Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Niyabet By: armi Date: 14 Mart 2010, 16:43:11

NÝYÂBET




Birinin yerine geçme, vekillik. Hükümdar ile yönetilen yerlerde, hükümdarlýk makamýnýn boþalmasý veya hükümdarlarýn küçük yaþta olmasý veyahut hastalýk gibi sebepler dolayýsýyla hükümdarlýk görevinin baþka birisi veya seçilen bir meclis heyeti tarafýndan görülmesi anlamýnda "niyâbet" tabiri kullanýlmaktadýr. Kýsaca "herhangi bir görevde baþkasýna vekâlet etmek" demek olan "niyâbet", pek çok devlette makam ismi olmuþtur. "Niyâbet-i Saltanat" adýyla bir makama Büyük Selçuklularda rastlanmamakta ise de, Anadolu Selçuklularýnda bu makam görülmektedir. Anadolu Selçuklularý´nýn bunu Eyyûbîler´den almýþ olmalarý muhtemeldir. Bu makamda bulunan kiþiye "Nâib-i saltanat" adý veriliyordu. Bu nâibin görevi, hükümdarýn devlet merkezinde bulunmadýðý durumlarda ona ait devlet iþlerine bakmak idi. Saltanat nâiblerinin alâmeti olarak kendilerine altýn kýlýç verilirdi (Ý.Hakký Uzunçarþýlý, Osmanlý Devleti Teþkilâtýna Medhal, Ankara 1984, s. 93).

Ayný dönemde Anadolu Selçuklularýnda "Niyâbet-i Hazret" adýyla diðer bir niyâbet makamý vardý. Anadolu Selçuklularý, Moðollarýn egemenliðine girdikten sonra Konya´da Selçuklu Sultaný´nýn nâibinden baþka Moðollarýn da orada bulunmasý gerekli görülmüþtü. Bu Moðol nâibi, ülkedeki bütün geliþmelerden Moðol Kaðaný´ný haberdar ederdi.

Memlûklülerde ve Anadolu Selçuklularýnda olduðu gibi Ýlhanlýlarda da "Niyâbet-i Saltanat" makamý vardý ki, derecesi vezirle eþit, hattâ bazý hallerde ondan üstün idi. Nâib-i saltanat olacak kiþinin ehliyetli, dürüst, güvenilir ve âdil olmasý baþlýca þartlardandý. Bu kiþinin görevleri arasýnda, hiç kimseye zulüm etmemek, devlet düzeninin saðlanmasýna çalýþmak, ülkedeki bütün olaylardan haberdar olarak vezirlerle beraber meselelere çözümler bulmak sayýlabilir (Uzunçarþýlý, a.g.e., s. 207).

Memlûklülerde sultanýn vekili olarak iþ gören bu nâiblere "Nâib-i Kâfil", "Nâibü´l-Hazre", "Kâfilü´l-Memâliki´l-Ýslâmiyye" gibi adlar verilmiþtir. Vezâret makamýna ait salâhiyet alýnarak bu niyâbet vazifesi ihdas edilmiþtir. Ýlk defa bu "Niyâbet-i Saltanat´´ makamýný ortaya çýkaran, birinci Memlûklü hükümdarý Melik Muiz Aybek idi. Memlûklülerde nâibler âdeta ikinci bir sultandý. Büyük imtiyazlara sahipti. Üstlendikleri görev itibariyle bu nâibler, Osmanlýlardaki vezir-i â´zama benzemekteydi (Uzunçarþýlý, a.g.e., s. 349).

Osmanlýlarda "nâib-i saltanat", saltanat vekili manâsýnda sadrazamlar hakkýnda kullanýlýrdý ki, padiþahýn vekili demekti.

Osmanlýlarda nâiblik (niyâbet) müessesesi bu anlamda uzun süre devam ettikten sonra, Cumhuriyet devrinde þer´î mahkemelerin ortadan kaldýrýlmasýyla bunlar da ortadan kalktý. Ayný zamanda bu tabir Osmanlýlarda baþka anlamlarý da taþýyordu. Meselâ, namazlarda imâmet þer´an sultana ait idi. Ancak onun izni ile bu görev imam tarafýndan yapýldýðý için, imam bu durumda sultanýn nâibi kabul ediliyordu (C.B., Nâib" mad., ÝA., IX, 51).

Öte yandan, kazasker veya kadýya vekâleten þer´î iþ ve davalarýn nâib sýfatýyla görülmesi anlamýnda da "niyâbet" kelimesi kullanýlmaktaydý. (Ayrýca "Nâib" maddesine bakýnýz).


radyobeyan