Nuh suresi By: armi Date: 14 Mart 2010, 16:50:20
NÛH SURESÝ
Kur´an-ý Kerim´in yetmiþ birinci suresi. Yirmi sekiz ayet, iki yüz yirmi bir kelime ve yedi yüz elli harften ibarettir. Mekkî surelerden olup Nahl Suresinden sonra nâzil olmuþtur. Sure, bütünüyle Nûh (a.s)´ýn kýssasýndan bahsettiði iþin bu adý almýþtýr.
Nûh (as), "Ulûl-Azm" peygamberlerin ilkidir. Kendilerine gönderildiði kavim de, Allah´a kulluðu terkedip kendilerine putlar edinerek yeryüzünde fesad çýkartan ilk inþan topluluðudur. Allah Teâlâ insanlar için birer yol gösterici olan peygamberlerinden biri olan Nûh (a.s)´ý kavmine gönderdiðinde, onu yalanlamýþlar, alaya almýþlar ve onunla mücadeleye giriþmiþlerdi. Allah´a isyan edip, Resulünün davetine kulak asmayan bu kavim, ayný zamanda yeryüzünde helâk edilerek cezalandýrýlan ilk kavimdir. Bu cezalandýrma daha sonraki kavimler için bir ibret kaynaðý kýlýnmýþ ve Kur´an-ý Kerim´de teferruatlýca zikredilerek, bununla evvelki kavimlerin helâklerine sebeb olan davranýþlardan kaçýnýlmasý için somut bir uyarýda bulunulmuþtur.
Nûh (a.s), dokuz yüz elli sene kavminin arasýnda kalmýþ ve bu uzun zaman içinde onlarý Allah´ýn gösterdiði yola tabi olmaya çaðýrmýþtý. Onun bitmek tükenmek bilmeyen uzun süreli bu yorucu gayreti, toplumuna kendisini dinletememiþ, onlarý, sürekli uyarýsýný yaptýðý korkunç azaptan kurtaramamýþtý. Sure, Nûh (a.s)´ýn, mal ve mevki sahibi, sapýtmýþ liderlerinin peþinde koþan ve inanýþlarýný onun arzularýna göre ayarlayan inatçý kavmiyle yaptýðý mücadeleleri anlatýyor.
Sureye, Nûh (a.s)´ýn haber verilen acýklý azab gelmeden kavmini doðru yola dönmeleri için uyaran bir peygamber olarak gönderildiði haber verilerek giriliyor: "Biz Nuh´u; "Can yakýcý bir azap gelmeden önce kavmini uyar" diye vahyederek, kavmine peygamber olarak gönderdik (1).
Nûh (a.s) onlarý, Allah´a ibadet, O´nun azabýndan korkma (takva) ve Resule itaate çaðýrmýþtý: "Allah´a kulluk edin O´ndan korkun, bana da itaat edin" (3). Bu çaðrýya uymak için insanoðlunun zamaný sýnýrlýdýr. Allah´ýn ona verdiði mühlet içerisinde tercihini yapmak zorundadýr. Çünkü Allah´ýn takdir ettiði ve dönüþün mümkün olmadýðý an geldiðinde, bunu geciktirmeye hiç kimsenin gücü yetmez! "Muhakkak ki Allah´ýn tayin ettiði vakit geldiði zaman, asla ertelenmez. Keþke bunu bir bilseniz" (4). Ýnsana verilen zamanýn kýsýtlý olduðu ve bir gün bu hayatýn son bulacaðý gerçeði, bilinen bir þey olduðu halde; insanoðlu, büyük bir gaflet içerisinde zamanýný boþ þeylerle ve Allah´a isyanla geçirir. Þeytan bu hayatýn sonlu olduðunu, cezalandýrma ve hesap gününün çok yakýnda gelip çatacaðýný ona unutturur. Ýþte Allah Teâlâ bunu; "Keþke bilseydiniz" ifadesiyle vurgulamaktadýr.
Nûh (a.s), çok uzun bir hayatýn tamamýný bu gerçekleri kavmine kavratabilmek için, yorucu bir faaliyetle geçirmiþti: "Rabbim! Kavmimi gece gündüz yýlmadan imana davet ettim " (5).
Ama sonuçta küçük bir topluluk hariç, kendini hiç kimseye dinletememiþti. Burada, Nûh (a.s) ve ondan sonra gelen bütün peygamberlerin karþýlaþtýklarý inat, alaya alma ve büyüklenerek direnme olayýnýn küfrün ve câhili düþüncenin geleneksel davranýþ biçimi cýlduðu gözler önüne seriliyor. Nûh (a.s), kavminin durumunu Allah Teâlâ´ya þikayet ederken þöyle demektedir: "Doðrusu ben baðýþlaman için onlarý ne zaman imana davet ettimse; onlar, parmaklarýný kulaklarýna týkadýlar, beni görmemek için elbiselerine büründüler, inkârlarýnda ýsrar ettiler ve büyüklendikçe büyüklendiler" (7).
Daha sonra, Nûh (a.s)´ýn kavmini ne þekilde iman´a davet ettiði anlatýlmaktadýr. Bütün peygamberler getirdikleri ilâhî mesajýn hakikatýný akýllarda hiç bir þüpheye yer býrakmayacak bir netlikte açýklamýþ, teblið etmiþlerdir.
Nûh (a.s) da kavmine, Allah´tan getirdiklerini anlayabilecekleri bir dille, akýllarýna hitap eden delillerle teblið etmiþti. Bu teblið esnasýnda kendisine bir hareket stratejisi de tayin etmiþti. Bazý gruplar, Allah´ýn birliðine imana çaðýrýrken; maslahata uygun olarak, teblið faaliyetini gizlice yürütmüþ; açýkça söylenmesi icab eden þeyleri de hiç kimsenin korkutmasýndan çekinmeden toplumun karþýsýna geçip haykýrmýþtý. Nûh (a.s)´ýn böyle bir teblið metodu takip ettiði; "Sonra da onlara, bazan açýktan açýða, bazan da gizliden gizliye hakký teblið ettim" (9) ifadesinden açýkça anlaþýlmaktadýr.
Ýnkâr edip Allah´a savaþ ilan edenler, ahirette þiddetli azaplarla cezalandýrýlacaklarý gibi; bu dünyada da büyük belâlarla karþýlaþacaklardýr. Ýman eden topluluklar ise, ahirette hesapsýz nimetlerle mükâfatlandýrýlacaklarý gibi, bu dünyada da üzerlerine Allah Teâlâ´nýn nimetleri yaðacaktýr. Bu gerçek, Kur´an-ý Kerim´in deðiþik yerlerinde defalarca zikredilmektedir. Bunun içindir ki Nuh (a.s), kavmini Allah´ýn cezalandýrmasýndan korumaya çalýþýrken, iman edip af dilemeleri karþýlýðýnda, Allah tarafýndan nimetlerin bollaþtýrýlmasý ile de mükafatlandýrýlacaklarýný onlara bildirmekte idi:
"Ve þöyle dedim: Rabbinizden baðýþlanmanýzý dileyin; þüphesiz o çok baðýþlayandýr. Size gökten bol bol yaðmur indirsin. Size çok mallar ve oðullar versin, bahçeler baðýþlasýn, ýrmaklar akýtsýn" (10-12).
Nûh (a.s), teblið ettiði þeyin gerçekliðini, insan aklýna hayret verecek ve idrakten aciz býrakacak olan evrenin iþleyiþi ve insanoðlunun yeryüzünde yaradýlýþý mucizelerini gözler önüne sererek anlatmaya çalýþmýþtý. Allah´ýn varlýðýna ve birliðine mutlak anlamda delalet eden hilkat olayý, varlýðýn bütün incelikleri, insan aklýna durgunluk verecek ilâhî bir uslûpla bütün peygamberler tarafýndan gönderildikleri toplumlarýn gözleri önüne serilmiþtir.
Kavmini ilâhî rahmete ulaþtýrmak için her türlü yolu deneyen Nûh (a.s), dokuz yüz elli yýllýk uzun mücadele sonunda kavminin durumundan ümidini kesmiþ ve onlarýn artýk uyduklarý taðutî liderlerinin peþinden kesinlikle ayrýlmayacaklarýný anlamýþtý: Nuh, þöyle dedi: "Rabbim! Kavmim bana isyan etti; malý ve evladý kendisine zarardan baþka bir þey vermeyen kimseye uydu" (21).
Kâfirlerin her zaman yaptýklarý gibi, Nûh (a.s) kavmi de, onun tebliðinin insanlar üzerindeki etkisini engellemek için çeþitli hileli yollara baþvurarak, ona tuzaklar kurdular ve tapýndýklarý putlarý ayakta tutabilmek için her türlü yolu denediler ve bunda da baþarýlý oldular: "Onlar büyük tuzaklar kurdular. Sakýn ilâhlarýnýzý býrakmayýn, "Ved", "Suvâ", "Yaðus", "Yeûk" ve Nesr" gibi putlarýnýzdan vazgeçmeyin dediler" (22-23).
Ýlâhî tebliðe uzun süre kulak týkayýp, onu yok etmek için zalimce yollara baþvuran insanlar, kendileri için açýk tutulan rahmet kapýsýný kaybederler. Artýk, onlarýn Ýslam´ý anlamalarý mümkün deðildir. Allah Teâlâ onlarý iþledikleri büyük zulümler karþýlýðýnda böylece cezalandýrmaktadýr. Nûh (a.s), kavminden ümidini kesince Allah Teâlâ´dan onlarý cezalandýrmasýný istemiþ ve Rabbine þöyle seslenmiþti: Ey Rabbim! Kâfirlerden yeryüzünde dolaþan tek kiþi býrakma!? (26). Kurtuluþa erenler ise Peygambere uyan az bir topluluk idi: Rabbim! Beni, anamý, babamý, evime mümin olarak gireni mümin erkekleri ve kadýnlarý affet. Zalimlerin ise sadece helâkýný artýr" (28).
Ve neticede sapýtmýþ bir topluluðun baþýna gelecek belalardan biri Nûh (a.s) kavmini yeryüzünden silip götürmüþtü. Bunda, sonraki topluluklar için büyük bir ibret vardýr (Nuh (a.s)´ýn teblið mücadelesi ve Tufan hakkýnda bk. Nûh (a.s) mad.).
radyobeyan