Nesh By: armi Date: 14 Mart 2010, 16:26:28
NESH
Ýzale, bertaraf, ibtal ve yok etme; izale edilen þeyin yerine baþka birinin konulmasý veya konulmamasý, nakletme, kaldýrma, hükümsüz kýlma, istinsah etme, deðiþtirme, tahvil etme (nesha) fiilinin mastarýdýr. Nesh kelimesinin bu manâlardan hangisinde hakikat, hangilerinde mecaz olduðu konusu ihtilaflýdýr. Bazý ilim adamlarý "izale ve iptal etme" manâsýnda hakikat, diðerlerinde mecaz olduðunu söylemektedirler.
Istýlah âlimlerince nesh deðiþik þekillerde tarif edilmiþtir. Neshin, ýstýlâhî tariflerinin ortak noktalarý alýnmak suretiyle þu þekilde tarifi mümkündür: "Nesh, þer´î bir delil ile sabit þer´î ve fer´î bir hükmün daha sonra gelen yeni þer´î bir delille kaldýrýlmasý, ilgasý, tebdil ve taðyîr edilmesidir." Bu þekilde kendinden önceki hükmü kaldýran delile "nâsih", hükmü kaldýrýlan delile de "mensûh" denilir.
Neshin caiz olup olmadýðý ve vukûu konusunda Ýslam alimleri arasýnda deðiþik görüþler vardýr.
Sadece Kur´an-ý Kerim´le kayýtlý olmaksýzýn neshin caiz olup olmadýðý konusu muhtelif din mensuplarý ve Ýslâm âlimleri arasýnda ihtilâflý konulardandýr. Bu ihtilâf önce caiz olup olmadýðý, sonra da caiz ise vuku bulup bulmamasý hususundadýr. Nihayet son bir ihtilâf konusu da bunun Ýslâm þeriatinde olup olmadýðýdýr.
Bu husustaki tartýþmalarý:
a) Nesh, aklen ve naklen mümkün müdür?
b) Þayet caiz ise bilfiil vukubulmuþ mudur?
c) Ýslâm´da, yani Kur´an ve Sünnette nesh caiz midir?
d) Þayet Ýslâm´da nesh caiz ise vukubulmuþ mudur?
e) Ýslâm´da nesh caiz ve vukubulmuþsa nerelerdedir? þeklinde maddeleþtirmek mümkündür.
Nesh konusunda ihtilâf edenler bu sorularýn cevabýný vermeye çalýþmýþlar ve her bir görüþ sahibi delillendirmek suretiyle bu sorulara müsbet veya menfî cevaplar vermeye baþlamýþlardýr.
Müslüman âlimlerin cumhuru neshin hem eski þeriatlerde, hem de Ýslâm´da caiz ve vaki olduðunu kabul etmiþlerdir.
Neshin en þiddetli karþýtlarý yahudilerdir. Zira yahudi âlimleri, neshi kabul ettikleri takdirde bunun, kendi þeriatlerinin neshedilmiþ olduðu neticesine varacaðýný çok iyi anlamýþ durumundaydýlar. Bu yüzden nesh konusu gündeme gelince buna þiddetle karþý çýkmýþlardýr.
Bunun yanýnda daha Ýslâm´ýn ilk intiþarý yýllarýnda müþrikler neshi Ýslâm için bir kusur olarak görmüþler ve "Görmüyor musunuz, Muhammed ashabýna dün emrettiðini bugün deðiþtiriyor; bugün yapýlmasýný emrettiði bir þeyi yarýn kaldýrýyor!" diyerek Ýslâm ile alay etme yolunu tutmuþlardý.
Hz. Peygamber (s.a.s) Ýslâm´ýn, eski þerîatleri kaldýrdýðýný ve hükümsüz býraktýðýný ilân ettiði zaman yahudiler kendi dinlerinin kýyamete kadar bâkî kalacaðý ve Hz. Muhammed´in getirmiþ olduðu dinin kendi dinlerini neshedemeyeceðini ileri sürerek neshe karþý çýktýlar.
Hz. Peygamber´in ashabý ve Tâbiûn içinde nesh aleyhinde konuþan, onun aklen ve naklen caiz olup olmadýðý konularýnda gerek müsbet, gerekse menfi fikir ileri sürenlere rastlamýyoruz. Diðer taraftan neshin aklen ve naklen caiz olup olmadýðý konularýnda müslümanlar arasýnda yine herhangi bir görüþ ayrýlýðý görülmemektedir. Ancak, neshin nerelerde olup olamayacaðý, Kur´an ve hadiste nerelerde nesh meydana geldiðinde bazý ihtilâflar mevcuttur.
Kur´an-ý Kerim´de neshin caiz olmadýðýný ilk ileri süren, Mu´tezile âlimlerinden olan Ebû Müslim Muhammed Ýbn Bahr el-Isfahânî (öl. 322/934)´dir. Daha sonra gelen Hindistanlý âlim Þah Veliyyullah Dihlevî (öl. 1176/1762) de Ebu Müslim´in þüphelerine dayanarak bu hususta birtakým iddialar ortaya atmýþ ve Kur´an´da neshin olamayacaðýný, mensuh sayýlan ayetlerin aslýnda mensuh olmayýp muhkem olduklarýný, bazýlarýnda tahsis veya te´lifin mümkün olduðunu ileri sürmüþtür.
Son zamanlarda Mýsýr´ýn tanýnmýþ alimlerinden Dr. Muhammed Tevfik Sýdký da Kur´an-ý Kerim´de neshin vukuunu þiddetle reddedenler arasýndadýr. 1906 senesinde el-Menâr dergisinde neþrettiði "en-Nâsih vel-Mensûh" adlý makalesinde bu nazariyesini geniþ bir þekilde ve müdellel olarak izah etmiþtir. Türkiye´de "Tanrý Buyruðu" adlý Kur´an-ý Kerim mealinin müellifi Ömer Rýza Doðrul da bu nazariyeyi destekleyenlerdendir. Günümüzde de bazý ilim adamlarý ayný nazariyeyi benimsemiþ görünmekte ve Kur´an-ý Kerim´de neshi kabul etmemektedirler.
Neshin caiz olduðu görüþünde olanlar bunu, Kur´an-ý Kerim´deki þu ayetlerle delillendirmektedirler:
1) "Biz, bir ayeti ondan daha iyisini veya onun gibisini getirmeden neshetmeyiz veya unutturmayýz" (el-Bakara, 2/106).
2) "Biz bir ayeti diðer bir ayetin yerine tebdil ettiðimiz, deðiþtirdiðimiz zaman -Allah ne indireceðini en iyi bilir- derler ki: Sen yalnýz bir müfterisin. Hayýr onlarýn pek çoðu bilmezler" (en-Nahl, 16/101).
3) "Yahudilerin zulümleri onlarýn birçoðunu Allah yolundan alýkoymalarý, nehyedilmelerine raðmen faiz almalarý, halkýn mallarýný haksýz yere yemeleri sebebiyledir ki Biz, (evvelce) kendilerine helâl kýlýnan temiz ve güzel þeyleri onlara haram kýldýk" (en-Nisâ, 4/160-161).
4) "Ayetlerimiz onlara apaçýk deliller olarak okunduðu zaman bize kavuþmayý ummayanlar. "Ya bize bundan baþka bir Kur´an getir, yahud onu deðiþtir" dediler. De ki: "Onu kendiliðimden deðiþtirmem benim için olmayacak þeydir. Ben, bana vahyolunagelenden baþkasýna tâbi olmam. Eðer Rabbime isyan edersem þüphesiz büyük günün azabýndan korkarým" (Yunus, 10/15).
5) (Ey Habibim) Biz seni okutacaðýz da sen asla unutmayacaksýn. Ancak Allah´ýn dilediði müstesna. Çünkü O âþikârý da bilir, gizliyi de" (el-Âlâ, 87/6-7).
Neshin Kur´an-ý Kerim´de olmadýðýný iddia edenler bu ayetlerin neshin Kur´an´da vukuuna deðil de neshin aklen caiz olduðuna delil kabul, eder veya bu neshi geçmiþ þeriatlere tahsis ederler.(Bu ayetlerin neshe delalet vecihleri ve bunlar üzerindeki tartýþmalar hakkýnda geniþ bilgi için bk. Ali Hasen el-Arîd, Fethul-Mennân, s. 85-124).
Aralarýnda meþhur müfessirlerin de bulunduðu ve müslüman âlimlerin ekseriyetinin sahip olduðu görüþ, neshin cevazý ve vukuudur. Bunlara göre Kur´an-ý Kerim, kendisinden evvel indirilmiþ semâvî kitaplarý neshettiði gibi yeni kurulmaya baþlanan Ýslâm toplumunun inkiþaf ve tekâmülü icabý emir ve yasaklarý ihtiva eden bazý ayetlerin hükümlerinin sonradan kaldýrýlmasýndan daha tabii ne olabilir? Kaldý ki nesh keyfiyeti, ebedî olan akîdelere dokunmayýp sadece ahkâmdaki emir ve yasaklara inhisar etmektedir. Ayný zamanda bu deðiþtirme müminlerin, dinî vecibelerini daha kolay ve pratik bir þekle sokma maksadýyla meydana gelmiþtir. Bu yüzden nesh keyfiyetini Allah Teâlâ´ya yakýþtýrmamak gibi bir düþüncenin temeli yoktur. Zira bu nesh keyfiyeti Allah Teâlâ´ya nazaran deðil, kullara nazarandýr.
Nesh konusunda ittifak halinde olan Ýslâm âlimleri nâsih ve mensûh hakkýnda ihtilâf etmiþlerdir. Nâsih hakkýnda ihtilâflarý daha ziyade hadislerin Kur´an ayetlerini nesh edip edemeyeceði konusundadýr. Ýmam Þâfiî´nin de içlerinde bulunduðu bir grup müctehid, Kur´an ayetini ancak yine bir Kur´an ayetinin neshedebileceði görüþündedirler. Bunlara göre mütevatir de olsa bir hadis herhangi bir Kur´an ayetini neshedemez.
Diðer bir kýsým âlimler ise Necm Suresinin 4 ve 5. ayetlerinde: "O, kendi arzusuna göre konuþmaz. O´nun sözü kendisine gelen vahyden baþka birþey deðildir" buyurulmasýný delil göstererek Hz. Peygamber´in sözlerinin de nihayet vahye müstenid olduðunu, lafzý Hz. Peygamber´e, manâsý Allah Teâlâ´ya ait kudsî hadislerin bulunduðunu, dolayýsýyla bunlarýn da birer vahy olduðunu göz önünde bulundurarak Hz. Peygamber´in sözlerinin Kur´an ayetini neshedebileceðini ileri sürmüþlerdir. Yalnýz burada bir þart ileri sürülmektedir ki buna göre Kur´an ayetini neshedebilecek hadisin Hz. Peygamber´in þahsî ictihadýna dayanmamasý gerekir. Allah Resulünün bizzat kendi ictihadý olduðunu belirttiði söz ve sünneti Kur´an ayetini neshedemez (Bu görüþü Ýbn Habîb en-Neysâbûrî tefsirinde naklediyor, bk. Suyutî, el-Ýtkân, II, 21.)
Neshin Türleri Usûl âlimleri neshi, deðiþik bakýþ açýlarýndan bazý türlere ayýrmýþlardýr:
1) Kur´an´ýn Kur´an´la neshi: Buna Bakara 180. ayetinin Nisâ 11. ayeti ile neshi misal olarak gösterilebilir.
2) Kur´an´ýn Sünnetle neshi: Ýmam Mâlik, Ebu Hanife´nin öðrencileri ve cumhuru mütekellimîn bu tür neshin caiz olduðu görüþündedirler. Ýki görüþünden birinde Ýmam Þâfiî ile Ýmam Ahmed, Ýbn Hanbel ve Zahirilerin çoðu da bu tür neshin caiz olmadýðý görüþündedirler. Sünnetin Kur´an´ý neshini caiz görenler buna Bakara Suresinin 180 ayetinin "Varise vasýyyet yoktur" (Buhârî, Vasâyâ, 6; Ebu Davud, Vasâyâ, 6; Buyu´, 88; Tirmîzi, Vasaya, 5) hadisi ile mensuh olduðunu söylemektedirler.
3) Sünnetin Kur´an´la neshi: Hz. Peygamber´in kendi re´yi ile Mekke-i Mükerreme´de Beytul-Makdis´e doðru namaz kýlarken daha sonralarý bunun el-Bakara 144. ayeti ile neshedilip kýblenin Kabeye çevrilmesi örnek gösterilebilir.
4) Sünnetin Sünnetle neshi: Meselâ Hz. Peygamber, önce kabir ziyaretini yasaklamýþken daha sonra "Size kabir ziyaretini yasaklamýþtým, þimdi artýk onlarý ziyaret ediniz" (Müslim, Cenâiz, 106; Nesâî, Cenâiz, 100) hadisi ile buna izin vermiþtir.
Kur´an-ý Kerim´de nesh de kendi içinde dörde ayrýlýr:
1) Kýraat ve hükmün birlikte neshedilmesi: Bu tür neshin caiz olduðu görüþünde olanlar azdýr. Bunu caiz görenler Hz. Âiþe´den nakledilen "Süt kardeþliðinin (Radâ´) tesbitinde beþ emmenin yeterli olacaðýna dair olan ayetin daha sonra on emme ile sabit olacaðýna dair ayetle neshedilmesi?ni örnek gösterirler. Geçmiþ þerîatlerin neshi de bu kýsma dahildir. Çünkü o þeriatlerin kitaplarýnýn da hem tilâvetleri, hem hükümleri neshedilmiþtir" (el-Kâfiyecî, Kitâbu´t-Teysîrfý Kavâidi Ýlmi´t-Tefsîr, tercüme ve neþr: Ýsmail Cerrahoðlu, Ankara 1974, s. 75-76).
2) Hükmün neshedilip tilâvetinin býrakýlmasý: Bu tür neshin ilki kýbleye dair olanýdýr. Bunda el-Bakara 115. ayeti, ayný surenin 144. ve 149. ayetleri ile neshedilmiþtir.
3) Tilâvetin neshedilip hükmün yerinde kalmasý: Bu tür neshe de ihtiyar ve evli zânîlerin recmedilmeleri hakkýndaki ayet misal olarak verilmektedir. Bu konudaki nesh Ýbn Hýbbân´ýn sahihindeki Ubeyy Ýbn Ka´b´dan rivayet edilen bir hadis-i þerife dayandýrýlmaktadýr (ez-Zerkeþî, el-Burhân fý Ulûmi´l-Kur´ân, Mýsýr 1972, II, 35-37). Ebu Ca´fer en-Nehhâs, Muhammed Hudarî Bey, Dr. Muhammed Suad ve Dr. Mustafa Zeyd gibi âlimler bu tür neshi kabul etmemektedir (Ali Hasen el-Arîd, Fethul-Mennân, s. 223-230).
4) Hükmün vasfýnýn neshedilmesi: Bu bir nesh olmayýp aslýnda meþhur bir haberle nass üzerinde bir ziyadeliktir.
Neshi Bilmenin Yollarý Nâsih ve mensûh ancak þu üç þekilden biri ile bilinebilir:
1) Nâsih ve mensûh delillerin nüzûl veya vürûd zamanlarýnýn bitinmesi. Bu da delilin kendi ibaresinde mevcut bir ifadeden, ya Sahabeden, iki delilden birinin diðerinden daha sonra nazil veya varid olduðuna dair gelen sarîh bir haberden, ya da herhangi bir asýrda iki delilden birinin diðerinden muahhar olduðuna dair vaki olan icmadan anlaþýlabilir. Dolayýsýyla zaman itibariyle muahhar olan delil ötekini neshetmiþtir.
2) Nâsih olan delilde, daha önceki bir delilin hükmünü neshettiðine dair açýk ifade bulunmasý.
3) Sahabeden "Þu veya þu ayet veya hadis, þu ayet veya hadisi neshetmiþtir" diye açýk ve kat´î bir rivayetin bulunmasý.
Bunlar bilinmeden veya bu bilgiler olmaksýzýn bir müfessirin veya bir müctehidin re´y veya sözüne dayanýlarak veya Mushaftaki sýralarýna bakýlarak ayetlerin nâsih veya mensûh olduklarýna hükmedilemez (Suyûtî el-Ýtkân, II, 24; ez-Zerkânî, Menâhilul-Ýrfân, II, 209-210).
Kur´an-ý Kerim´de neshin caiz olduðu görüþündeki âlimlerin en zayýf tarafý Kur´an-ý Kerim´de ne kadar mensûh ayet olduðu konusunda ve hangi ayetlerin mensûh olduðunda ittifak edememiþ olmalarýdýr. Mensûh ayetlerin beþ yüz civarýnda olduðunu söyleyenler yanýnda bunlarý dörde kadar indirenler de vardýr. Meselâ; Abdurrahman Ýbn Ali Ýbnul-Cevzî (öl. 597/1201) mensûh ayetlerin sayýsýný 274 olarak verirken, Hibetullah Ýbn Selâme (öl. 410/1019) 235, Muhammed Ýbn Hazm (öl. 456/1064) 214, Ebu Ca´fer en-Nehhâs (öl. 338/949) 138, Abdülkadir el-Baðdâdî 66 olarak vermektedir. Ancak müteahhir birçok âlim Celâluddin es-Suyûtî´nin vermiþ olduðu 22 sayýsýný aynen naklederken, Abdülazîm ez-Zerkânî bunlar üzerinde yaptýðý deðerlendirmeler neticesi bir kýsmýnýn nesh olmadan aralarýnýn te´lif edilebileceðini söyler ve mensûh ayetlerin sayýsýný ancak yedi olarak gösterir (Menâhilul Ýrfân fi Ulümil-Kur´an, Kahire 1943, II, 256-269). Muhammed Suâd Celâl de mensûh ayetlerin sadece dört olduðunu iddia eder (Ali Hasen el-Arîd, Fethul-Mennân, s. 243-245). Ýmam Suyûtî´ye göre ise sadece: el-Bakara, 115, 180,183,184, 217, 240, 482, Âl-i Ýmran, 102, en-Nisâ, 8, 15-16, 53, el-Mâide, 2, 42, 106, el-Enfâl, 65, en-Nûr, 3, 58, et-Tevbe, 41, el-Ahzâb, 52, el-Mücâdele, 12, el-Mümtehine, I 1 ve Müzzemmil, 2-4. ayetleri olmak üzere 22 ayet mensûhtur (Suyûtî, el-Ýtkân, II, 22-23).
Kur´an´da neshi kabul edenlerin, hepsinin mensuh olduðunda ittifak ettikleri dört ayet: en-Nisâ 15-16, el-Enfâl 65, el-Mücâdele 12 ve el-Müzzemmil 2-4 ayetleridir.
Nesh konusu, tefsir usûlüne dair bütün eserlerde öncelikli olarak iþlenmiþ, ihtilâflar, deliller geniþ bir þekilde anlatýlmýþ olmasý yanýnda sýrf bu konuya tahsis edilen eserler de kaleme alýnmýþtýr. Katâde Ýbn Diâme (öl. 118/736), Ebu Ubeyd el-Kâsým Ýbn Sellâm (öl. 223/838), Ebu Cafer en-Nehhâs, Hibetullâh Ýbn Selâme, Ýbnul-Cevzi, Mekkî Ýbn Ebî Tâlib (öl. 313/925) ve Celâluddîn es Suyûtî (öl. 911/1505) gibi âlimler bu konuda müstakil eser yazanlarýn sadece bazýlarýdýr.
Nesh konusunda söylenecek en ihtiyatlý söz, herhalde, neshin geçmiþ þeriatlere tahsisi olmalýdýr. Kur´an-ý Kerim´de bir neshten bahsetmek ise aslýnda Kur´an-ý Kerim´i daraltmak ve belki de ileri ki yüzyýllarda uygulama þartlarý tahakkuk edecek birtakým hükümleri Kur´an´dan çýkarmak neticesine müncer olacaktýr ki, ne kadar âlim olursa olsun kimsenin buna hakký yoktur.
radyobeyan