Nusayrilik By: armi Date: 15 Mart 2010, 10:29:45
NUSAYRÝLÝK
Çoðunluðu Suriye´de yaþayan aþýrý bir Þiî-Batinî fýrkasý. Bunlara günümüzde Numeyrîler ismi de verilmektedir. Nusayrî isminin ise geçmiþte kalan bir isim olduðunu ve fýrka kurucusuna nisbeten bu ismin verildiðini ileri sürerler. Fýrkanýn ismini, kurucusu olan Muhammed b. Nusayr en-Nemiri´ye (270/883) nisbeten aldýðý bilinmektedir. Zaten itikadi fýrkalarýn hemen hemen bir çoðunun kurucularýna nisbeten tanýndýklarý ve buna uygun isim aldýklarý bilinen ve sýk rastlanan bir durumdur.
Batinî karakterli fýrkalarda ortak olarak görülen husus, bunlarýn genel olarak çift hayatlarý olmasýdýr. Yani birisi, kendi içlerinde ve çevrelerinde yaþadýklarý ve yaþattýklarý hayat seyri, diðeri de toplum içinde yaþamalarý itibariyle toplumsal hayatlarýdýr. Ýþte Nusayrilik de genel anlamda bu özellikleri taþýmakla birlikte, batýnî fýrkalar arasýnda, önemli eserlerinden bir kýsmý elde edilebilmiþ ve dolayýsýyla görüþlerine vakýf olunabilmiþ fýrkalardan birisi olma özelliðini taþýmaktadýr.
Nusayriliðin kurucusu Ýbn Nusayr, Þiî-Ýmamiyyenin onuncu imamý Ali en-Nakî´nin hayatýnda onun tarafýndan gönderilmiþ bir peygamber olduðunu iddia ediyor; onun hakkýnda aþýrý görüþler ileri sürerek tenasuhtan söz ediyordu. Onun ilahlýðýný söylüyor ve haramlarý helal kýlýyordu. Bir rivayete göre de, Ýbn Nusayr, Ýmamiyye´nin onbirinci imamý Hasan el-Askeri´nin (260-873) "bab"ý olduðunu ileri sürmüþ ve onun vefatýyla da oðlu Muhammed b. el-Hasan´ýn mehdiliðini kabul etmiþtir (E.Ruhi Fýðlalý, Çaðýmýzda Ýtikadi Ýslam Mezhebleri, s. 143, en-Nevbahtî, Fýrakuþ-Þî´a, nþr. M.Sadýk, Necef 1936, s. 193).
Genellikle Suriye bölgesinde yayýlmýþ bulunan Nusayriler, Karmatilerin 291 (903) yýlýnda Suriye´yi ele geçirmesi üzerine, bir kýsmý Suriye´de kalýrken bir diðer kýsmý ise, Antakya civarýna çekildiler. Özellikle Nusayrilik Hamdanilerin Suriye´ye egemen olmasýyla bu dönemde büyük bir güç kazandýlar. Zira Hamdani emirleri bu mezhebe girmiþ ve yaygýnlaþmasý için uðraþmýþlardýr. Selçuklular döneminde Malazgirt savaþýný (463/1071) takiben de Nusayriler Antakya´yý ele geçirmiþlerdi. Franklarýn 492 (1098) yýlýnda bölgeyi iþgal etmeleri üzerine bir süre onlarýn hakimiyetleri altýnda kaldýlar. Haçlý seferleri esnasýnda Haçlý ordularýna yardým etmiþ ve müslümanlarýn aleyhinde Hristiyanlara destek olmuþlardý. Bundan dolayý Selahaddin Eyyubî tarafýndan cezalandýrýlmýþlardýr. Ayný þekilde Memluklular aleyhinde Moðollara yardým ettikleri için Memluklu Sultaný Baybars´tan da baský gönnüþlerdi. Nusayriler, bölgede sýrasýyla hüküm süren, Selahaddin Eyyubi, Haçlýlar, Ýsmaililer ve Moðollar´dan sonra Yavuz Sultan Selim´in 922 (1516) yýlýndaki Mercidabýk Zaferi ile Suriye´yi ele geçirmesi ile daha sonraki devirlerde de ayný bölgede varlýklarýný sürdürürler. Nusayrilerin hemen hemen her devirde ve özellikle Osmanlý Döneminde varlýklarýný sürdürmelerindeki en önemli faktör, Osmanlý Devletinin, hükmü altýndaki bölgelerde her inanç ve ýrktan olan kavimlere gösterdiði müsamaha anlayýþý ve tavrý gösterilmektedir. Zira, Osmanlý Devleti, bu tavrýný devletin baðlayýcý ve birleþtirici bir felsefesi olarak telakki etmekte idi. Zaman zaman Osmanlýlara karþý isyan etmelerine raðmen II. Abdülhamid onlarý resmen bir mezheb olarak kabul etmiþti.
Bugün Suriye´de çeþitli bölgelerde, Hatay, Tarsus, Adana, Fýrat boylarý ve Lübnan´da yaygýn olarak yerleþmiþ bulunan Nusayrilerin sayýsý bir kýsým araþtýrmacýlara göre yaklaþýk 325-400 bin kiþi civarýndadýr (L.Massignon, "Nusayriler" Maddesi, Ý.A.) Bir kýsým araþtýrmacýlara göre ise, yalnýz Hatay Bölgesi´nde yaklaþýk yüz kýrk dokuz bin Nusayri bulunmaktadýr (Ahmet Turan, Les Nusayris de Turquie dans la Religion d´Hatay, Doctorat de III e cylcle Paris 1973, s. 21).
Diðer bir çok itikadî fýrkada olduðu gibi Nusayrilik de kendi arasýnda çeþitli fýrkalara ayrýlmýþtýr. Bunlar genel olarak dört kola ayrýlmýþlardýr ki, bunlar; Haydariyye, Þimaliyye (veya Þemsiyye) Kilaziyye (veya Kameriyye) ve Gaybiyye´dir. Ancak bunlar, esas itibariyle, Þimafiyye ve Kýbliyye olmak üzere iki ana kol halinde yaygýnlýk kazanmýþlardýr.
Nusayrilerin itikadi görüþlerine gelince:
Bunlarýn görüþleri kýsmen Ýslâm´dan kaynaklanmýþ olsa da aðýrlýklý olarak batýni tevillere dayanmakta ve hatta zaman zaman hristiyan kültürünün etkisi görülmektedir. Hüseyin b. Hamdân el-Hasýbî´nin (346 veya 358/957 veya 968) Kitâbül-Mecmû´u ile önce nusayri iken daha sonra hristiyan olan Adanalý Süleyman Efendi´nin Kitâbul-Bakürati´s-Süleymaniyye fi Keþfi Esrâri´d-Diyânâti´n-Nusayriyye isimli eserleri Nusayriliðin itikadý ile ilgili önemli bilgiler ihtiva ederler.
Bir çok itikadi fýrkada gördüðümüz gibi, fýrkalarýn görüþlerini temel bazý hususlar teþkil etmekte ve diðer görüþler bu görüþün etrafýnda odaklanmaktadýr. Nusayrilerin görüþlerinin temelini de Hz. Alinin ilahlaþtýrýlmasý teþkil etmektedir. Bundan dolayý Nusayriler Þia fýrkalarý arasýnda gulat kýsmýndan telakki edilmektedir. Bu fýrkanýn bütün kollarýna göre Hz. Ali mabudtur, tanrýdýr. Yüce Allah için sayýlan sýfat ve özellikler Hz. Ali için sayýlmaktadýr. O nurun nurudur, ilahi zatý itibariyle gizlidir. O manadýr. Görünüþte imam olmasýna raðmen, batýný cihetiyle O, Allah´týr. Buna göre onlarýn þehadet kelimesi "Ben Ali´den baþka ilah bulunmadýðýna þehadet ederim "þeklindedir.
Bu anlayýþa göre Ali, Tanrýdýr. Kendi ruhundan Muhammed´i, O da Selman-ý Farisî´yi yaratmýþtýr. Ali "mana", Muhammed "isim", Selman ise "bab"dýr. Bu üçlü A(ayn), M (Mim) ve S (Sin) sembolleriyle ifade edilir. Bu üçlü sembolize sistemi Süleyman Hasbi tarafýndan Hristiyanlýktaki "Baba-Oðul-Ruhul-Kudüs" sistemiyle açýklanýr. Ayrýca Selman´dan sonra beþ tane de eytam vardýr ki, bunlar; Mikdad b. el-Esved (Tabiat olaylarý ve zelzeleyi yürütür), Ebû Zerril-Gifâril-Gifâri (Yýldýzlarýn hareketini idare eder), Abdullah b. Revâha (Canlýlarýn hayatlarýyla uðraþýr), Osman b. Maz´un (Rýzýk ve hastalýklarla uðraþýr) ve Kanber b. Kadân ed-Devrî (Ruhlarý cesetlere gönderir). Bu beþ eytam, ayný zamanda beþ büyük yýldýzdýr.
Tenasüh ve ruh göçüne inanýrlar. Onlara göre, insanlar ilk kez semâvî varlýklar olarak yaratýlmýþlar; fakat düþüþlerinin bir sonucu olarak bu günkü þekillerini kabullenmek zorunda kalmýþlardýr. Sürekli tenasüh ve ruh göçü, insanlarýn tekrar semavi varlýklara dönmesiyle son bulacaktýr. Yine Hz. Ali (r.a)´in yýldýzlarýn prensi olduðunu ve güneþ veya ay ile cisimlenmiþ bulunduðuna inanýrlar.
Kendileri Ali´nin uluhiyyetine inanmak ve onun yüceliðinin nimetine ermek þerefine ulaþan kiþilerdir. Aliye inanan Nusayrilerin ruhla, hareket yoluyla yýldýzlar haline dönüþerek nurlar alemine yükselir. Nusayri olmayanlarýn ruhlarý ise, hayvan cesetlerine girer. Onlara göre kadýnlarýn ruhlarý yoktur. Þeytanlar insanlarýn günahlarýndan, kadýnlar da þeytanlarýn günahlarýndan yaratýlmýþlardýr. Bu bakýmdan kadýnlara onlarýn mezheblerinin sýrlarý açýklanmaz. Bu taassuplarýndan ötürü Fâtýma´nýn ismini kullanmayýp, metinlerinde bu kelimenin müzekkeri olan Fâtýr´ý kullanmayý tercih ederler. Ayrýca onlara göre, diðer halifelerle birlikte bir kýsým sahabe ile Muaviye, Yezid ve Haccac da þeytanýn sembolleridir ve lanetlidirler.
Tanrý olarak kabul ettikleri Ali´nin bulunduðu yer konusunda iki gruba ayrýlýrlar. Haydariler´e göre Ali, göktedir. Güneþ Muhammed´i, ay da Selman´ý temsil eder. Ali güneþte oturmaktadýr. Bu yüzden bunlara "Þemsiler" de denilmektedir. Ýkinci kol olan Kilaziler´e göre ise Ali´nin yeri ay´dýr. Bu yüzden bunlara da "Kameriler" ismi verilmektedir.
Onlara göre þarap, uluhiyyetin sembolüdür. Bundan dolayý þarabý ve þarabýn aslý olan üzüm asmalarýný aþýrý bir þekilde yüceltirler.
Ýslamýn beþ þartý ise þöyle bir tevil esasýna göre anlaþýlýr:
1. Þehadet: Nusayriliðe giriþte yukarýda sözü edilen þehadet kelimesi tekrar edilir. Sonra da "Nusayri dininden, Cundebî görüþünden, Cunbulanî tarikatýndan, Hasibî akidesinden, Cillî inancýndan, Meymunî fýkhýndan olduðuma þehadet ederim" þeklindeki söz söylenir.
2. Namaz: Namaz sesle yapýlan bir ibadet olup, sadece duadýr. Namazýn baþýnda "Ali, Muhammed ve Selman´ý yüceltiriz" demek, namazý eda etmek olarak anlaþýlýr. Namaz Ali´ye açýlan bir kalbin niyazý olarak anlaþýldýðýndan ferdi yapýlýr, ancak, bayram ve mukaddes günlerde cemaat hafinde de yapýlabilmektedir. Namazdan önce abdest alýnmaz. Namazýn þartlarý beþtir:
a) Beþ seçkini bilmek, Bunlar; Muhammed, Fâtýr, Hasan, Hüseyin ve Muhsin´dir.
b) Gülmeden ve konuþmadan dua etmek,
c) Namazý, Abbasi rengi olduðu için siyah takkesiz kýlmak,
d) Ýbadeti baþkalarý görmeden gizli yapmak,
el Namazý, "Ey Yüce, Büyük ve Arýlarýn Efendisi Ali, bize merhamet et" diyerek bitirmek.
Namazýn sayýsý yine beþtir ve beþ masuma tahsis edilmiþtir. Namazda Mekke´ye dönmek þart deðildir. Öðleye kadar güneþin doðuþ yönüne, öðleden sonra ise batýya doðru yönelinir.
3. Oruç: Oruç, Resulullah´ýn babasý Abdullah b. Abdulmuttalib´in sessizliðini temsil eder. Buna göre Ramazan Abdullah, Kur´an Hz. Muhammed´dir. Ramazan günleri ise, Nusayrilerin kutsal kiþilerini temsil eder.
4. Zekat: Zekatýn manasý dini öðrenmek ve aktarmaktýr. Her aile malî þartlarýna göre, þeyhe para vermek zorundadýr. Bu zekat yerine geçer.
5. Ziyaretler: Ziyaret yerleri çok önemlidir. Buralar beyaza boyanýr ve ayný zamanda ibadet yerleridir. Ziyaret yerleri ya su kenarlarýnda ya da aðaçlýk yerlerdedir. Bu anlayýþlarý eski Fenikelilerden kalan bir inançtýr.
Nusayrilerde, þeyhler tabir edilen din iþlerini organize eden dört ayrý sýnýf vardýr ki, bunlar onlara göre büyük önem arzetmektedir.
Bunlarý da sýrasýyla þöyle sýralayabiliriz;
A- Büyük Þeyh: Ali´nin yeryüzündeki gölgesi durumunda olup, geniþ ve büyük bir otoritesi vardýr. Ýnsanüstü gücü bulunduðuna inanýlýr, bu yüzden büyük itibar görür. Vazifesi, þeyh ve imam adaylarýný seçmektir. Her bölgede ancak bir büyük þeyh bulunur.
B- Þeyh: Cemaatýn manevi önderleri durumunda bulunan þeyhlerin sayýlarý çoktur ve atalarýnýn melekler olduðuna inanýlýr. Melekler onlara hulul etmiþtir. Ahiret aleminde þefaat hakkýna sahiptirler. Merasim ve ziyaretleri idare edip, hastalara dua ederler, onlardan izinsiz doktora bile gidilmez. En güzel ve zengin kýzlarla evlenirler ve evleri herkese açýktýr. Þeyh olabilmek için þeyh ailesinden gelmek þart olduðu gibi geniþ bir kültüre de sahip olmak zorunludur.
C- Nüvvab: Bir nevi þeyh yardýmcýsý durumundadýrlar. Þeyh olabilmeleri büyük þeyhin kararýna baðlýdýr. Bunun için geniþ bir tecrübeden geçmesi gereklidir, þeyh olabileceði kanaatý oluþuðunda bir baþka bölgeye þeyh olarak atanýr.
D- Ýmam: Daha alt tabakadan görevlilerdir.
Nusayriliðe giriþ bir kaç merhaleden oluþmaktadýr. Kadýnlar bu mezhebe giremezler. Erkekler ise mezhebe girmekle yükümlüdürler. Giriþ için, esas þart ana-babanýn Nusayri olmasýdýr. Erkek, saðlýðý yerinde, 8-10 yaþýndan büyük ve ölümle karþý karþýya kalsa bile sýr saklayabilecek kabiliyet ve olgunlukta olmak da Nusayriliðe giriþ için gerekli þartlardandýr.
Nusayriliðe giriþ genel olarak üç merhaleden oluþmaktadýr.
Sýrasýyla bu merhaleleri görmeye çalýþalým;
Birinci merhale: Mezhebe girecek yaþa gelen çocuðu babasý, güvendiði bir nusayriye götürür ve ona tavassut etmesini ister. O þahýs onun manevi babasý haline gelerek onu iyice tanýr. Çocuðun durumu hakkýnda þahitler ve þeyhin huzurunda teminat alýnýr, çocuk eðer sýr verirse öldürülür. Daha sonra o kiþi çocuðun eðitimini saðlar. Müslümanlarýn gözünde iyi bir müslüman intibasý býrakmak için namaz kýlýp, oruç tutmasýna özen göstermesi istenir. Zira bu safhada o çocuk bir nevi ilk imtihandan geçmektedir.
Bu ön hazýrlýk safhasýndan sonra çocuk, "Meþveret Cemiyeti" adý verilen bir toplantýya alýnýr ki, bu toplantý þeyhin veya ileri gelen bir nusayrinin evinde yapýlýr. Çocuk içeri alýnýr ve nefsini alçaltma, itaatkâr olmanýn bir niþanesi olarak, þeyhin ve orada bulunanlarýn ayakkabýlarýný baþýna koyar. Uluhiyyet sembolü olan bir kadeh þarabý içtikten sonra, o, "Abdu´n-Nur" (Nurun kulu) adýný alýr. Bu arada a(ayýn), m(mim), s(sin) harfleri, manalarý anlatýlmadan bir mühür þeklinde tekrar ettirilir, tekrar el ve ayaklar öpülür. Sonunda da bu merasimin ay, gün ve senesi kaydedilir.
Ýkinci merhale: Ýlk merhaleden kýrk gün sonra yapýlan bu toplantýnýn adý "Melik Cemiyeti"dir. Çok zengin ve görkemli bir toplantýdýr. Nakib, çocuða tekrar bir kadeh içki sunar ve a(ayýn), m(mim), s(sin) harflerinin sýrrýný öðreterek bunlarý her gün 500 defa tekrar etmesini emreder. Bu arada "Kitâbül-Mecmu" dan da bazý bölümler kendisine öðretilir.
Üçüncü merhale: Bu ikinciden daha görkemlidir. Nusayriliðe giren çocuk eðer ileri gelen bir aileden veya þeyh ailesinden birisi ise ikinciden yedi ay, eðer halkdan birisi ise dokuz ay sonra icra edilir. Geniþ bir salonda yapýlan bu merasim bir hayli kurallara baðlýdýr. Salonda ortada büyük þeyhi temsilen bir imam oturur, saðýnda nakib, solunda ise necîb vardýr. Bu þekil ayný zamanda a(ayýn), m(mim), s(sin) harflerini yani Ali, Muhammed ve Selman üçlüsünü temsil etmektedir. Nakibin saðýnda da havarileri temsilen on iki kiþi bulunur. Necibin solunda ise yirmi dört kiþi yer almaktadýr. Bu kiþiler Kitabul-Mecmu´un beþ defa tekrar edildiðine þahitlik ederler. Merasimin baþýnda imam tekrar, sýr saklayacaðýna dair söz ister, havariler de onun sözüne þahitlik ederler. Bu sýrada on iki havari önlerindeki on iki bardaktan birer yudum içki alýrlar, aday da alýr ve böylece uluhiyyete erilmiþ olur.
Nusayrilere göre kutsal kabul edilen bayram ve merasimler þunlardýr:
1. Fýtr (Ramazan) 2. Adhâ (Kurban) 3. Gadîr (18 Zilhicce; Hz. Peygamberin Hz. Ali´yi imam tayin ettiðine inanýlan gün) 4. Mubahale (21 Zilhicce, Necranlý Hristiyanlarla Hz. Muhammed arasýndaki lânetleþme olayý) 5. Firaþ (29 Zilhicce; Hz. Peygamberin Medine´ye hicret ettiði gece Hz. Ali´nin O´nun yataðýna yatmasý) 6. Aþüre (10 Muharrem; Nusayrilere göre Hz. Hüseyin, Kerbela´da ölmemiþ, Hz. Ýsa gibi göðe çekilmiþtir). 7. 9 Rebiulevvel (Hz. Ömer´in þehid edildiði gün) 8. 15 Þaban (Selman´ýn ölümü) 9. Nevruz ve Mihrican bayramlarý 10. 24/25 Aralýk gecesi Hz. Ýsa´nýn doðumu ve "son yemek" ayini.
Onlar bayramlarda özellikle uluhiyyetin saðlanmasý için þarap içer ve buhur yakarlar. Onlara göre bu hareket bir uluhiyyet göstergesidir. Zira þarap kutsaldýr.
Nusayriler, burada görüldüðü üzere, kendilerince kutsal kabul ettikleri bir takým bayram ve merasimlere çok baðlýdýrlar ve bunlarý dikkatlice icra ederler. Zira bir çok batýl fýrkada görüldüðü gibi, onlar kendi otorite ve aðýrlýklarýný ancak bu þekildeki resmi ve görkemli merasimlerle ve mensuplarý huzurundaki söz vermelerle saðlamaktadýrlar. Yani bunun ancak ve ancak kollektif þuurla saðlanabileceði kanaatindedirler. Kollektif þuur, bir bakýma oldukça önemli ve zaman zaman da kullanýlmasý lüzumludur. Ancak, bunun bir taassup ve hedef þeklinde kullanýlmasý yanlýþ kanaat ve izlenimlere götürmektedir. Ýslâmda da bir takým merasim ve kollektif þuura götüren vesileler vardýr, fakat bunlarýn hiç birisinde esas itibariyle bir aþýrýlýk gözlenmediði gibi daima itidal tavsiye ve tasvib edilmiþtir. Ayrýca akýl ve mantýk ölçüleri hiç bir þekil ve surette ihmal edilmemiþtir. Önemli olan da budur ve bu tür merasimlere taassup ve ifrat-tefritin karýþmamasýdýr. Ve bu tür merasimlerin hiç bir þekilde hedef ve amaç olarak görülmemesidir.
Nusayrilerin buraya kadar anlatýlan inanýþ, davranýþ, hal ve hareketleri dikkatlice izlenip gözönüne alýndýðýnda, bu mezhebin söz konusu bölgelerde zaman süreci içinde hüküm süren eski dinler ve inanýþlardan, özellikle totemcilikten, Sabiîlik´ten, Mecusîlikten, Musevilik ve Hristiyanlýktan ve ilkel inanýþlardan oldukça büyük oranda etkilendiðini görmek ve müþahede etmek mümkündür. Bu inanýþ biçimi ve tezahürleri ayný zamanda bâtýnilik perdesi ile de örtülerek bir gizlilik içinde, takdim edilmiþtir. Zira, sözü edilen tutarsýz görüþ ve inanç biçimleri ancak bu þekilde idame ettirilebilmiþtir. Dikkat edilirse mezhebe ilk girenden, ilk alýnan söz, sýr saklama hususudur.
Þu ana kadar inançlarýný özetlemeye çalýþtýðýmýz Nusayriler, aslýnda inançlarýný son derece gizli tutarlar. Öyle ki, büyük bir çoðunluðu inançlarýn tamamý ve sýrlarý hakkýnda bilgi sahibi olamazlar. Bu, ancak seçkin bir zümreye aittir. Öðretiler uzun bir üyeliðe kabul süreci içinde öðretilir. Bu, ancak uygun görülen 19 yaþýna basmýþ erkekler için baþlar. Sýrlarýný, baþkalarýna açma korkusuyla kadýnlara öðretmedikleri gibi, kadýnlar ayinlere de katýlamazlar. Üyeliðe kabul töreni masonlarýn üyeliðe kabul törenlerine þaþýrtýcý bir biçimde benzemektedir.
Nusayrilere Fransýz iþgalcileri Eylül 1920´de Alevî ismini verdiler. Böylece Hz. Ali (r.a)´nin ismini kullanarak Ýslamý yýkmak daha kolay olacaktý. Dolayýsýyla o günden bu güne Alevî ismiyle çaðrýlmayý tercih ettiler. Ýran´daki Bahâiler ve Pakistan´daki Kadiyâniler gibi Nusayriler de emperyalistlerin çýkarlarý doðrultusunda kendilerine düþen rolü layýkiyle oynamýþlar ve bu gün Suriye´de bu rollerini oynamaya devam etmektedirler.
Bu gün Suriye bu insanlar tarafýndan idare edilmekte olup, tarih boyunca Müslümanlarý devamlý katletmiþlerdir. Sadece 1982 yýlýnda Hama þehrinde gerçekleþtirdikleri katliamda otuz bin sivil insan þehit olmuþtur.
Sonuç olarak; gerçekte bir mezhep gibi görünmesine raðmen Nusayrilik, ne Hristiyanlýkla, ne Yahudilikle, ne de Ýslam ile ilgisi olmayan; gerek inanç, gerekse ibadet yöntemleriyle ayrý bir din olarak ortaya çýkmaktadýr. Bunlarýn kâfir, müþrik, mülhid olduklarýnda bütün Ehl-i sünnet ve Þia ulemasý ittifak etmiþtir. Hatta Ýbn Teymiyye, bunlarýn kestiklerinin yenilemeyeceðini, kadýnlarýnýn nikâh edilemeyeceðini söyledikten sonra; mürted olduklarýndan Cizye ödemekle hayat hakkýna sahip olamayacaklarýný bildirmektedir.
Nusayrilik bu tepkiyi görmesine raðmen bir ara Lübnan´daki Ýmamiye mezhebi mensuplarý tarafýndan Þiî bir mezhep olarak kabul edildi. Nusayrîler Suriye halkýnýn dörtte biri olmalarýna raðmen 1971´den beri ülke yönetimine hakim olmuþlardýr. Böylelikle yirmi yýldýr bütün ülke diktatör hafýz Esad tarafýndan baský altýnda tutulmaktadýr.
Ynt: Nusayrilik By: reyyan Date: 27 Ekim 2010, 17:55:40
Allah doðru yola sevk etsin hidayet nasip eylesin ne diyelim bu kadar sapýtmýþ bir mezhep mensuplarýna baþka ne denilebilir ki...
Bir de müslümanlarýn yanýnda müslüman gibi görünmeleri münafýklýðýn alameti...
Paylaþým için teþekkürler kardeþim.Selam ve dua ile...
radyobeyan