Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Neseb By: armi Date: 14 Mart 2010, 16:23:58

NESEB, NESEP




Akrabalýk, soy, baba tarafýndan olan soy baðlantýsý; çocuðu ana-babasýna ve ailesine baðlayan kan ve soy baðýný ifade eden bir Ýslâm hukuku terimi.

Neseb, ailenin kendisine dayandýðý en güçlü dayanaktýr. Aile fertleri bununla birbirine hýsýmlýk, kan, biri diðerinin cü´zü ve parçasý olacak þekilde baðlanýr. Çocuk babasýnýn bir parçasý, babasý da onun bir bölümü olur. Neseb, insanlara Allah´ýn büyük bir nimetidir. Fertler arasýnda merhamet, þefkat, yardým bu baðla zirveye ulaþýr.

Allahü Teâlâ þöyle buyurur: "O, sudan bir beþer yaratýp onu soy sop yapandýr (yani onu gerek kan ve gerekse evlilik baðý ile birbirine hýsým yapandýr). Rabbin herþeye kadirdir" (el-Furkân, 25/54).

Ýslâm, babalara çocuklarýn nesebini inkâr etmeyi yasakladýðý gibi, kadýnlara da çocuðun nesebini gerçek babadan baþkasýna nisbet etmeyi yasakladý. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: "Bir kadýn, kendilerinden olmayan kimseyi bir aileye sokarsa, Allahtan bir þey bulamaz. Allah onu Cennetine sokmaz. Bir erkek de çocuða bakar olduðu halde onun nesebini inkâr ederse, Allah onunla kendi arasýna perde koyar ve onu kýyamete kadar öncekilerin ve sonrakilerin önünde rezil ve rüsvay eder" (Dârimî, Nikâh, 42; Ebû Dâvud, Talâk, 29; Nesâî, Talak; 47). Çocuklarýn da kendi babalarýndan baþkasýna neseb iddia etmesi yasaklandý. Allah elçisi þöyle buyurur: "Bilerek, babasýndan baþkasýna neseb iddiasýnda bulunan kimseye Cennet haramdýr" (Buhârî, Menâkýb, 5; Ferâiz,29; Müslim, Ýmân, 112, 114, 115; Tirmizî, Vesâyâ, 5).

Ýslâm, baþkasýnýn çocuðunu evlatlýk edinerek kendi nesebine dahil etmeyi de yasakladý. Evlatlýk müessesesi cahiliye devrinde ve Ýslâm´ýn ilk dönemlerinde uygulanýyordu. Hattâ bu geleneðe göre Resulullah (s.a.s) de Zeyd b. Hârise (r.a)´yi evlat edinmiþti. Toplum Zeyd´i; "Muhammed´in oðlu Zeyd" diye adlandýrmýþtý. Ancak þu ayet-i kerime ile evlatlýk kaldýrýldý: "Onlarý kendi babalarýna nisbetle çaðýrýn. Bu, Allah nezdinde daha doðrudur. Eðer babalarýný bilmiyorsanýz, onlar sizin din kardeþleriniz ve dostlarýnýzdýr" (el-Ahzâb, 33/5). Kurtubî, tefsîrinde, müfessirlerin, bu ayetin Zeyd b. Hârise hakkýnda indiði konusunda görüþ birliði içinde olduklarýný söyler.

Bir kimse buluntu veya nesebi bilinmeyen bir çocuðu, kendi çocuðu olduðunu iddia etmeksizin himayesine alsa, bu onun gerçek çocuðu olmaz, aralarýnda miras cereyan etmez. Erginlik çaðýndan itibaren mahremlikler baþlar. Bu çocuðun bilinen bir babasý ortaya çýkarsa nesebi ona baðlanýr. babasý meçhul kalýrsa, bu kimse müslüman topluluðun din kardeþi ve dostu olur. Ona hor ve hakir gözlerle bakýlamaz. Çünkü, ebeveynin bir hatasýndan dolayý çocuk suçlanamaz. Bu çocuk eðitilir, okutulur, meslek sahibi yapýlýr, evlenmesine yardýmcý olunur. Bunu yapan kimse zaten manevî annelik-babalýk yapmýþ ve çocuðun tüm sevgi ve saygýsýna hak kazanmýþ olur. Önemli olan da bu sevgi, þefkat ve saygýdýr. Ayrýca ahirette bunun için ecir almaktýr.

Çocuðun ana tarafýndan nesebi onu doðuran kadýndýr. Çocuðun meþrû veya gayr-i meþrû olmasý, sonucu deðiþtirmez. Çocuðun babaya nisbeti ise, sahih veya fâsid evlilikte, yahut da þüpheye dayalý cinsel birleþmede mümkün olur. Yahut baba, çocuðun nesebini ikrar etmiþ olmalýdýr. Ýslâm zina ürünü çocuðun nesebini erkeðe baðlamayý kabul etmemiþtir. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: "Çocuk yatak sahibi olan nikâhlý erkeðe aittir, Zina eden için ise mahrumiyet vardýr" (Buhârî, Büyû ; 3,100, Husûmât, 6, Vesâyâ, 4, Meðâzî, 53, Ferâiz,18, 28, Hudûd, 23, Ahkâm, 29; Müslim, Rada ; 36, 38; Ebû Dâvud Talâk, 34). Burada yatak sahibinden kastedilen sahih nikâhlý kocadýr.

Nesebin Sabit Oluþunun Sebepleri Çocuðun anne tarafýndan nesebinin sübûtu doðumdan ibarettir. Doðuran kadýn çocuðun neseb bakýmýndan annesi sayýlýr. Çocuðun meþrû veya gayri meþrû oluþu bunu deðiþtirmez. Baba tarafýndan nesebin sübûtu için ise þu þartlarýn bulunmasý gerekir.

1. Sahih nikâh

Ýslâm hukukçularý, sahih nikâhla evli olan kadýnýn doðan çocuðunun kocasýna nisbet edileceði konusunda görüþ birliði içindedir. "Çocuk yatak sahibine aittir" hadisi bunun delilidir. Yataktan maksat, kadýný yataðýna alan ve onunla meþrû olarak cinsel temasta bulunma hakkýna sahip olan erkektir. Bunun için de þu þartlarýn gerçekleþmesi aranýr:

a. Kocanýn gebe býrakacak durumda olmasý. Þâfiî ve Mâlikîlere göre bu, erginlik çaðý ile gerçekleþir. Hanefî ve Hanbelîler "murâhýk"ý da buna dahil ederler. Murâhýk; ergin olmamakla birlikte kendisine cinsel istek duyulan fizik olgunluðu ifade eder. Hanefîlere göre on iki yaþa, Hanbelîlere göre is on yaþýna ulaþan erkek çocuðu "murahýk" sayýlýr. Erginlik çaðýna ulaþmamýþ küçük çocuktan neseb sabit olmaz.

b. Doðumun evlilikten altý ay sonra olmasý. En kýsa gebelik süresi altý aydýr. Kur´an-ý Kerim´de þöyle buyurulur: "Çocuðun ana karnýnda taþýnmasý ile sütten kesilmesinin süresi otuz aydýr? (el-Ahkâf, 46/15). "Çocuðun sütten ayrýlmasý da iki yýl sürmüþtür" (Lukmân, 31/14). Birinci ayet gebelik ve sütten ayrýlma toplam süresini otuz ay, ikinci ayet ise sütten ayrýlmayý iki yýl olarak belirleyince, bu iki süre arasýndaki altý ay gebeliðin en kýsa süresi olarak ortaya çýkar. Nitekim evlilikten altý ay sonra doðum yapan bir kadýnýn durumu Halife Hz. Osman (r.a)´a götürülmüþ, recm´i düþündüðü sýrada Ýbn Abbas (r.a) yukarýdaki iki ayeti okuyarak, bunun Ýslâm´a göre normal bir doðum sayýlmasý gerektiðini söylemiþtir. Bunun üzerine Hz. Osman haddi uygulamaktan vazgeçmiþtir (el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyî´, Beyrut 1328/1910; III, 211, 212; Ýbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, Mýsýr 1310, el-Emiriyye tab´ý, III, 300; Ýbn Rüþd, Bidâyetül-Müctehid Mýsýr t.y., II, 352; eþ-Þevkânî, Neylül-Evtâr, VI, 279 vd.).

Altý aylýk gebelik süresi Ebû Hanîfe´ye göre nikâh aktinden, çoðunluk fakihlere göre ise cinsel birleþmeden veya cinsel birleþmenin mümkün olduðu tarihten itibaren hesaplanýr (Ýbn Rüþd, a.g.e., II, 352).

c. Gebeliðin en uzun süresini aþmamasý. Hanefîlere göre gebeliðin en uzun süresi iki yýldýr. Hz. Aiþe þöyle demiþtir: "Çocuk annesinin rahminde iki yýldan fazla kalmaz" (Dârekutnî ve Beyhakî sünenlerinde rivayet etmiþlerdir). Buna göre, kocanýn ölümü veya boþanma gününden itibaren iki yýl içinde doðacak çocuðun nesebi vefat eden veya boþayan kocaya baðlanýr.

Þâfiî ve Hanbelîlere göre bu süre dört yýldýr. Bunlara göre bu konuda herhangi bir nass yoktur. Bu sebeple tecrübeye göre hareket edilir. Dört yýl gebelik süresi olan kadýnlar vardýr. Nitekim Beni Aclân´ýn kadýnlarýnýn, dört yýla kadar gebelikleri sürmektedir. Buna göre, bir kadýn kocasýnýn ölümü veya boþadýðý günden itibaren yeniden evlenmediði, herhangi bir erkekle cinsel temasta bulunmadýðý, doðum yapmadýðý ve iddetinde de hayýz görmediði takdirde dört yýl içinde doðum yaparsa çocuðun nesebi bu ölen veya boþayan kocaya baðlanýr. Ýddeti de bu doðumla sona erer.

Mâlikîlerden meþhur görüþe göre en uzun gebelik süresi beþ yýl, Ýbn Hazým ve Hz. Ömer´e göre dokuz aydýr.

Sonuç olarak bu konuda açýk bir nass bulunmadýðý için tecrübeye göre ictihad yapýlmýþtýr. Günümüzde de bu konuda týbbýn tecrübe ve verilerinden yararlanarak gebeliðin en uzun süresini belirlemek mümkündür. Bu, özellikle kocanýn ölümü veya boþanma gibi hallerde kadýnýn baþka erkekten olan çocuðu meþrû göstermek veya eski kocasýna onu mirasçý yapmak gibi bir haksýzlýðý önlemek için gereklidir.

d. Nikâh akdinden eþlerin bir araya gelme imkânýnýn bulunmasý. Hanefiler bu konuda fiili birleþme yanýnda aklen ve tasavvur olarak birleþme imkânýný da dikkate almýþlardýr. Akit tarihinden itibaren altý ay eþler dýþ görünüþ bakýmýndan bir araya gelmeseler de "keramet" yoluyla bu mümkündür. Çünkü evliyanýn kerameti hak´týr, derler. Burada; "Çocuk yatak sahibinindir" hadisinin genel anlamý ile amel ederler. Bunda çocuðu ve kadýnýn ýrzýný koruma vardýr.

Üç imam, eþlerin fiilen ve âdetlere göre bir araya gelmesini þart koþarlar. Tasavvura ait birleþme aklen keramet kabilinde olabilse bile bu nadirdir. Hükümler ise çoðunlukla meydana gelene bina edilir.

Hanefilere göre fiilî birleþme olmamasý halinde "mulâane" yolu ile çocuðun nesebini reddetmek mümkündür. Fiili birleþmeyi þart koþan mezheplere göre ise, bu birleþmenin olmadýðýný isbat etmek nesebin reddi anlamýna gelir.

2. Fasit nikâh Fasit nikâh, nesebin sabit olmasý konusunda sahîh nikâh gibidir. Böylece özellikle çocuk korunmuþ olur. Fasit evlilikte nesebin sabit olmasý için üç þartýn gerçekleþmesi gerekir.

Kocanýn gebe býrakacak durumda olmasý. Bu, Þâfiî ve Mâlikîlere göre ergin olmakla, Hanefi ve Hanbelîlere göre ergin veya murahýk çaðda bulunmakla gerçekleþir.

Cinsel birleþmenin gerçekleþmesi gerekir. Fasit evlilikte halvet-i sahîha, nesebin sübutu için yeterli olmaz. Çünkü böyle bir halvette eþler arasýnda cinsel temas helâl olmaz.

Kadýnýn cinsel birleþmeden altý ay ve daha fazla bir süre sonra doðum yapmasý gerekir. Mâlikîler buna halveti de eklerler. Burada Hanefilere göre, çocuðun nesebi mulâane yoluyla reddedilemez. Çünkü lian yalnýz sahih evlilikten sonra geçerli olur. Buradaki evlilik ise fasittir. Þâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre ise fasit evlilikte de mulâane yoluyla nesep reddedilebilir (Ýbn Abidîn, a.g.e., II, 857 vd.; el-Kâsânî, a.g.e., III, 211 vd.; Ýbnül-Hümâm, a.g.e., III, 301 vd.; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, VII, 428 vd.; ez-Zühayli, a.g.e., VII, 686, 687).

Fasit nikâhta, cinsel birleþmeden sonra eþlerin birbirini terketmesi veya hâkimin ayrýlýk kararý vermesi ile ayrýlýðýn vuku bulduðu tarihten gebeliðin en uzun süresi geçmeden önce kadýn doðum yapsa çocuðun nesebî baba yönünden sabit olur. En uzun gebelik süresinden sonra doðum olsa, baba yönünden nesep sabit olmaz (ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 687; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, VII, 400; Fasit nikâh için bk. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1983, s. 250 vd.)

3. Þüpheye dayalý cinsel birleþme: Zina sayýlmayan ve þüpheye dayalý olan cinsel birleþmede iyi niyet bulunduðu için taraflar korunduðu gibi, doðacak çocuk da nesep bakýmýndan korunmuþtur. Þüpheye dayalý birleþmede sahih veya fâsid nikâh bulunmaz. Erkeðin daha önce görmeyip vekil aracýlýðý ile evlendiði bir kadýn yerine yanlýþlýkla baþka bir kadýnla; yine yataðýnda bulunan kadýnla eþi sanarak veya üç defa boþadýðý eþiyle iddet içinde helal olduðunu sanarak cinsel birleþmede bulunmasý þüpheye dayalý birleþmelerdir.

Ancak böyle bir þüphe hali olmaksýzýn yapýlacak cinsel birleþme zina sayýlýr ve doðacak çocuðun nesebi sabit olmaz. Delil; yukarýda zikrettiðimiz "Çocuk yatak sahibi olan erkeðe aittir. Zina edene ise mahrumiyet vardýr" hadisidir. Çünkü zina þer´an sakýncalý olup, nesep nimetine bir dayanak yapýlamaz.

Nesebi Ýspat Yollarý Nesep; sahih veya fasit evliliðin varlýðý, ikrar veya beyyine ile olmak üzere üç yolla ispat edilebilir.

1. Sahih veya fasit evlilik nesebin sabit olmasý için bir sebeptir. Eþler arasýnda yapýlmýþ sahih veya fasit bir nikâhýn varlýðý sabit olunca, doðacak çocuðun nesebi de sahih olur.

2. Neseb ikrarý ikiye ayrýlýr. Ýkrarda bulunan nesebi ya kendisine veya baþkasýna baðlamýþ olur.

Bir erkeðin; "Bu çocuk benimdir" veya "Bu benim babamdýr" diye ikrarda bulunmasý ile aþaðýdaki þartlar bulununca neseb sabit olur.

a. Ýkrarda bulunanýn baþkasýndan nesebi sabit olmamaktýr. Nesebi baþka erkekten sabit ise bu ikrar batýl olur. Çünkü, "Hz. Peygamber nesebini kendi babasýndan baþkasýna isnat eden veya kendi efendisinden baþkasýný efendi edinen kimseye lânet etmiþtir" (Ýbn Mâce, Hudûd, 36).

b. Aradaki yaþ farkýnýn baba-çocuk olmaya elveriþli olmasý gerekir. Meselâ ikrarda bulunan otuz, nesebi ikrar edilen çocuk yirmi beþ yaþýnda olsa, yaþ farký bu ikrara uygun deðildir. Çünkü beþ yaþýnda evlenip çocuk sahibi olmak mümkün olmaz.

c. Ýkrarda bulunanýn temyiz gücüne sahip olmasý gerekir. Çoðunluk fakihlere göre ise ayrýca büluð çaðýna gelmiþ olmak da þarttýr.

d. Nesebin baþkasýna yükletilmemesi de gerekir. Bir kimse "Bu benim kardeþimdir" diye bir kiþi hakkýnda ikrarda bulunsa, o kimsenin nesebini babasýna baðlamýþ olur. Öteki hýsýmlarýn itirazlarý hâlinde bu ikrar yalnýz ikrar eden hakkýnda geçerli olur.

Hanefiler ayrýca nesebi ikrar edilen çocuðun hayatta olmasýný da þart koþarlar.

Ebû Hanîfe´ye göre, bir kimse "Bu benim kardeþimdir" diyerek nesebi baþkasýna yani babasýna baðladýðý zaman, ya babasýnýn bu ikrarý kabul etmesi veya ikrarýn doðru olduðunu beyyine ile ispat etmesi yahut da eðer baba daha önce ölmüþse mirasçýlardan iki kiþinin bu ikrarý kabul etmesi þarttýr. Çünkü ikrar, ikrarda bulunan için baþkasý üzerinde deðil, yalnýz kendi üzerinde velâyet hakkýný ifade ettiði için eksik delil teþkil eder. Eðer bu yollardan birisi ile bu ikrar desteklenmiþ olmazsa, ikrar yalnýz ikrarda bulunaný baðlar, ikrarda bulunulan eðer yoksulsa nafakasý ona vacib olur ve babasýndan gelecek mirasta da ona ortak olur.

3. Beyyine. Nesebin beyyine ile sabit olmasý ilgilileri baðlar. Bu yüzden nesebin beyyine ile sübûtu ikrardan daha kuvvetlidir. Çünkü beyyine delillerin en kuvvetlisidir... Beyyine sayýlan deliller þunlardýr: Ebû Hanîfe ve Muhammed´e göre iki erkek veya bir erkek iki kadýn; Mâlikîlere göre yalnýz iki erkek; Þâfiî, Hanbelî ve Ebû Yûsuf´a göre bütün mirasçýlar. Þahitlik görme ve iþitmeye dayanýr. Þahidin bizzat gördüðü veya iþittiði zaman þahitlik yapmasý caiz olur. Görme veya iþitmeye dayanmýyorsa þahitlik yapmasý helâl olmaz. Çünkü Hz. Peygamber, bir þahide; "Güneþi görüyor musun?" diye sormuþ; "Evet" deyince; Bunun gibi gördüðüne þahitlik et, aksi halde þahitliði terket" buyurmuþtur (Beyhaki rivâyet etmiþ, Hakim isnadým sahih saymýþtýr. bk. es-San´ânî, Sübülüs-Selâm, Kahire 1950, IV, 130).

Nesebin fizik benzerlikler yolu ile belirlenmesi de mümkündür. Ýddet beklemekte olan bir kadýn evlense, iddeti içinde doðum yapsa, eski koca ve evli bulunduðu yeni koca her ikisi de çocuðun kendisine ait olduðunu iddia etse çocuk hangisine ait olacaktýr? Yine buluntu bir çocuða iki veya üç erkek "benim çocuðumdur" diye iddia etse kime verilecektir? Hz. Peygamber döneminde soy bilginleri fizik benzerliklere bakarak gerçek babayý belirlemeye çalýþýrdý.

Hanefîlere göre, bir çocuk üzerinde iki erkek birden neseb iddiasýnda bulunsa, bunlardan hangisi "yataða sahipse (sahih veya fasit nikâh ile)" çocuk ona ait sayýlýr. Hiçbirinin yatak hakký olmaz veya ikisi birden yatak hakkýnda ortak bulunursa çocuk her ikisine ait sayýlýr. Burada soy bilgininin görüþü ile amel edilmez.

Þâfiî, Mâliki ve Ahmed b. Hanbel´e göre ise fizik benzerliklere dayanarak soy belirlenebilir. Delil; Hz. Âiþe´den nakledilen þu hadistir: "Bir gün Resulullah (s.a.s) yüzünde sevinç pýrýltýlarý saçarak yanýma geldi. Biliyor musun ne oldu? Soy bilgini Mücezziz, Zeyd b. Hârise ve Üsâme b. Zeyd´e baktý ve þöyle dedi: "Bu ayaklarýn sahibleri biri diðerinden gelmedir" (Buhârî, Menâkýb, 23, Fezaili Ashabin-Nebi, 17, Feraiz, 31; Müslim, Razâ´, 38, 39, 40; Ebû Dâvud, Talâk, 31; Tirmizî, Velâ´, 5; Nesâî, Talâk, 51).

Günümüz týp ilminde de fizik benzerliklerden yararlanýlarak çocuðun soyunu belirleme çalýþmalarý yapýlmaktadýr. Özellikle kan tahlili sonucuna göre, çocuðun babalýk iddia edilen erkekten olamayacaðýný týp söyleyebilirken, kan özelliklerinin tutmasý hafinde çocuðun bu erkekten veya ayný kan özelliklerini taþýyan benzer bir erkekten de olabileceðini söylemektedir.


radyobeyan