Nehiy By: armi Date: 14 Mart 2010, 16:14:48
NEHÝY
"Nehâ" fýilinin mastarý; "ilâ" edatý ile ulaþma, varma; "an" edatý ile menetme, yasaklama; fiilden el çekme ve fiili terketme isteðine delalet eden sözcük anlamýnda bir fýkýh usulü terimi.
Bir fiilin yapýlmamasýný istemek þu þekillerden biri ile olur.
1. Nehiy sýygasý ile þu ayetlerde olduðu gibi. Birbirinizin mallarýný horam yollarla yemeyin. Ancak bu mallarýn sizden karþýlýklý rýzaya dayanan bir ticaret malý olmasý durumu müstesnadýr" (en-Nisâ´, 4/29); ALLAH´ýn haram kýldýðý cana haksýz yere kýymayýn" (el-Ýsrâ; 17/33).
2. Fiilden el çekme isteðini bildiren emir siygasý ile; "Ve alýþ-veriþi býrakýn" (el-Cum´a, 62/9); Eðer ger çek müminler iseniz ALLAH´tan korkun da faizden henüz alýnmamýþ olan kalaný býrakýn" (el-Bakara, 2/278).
3. Nehiy mastarýndan türetilmiþ fiil ile buna aþaðýdaki ayetler örnek gösterilebilir: "O Resul, size neyi verdi ise onu alýn. Sizi nelerden nehyetmiþse ondan da kaçýnýn" (el-Haþr, 59/7). "Siz iyiliði emreder, kötülükten de nehyedersiniz" (Âli Ýmran, 3/110); ...ALLAH çirkin iþleri, fenalýk ve azgýnlýðý da yasaklar" (en-Nahl, 16/90).
4. Haram kýlmak anlamýnda "tahrîm" mastarýndan türetilmiþ fiil ile veya helâllýðýn olumsuz þekli ile þu ayetler örnektir: "O, onlara temiz olan þeyleri helal, pis ve necis olan þeyleri ise haram kýlar" (el-A´râf, 7/157);
"Size ölü hayvan eti, kan, domuz eti ve ALLAH´tan baþkasý adýna kesilen hayvanlarýn eti haram kýlýnmýþtýr" (el-Mâide, 5/3). Helâlýn olumsuzluðu yoluyla yasaklamaya ise þu ayetler örnek verilebilir: "Onlara (kadýnlara) verdiklerinizden bir þey almanýz helâl deðildir" (el-Bakara, 2/229); Kadýnlara, ALLAH´ýn rahimlerinde yarattýðý þeyi gizlemeleri helâl olmaz" (el-Bakara, 2/228).
Çoðunluk müctehidlere göre nehiy, nehyedilen fiilin haram kýlýndýðýný gösterir ve özel karine bulunmadýkça "haram kýlma" dýþýnda bir anlama çekilemez. Karine varsa nehiy, kerahet anlamýný da içerir. Meselâ; Ey iman edenler! Cuma günü namaza çaðýrýldýðýnýz vakit, hemen ALLAH´ý anmaya koþun ve alýþ-veriþi býrakýn" (el-Cuma, 62/9). Bu ayetteki yasaklama, cuma namazý sýrasýnda alýþ-veriþ yapmanýn mekruh olduðuna delâlet etmektedir. Bu yasaðý "haramlýktan" çýkarýp "kerahet" anlamýna sokan karine þudur: Burada nehiy bizatihi alýþveriþ hakkýnda deðildir. Alýþ-veriþ, kiþiyi farz eden cuma namazýndan alýkoyma endiþesiyle yasaklanmýþtýr. Yine; "Açýklanmasý halinde hoþunuza gitmeyecek bir kýsým þeyler vardýr ki, onlar hakkýnda soru sormayýn" (el-Mâide, 5/121). Bu ayetteki yasaklama zarara ve eziyete yol açan fýilin terkedilmesi konusunda "irþad (yol gösterme" anlamýný taþýmaktadýr.
Bazý usulcülere göre nehiy, nehyedilen fiilin meknýh olduðunu gösterir. Özel karine bulunmadýkça haram kýlýndýðýný göstermez. Bazýlarýna göre ise haram ve kerahet arasýnda müþterektir. Karineye göre bunlardan birisine hamledilir.
Nehiy derhal ve sürekli olarak hüküm bildirir. Yasaklanan bir fiilden derhal ve sürekli olarak el çekmek gerekir. Çünkü bu fiildeki zarar ve kötülükten ancak bu þekilde korunmak mümkün olur.
Nehiy bir muamelenin özü ile ilgili olmayýp, akdin gereklerinden olan bir sakatlýkla ilgili bulunursa, bu nehiy sadece özellik olarak fesadýný gerektirir; amelin kendisi meþru olarak kalýr. Onlar bu çeþit fiile "fasit" adýný verirler. Eksiklik amelin gereklerinden olmayýp, onu çevreleyen bir durumdan ötürü ise, amel batýl da fasýt da olmaz. Amel sahih olarak kalýr ve kendisine normal olarak baðlanan sonuçlar baðlanýr. Fakat hakkýnda yasaklama bulunduðu için yapýlmasý mekruh olur.
Eðer yasaklama amelin mahiyeti ve özündeki bir eksiklik sebebiyle konulmuþsa, amelin batýl olacaðý konusunda görüþ birliði vardýr. Meselâ; murdar ölmüþ hayvan etinin, ana karnýndaki yavrunun ve henüz ortada olmayan belirli ekinin satýþý batýl olup, bunlara hiçbir sonuç baðlanmaz. Çünkü akdin konusu mevcut deðildir.
Ýbadetler konusunda fasit ve batýl eþ anlam ifade ederken, Hanefilere göre muamelatta bu iki terim farklý anlamda kullanýlýr. Fasit akde bazý sonuçlar baðlanýr. Meselâ; þahitsiz akdedilen nikâh fasittir. Yeniden þahitlerin önünde akit yenilenerek bu eksiklik giderilebilir. Yine vade belirlenmeden yapýlacak vadeli satýþ fasittir. Fakat sonradan vadeyi belirleyerek bu eksikliði gidermek mümkündür.
Nehiy akdin veya ibadetin gereklerini çevreleyen bir dýþ sebepten dolayý olmuþsa bu akit veya ibadet Hanefilere göre kerahetle birlikte sahih olur. Meselâ; Þaban´ýn son günü mü, yoksa Ramazan´ýn ilk günü mü olduðu þüpheli kalan þek gününde oruç tutmak yasaklanmýþtýr. Bu günde tutulan oruç mekruh olmakla birlikte sahihtir. Bayram günleri oruç tutmak yasaklanmýþtýr. Bu, ibadetin özü sebebiyle olan bir yasaklama deðildir. Yeme, içme ve ikram gününe katýlýmý saðlamak için konulan bir yasaktýr. Pazara getirilen malý yolda çevirip almak, akit yapýlmýþsa batýl olmaz. Burada da yasaklama sebebi karaborsaya ve piyasaya kontrollü mal sürerek fiyatlarýn yükselmesine sebep olma endiþesine dayanýr. Yine, birisinin dünür olduðu kýzý, o vazgeçmeden istemek ve nikâh akdi yapmak da mekruh olmakla birlikte sahihtir.
Zahirilere, Ahmed b. Hanbel´e ve Ýmam Mâlik´ten bir rivayete göre, bir konuda nehiy varsa, bu ister öz ile ilgili olsun ister akdin gerekleri veya bu gereklerin çevrelediði durumlarla ilgili bulunsun, akit batýl olur. Onlar fâsit ve batýlý muamelatta da eþ anlamlý olarak kabul ederler.
Bu konuda dayandýklarý delil Hz. Peygamber´in þu hadisidir: "Bizim emrimize (dinimizin talimatýna) uygun olmayan her iþ merduttur" (bk. Buhârî, Ý´tisâm, 20; Sulh, 5; Ebû Dâvud Sünnet"5; Ýbn Mâce, Mukaddime, 3). Bu hadis þâriin emir ve isteðine uygun olmayan her türlü iþin onun nazarýnda geçersiz sayýldýðýna açýk bir delildir. Þu halde þâriin emrine aykýrýlýk ister amelin niteliði ve özü, isterse gerekli vasýflardan biri ile ilgili olsun, bu amel ile hedeflenen hükümler o amele baðlanamaz (Ebû Zehra, Usûlül-Fýkh, Dârul-Fikril-Arabî tab´ý, y.y., 1377/1958, s. 179 vd.; Zekiyüddin Þa´ban, Usûlül-Fýkh, Terc. Ýbrahim Kafi Dönmez, Ankara 1990, s. 288 vd.).
Nehyin ikinci bir alaný, toplumda görülen haram ve mekruhlara engel olmak için yapýlan irþad ve mücadele faaliyetleridir. Buna "münkerden nehiy" denir. Bu görev, fertlerle devlet arasýnda ortaklaþa yönleri bulunan bir görevdir. Çünkü ALLAH´ýn emirlerini ikame etmek ve Ýslâm´a aykýrý olan iþleri engellemek devlet gücünün varlýðýna dayanýr. ALLAH Teâlâ þöyle buyurmuþtur: "Sizden hayra çaðýran, iyiliði emreden ve kötülükten nehyeden bir topluluk bulunsun. Onlar felaha erenlerin ta kendileridir" (Âli Ýmrân, 3/104); "Siz insanlar için çýkarýlmýþ en hayýrlý bir ümmetsizin. Ýyiliði emreder, kötülükten menedersiniz ve ALLAH´a iman edersiniz" (Âli Ýmrân, 3/110). Yüce ALLAH, kötülüðe engel olmaya çalýþmamalarý nedeniyle yahudilerin lânete uðradýklarýný þöyle ifade buyurur: "Ýsrailoðullarýndan olup da küfredenler, Davud´un ve Ýsâ b. Meryem´in diliyle lânetlendiler. Bu, âsi olmalarý ve haddi aþmalarý sebebiyledir. Onlar iþledikleri herhangi bir kötülükten birbirini vazgeçirmeye çalýþmazlardý. Gerçekten yapmakta olduklarý o hal ne kötü idi" (el-Mâide, 5/78, 79).
Bütün müminler iyiliði emir ve kötülükten nehiyle görevlidir. Kur´an-ý Kerim´de bu genel görevden þöyle söz edilir: "Mümin erkekler ve mümin kadýnlar birbirinin dostu ve velisidir. Onlar iyiliði emreder ve kötülüðü de nehyederler" (et-Tevbe, 9/71). Ehl-i küfrün bu konuda yardýmlaþma içinde olduklarý þöyle bildirilir: "Kafir olanlar bile birbirinin yardýmcýlarýdýr. Eðer siz bunu yapmazsanýz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur" (el Enfâl 8/73).
Kötülüðe engel olmanýn gereðini vurgulayan birçok hadis gelmiþtir. Bu konuda genel prensip þu hadiste ifade edilir: "Siz hepiniz çobansýnýz. Hepiniz güttüðünüzden sorumlusunuz. Devlet baþkaný bir çobandýr, tebaasýndan sorumludur; erkek, ailesi içinde bir çobandýr, aile fertlerinden sorumludur; kadýn, kocasýnýn evinde bir çobandýr ve güttüðünden sorumludur..." (Buhârî, Cum´a,11; Ýstikrâz, 20; Vesâyâ, 9; Nikâh, 81, 90; Ahkâm, l; Müslim, Ýmâre, 20; Ahmed b. Hanbel, II, 111). Ýyiliði emir kötülükten nehiy görevini yapmayan toplumun karþýlaþacaðý tehlikeyi ALLAH elçisi þöyle haber verir: "Ruhumu kudret elinde tutan ALLAH´a yemin olsun ki, ya iyiliði emreder, kötülüðe engel olmaya çalýþýrsýnýz, ya da fazla geciktirmeden size azap indirir. Sonra O´na dua edersiniz, fakat duanýzý kabul etmez" (et-Tergîb ve´t-Terhîb, III, 230, el-Ýsbehânî Ýbn Ömer (r.a)´ten).
Sonuç olarak ALLAH elçisi, her müminin içinde bulunduðu imkan ve þartlara göre ALLAH´ýn emir ve yasaklarýnýn yaþanmasý için mücadele vermesi gerektiðini þu hadisi ile belirlemiþtir: "Sizden kim haram veya mekruhun (münker) iþlendiðini görürse, onu eliyle deðiþtirsin. Eðer buna gücü yetmezse, diliyle engellesin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buðz etsin. Ancak el ve dille mücadeleyi býrakýp, iþi kalbe býrakmak imanýn zayýf tarafýdýr" (Müslim, Ýman, 78; Tirmizî, Fiten,11; Nesâî, Ýmân,17; Ahmed b. Hanbel, III, 20; Ebû Dâvud, Salât, 242; Melâhým,17; Ýbn Mâce, Ýkâme, 155; Fiten, 20; bk. Emr-i bil-Ma´rûf ve Nehyi Anil-Münker" maddesi).
radyobeyan