö. 60/679) ve Abdullah b. Zübeyr (ö. 72/691) para basmýþlardýr. Bu dirhemlerin on tanesinin aðýrlýðý da 7 miskal idi. Buna göre,10 dirhem gümüþ para 28 gram; 7 dinar veya 7 miskal altýn para da 28 gram aðýrlýðýnda idi. Ancak bu paralar mevziî kalmýþ ve ülke çapýnda yayýlmamýþtýr.

Ýslâm parasýnýn basýlarak bütün Ýslâm ülkesine hâkim kýlýnmasý Emevî hükümdarý, Abdülmelik b. Mervan devrine rastlar. Abdülmelik´i para basmaya zorlayan olay þudur: O, Doðu Roma Ýmparatorluðuna gönderdiði resmî yazýlara; "De ki, Allah birdir" (el-Ýhlâs, 112/ 1) ayetini baþlýk yapar ve sonuna da Hz. Peygamber´in adýný yazardý. Bu üslûba kýzan Roma Ýmparatoru, yazýlardan bunlarý çýkarmasýný, aksi halde Ýslâm ülkelerinde dolaþan Roma paralarýnýn üzerine Hz. Muhammed´in adýný, müslümanlarýn hoþuna gitmeyecek bir biçimde yazdýracaðýný bildirdi.

Bu tehdit üzerine, ilmî bir heyet toplanarak, devlet adýna para basýlmasýna ve piyasadaki yabancý paralarýn tedavülden kaldýrýlarak deðiþtirilmesine karar verildi. Hazýrlanan para kalýplarý çeþitli merkezlere gönderilerek, basýma izin verildi. Halk, elindeki yabancý paralarý darphanelere götürüp yeni paraya çevirtti ve her yüz dirhem için bir dirhem basým ücreti ödedi (Kamil Miras, a.g.e., V, 49).

Ýslâm´ýn ilk devirlerinden itibaren çoðu zaman ufaklýk para ihtiyacýný karþýlamak amacýyla bakýr, nikel veya kalay karýþýmý "fels" adý verilen paralar basýlmýþtýr. Fels sözcüðünün Arap diline lâtince "follis"ten geçtiði öne sürülmüþtür. Ýmparator I. Anastius (m. 491-518)´un Meskükât Nizamnâmesi´nde 40 nummialýk Bizans sikkesinin adýdýr. Bizans follislerinin arkasýnda deðerini gösteren m (=40) iþareti vardýr. Bu sikkelerin aðýrlýklarýnýn önceleri yaklaþýk 30 gram olmasý gerekirken bu miktar giderek azalmýþ ve müslümanlarýn Suriye´yi fethettikleri sýralarda 6 grama kadar düþmüþtür. Ancak Ýslâm´ýn ilk dönemlerinde felslerin bozulmasý yüzünden Hicaz yöresinde bunlar sikke kabul edilerek piyasada kullanýlmamýþtýr (R.S. Poole, W.H. Valentine, "Fels" mad., ÝA, V, 539). Ýslâm âleminin en eski, ilk bakýr sikkesi 638 M. tarihlerinde Þam´da basýlmýþ olan bir fels´dir. Çeþitli beldelerde standart olmayan felsler yanýnda, aðýrlýklarý ayný bile olsa, farklý beldelerde nominal deðerlerin de farklý olmasý sonucunda bir fels´in, iki fels´e denk hale geldiði de görülmüþtür. Bu yüzden Hanefîler 1 fels´in 2 fels karþýlýðýnda satýlabileceðini söylemiþlerdir. Ancak Ýmam Muhammed aksi görüþtedir (el-Mevsýr, el-Ýhtiyar, c. II, 31). Fels´lerin doðrudan semen sayýlmayýp, hangi çeþit para yerine kullanýlacaksa onun belirleme ile muayyen hale geleceði esasý, standart olmamalarý yüzündendir.

Altýn ve gümüþ para piyasada gerçek deðeri ile dolaþýr. Bu deðerli madenler Ýslâm´da ayar ve vezinleri ile iþlem görür. Altýn, gümüþ, ölçü veya tartý ile alýnýp satýlan diðer standart (mislî) þeyler kendi cinsleri ile mübadele edilirken, peþin ve eþit miktarda mübadele edilir. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: Altýn altýnla, gümüþ gümüþle, buðday buðdayla, arpa arpayla, hurma hurmayla, tuz tuzla misli misline, birbirine eþit ve peþin olarak satýlýrlar. Ancak cinsleri ayrý olursa, peþin olmak þartýyla istediðiniz gibi satýþ yapýnýz" (Müslim, Müsâkât, H. 81; Ebû Dâvud, Büyü´,18; Ahmed b. Hanbel, V, 314, 320). Bu hadisin Tirmizî´deki rivayetinde; "Her kim fazla verir veya alýrsa, þüphesiz faize düþmüþ olur" ifadesi yer alýr (Tirmizî, Büyü´, 23).

Bu hadîse göre, nakit para çeþidi ve mislî mallar cins olarak birbirine baðlanmýþ, faiz yasaðý da cinsler arasýnda meydana gelebilecek satýn alma gücüne engel olmuþtur. Meselâ, tüm altýn çeþidi ayar ve vezinde eþit sayýlmýþtýr. Fudale b. Ubeyd þöyle der: Hayber günü boncuk ve altýndan oluþan bir gerdanlýðý on iki dinara satýn aldým. Altýnlarýný ayýrdým. On iki dinardan fazla olduðunu gördüm. Durumu Allah Resulüne anlattým. Hz. Peygamber gerdanlýktaki altýnlarýn çýkarýlmasýný emretti. Onlar çýkarýldýktan sonra, altýn altýna karþýlýk tartý iledir" (Müslim, Müsâkât, 17) buyurdu. Burada satýcýnýn aldandýðý anlaþýlýyor. Çünkü altýnlar ayrýlarak tartýlsa, bunlarýn on iki dinardan daha aðýr olduklarý görülecek ve gerdanlýða daha fazla fiyat isteyecekti.

Muaviye döneminde, ganimetler arasýnda bulunan gümüþ bir kabýn gümüþ para olan dirhemle satýlmak istenmesi üzerine de, aðýrlýk farkýnýn faiz olacaðý belirlenmiþ, Ubâde b. es-Sâmit (r.a)´in rivayet ettiði altý madde hadisi delil getirilmiþtir (Müslim, Müsâkât, 80; Ýbn Mâce Mukaddime, 2).

Altýn veya gümüþ paranýn kendi cinsleriyle mübadele edilirken peþin ve eþit aðýrlýk prensibinin uygulanmasý, paranýn maden deðerinin üstünde veya altýnda nominal bir deðer kazanmasý olur. Yani para ile, kendi cinsinden imal edilen altýn veya gümüþ ziynet eþyasý arasýnda bir fiyat farkýnýn oluþmasýný, baþka bir deyimle, o devirlerde enflasyonun oluþmasýna Ýslâm´ýn faiz yasaðýnýn engel teþkil ettiðini söylemek mümkündür.

Altýn ve gümüþ paranýn kendi cinsleriyle mübadele edilirken peþin ve eþit aðýrlýk prensibinin uygulanmasý paranýn maden deðerinin üstünde veya altýnda nominal bir deðer kazanmasý olur. Yani para ile, kendi cinsinden imal edilen altýn veya gümüþ ziynet eþyasý arasýnda bir fiyat farkýnýn oluþmasýný, baþka bir deyimle, o devirlerde enflasyonun oluþmasýna Ýslâm´ýn faiz yasaðýnýn engel teþkil ettiðini söylemek mümkündür.

Altýn ve gümüþ dýþýndaki madenî paralar ise itibarî (nominal) deðerle dolaþýr. Bu yüzden Ýmam Ebû Yusuf fels adý verilen madenî paralarý o beldedeki altýn veya gümüþ paraya endeksli olarak kabul etmiþtir. Buna göre borcun doðuþu sýrasýnda 1000 fels 100 altýn liraya eþit olsa; altý ay sonra borcun ödeneceði tarihte 100 altýn, 1300 felse eþit hale gelse, borç 1300 fels olarak ödenir ve 300 fels faiz olmaz. Burada borç, satým akdinden doðmuþsa akit tarihi; karz (ödünç) akdinden doðmuþsa kabz tarihi esas alýnarak, altýn veya gümüþ hesabýyla ödeme yapýlýr. Kendisiyle fetva verilen görüþ budur (Ýbn Âbidîn, Tenbîhu´r-Ruküd alâ Mesâili´n-Nükûd, Mecmuatü´r-Resâil, c. II, 52; el-Fetâvâl-Bezzâziye (Hindiyye kenarýnda), IV, 510).

Kâðýt para sistemine geçiþ

Altýn ve gümüþten sürekli olarak para basma hammadde temininde bazý güçlükler meydana getirince; basýmý, korunmasý ve taþýnmasý kolay olan kâðýt para uygulamasýna geçilmiþtir. Kâðýt para temsili bir para olup, ilk çýkýþý itibariyle altýna endeksli olarak çýkarýlmýþtýr.

Kâðýt paranýn tarihçesi çok eskilere dayanýr. Avusturyalý iktisatçý Dobretsberger, Mýsýr´da M.Ö.1600 yýllarýnda banknot tedavül edildiðinin belirlendiðini söyler. Bu ülkede halk elindeki altýn, mücevherat ve zahireyi saklanmak üzere devlet hazine ve depolarýna teslim eder, buna karþýlýk kendisine emanet býraktýðý þeylerin cins ve miktarýný belirleyen bir makbuz verilirdi. Ticaretle uðraþanlar bu makbuzlarý mal ve para yerine kabul ediyordu. Hattâ bu belgeler Fenike ve Mezopotamya´da da dolaþýyordu. Bu uygulama, Kur´an-ý Kerim´de Yusuf süresinde açýklanan Hz. Yusuf´un çeyrek yüzyýl süreyle devletin hazine ve ekonomik iþlerini üstlendiði devreye rastlar. Hz. Yusuf, yedi bolluk yýllarýnda halkýn elindeki fazla ürünleri depolamýþ, kýtlýk yýllarýnýn sýkýntýsý bu þekilde atlatýlmýþtýr (bk. Yusuf Suresi,12/47 vd.). Arkasýnda mislî (standart) mallar bulunan hamiline yazýlý bu makbuzlarýn kâðýt para niteliðinde piyasada dolaþtýðý anlaþýlmaktadýr.

Kâðýt paranýn yaygýnlaþmasý XVII, yy.da Ýngiltere ve Ýsveçteki uygulamalarla olmuþtur. Halk elindeki altýn ve kýymetli eþyayý devlet depolarýna ve daha sonra sarraflara vermeye baþlamýþ, sarraflarýn emânet býrakanlara verdiði (Golds-mith´s notes) denilen makbuzlar para yerine kullanýlmýþtýr.

Osmanlý Ýmparatorluðunda 19. y.y.ýn ikinci yarýsýnda bir altýn lira (yaklaþýk, 7,2 gr.) yüz kuruþ itibar edilerek kâðýt para "kâime" basýldý. Ancak kýsa bir süre sonra kâime altýn karþýsýnda deðer kaybetmeye baþlayýnca borçlular gerek devlete ve gerekse þahýslara olan borçlarýný altýn yerine bu kaime ile ödemeyi tercih etmeðe baþladýlar. Bunun üzerine fetva ve kararnamelerde, borç, altýn lira ile ödenecekse tam miktarýnca, kâðýt para olan kaime ile ödenecekse, ödeme gününde bir altýn kaç kaimeye denk ise o kadar kâime hesabýyla ödenmesi istenmiþtir (bk. Abdilaziz Bayýndýr, Paranýn deðer kaybetmesiyle Ortaya Çýkan Problemler ve Ýslâm Hukukuna göre Çözüm Yollarý ", Ýstanbul 1983, 2 î vd.; Hamdi Döndüren, Çaðdaþ Ekonomik Problemlere Ýslâmî Yaklaþýmlar).

Baþlangýçta, üzerinde temsil ettiði altýn miktarý yazýlý bulunan kâðýt paraya altýn hükümlerini uygulamakta açýklýk vardý. 20 yy.ýn, ikinci yarýsýndan itibaren kâðýt paranýn altýnla baðý koparýlýnca ve merkez bankalarýnda tonlarca altýnýn bloke edilmesine gerek olmadýðý, zira kâðýt paranýn deðerini devletin ekonomik gücünden aldýðý esasý kabul edilince, kâðýt para için belli bir karþýlýk, söz konusu olmaktan çýktý. Enflasyon endekslerinin de saðlýklý olmamasý, bölgeden bölgeye, hatta þehirden þehire deðiþiklik göstermesi sebebiyle, kâðýt para için belirsizlik dönemi baþladý. Ebû Yusuf´a göre, itibarî para sayýlabilen kâðýt para belli bir karþýlýða endekslendiði takdirde, borçlarýn ödenmesinde bu karþýlýkla kâðýt para arasýnda meydana gelen deðer farký faiz olmaktan çýkar. Bu karþýlýk temeldeki gibi yalnýz altýn olabileceði gibi, altýnla birlikte toplum için zarûri olan bazý standart eþyanýn ortalamasýna endeksleme tarzýnda da olabilir.

 


radyobeyan