Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Niyet By: armi Date: 14 Mart 2010, 16:47:57

NÝYET, NÝYYET





Azim, kasýt, kesin irade; kalbin bir þeyi bilmesi; kalbin bir þeye karar verip, o iþin niçin yapýldýðýný bilmesi anlamýnda bir fýkýh terimi. Çoðulu "niyyât"dýr.

Ýslam´da yapýlan amellerin deðeri niyete göre belirlendiði için, niyetin önemli bir yeri vardýr. Kuran-ý Kerim´de, dua ederken Cenab-ý Hakk´ýn rýzasýný dileyen yoksullarýn bu özelliði þöyle övülür: "Sabah akþam Rabbine, sýrf O´nun rýzasýný dileyerek dua edenleri huzurundan kovma. Sen kafirlere, kâfirler de sana hesap verecek deðildir. Yoksullarý kovarsan, zâlimlerden olursun" (el-En´âm, 7/52).

Kureyþ´in ileri gelenleri, Hz. Peygamber´den yoksullarý yanýndan uzaklaþtýrmasý þartýyla görüþebileceklerini bildirmiþlerdi. Hz. Peygamber de sadece onlar gelmek istediklerinde bunu kabul edebileceðini bildirince bu ayet inmiþ, yoksullar saf niyet ve ihlâslarý sebebiyle Yüce Allah´ýn yardýmýna mazhar olmuþlardýr.

Hz. Ömer (r.a)´den rivayet edilen bir hadiste de þöyle buyurulur: Ameller ancak niyetlere göredir. Herkes için ancak niyet ettiði þey vardýr. Kimin hicreti Allah ve Resulüne ise, onun hicreti Allah ve Resulünedir. Kimin hicreti de dünya veya bir kadýnla evlenmek için ise, onun hicreti de, hicret ettiði þeyedir" (Buhârî, Bed´ül-Vahy, 1, Ýman, 41, Nikâh, 5, Talâk,11, Menâkýbul-Ensar, 45, Itk, 6, Eymân, 23; Müslim, Ýmâre, 155; Ebû Dâvud, 11, Tirmizî, Fazâilül-Cihâd, 16). Ýmam Þâfiî ve diðer bazý âlimler, bu hadisin Ýslam´ýn üçte birini teþkil ettiðini, yine Ýmam Þâfiî´nin; fýkhýn yetmiþ konusunun bu hadis-i þerifle baðlantýlý olduðunu söylediði nakledilir (Sahih-i Müslim Terceme ve Þerhi, A. Davudoðlu, Ýstanbul 1972, IX, 118).

Ebu Dâvud þöyle demiþtir: "Hz. Peygamberden beþyüz bin hadis yazdým. Bunlardan hükümler konusunda dörtbin sekizyüz hadis seçtim. Zühd ve takvâya dair hadislere gelince; onlarý kitabýma almadým. Bir kimseye bunlardan dini için aþaðýdaki dört tanesi yeter: 1) Ameller niyetlere göredir. 2) Helâl ve haram açýklanmýþtýr. 3) Kiþinin kendini ilgilendirmeyen þeyleri býrakmasý müslümanlýðýnýn güzelliðindendir. 4) Sizden biriniz, kendisi için sevip arzu ettiði þeyi mümin kardeþi için de istemedikçe gerçek mümin olamaz hadisleridir" (A. Davudoðlu, a.g.e., IX, 118, 119).

Bazan niyet amelin de önüne geçer. Çeþitli sebeplerle iþlenemeyen amel, niyet sebebiyle sanki iþlenmiþ gibi ecir kazandýrýr. Zeyd b. Sabit (r.a)´ten þöyle dediði rivayet edilmiþtir: "Müminlerden savaþa katýlmayýp oturanlarla, Allah yolunda mallarýyla canlarýyla cihad edenler bir deðildir" (en-Nisâ´, 4/95) ayeti inince, Allah Elçisi bunu yazmamý istedi. Tam bu sýrada bir a´ma olan Abdullah Ýbn Ümmi Mektûm gelerek; "Ey Allah´ýn Resulü cihada gücüm yetseydi, ben de gider düþmanla savaþ yapardým" dedi. Bunun üzerine Cenab-ý Hak ayný ayetin devamýnda; "Özürsüz olarak (savaþa katýlmayýp oturanlar)" istisnasýný indirdi" (Buhârî, Cihad, 31, Tefsîru Sure, 4/18, Tirmizî, Tefsîru Sure, 4/19; Ahmed b. Hanbel, V, 184; Tecrîd-i Sarih Terc., Ankara 1984, s. 294). Buna göre özürleri sebebiyle savaþa katýlamayanlar sýrf niyetleri yüzünden savaþa katýlanlarýn ecrini almaktadýr.

Diðer yandan þehit olmayý samimi olarak isteyen kimsenin, evinde normal yataðýnda ölmesi halinde de þehitler zümresine dahil olacaðý hadis-i þeriflerle sabittir (Müslim, Ýmâre, 156, 157; Ebû Dâvud, Ýstiðfâr, Vitr, 26; Nesâî, Cihâd, 36; Ýbn Mâce, Cihâd, 15; Ahmed b. Hanbel, I, 397).

Niyet-Ýbadet Ýliþkisi:

Hanefilere ve bir rivayette Ýmam Mâlik´e göre abdest ve gusülde niyet farz deðil sünnettir. Delil; abdest ayetinde; Ey iman edenler! Namaza kalkacaðýnýz zaman yüzlerinizi ve dirseklerinizle birlikte ellerinizi yýkayýn. Baþýnýza meshedin. Her iki topuðunuzla birlikte ayaklarýnýzý da (yýkayýn)" (el-Mâide, 5/6) buyurularak abdestin dört farzý belirlenmiþ, niyetten söz edilmemiþtir. Hadislerde de niyetten söz edilmemiþtir. Diðer yandan necâsetten taharet ve setr-i avret gibi namazýn diðer þartlarýnda da, niyetin þart olmayýþýna kýyas yapýlmýþtýr.

Ýmam Þâfiî, Ahmed b. Hanbel ve baþka görüþünde Ýmam Mâlik´e göre ise abdestte niyet farzdýr. Delil; "Ameller niyetlere göredir" hadisi ile namaz ve teyemmümde niyetin farz oluþuna kýyastýr. Ayrýca ibadette ihlâsýn gerçekleþmesi ve abdestin namaz için emredilmiþ olmasý onlarýn dayandýðý delillerdendir (el-Kâsânî, el-Bedâyî´, I,17; Ýbn Âbidîn, Reddül-Muhtâr, I, 98-100; el-Meydânî, el-Lübâb, I,16; Ýbn Rüþd, Bidâyetül-Müctehid, I, 21; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, I, 110 vd.).

Teyemmüm abdestinde niyet farzdýr. Abdestin yerini alan yeni bir temizlik türü olduðu için niyetsiz olarak geçerli olmaz. Ýmam Züfer´e göre, teyemmümde niyet farz deðildir (en-Nisâ´, 4/43; eþ-Þevkânî, Neylül-Evtâr, I, 258; Zeylaî, Nasbu´r-Râye, I, 48).

Namaz konusunda niyet namazýn þartlarýndan olup, Allah rýzasý için ihlâsla namaz kýlmayý dilemek ve hangi namazýn kýlýnacaðýný bilmekten ibarettir. Ýbâdetin âdetten ayrýlmasý ve ihlâsýn gerçekleþmesi için niyet bir farzdýr. Bu da ibadeti yalnýz Allah´a tahsis etmeyi gerektirir. Ayette þöyle buyurulur: "Oysa onlar, yalnýz dini kendisine tahsis ederek... Allah´a ibadet etmekle emrolundular" (el-Beyyine, 98/5). Ameller niyetlere göredir" hadisi de baþka bir delildir. Niyet kalbe ait olmakla birlikte dil ile de söylenmesi daha uygundur. Bu müstehaptýr. Çünkü burada dil kalbe yardýmcý olur. "Niyet ettim bu günkü öðle namazýnýn farzýný kýlmaya" demek gibi. Farz namazýn veya vitir, tilâvet secdesi, adak ve bayram namazlarý gibi vacib bir namazýn niyetinde bu namaz cinsinin belirtilmesi gerekir. Nitekim kaza namazlarýnda da hem vaktin hem de "ilk veya son kazaya kalan" þeklinde günün belirlenmesi gerekir. Meselâ; "Bugünkü Cuma namazýnýn farzýna veya kurban bayramý namazýna niyet ettim" demek gibi. Genel olarak "farz namaza" diye niyet etmek yeterli deðildir. Nâfile namazlarda; "Niyet ettim þu vaktin ilk veya son sünnetini kýlmaya" diye niyet edilir. Bununla birlikte nafilelerde mutlak niyet de yeterlidir. Müekked veya gayri müekked sünnet olduðunu veya rekat sayýsýný tayin etmek gerekmez". Yalnýz teravih namazý için, "Teravih namazýný veya vaktin sünnetini kýlmaya niyet ettim" denilmesi ihtiyata daha uygundur. Diðer yandan namazlarda niyet ile tekbir arasýna, namaza aykýrý bir fasýla girmeksizin, niyetin namaza bitiþik olmasý gerekir. Bu fasýla namazda yapýlmasý uygun olmayan yeme, içme, konuþma gibi iþlerdir. Fakat arada abdest almak, ön safa namaz için yürümek gibi namaza ait bir fasýla olursa bunun zararý bulunmaz (ez-Zühaylî, el-Fýkhul-Ýslâmî ve Edilletuh, I, 611; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Ýslâm Ýlmihali, Ýstanbul 1959, s. 156 vd.; "Namaz" maddesi).

Oruç ister farz, ister kaza veya nafile olsun bütün çeþitlerinde niyet þarttýr. Ýbâdeti âdetten ayýrmak için namazda olduðu gibi oruçta da niyet gerekir. Oruç zimmette borç olan bir oruç ise buna geceden niyet edilmesi ve belirlenmesi gerekir. Ramazan orucunun kazasý, bozulan nafile orucun kazasý ve keffâret oruçlarý gibi. Bu çeþit oruçlara niyetin geceleyin veya en geç ikinci fecrin baþlangýcýnda yapýlmasý þarttýr. Çünkü bu oruçlar için Ýslâm´ýn belirlediði bir gün yoktur. Bu yüzden bunu oruç yükümlüsünün niyetiyle belirlemesi gerekir. Diðer yandan akþamdan böyle bir oruca karar verilmiþ veya bunun için sahura kalkýlmýþ olmasý da niyet yerine geçer. Bazý oruçlara ise geceden niyetlenmek þart deðildir. Ramazan orucu, zamaný belli adak orucu, bütün nâfile oruçlar bu niteliktedir. Bu gibi oruçlara akþam güneþin batýþýndan, ertesi gün, gündüzün yarýsýndan öncesine kadar niyet edilebilir. Fakat güneþin batmasýndan önce veya tam istivâ zamanýnda yahut öðleden sonra akþama kadar hiçbir oruca niyet edilemez. Bu konuda mukîm ile yolcu veya hasta ile saðlam kimse arasýnda bir fark yoktur (el-Kâsânî, el-Bedâyi ; II, 85; Ýbnül-Hümâm, Fethul-Kadir, II, 43-50, 62; eþ-Þürünbülâlî, Merâkil-Felâh, s. 106; el-Meydânî, el-Lübâb, I, 163).

Hz. Peygamber (s.a.s) bir gün Hz. Âiþe´ye þöyle buyurmuþtur: "Yanýnýzda öðle yemeði var mýdýr?" Hz. Âiþe; "Hayýr" diye cevap verince, Allah Elçisi: "O halde ben oruç tutuyorum" buyurdu. (Bu hadisi Dârekutnî rivâyet etmiþ "Ýsnadý sahihtir" demiþtir).

Mâlikîlere göre her çeþit oruca, geçerli olmasý için güneþin batmasý ile fecrin doðuþu arasýnda niyetlenmiþ olmak þarttýr. Þâfiîler´e göre ise yalnýz nafile oruçlara zevalden önceye kadar niyet edilebilir. Diðer oruçlara ise geceden niyet etmek þarttýr (Ýbn Rüþd, Bidâyetül-Müctehid Mýsýr t.y., I, 284; ez-Zühaylî, a.g.e., II, 619, 620; eþ-Þirbînî, Muðnîl-Muhtac, I, 423 vd.)

Niyetin hac ibadetine etkisi haccýn çeþidini belirlemede görülür. Ýfrad, Temettu´ veya Kýran haccý yapacak kimse mikatta ihrama girerken buna uygun olarak niyet eder. Ýhrama girerken mücerred hac için niyet edilmiþse, umre yapýlmaksýzýn yalnýz hac ibadetini ifa etmekle yetinilir. Ýhramda kalýþ Akabe cemresini yapýncaya kadar devam eder. Akabe cemresinden sonra isterse nafile olarak kurban keser, sonra traþ olur ve ihramdan çýkar. Temettü haccý ise; hac aylarýnda, önce umre niyetiyle ihrama girip umreden sonra ihramdan çýkýlmasý, sonra yeniden hac için ihrama girilmesi suretiyle yapýlan hac türüdür. Ayný hac mevsimi içinde umre yaptýktan sonra ihramdan çýkmadan yapýlan hacca da "Kýran haccý" denir. Temettu ve Kýran haccý yapanlara þükür kurbaný kesmek vacib olur (el-Kâsânî, a.g.e., II,167; Ýbnül-Hümâm, a.g.e., II,199 vd., 214, 288-294; ef-Meydânî, a.g.e., I, 192 vd.; ez-Zeylaî, Nasbu´r-Râye, III, 99, 113).

Kurban ibadetinde de niyetin önemi büyüktür. Çünkü bayram günü sýrf fakirlere daðýtmak amacýyla bazý hayvanlar kesilip daðýtýlsa, kurban niyeti olmadýkça sadece sadaka ecri alýnabilir. "Besmele" kasten terkedilerek hayvanýn kesilmesi halinde, etini yemek veya fakirlere yedirmek haramdýr. Kurbanda, Yüce Allah´a ulaþan et veya deriler deðil; niyet, ihlâs ve takvâdýr. Kur´an-ý Kerim´de þöyle buyurulur: Onlarýn ne etleri, ne kanlarý hiç bir zaman Allah´a ulaþmaz. Fakat sizden O´na yalnýz takva ulaþýr" (el-Hacc, 22/37). Kurban´da niyetin þart olmasý, onu âdet gereði hayvan kesmekten ayýrmak içindir. Bu konuda delil yine Ameller niyetlere göredir" hadisidir (Buhârî, Bedül-Vahy, 1; Müslim, Ýmâre, 155).

Ýtikâf yapacak olan kimsenin buna niyet etmesi gerekir. Niyetsiz yapýlacak bir itikaf geçerli olmaz. Adanan bir itikâfta, ayrýca bunun dil ile de ifade edilmesi gerekir (Ýbn Âbidîn, a.g.e., Ýstanbul 1984, II, 440 vd.; ez-Zebîdî, Tecrîd-i Sarih Tercümesi, VI, 323 vd.; Mehmed Zihni, Nimet-i Ýslâm, Ýstanbul 1328, s. 98 vd.; ez-Zühaylî, a.g.e., II, 700 vd.).

Zekâtta da, diðer ibadetlerde olduðu gibi niyet þarttýr. "Ameller niyetlere göredir" hadisi burada da delildir. Nafile sadakadan zekâtý ayýran, niyettir. Zekatý yoksula verirken veya bu amaçla ayýrýrken zekât olduðuna kalben niyet edilmesi yeterlidir. Dil ile söyleme þart deðildir. Bir kimse bir malý yoksula niyetsiz olarak verse, sonradan zekâta niyetlense, eðer bu mal henüz yoksulun elinde mevcutsa niyet geçerli olur. Zekâtta vekilin deðil, mal sahibinin niyeti geçerlidir. Mal sahibinin, malýný yoksula verirken "Bunu niçin veriyorsun?" gibi bir soruya düþünmeksizin "zekât olarak veriyorum" diyebilecek bir halde bulunmasý niyet yerine geçer. Zekâta niyet etmeksizin malýnýn tamamýný tasadduk eden kimseden zekât borcu düþer (el-Kâsânî, a.g.e., II, 40; Ýbnül-Hümâm, a.g.e., I, 493; Ýbn Âbidîn, a.g.e., II, 4, 14-15; el-Meydânî, el-Lübâb, I, 140 vd.).

Niyet, cenaze namazýnýn þartýdýr. Bu niyette ölünün erkek veya kadýn, küçük erkek veya kýz çocuðu olduðu belirtilir. Ýmam olan kimse, Allah Teâlâ´nýn rýzasý için hazýr olan cenaze namazýný kýlmaya ve o cenaze için dua etmeye niyet ederek namaza baþlar. Ayrýca imamlýða niyet etmesi gerekmez. Cemaatten her biri de Allah rýzasý için o cenaze namazýný kýlmaya ve onun için duaya ve imama uymaya niyet eder. Ölü erkek ise: "Þu hazýr erkek cenaze için", "Þu hazýr kadýn cenaze için" diye niyet edilir. Çocuklar için de bu þekilde niyet edilir. Cemaatten biri saðýrlýðý veya sonradan yetiþmesi gibi baþka bir sebepten ötürü cenazenin erkek mi kadýn mý olduðunu anlayamasa; "Üzerine imamýn namaz kýlacaðý ölüye, imam ile birlikte namaz kýlmaya ve dua etmeye" diye niyet eder (Ýbn Abidîn, a.g.e., I, 811; eþ-Þirbînî, Muðnîl-Muhtâc, I, 344; eþ-Þîrâzî, el-Mühezzeb, I,132; Ýbn Rüþd Bidâyetül-Müctehid, I, 235; ez-Zühaylî, a.g.e., II, 399 vd.).

Niyetin Muâmelâta Etkisi: Nikâh akdinin rükün ve þartlarý bulunup, "evlenmek", "zevce olarak kabul etmek", "nikâhlamak" gibi açýk anlam ifade eden sözcüklerle yapýlmasý halinde niyet önemini kaybeder. Hattâ bu konuda þaka iddiasý bile dikkate alýnmaz. Çünkü Allah elçisi:

"Üç þey vardýr ki, ciddisi de ciddi þakasý da ciddidir. Nikâh, talâk ve ric´î talakla boþanýlan kadýna yeniden dönmek" (Ebû Dâvud, Talâk, 9). Ancak Hanefi ve Mâlikîlere göre, temlik ifade eden hibe, atiyye, sadaka, ödül gibi terimlerle akdedilecek bir nikâh; "taraflarýn o anda nikâhlanma niyetinin bulunmasý ve þahitlerin de konuyu evlilik olarak anlamalarý þartýyla" sahih olarak meydana gelir.

"Kendimi sana hibe ettim", "sadaka olarak verdim", "ödül olarak kabul ettim" gibi. Çünkü evlilik akdi diðer akitlerde olduðu gibi taraflarýn karþýlýklý rýzasýna dayanýr, onlarýn rýza ve iradelerine delâlet eden her lâfýzla meydana gelir. Nitekim Kur´an-ý Kerim´de "hibe" lafzý nikâh için kullanýlmýþ (el-Ahzâb, 33/50). Hz. Peygamber (s.a.s) de "temlik" sözcüðünü kullanarak iki sahabeyi evlendirmiþtir (Buhârî, Nikâh, 14, 35, 44, Fazâilü´l-Kur´an, 22, Libâs, 49; Müslim, Nikâh, 76). Burada evlenme niyeti ve merasimin bu amaçla düzenlenmiþ olmasý, onu diðer akitlerden ayýrmaktadýr (Ýbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, II, 346; Ýbn Âbidîn, a.g.e., II, 368 vd.; Ýbn Rüþd, Bidâyetül-Müctehid, II, 168).

Boþanma konusunda, eþin boþamaya delâlet eden açýk sözlerle boþanmasý hâlinde niyete bakýlmaksýzýn boþama meydana gelir. "Seni bir talakla boþadým"; "Seni bir bain talakla boþadým" demek gibi... Bu açýk sözlerin þaka niyetiyle söylenmesi de sonucu deðiþtirmez (Ebû Davud, Talâk, 9). Ancak boþama "kinayeli sözcük" le olmuþsa niyetin bulunmasý gerekir. Kinâyeli sözcük, boþama anlamýnda da baþka anlamda da kullanýlabilen sözcüklerdir. "Çýk git", "Ýddet bekle", "Üçten dokuza þart olsun" gibi. Diðer yandan Hanefi ve Hanbelîlere göre kinâyeli sözcükle boþamada; öfke hali, boþama iþini müzakere hali veya rýza hali söz konusu olursa niyete bakýlmaksýzýn hâkimin boþamaya hükmetme imkâný vardýr. Meselâ; þiddetli geçimsizlik ve münakaþa sýrasýnda eþine; "iddet bekle, "rahmini temizle" gibi sözlerin kullanýlmasý kazâen boþama sayýlýr. Niyet edip etmemesi sonucu deðiþtirmez. Bu durumda koca "talaka niyet etmedim" derse, diyâneten tasdik olunur, yani vicdaný ile baþbaþa býrakýlýr. Yine eþler boþanma iþini müzakere ederken, kadýnýn boþanma istemesi üzerine, kocanýn ona, "iddet bekle" demesi halin delâletinden boþama anlamýna gelir ve kazâen boþama meydana gelir. Boþama iþi müzakere edilmediði ve öfke hali de bulunmadýðý bir sýrada koca hem boþamaya hem de baþka anlama gelebilen bir sözle boþamasý hafinde niyet olmaksýzýn talak meydana gelmez. Koca; "Ben bu sözümle boþamayý kasdetmedim" derse yeminiyle tasdik edilir. Þafii ve Mâlikî´lere göre ise bütün kinâî lafýzlarla boþamada niyet þarttýr. Burada müzakere veya öfke hafi gibi "lafzýn kullanýldýðý sýrada karý-kocanýn özel durumu karinesi"ne itibar edilmez. Koca, "talak kasdetmediðini" söylerse yeminiyle tasdik olunur. Ancak yeminden kaçýnýrsa boþamaya hükmedilir (Ýbn Âbidîn, a.g.e., II, 594; el-Meydânî, el-Lübâb, III, 41; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, VII, 237; eþ-Þirbînî, Muðnîl-Muhtâc, III, 280).

Alýþ-veriþlerde niyet icap ve kabul iradesinin açýklanmasýyla ortaya konur. Ýcâp ve kabulde söze deðil anlama itibar edilir. Temlik veya temellûk ifade eden sözcüðün taraflarca hangi anlamda kullanýldýðý araþtýrýlýr ve ona göre sonuca varýlýr. Meselâ; bir kimse diðerine "bunu sana yüz bin lira karþýlýðýnda hibe ettim" dese, alýcý da kabul edince "hibe" deðil, "satýþ" meydana gelir. Ancak, önce sözcük ve anlamý birlikte alýnýr, sözcükle anlam uyuþmazsa anlamý esas alýnýr. Hz. Peygamber, "Ameller niyetlere göredir" buyurmuþtur. Mecelledeki; "Bir iþten maksat ne ise hüküm ona göredir" (Madde, 2), "Ukûd´da itibar makâsýd ve meânîyedir, elfâz ve mebâniye deðildir" (Madde, 3) kaideleri bu prensibin kanun metni halini almýþ ifadeleridir.

Kiþinin zor karþýsýnda niyetinden farklý irade beyanýnda bulunmasý halinde Hanefilere göre satým akdinde ihtiyarýn olup, rýzanýn bulunmamasý, akdi fasit kýlar. Eksik kalan bu rýza ikrah kalktýktan sonra tamamlanýrsa, akit sýhhat kazanýr. Ýmam Züfer´e (ö. 158/775) göre ise böyle bir satým akdi, zorlananýn korkutma kalktýktan sonra vereceði icâzete baðlý olarak sahihtir. Yani "mevkûf satým akdi" sayýlýr (es-Serahsî, el-Mebsût, XXlV, 145 vd.; Ýbn Âbidîn, a.g.e., Beyrut, t.y., IV, 4; ez-Zuhaylî, el-Fýkhul-Ýslâmî fî Uslûbihil-Cedîd, Dýmaþk t.y., I, 170). Þâfiî ve Hanbelîlere göre ise, ikrah halinde hür iradeler teþekkül etmediði için akit geçersizdir. Çünkü Allah elçisi: "Ümmetimden hata, unutma ve üzerine zorlandýklarý þeyin hükmü kaldýrýlmýþtýr" (Ýbn Mâce, Talâk, 16).

Bazan alýþ-veriþte irade ve beyan arasýndaki uyumsuzluk taraflarýn rýzasý ile bilerek meydana getirilir. Buna "muvazaalý akit" denir. Böyle bir akit, üçüncü kiþileri yanýltmak için yapýlýr. Baþkasýna kefil olan kimse, icra memurlarýndan kurtulmak için, otomobilini bir arkadaþýna "âriyet" olarak býrakýp, resmî yolla "satýþ akdi" yapmýþ olsa; Ebû Hanîfe ve Ýmam Þâfiî´ye göre, dýþa karþý açýkça yapýlan satým akdi geçerli olur. Çünkü temyiz gücü bulunan ehliyetli kiþinin yapacaðý akit, sahihe hamledilir. Ebû Yusuf ve Ýmam Muhammed´e göre ise, gerçek irade ve niyetlerine uygun olan gizli "hibe sözleþmesi" geçerli kabul edilir (es-Serahsî, a.g.e., XXlV, 122; el-Mevsýlî, el-Ýhtiyâr, Kahire t.y., II, 21; Hamdi Döndüren, Ýslâm Hukukuna Göre Alým-Satýmda Kâr Hadleri, Balýkesir 1984, s. 51-67).

Ýslâm Ceza Hukukunda Niyetin Yeri:

Ceza hukukunda suça verilecek ceza veya suçun niteliðini belirlemede kasýt ve niyet, önemli unsurlardýr. Câninin suçu iþlemeyi kastederek silâh, býçak, kasatura gibi öldürücü alet kullanmasý hâlinde suç kasden-amden iþlenmiþ olur. Yine suçun kasýt olmakla birlikte her zaman öldürücü olmayan baston, sopa ve vurma gibi bir yolla iþlenmesi halinde þibh-i amd yoluyla iþlenmiþ sayýlýr. Kasýt olmaksýzýn ava atýþ yapýp, yanlýþlýkla bir insanýn ölümüne sebep olmada ise "hata yoluyla" suç iþleme söz konusu olur. Burada âkileye * diyet, suçu iþleyene de keffâret cezasý uygulanýr (el-Kâsânî, a.g.e. VII, 233 vd.; Zeylâî, Tebvînü´l-Hakâik, VI, 97; eþ-Þirbînî, a.k.?., II, 4).

Bir suçun zorlanarak iþlenmesi halinde suç iþleme kastýnýn bulunmamasý sebebiyle, bazý durumlarda ceza zorlayana uygulanýr. Meselâ; zorla ýrzýna geçilen kadýna zina cezasý uygulanmaz. Yanlýþlýkla baþkasýnýn malýný telef eden bunu tazminle yükümlüdür Hata ile yaralamalarda kýsas deðil tazminat cezasý uygulanýr. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: "Þüphesiz Allah, ümmetimden hata, unutma ve yapmaya zorlandýklarý þeyin hükmünü kaldýrmýþtýr" (Buhârî, Talâk, II, Ýlm, 44; Ýbn Mâce, Talâk, 16-20). "Üç kiþiden kalem kaldýrýlmýþtýr, erginlik çaðýna kadar çocuktan, iyileþinceye kadar akýl hastasýndan ve uyanýncaya kadar uyuyandan " (Buhârî, Hudûd, 22, Talâk, 11 ; Ebû Dâvud, Hudûd, l).


radyobeyan