Nesefi By: armi Date: 14 Mart 2010, 16:24:52
NESEFÎ
Meþhur Hanefi fýkýh, kelam ve tefsir alimi.
Mâverâünnehir bölgesinin yetiþtirdiði seçkin âlimlerden Hâfýzuddîn Ebul-Berekât Abdullah Ýbn Ahmed en-Nesefi (öl. Aðustos 1310). Özbekistan´ýn türkçe adýyla "Karþý" diye bilinen Nesef þehrinde dünyaya gelmiþ ve orada yetiþmiþtir. Nesef þehrinin bulunduðu bölgeye "Soðd" adý verilmektedir. Nesefi´nin doðum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Birçok eserinin Ýslâm âleminde meþhur ve yaygýn olmasý, medreselerde asýrlar boyu okutulmuþ olmasý yanýnda hayatý, tahsili ve yetiþmesi hakkýnda da yeterli bilgi bulunmamaktadýr. Ancak yazdýðý eserlere bakarak onun, Fýkýh, Usûl-i fýkýh, Kelam (Usûlu´d-dîn), Hadis ve Tefsir´de çok iyi tahsil gördüðünü söylemek mümkündür.
Fýkýh´ta hocalarý Bedruddîn Hâherzâde (öl. 651/1253) ve Hamîduddîn ed-Darîr Ali Ýbn Muhammed el-Buhârî (öl. 666/1267-1268)´dir. Ayrýca Þemsul-Eimme Muhammed Ýbn Abdüssettâr el-Kerderî´den de ders almýþtýr.
Tahsilini bitirdikten sonra muhtelif þehirlerdeki medreselerde, bu arada Kirman´daki el-Kutbiyye es-Sultâniyye medresesinde müderrislik yapmýþ ve bu derslerinde kendi eserlerini de okutmuþtur. Talebelerinden Muzafferuddîn Ahmed Ýbn Ali es-Sââtî (öl. 694/ 1294) ve Hüsâmuddîn Hüseyin ibn Ali es-Siðnâkî (öl. 714/1314) özellikle fýkýh sahasýnda meþhurdurlar.
Nesefi gerek ilim tahsili için, gerekse yetiþtikten sonra muhtelif seyahatler yapmýþsa da sadece Baðdad´a yaptýðý seyahat bilinmektedir. Bu seyahatinde Baðdad´da kaldýðý sürede Ýmam Mergýnânî (öl. 593/1196)´nin el-Hidâye adlý eserini þerhettiði kaynaklarda kaydedilmektedir (Lüknevî, el-Fevâidul-Behiyye fý Terâcimil-Hanefýyye, Mýsýr 1324, s.102). Vefatý da bu yolculuðundan dönüþte Ýzec þehrinde 710/ 1310 yýlýnda olmuþ ve oraya defnedilmiþtir.
Ebul-Berekât daha ziyade bir Hanefi fakîhi ve usulcüsü olarak bilinir. Hattâ bazý kaynaklarda onun, mezhebde müctehidlerin sonuncusu olduðu kaydedilir (Lüknevî, el-Fevâidul-Behiyye, s. 102). Zaten en meþhur eserleri de füru´ ve usûlü ile Fýkýh sahasýndadýr. Hemþehrisi Ebû Hafî Ömer en-Nesefi (ö. 537/1142) kadar olmasa bile Kelam sahasýnda da kýymetli eserler meydana getirmiþtir.
Nesefi, itikadda o zamanda bölgede yaygýn durumdaki Mâtürîdî mezhebine mensup olup yine o bölgelerde, müslümanlarýn kafalarým karýþtýrmaya çalýþan Kerramiyye ile, bundan daha önemli ve etkili olan Mu´tezile mezhebi ile mücadele etmiþ ve bunlara karþý Ehl-i Sünnet´i müdafaa etmiþtir.
Tesbit edilen yirmi bir eserinden önemli ve meþhur olanlarý þunlardýr:
1. el-Vâfi. Hanefi fýkhý üzere fürûul-fýkha dair bir eseridir.
2. el-Kâf: el-Vâfi adlý kendi eserinin þerhidir ve 684/ 1285 yýlýnda tamamlamýþtýr.
3. Kenzu´d-Dekâik: Hanefi fýkhýnda dört muteber eserden (el Mütûnul erbaa) biri olan bu eseri el-Vâtî adýyla yazdýðý fürûu fýkha dair eserinin hülâsasýdýr. Yaygýn olarak meydana gelen hâdiselere verilen fetvalarý içerir. Herhalde medreselerde okutulmak üzere ders kitabý olarak hazýrlanmýþ ohnahdýr. Zaten asýrlar boyunca medreselerde okutulmuþ, Hanefî fýkýh âlimlerince çok tutulmuþ ve birçok þerhi yapýlmýþtýr (Bu þerhler için bk. Bedreddin Çetiner, Ebul-Berekât Abdullah Ýbn Ahmed en-Nesefî ve Medâriku´t-Tenzîl ve Hakâiku´t-Te´vil Adlý Eseri, Basýlmamýþ doktora tezi, Erzurum 1984, s. 30-33).
4. Menârul-Envâr: el-Menâr fil-Usûl adýyla da bilinir. Usûle dair kýsa ama son derece meþhur bir eserdir. Bu eserin de birçok þerh ve hâþiyeleri vardýr. Ýlk þerhi de yine müellif tarafýndan Keþfu´l-Esrâr adýyla yapýlmýþ olup 1316´da iki cilt halinde neþredilmiþtir. Þerh ve hâþiyelerinin sayýsý 24´ü bulmaktadýr.
5. Þerhul-Kasîdetü´l-Lâmiyye fi´t-Tevhîd: Kelâm sahasýnda Ýmamul-Harameyn Muhammed Ýbn Osman el-Ûþî (öl. 569/1173)´nin Kasîdetul-Lâmiyye´sinin þerhidir.
6. Umdetul-Akâid: Kelama dairdir. Ýlk þerhi el-l´timâd adýyla yine kendisine aittir. Bunun dýþýnda yedi þerhi daha vardýr.
7. Medâriku´t-Tenzîl ve Hakâiku´t-Te´vîl: Nesefi Tefsiri olarak bilinen tefsiridir.
M.1220 yýllarýnda baþlayan, baþta Mâverâünnehir bölgesi olmak üzere hemen bütün Ýslâm ülkelerini tahrip eden, kütüphaneleri yok eden, ilim erbabýný halktan ayýrmadan katleden Moðol istilâsýnýn hemen akabinde Mâverâünnehir´de yetiþen âlimler arasýnda mümtaz bir mevkiye sahip olan Ebu´t-Berekât en-Nesefi hemen bütün Ýslâmî ilimlerde zirveye týrmanabilen nâdir âlimlerdendir. Türk olmasýna raðmen eserlerini zamanýndaki teâmüle uyarak bütün müslümanlarýn ortak dili olan Arapça ile yazmýþtýr.
Nesefî Tefsiri
Eser, bir dirayet tefsiridir. Kýsa, özlü, kolay anlaþýlýr bir arapça ile kaleme alýnmýþtýr. Ebul-Berekât, bu tefsirinin özelliklerini tefsirin çok kýsa olan mukaddimesinde þöyle belirtir:
"Ýsteðine icabet etmem taayyün eden bir zât benden te´vîlâta dair orta hacimli bir eser yazmamý istedi. Bu kitab, i´râb (dilbilgisi tahlilleri) ve kýrâât vecihlerini toplayacak, bedî ve iþârât ilimlerini ihtiva edecek, Ehl-i sünnet vel-Cemâat´ýn sözlerini içine alacak, bid´at ve dalâlet ehlinin bâtýl görüþlerinden uzak olacak, usandýracak kadar uzun, anlamý bozacak derecede kýsa olmayacaktý. Hazer ve sakýnma yolunu tutup buna beþerin gücünün yetmeyeceði düþüncesiyle adýmýmý bir ileri atýyor, bir geri alýyordum. Ama sonunda birçok engele raðmen Allah´ýn izniyle bu esere baþladým ve kýsa bir sürede de tamamladým" (Medâriku´t-Tenzîl, Mýsýr t.y., 1, 2).
Bazý kaynaklarda bu tefsirin Zemahþerî (öl. 538/1143)´nin el-Keþþâf adlý tefsirinden özetlenmiþ olduðu iddia edilirse de belki ondan çokça istifade ettiði söylenebilir. Bir de Keþþâf´taki mu´tezile mezhebini teyid eden açýklamalarý ve te´villeri ayýklamaya çalýþtýðý görülüyor.
Tefsir gramer aðýrlýklýdýr. Ayetlerin dil yönünden tahliline çokça yer verilir. Tefsirde Arap dil bilgisinin tefsirle birlikte verilmeye çalýþýldýðý açýkça sezilir. Eserde mütevatir kýraatlere (el-Kýraatul-Aþr) iþaret edilir. Çoðu zaman da kýraat farklýlýklarý tefsirde malzeme olarak kullanýlmaz. Þâz kýraatlara yer verilmez. Halbuki kendisinden özetlendiði iddia edilen el-Keþþâf tefsirinde þâz kýrâatlere çokça yer verilir ve bu þâz kýraatlerden te´vilde yararlanýlýr.
Eserde çok hadis kullanýlmakla birlikte (Kur´an´ýn hadisle tefsiri), rivayet tefsirlerinde görülen metodla deðil de sadece ayetlerin tefsiri ile ilgili kýsýmlarý alýnmýþ, bazan da hadisler manâ olarak verilmiþtir. Az olmakla birlikte hadislerin bulunduðu eserlere iþaret edildiði de vakidir. Sûrelerin ve bazý ayetlerin faziletlerine dair verdiði hadislerin birçoðunun ihtiyatla karþýlanmasý gerekir. Bu tefsirde uydurma hadis olmamakla birlikte zayýf hadislerin bulunduðu söylenebilir. Öte yandan az da olsa isrâiliyyâta rastlanýr ama çoðunlukla bunlarýn isrâiliyyâttan olduðuna iþaret edilir.
Bu arada Nesefî, tefsirine birçok tarihî olay ve kýssayý da almýþ, çokça istifade ettiði Zemahþerî´nin el-Keþþsâfýnýn aksine mutasavvýflarýn görüþlerine eserinde yer ermiþ; zaman zaman tasavvuf kokan, tasavvuf neþvesi bulunan ahlâkî sözler ve açýklamalarla tefsirini süslemiþtir. Onun, el-Hasenul-Basrî (öl. 110/728), Sâbit Ýbn Eslem el-Bunânî (öl. 127/744), Mâlik Ýbn Dînâr (öl.131/748), Ýbrahim Edhem (öl. 161/778), Cüneyd-i Baðdâdî (öl. 279/908); Zünnûn el-Mýsrî (öl. 245/858), Sehl Ýbn Abdullah et-Tusterî (öl. 283/912) ve Huseyn Ýbn Mansûr el-Hallâc (öl. 309/922) gibi ilk devir sûfîlerinden eserinde nakillerde bulunduðunu görüyoruz. Bu, her ne kadar onun herhangi bir tarikata müntesib olduðunu göstermese de, sûfilere bir sevgi beslediði ve onlarýn meþrebine meylettiðinin delilidir. En azýndan eserini özetlediði iddia edilen Zemahþerî gibi tasavvufa karþý deðildir.
Zamanýna kadar ki müfessirlerden ve bu arada Zemahþerî´nin el-Keþþâf´ý, Fahreddin er-Râzî (öl. 606/1210)´nin Tefsîr-iKebîr´i, Ýmam Mâtürîdî (öl. 333/944)´nin Te´vîlâtul-Kur´an´ý, Zeccâc (öl. 311/923) ve el-Ferrâ (öl. 207/823)´nýn Maânil-Kur´ân´larý gibi belli baþlý tefsirlerden ve gerek Sahabe, gerekse Tâbiûn devrinin meþhur müfessirlerinden nakillerde bulunmuþ, onlarýn tefsire dair görüþlerini kýsaca vermiþ; bir ayetin tefsirinde birden fazla açýklama varsa çoðunlukla bunlar arasýnda tercihte bulunmadan hepsini sýralamayý tercih etmiþtir. Ancak onun, tefsirdeki zayýf görüþleri "kîle = denildi ki..." þeklinde verdiði gözden kaçmýyor. Garîbul-Kur´an´a dair açýklamalarýný çoðunlukla sahabe devri müfessirlerinden Ýbn Abbâs´a dayandýrýr.
Nesefi bu eserinde nüzûl sebeplerini vermeye ayrý bir özen gösterir. Bazan birden fazla nüzûl sebebi zikrederse de bunlarýn bir kýsmý "o ayetin hükmü içine giren birtakým münferid olaylarý hikâye" kabilindendir.
Eserin müellifi Mâtürîdî, Hanefi mezhebine mensup olduðu için tefsirde bu mezheblerin görüþleri Kur´an´dan delillendirilmeye çalýþýlmýþ; diðer mezheblerin ve özellikle amelî konularda Þâfiî mezhebinin, itikâdî konularda Mu´tezile ile diðer Ehl-i sünnete muarýz mezheblerin görüþleri tenkid, red ve çürütülmeye çalýþýlmýþtýr. Ancak Mu´tezile´nin fikirleri çürütülmeye çalýþýlýrken yapýlan te´villerde Mutezilenin (yani el-Keþþâf müellifinin) kullandýðý ifadeler aynen alýnmýþtýr ki bu da Mu´tezilî fikirlerin çürütülmesinde pek baþarýlý olamadýðý neticesine götürür.
Nesetî, Kur´an-ý Kerim´de neshin varlýðýný kabul ettiðini bu tefsirinde gösteriyor. Ancak mensûh olduðu iddia edilen birçok ayetin aslýnda mensuh olmadýklarýný, nâsihleri ile aralarýnýn telifinin mümkün olduðunu söyler. Öte yandan hurûf-u mukattaa gibi bazý müteþabihlerin te´viline dair kendisinden önceki müfessirlerin söylediklerini yorumsuz olarak verir. Bu arada özellikle Allah Teâlâ´nýn sýfatlarý ile ilgili müteþâbih ayetlerin teviline giriþmez. Bunlarý te´vile yeltenen Mu´tezile, mücessime, müþebbihe gibi mezheblerin tevillerini þiddetle reddeder. Bu da Nesefinin Ehl-i sünnet akîdesine sýký sýkýya baðlý olduðunun bir göstergesidir.
Medâriku´t-Tenzîl ýn muhtelif dünya kütüphanelerinde çok miktarda yazma nüshasý olup Hindistan´da, Mýsýr´da ve Türkiye´de defalarca basýlmýþtýr. En yaygýn baskýlarý dört cilt halindeki Mýsýr ve altý cilt halindeki Mecmau´t-Tefâsîr içindeki Türkiye baskýlarýdýr.
Hind âlimlerinden Muhammed Abdülhak el-Hindî bu esere el-Ýklîl adýyla bir hâþiye yapmýþ ve bu hâþiye 1336´da Hindistan´da dört cilt halinde basýlmýþtýr.
Bu tefsir asýrlar boyunca -özellikle kýsa bir tefsir olduðu için- medreselerde okutulagelmiþtir. Halen de bazý Ýslâm ülkelerindeki üniversitelerde (el-Ezher Üniversitesi gibi) ders kitabý olarak okutulmaktadýr.
radyobeyan