Nefsi radiye By: armi Date: 14 Mart 2010, 16:13:56
NEFS-Ý RÂDÝYE
Allah´tan razý ve hoþnud olan insan ruhu. Hayvani nefse (cana) ve insani ruha (nefs-i natýka´ya) da "nefis" denilir. Hayvani nefis, hayvanlarla insanlar arasýnda müþterektir. Hayvanlar kendilerinde insanî ruh olmadýðý için nefislerinin gereðini yerine getirmek için yaþarlar. Nefis (can), tabiatýnýn gereði olarak kendisini korumak, neslini devam ettirmek ve hayvanî lezzetleri tatmak için çalýþýp çabalar. Hayvanî nefsin mantýký, canlýlýk faaliyetlerine ait isteklerdir. Hayvanî nefis, haz ve zevk alma prensipleriyle hareket eder.
Ruh´a (nefs-i natika´ya) gelince; aslýnda temiz ve Allah´ýn emir aleminden olan bu cevher, Allah´a yaklaþmak ve O´na yükselmek ister. Ruh´a baþlýca iki özellik verilmiþtir: Akýl ve vicdan (basiret veya kalb gözü). Vicdan, ruhun temizlenerek iyiliðe yöneliþi, baðlanýþý ve Cenab-ý Hakk´ý izleyiþi ve bir nev´i O´na bakýþ yeteneðidir. Ýman ve ilahi bilgilerde yükselmenin mahalli, ruhun bu yönüdür. Ýman, kiþinin kendi ihtiyariyle akýl kapýsýndan girer, kalbe (gönüle) yerleþir; nefsaniyet ve þeytaniyete açýlan kapýdan çýkabilir. Ruh, þeytanýn da tesiriyle hayvanî nefsin hükmü altýna girer, aklýný ve fikrini onun istekleri doðrultusunda kullanýrsa; bu ruha "nefs-i emmâre" denilir. Bu durumunda devam ettiði müddetçe ruh günahlara dalarak tamamen paslanýr, kirlenir ve neticede mühürlenir. O halde insanýn ebedi saadeti için ruhunun nefsanî ve þeytanî kirlerden temizlenmesi gerekir: Muhakkak nefsini (ruhunu) kötülüklerden temizleyen kurtuluþa erdi. Onu kötülüklerle örtüp kirleten de zarar ve ziyana uðradý" (eþ-Þems, 91/9-10).
Ýnsani ruh; iman ederek ibadet, zikr ve taat, günahlardan kaçýnma, mücadelede ve riyazet ile temizlenmeye baþlar. Temizlendiði vakit insan ruhunda, temizlik ve saflýðýna göre ahlaken yükselme, ilâhî marifetlerde ilerleme gibi bir takým iyi durumlar meydana gelir. Ruhun temizlenme mertebesinin ilki; yaptýðý günahlarýn fenalýðýný anlayýp bunlarý iþlediðine piþman olma ve kendini kýnama mertebesi olan "nefs-i levvâme" derecesidir. Bundan sonra, ruh, temizlenme ve Allah´a yaklaþmaya doðru sýrasýyla þu mertebelere ulaþabilir: Nefs-i mülheme (nefs-i mülhime de denilir), nefs-i mutmainne, nefs-i râdiye (râziye), nefs-i marziyye nefs-i kamile (nefs-i zekiyye veya nefs-i safiyye). Bunlardan nefs-i râdiye, insan ruhunun temizlenmeye baþladýðý andan itibaren kazandýðý sýfat ve durumlarýn dördüncüsüdür. Bu mertebeye "rýza makamý" da denilir. Nefs-i râzýye; Allah için ibadet ve zikir ve taat ile meþgul olarak dünyaya hiç gönül vermeyen, nefs-i hayvani´nin arzu ve isteklerinden tamamen vazgeçen, Allah´ýn sevgi ve rýzasý dýþýnda bütün arzu ve isteklerini terkeden kâmil kimsenin ruhudur. Bu makama gelen ruhta kazaya rýza esastýr. Böyle bir kimse Allah Teâlâ´nýn iradesine kayýtsýz ve þartsýz teslim olur. Allah´tan gelen her musibet ve nimet karþýsýnda ayný derecede memnun ve razý olur. Bu mertebede insan ruhuna, bütün hallerinde kemal-i rýza ile muttasýf olduðu için, nefs-i râdiye denilmiþtir. Nitekim Allah Teâlâ bu nefs-i natýkaya "Ey güvenceye kavuþmuþ nefis! Razý olmuþ ve (Allah tarafýndan) razý ve hoþnud olunmuþ olarak Rabbi´ne dön" (el-Fecr, 89/27-28) sözüyle hitab etmiþtir. Cenab-ý Hakk´ýn nefs-i râdiye´ye bu hitabý ya bedeninden ayrýldýðý (ölümü) zaman, ya ba´s zamanýnda veyahud da ahirette hesabýnýn tamamlanmasýndan sonra olacaktýr, denilmiþtir. Kur´an´da bildirilen nefs-i râdiye için bu hitab, bu üç zamana da þamil olur. Bir kýsým müfessirler; imanda kemale ermiþ nefs-i mutmainne´ye dünyada Cenab-ý Hakk´ýn bu hitabýnýn doðrudan doðruya meydana geldiði kanaatine varmýþlardýr. Bu takdirde "dönmek" emri, ihtiyar ve istekle bütün iþlerinde gönül verip razý olarak Allah Teâlâ´ya ve O´nun emir ve takdirine dönme emridir. Sýkýntý, musibet, geniþlik ve sevinç hallerinde kaza ve kadere rýza ve bu suretle bu imtihan âleminde çeþitli zorluklara güzel ve büyük bir metanetle göðüs germek nefs-i mutmainne´nin kemal mertebesi olan nefs-i râziye´nin hasletidir. Ve marzýyye (Allah katýnda makbul ve O´nun hoþnutluðuna ermiþ olmak) da bunun arkasýndan gelir.
Ruhun bu râdiye mertebesi ve makamý ancak zevk ile bilinir; tatmayan bilmez.
Râdiye makamýna yükselmiþ olan insanî nefse ikram edilen sýfatlar; vera´ (þüpheli þeyleri terketmek), ihlâs, muhabbet, üns, huzur (muhadara), keþif ve keramettir. Nefs-i râdiye, Allah´tan ve O´nun rýzasýna erdirecek olanlardan baþkasýný terkettiði gibi, hatta masivayý (Allah´tan baþkasýný) dahi unutur. Radiye mertebesinde olan kâmil kiþi Cemal-i Mutlak´ýn þuhûdunda müstaðrak olur. Âlemde baþýna her ne gelirse, onu gönül hoþluðuyla kabul edip zevkini alýr. Bu durumlarýnda bile halka nasihatta, emr-i bil-ma´rûf ve nehy anil-münkerde bulunur. Böylece halký irþad etmekten geri durmaz. Sohbetinde bulunan onun sözlerinden istifade eder. Bu makamýn sehibi huzur-ý Hakk ile edeb deryasýna dalar. Duasý Allah katýnda reddolunmaz. Fakat edeb ve hayasý galib geldiðinden, zorunlu kalmadýkça kendisi için bir þey taleb edemez.
Nefs-i râdiye mertebesine gelmiþ kâmil kiþi Allah katýnda aziz ve mükerremdir. Ýnsanlar ona saygý gösterirler. Halkýn ona saygýsý cebrî ve kahrîdir. Onu sayanlarýn çoðu, ona niçin ve ne sebeble saygý gösterdiklerini bilmezler. Böyle bir zat, asla zalimlere boyun eðmez ve onlarý sevmez; zalimlerin zulümlerinden de selamet bulur. Eðer fakir olup da kendisine yardým ederlerse, yardým edenler bile onu Rabbiyle meþgul olmaktan alýkoyamazlar. Bu makamda bulunan kâmil, daha çok Allah´ýn "Hayy" ism-i þerifini söylemekle meþgul olur, bu isimle fenasý zail olur; "Hayy" ile beka bulur ve "mardiyye" makamýna yükselir. Allah Teâlâ´nýn esma ve sýfatlarýnýn tecellisine mazhar olur. Böylece ilmel-yakinden aynel-yakin mertebesine ve mardiyye makamýna gelir. Ve buradan nefs-i kâmile makamýna yükselir ve kendisinde Hakkal-yakin hasýl olur. Hak yoluna giren bu kâmil, asla yanlýþ bir itikada sapmadýðý gibi, bütün hallerinde ahkâm´ý þer´iyye´yi kendi nefsinde icra etmekten zerre kadar ayrýlmaz.
(Ýbrahim Hakký, Marifetnâme, Ýstanbul 1310, s. 491-493; Bursalý Ýsmail Hakký, Ruhul-Beyan, ilgili ayetler. Þeyh Abdul-Hadi, Kitab-ü babil-Fütûh li-ma´rifet-i Ahvâli´r-Ruh. Mýsýr, Matbaatül-Hayriyye; Mehmed Ali Aynî, Tasavvuf Tarihi, el-Hacc Mehmed Nuri Þemsüddin en-Nakýþibendi, Miftahul-Kulûb).
radyobeyan